11 Mayıs 2013 Cumartesi

Bulunmaz, Süleyman Anıl ile yapacağı hukuk maçına sıkı hazırlanıyor!

1 - "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYALARI" sürecindeki ciddi aktör Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin Türkiye tiyatrosuna verdiği zarar

Şubat 1991 tarihinden bu yana bütün Türkiye tiyatrosunu hızla, hem de şimşek hızıyla kirleten, tiyatro sanatının dezestetize edilmesine neden olan bir yayın organı var: Tiyatro... Tiyatro... Dergisi. Dergi, zamanında, resmî tiyatro kurumlarından aldığı reklâm (PARA) karşılığında, resmî tiyatro kurumlarının oyun programlarını işlevsel olarak, her ayın tam birinde yayınlaması gerekirken, hiçbir zaman gününde yayınlanmadığı, günlerce, hattâ bâzen haftalarca sonra yayınlandığından (derginin çok geç yayınlandığını saptamak için İstanbul'un en büyük caddesindeki en büyük kitapçı "MEPHISTO KİTABEVİ" şirketindeki bilgisayar girdi belgelerinin tümü izlenmesi gerekir), benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle maaş alan Kültür Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin'den, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin'den ve de Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Veysel Sami Berikan'dan haksız ve usûlsüz bir biçimde reklâm (PARA) alıyor. Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin geç yayınlanmasını saptayabilmek için, bu derginin basıldığı matbaa tarihlerini, dergiyi dağıtan şirkete ulaşma tarihlerini, bu dergiyi satan kitapçıların bilgisayarlarına giriş tarihlerini, bu derginin Lemi Bilgin yönetimindeki Devlet Tiyatroları, Hilmi Zafer Şahin ile Veysel Sami Berikan yönetimindeki Şehir Tiyatroları ve diğer resmî tiyatro kurumlarına ulaşma tarihlerini öğrenebilmek yeterlidir...

Benim asal olarak en ciddi eleştirim, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin tam zamanında yayınlanmaması yönündedir. avukat Süleyman Anıl'ı da, bu derginin yöneticileri Sayın Gülhan Avşar Demirkanlı ve Mustafa Şükrü Demirkanlı ile birlikte Oyun Atölyesi'nin düzenlemiş olduğu "İKİNCİ ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" sürecinde destekleyen ve kampanyaya tiyatrosunun ününü katan Sayın Nihat Haluk Bilginer'in avukatı olarak, sadece avukatlık mesleğinin sorumluluğuyla değil, aynı zamanda, şu ânda bile T.C. ANKARA 9. İDARE MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NDAKİ ESAS NO: 2013/306 ile başlatılan süreçte bulunup, avukatlık mesleğini zorlayan bir eyleme yeltenmesi nedeniyle eleştirdim.  Süleyman Anıl'ı çok somut bir durum ve bu somut duruma benzer durumlar için eleştirdim... İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi ile İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi yargıçları, beni "MAHKÛM" etmiş olsalar bile, o dava dosyaları için, Fazıl Say'ın itirazının benzerini yapıp, bana açık bir dille anlatılmayan "HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARI" ifadesine kesinlikle itiraz ederek "YARGITAY'A GİTME KARARI" çıkarılması yönünde büyük çaba harcayacağım. Fazıl Say'ın itirazı sonrası, bana da böyle ciddi bir hak doğacağı ve bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti hukuk sürecindeki yasal hakkımın henüz kaybolmadığı kanısındayım. Şu ânda bile, hâlâ, sadece "ŞÜPHELİ" ve "SANIK" sıfatının ötesine geçmediğim kanısındayım. Çünkü, ortada yeni bir durum söz konusu: 3. Yargı Paketi kapsamında açıklanan "6352 Sayılı Yasa'nın Geçici 1. Maddesi" göz önünde bulundurulup, işbu davalar Yargıtay'a gider ve Yargıtay benim aleyhime karar verirse, "MAHKÛM" sıfatıyla anılırım kanısındayım... Bu arada, "AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ" süreci başlayabilir... "AİHM", her ne kadar, benim "MAHKÛM" olmamı engelleyemese bile, "TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'Nİ 'MAHKÛM' ETTİREBİLME OLASILIĞINI DEĞERLENDİREBİLİRİM..."

YAKINDA! ÇOK YAKINDA!! PEK YAKINDA!!!

***

Ayrıca bakınız:

Bulunmaz, Süleyman Anıl ile yapacağı hukuk maçına sıkı hazırlanıyor!