27 Mayıs 2013 Pazartesi

Bulunmaz, savcıyı bile kötü emeline âlet eden Demirkanlı'ya ders verdi!

T.C.
İSTANBUL
10. SULH CEZA MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA

DOSYA NO: 2012/1758

KONU: Dâvâlarımın yoğunluğu, yurt dışındaki işlerimin oluşturduğu yorgunluk ve sanatsal çalışmalarımın hareketliliği nedeniyle, yaklaşık bir yıldır asla değerlendirme olanağı bulamadığım "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" ana sponsorlarından Sayın Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, Cumhuriyet Savcısı Sayın Nihat Karpınar'ı yanıltıcı, yanlış yönlendirdiği suç duyurusu metnini çözümleme zorunluluğu...

AÇIKLAMALAR / YANITLAR:

1 - Sayın Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın aşağıdaki metinde adı asla ve kesinlikle geçmemektedir. Mustafa Şükrü Demirkanlı, adı ve sıfatı zerre kadar olsun hiç geçmemesine karşın benim tam bir genelleme yaptığım yazıyı sanki onu tanımlıyormuşum gibi düşünerek büyük bir alınganlık örneği göstermiş. Demirkanlı'nın yaptığı alıntıyı bir de ben yapıyorum:

"LİNÇÇİ orospu çocukları", LİNÇÇİ alçaklarla, LİNÇÇİ aptallarla, LİNÇÇİ başarısızlarla, LİNÇÇİ beceriksizlerle, LİNÇÇİ cahillerle, LİNÇÇİ çanak yalayıcılarla, LİNÇÇİ çaresizlerle, LİNÇÇİ dangalaklarla, LİNÇÇİ deyyuslarla, LİNÇÇİ dübbüklerle, LİNÇÇİ düzenbazlarla, LİNÇÇİ eblehlerle, LİNÇÇİ enayilerle, LİNÇÇİ eşeklerle, LİNÇÇİ faşistlerle, LİNÇÇİ fesatçılarla, LİNÇÇİ fırlamalarla, LİNÇÇİ fırsatçılarla, LİNÇÇİ gebeşlerle, LİNÇÇİ gevezelerle, LİNÇÇİ göz yalayıcılarla, LİNÇÇİ halk düşmanlarıyla, LİNÇÇİ kuyruk sallayıcılarla, LİNÇÇİ namussuzlarla, LİNÇÇİ oportünistlerle, LİNÇÇİ orospu çocuklarıyla, LİNÇÇİ pezevenklerle, LİNÇÇİ pragmatistlerle, LİNÇÇİ pratisyenlerle, LİNÇÇİ puştlarla, LİNÇÇİ repormistlerle, LİNÇÇİ revizyonistlerle, LİNÇÇİ şerefsizlerle,"

Bir kişiyi değil, bir eylemi, bir eylemliliği, bir çoğul eylemlilik hâlini dile getirdiğim bu genellemeci anons yazısını, Demirkanlı üzerine alınarak ne yapmak istiyor?... Yapmak istediği çok basit bir art niyetten ibarettir. Benim, kendilerini, hem İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nde, hem İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi'nde ve hem de İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yargılatmama olağanüstü bir biçimde içerleyen Demirkanlı, adliyenin iş yoğunluğunu çarpıtarak, adliyeyi hep yanıltıp, adliyeyi boşuna boşuna, yasalara aykırı bir biçimde işgâl ederek, meşgûl ederek, sentetik ve yapay bir üretime yönlendirmek isteği içerisindedir. Cumhuriyet Savcısı Sayın Nihat Karpınar'ın yoğunluğundan yararlanan Demirkanlı, tâbir-i câizse Sayın Karpınar'ı kötü emellerine âlet etmiştir. Sayın Karpınar, iş yoğunluğu nedeniyle, iddianame hazırlarken hatâlı davranabilmiştir. Sayın Yargıç İsmail Ermiş, yanlışı görecek ve bu dâvâ daha ilk duruşmada yada Sayın Yargıç Ermiş'in uygun göreceği en kısa zamanda kapanacaktır. Bu dâvâ kapanmayıp, sürse de, Demirkanlı'nın aleyhine, benim lehime sonuçlanacaktır. Tam tersi bir bitiş söz konusu olsa bile, bu dâvâ, Yargıtay sürecinde benim lehime sonuçlanacaktır. O aşamayı geçme mucizesi gösterirse, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sürecinde, T.C. aleyhine "CEZA HUKUKU SKANDALI" yaşanacak.

Çünkü...

Yineliyorum; Mustafa Demirkanlı'nın tüm iddiaları "YALAN" olduğu gibi, yukarıdaki yazıda da, zerre kadar olsun kendi adı ve/ya sıfatı asla ve kesinlikle geçmemektedir. Sayın Demirkanlı "ADLİYEYİ HAKSIZ YERE MEŞGÛL ETMEKTE" kesinlikle hiç sakınca görmemektedir. Ayrıca, Demirkanlı, kendi ağzıyla ikrar etmektedir ki, "1100 KİŞİLİK ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" önderliği yapabilmektedir. Sayın Yargıç, mahkemenin yetkisi kapsamında bir ceza hukuku algısı duyumsarsa, Mustafa Demirkanlı hakkında diğer mahkemelerde süren dâvâlarımızın belgelerine ulaşabilirse, işbu "örgüt" hakkında ayrıntılı belgeyi, bilgiyi, bulguyu, delili, kanıtı bulabilir. Bunun yanı sıra, benden istenebilecek her türlü somut belge ve bilgiyi Sayın Yargıç'a aktarırım...

Yukarıda yaptığım alıntı içeriğinde "LİNK" olduğunu söyleyen Sayın Demirkanlı, tamamıyla "YALAN" söyleyebilmektedir. O yazıda, asla ve kesinlikle herhangi bir "LİNK" olmamıştır. Olmamışı olmuş, olmuşu olmamış gibi gösterebilme alışkanlığındaki Demirkanlı'nın "YALAN" söyleme hâli, deyim yerindeyse, "ZİNCİRLEME" biçiminde sürerek gider. "LİNK" içermeyen, içinde herhangi bir "LİNK" bulunmayan bir metne bile "İFTİRA" atan Sayın Mustafa Demirkanlı, düşününüz ki, insanlara haydi haydi "İFTİRA" atabilmektedir. Benim dışımda birçok kişiye "İFTİRA" atan Demirkanlı, örnekse, Coşkun Büktel, Feridun Çetinkaya gibi tiyatro insanlarına bile, sürekli olarak "İFTİRA" atmış, "İFTİRA" atıyor; yargı durdurmazsa "İFTİRA" atmayı sürdürecektir.

2 - "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" düzenleyicisi Sayın Mustafa Şükrü Demirkanlı adlı şahıs, Cumhuriyet Savcısı Sayın Nihat Karpınar'ın iş yoğunluğundan, dikkatsizliğinden, "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" olgusunu ayrımsayamamasından olsa gerek hatâlı davranmasından yararlanarak, sürekli "YALAN" söylemektedir. Benim yazdığım her yazıda "LİNÇÇİ" dediğimi ve "LİNK" verdiğimi söyleyerek, adliyeyi kandırmaya yeltenebilen Demirkanlı, "YALAN" söylemektedir. Çünkü ben, her yazımda mutlaka "LİNÇÇİ" demiyor ve her yazımda mutlaka "LİNK" vermiyorum... Ayrıca bunları yapsam bile, Demirkanlı'yı hiç ilgilendirmez. T.C. İstanbul 9. Asliye Mahkemesi Bilirkişi Raporu'na bakıldığında, "LİNÇÇİ" demek "SUÇ DEĞİL"dir.

Sayın Mustafa Şükrü Demirkanlı, aslında çok tehlikeli, gayet sakıncalı ve oldukça hukuk dışı bir "içtihat" oluşturmaktadır. Benim ve Coşkun Büktel'in "YARGISIZ İNFÂZ" ile susturulmak istendiğimizi de ikrâr eden Demirkanlı, böylelikle, hukuka aykırı olarak bir "ALTERNATİF HUKUK" oluşturmaktadır. Benim, Coşkun Büktel'in ne düşünmemiz, ne konuşmamız, nasıl davranmamız ve daha önemlisi de ne yazmamız gerektiğini dikte eden Mustafa Şükrü Demirkanlı ve "1100 KİŞİLİK ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ", hiç de hakları değilken, hiç de hukuk sahibi olmamışlarken, kendilerini savcı, yargıç, Yargıtay ve neredeyse Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı konumu bağlamında algılayarak, hem "YASAMA", hem "YÜRÜTME" ve hem de "YARGI" zırhıyla donatma eğilimi içerisindedirler. Eğer, işbu yargı süreci, adliye mekânı ve savcılık makamı, bunlara olanak verirse, basit bir dille söylemek gerekirse, resmen "ipin ucu" kaçabilir. Bizim hiçbir zaman "İFTİRA" atmadığımız, "KARALAMA" yapmadığımız, asla ve kesinlikle "YALAN" söylemediğimiz bilinmesine karşın, onlarca yıldır tiyatro konusundaki güvenilir olmamız gayet somut bir gerçekken, bize (Hilmi Bulunmaz ile Coşkun Büktel) "Tiyatro İnsanları Olarak, Yayınlarımıza ve Yayıncılarımıza Yönelik; İftira, Karalama, Baskı Altına Alma Girişimlerini Kınıyoruz!" sözleriyle, bize yönelik olarak "İFTİRA" atılmış, "KARALAMA" yapılmış, "BASKI ALTINA ALMA GİRİŞİMİ" eylemine girişilmiştir. Ben, onlarca haksız, hukuksuz dâvâyla köşeye sıkıştırılmak istendiğim süreçte, sürekli olarak yargıçlara yönelik olarak "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ" gerçekliğini dile getirmeme karşın başarılı olamamama karşın, Demirkan, yaptığı ikrârla, örgütlenmelerini somut olarak tanımlamıştır.

Mevzuat elverişli olursa, Demirkanlı'nın sıraladığı örgütler ve kişiler yargılanmalıdır. Bu süreçte bu olası değilse, ayrıca suç duyurusunda bulunacağım. Böyle ciddi bir "ENTELEKTÜEL ÖRGÜT" ciddiye alınmazsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne dek başvuracağım.

Bizim hiçbir yasa dışı eylemlilik içine girme gibi herhangi bir kastımız olmamasına karşın, Demirkanlı, savcıyı hızla geçtikten sonra, yargıcı da şimşek hızıyla geçme planları yapabilirken, net bir biçimde "YALAN" söylüyor. Bizi aynen şöyle bir "KARALAMA" sürecine terk edebiliyor:

"Biz aşağıda imzası olan kurumlar ve kişiler olarak bu iki şahsı; Coşkun Büktel ve Hüseyin Hilmi Bulunmaz'ı hakaret ve küfürlerinden dolayı kınıyor, ahlâki bir tutum geliştirmeye davet ediyoruz."

Bizi, sadece Türkiye Cumhuriyeti Adaleti yargılayabilir. Eğer ki, "SUÇ VE CEZA" sadece Dostoyevski'nin romanın adı olarak sınırlanmamış ise, ortada bir "SUÇ" varsa, "CEZA" karşılığını Türkiye Cumhuriyeti Adaleti verir. Bunun "CEZA" karşılığını, "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ" veremez... Madem ki, ortada bir "SUÇ" vardı, neden üç yıl bekleyip de, şimdi sentetik, şişirme, yapay ifadelerle, "YALAN" beyanlarla bizim hakkımızda çakma "SUÇ" üretebiliyorlar? 

Demirkanlı, yineleme yöntemini kullanarak, Sayın Savcı'yı etkileyerek, hatâlı bir iddianame hazırlamayı başarmıştır. Bunu yaparken de, sürekli olarak "YALAN" söylemeyi ilke edinmiştir. Ancak, şuna eminim ki, Sayın Yargıç, kılı kırka yararak bir yargılama yapacağı için, Demirkanlı'nın "YALAN" söylemini deşifre edebilecektir. İkide bir, "AKTİF LİNK" kavramıyla saptırmacı bir dil kullanan Demirkanlı, iddianameye etki etmeyi başarırken, beni de, bir yazar değil, sanki bir "AKTİF LİNK" uzmanı olarak sunmuş. Ben, yazdığım yazıları bilimsel duyarlılık ve yöntemle yazdığım için, tabiî ki, durum gerektirdiğinde, mutlaka link kullanıyorum. Ancak, benim işim "YAZARLIK", "AKTİF LİNKÇİLİK" değil. İçeriğinde kendi adı bulunmayan, kendi sıfatı geçmeyen, kendisi düşünülerek yazılmamış yazıları bile kendisine mâl ederek, sentetik, şişme, yapay "SUÇLAR" imâl eden Demirkanlı, söylediği her sözün içerisinde adliyeyi yanıltmaya çabalıyor.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana, hattâ taaa 1299 yılında kurulan Osmanlı İmparatorluğu zamanından günümüze dek hiçbir kimsenin kurmayı hayal bile edemeyeceği bir "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ" kuran Demirkanlı, tarihe ve topluma mâl ettiği "YALAN" sözlerle yargılanmadan ortalık yerde gezebilecek ise, "vay memleketin hâline"... Demirkanlı ve şerikleri, "BELGE" gösterirken bile, bizim sitelerimizden örnek sunmak zorunda kalıyorlar. Bunun bir tek nedeni var: Çünkü onlar, yaptıklarının "YASA DIŞI" bir eylem olduğunu duyumsar duyumsamaz, onlarca, belki yüzlerce sayfadan olan "İFTİRA" metinlerini silip imhâ ettiler. Bizi suçlamak için bile, Coşkun Büktel'in sitesindeki belgeyi göstermek zorunda kalıyorlar. 2009 yılının mayıs ayında kendi dergisinde yayınladığı belgeyi neden gizliyor Demirkanlı? Benim ekte sunduğum ve İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nden almış olduğum "DEMİRKANLI BELGELERİ" neden silinip atıldı? Bunların yanıtı verilmeden, Sayın Yargıç yargılamayı sürdürürse, kendisi de, Sayın Savcı'nın düştüğü hatâya düşer.

3 - Demirkanlı, her maddenin başında benim küfürbaz olduğumu yapıştırıyor. Yazı yazmak, iddiada bulunmak yerine, "kopyala yapıştır" yöntemiyle hareket eden Demirkanlı, söylediği her sözü, mutlaka "YALAN" kavramına yaslıyor. Ayrıca yinelemekte yarar var: İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesi "BİLİRKİŞİ RAPORU" çok net: "LİNÇÇİ DEMEK HAKARET DEĞİL!"

Benim genelleme yazısı içerisinde kullandığım "OROSPU ÇOCUĞU" sözünü, neden kendisine yakıştırıyor? Bunu bir türlü anlayamıyorum... Ben, ciddi bir tiyatro sahibiyim ve tiyatro çalışmalarına hangi insanların katılabileceğine ancak ben karar verebilirim. Buna hiç kimse karışamaz. Hele ki, her "OROSPU ÇOCUĞU" sözünü zorlayarak kendisine mâl eden Mustafa Şükrü Demirkanlı asla ve kesinlikle karışamaz... Benim, 
"KÜLTÜR MERKEZİ" olarak kurduğum mekânımın tek sorumlusu benim, Demirkanlı değil. Demirkanlı'ya asla ve kesinlikle izin vermem. Ben, "OROSPU ÇOCUĞU" derken, Demirkanlı'yı kast etmiyorum... Her nedense, Mustafa Demirkanlı, nerede bir "OROSPU ÇOCUĞU" sözü görse, bu sözün üzerine hemen atlıyor. Garip ve anlaşılması güç bir durumla karşı karşıya kaldığım için, inanın yorum yapamıyorum...

Somut bir iddia, gerçek bir sav, inandırıcı bir veri sunmamasına karşın, savcıyı da inandıracak kadar "YALAN" söyleyebilme dağarcığına sahip olan Mustafa Demirkanlı, ayın günlerini arka arkaya sıralayarak, sözüm ona bilimsel bir veri veriyormuş izlenimi oluşturuyor. Kendisiyle hiçbir ilgisi olmayan, tarihsel ve toplumsal gerçeklerin genellemesi nedeniyle kurgulanmış yazılarıma, deyim yerindeyse "İFTİRA" atan Demirkanlı, yirmi iki yıldır Türkiye tiyatrosunu hızla kirlettiği yetmiyor gibi, şimdi de Türkiye adliyesini kirletmeye yelteniyor. Buna asla izin veremeyiz...

Tombaladan kart çeker gibi yazılarımı sıralayıp, içerisindeki "LİNÇÇİ VE OROSPU ÇOCUĞU" sözcüklerini kendisine yamayarak, sentetik bir "SUÇ" üreten Mustafa Demirkanlı, Sayın Yargıç tarafından ciddi bir dille uyarılmalıdır. Demirkanlı, kendi işini, sadece yayıncılığını, yalnızca tiyatro yayıncılığını yapması yönünde uyarılmalıdır. Dikkat edilmelidir.

İçeriğinde zerre kadar olsun herhangi bir "SUÇ" ögesi de bulunmayan yazılarımı art arda sıralayan Mustafa Şükrü Demirkanlı bey, kendisini tarihsel, toplumsal ve adlî suçluluk psikolojisine sürekli yamamaktadır. "SABIKALI" biri olan Demirkanlı, sürekli olarak "SUÇ İŞLEMEK" eğiliminde bulunan biridir. Bu şahsa, gerçekten çok dikkat edilmelidir.

Ben, düşündüklerimi, konuştuklarımı, davrandıklarımı, okuduklarımı, yazdıklarımı inkâr eden değil, ikrâr eden biriyim; yazdığım yazılarımın içeriğinde zerre kadar olsun herhangi bir hile yoktur... Demirkanlı'nın yazılarının içeriğinde zerre kadar olsun herhangi bir hilesizlik yoktur...

Benim, "Oyuncuların çoğu yavşaktır genellikle..." diyen Haluk Bilginer yada bir başkasını eleştirmemi kabullenmeyen Demirkanlı uyarılmalı...

4 - Sayın Mustafa Şükrü Demirkanlı hakkında herhangi bir olumlu söz söyleyebilecek bir tek tiyatro sanatçısı kalmamıştır... Yirmi iki yılı aşkın bir zamandır kalbini kırmadığı, hakaret etmediği, iftira atmadığı hiçbir tiyatrocu kalmayan Demirkanlı, hırsına yenilerek, şimdi de, adliyeye karşı suç işleme eğilimi içerisine girmiştir. Bu adama dikkat edilmelidir. 27.05.2013

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

***

Oyun'un notu: Mahkemeye sunulan yukarıdaki metinde biçimsel iyileştirme yapıldı.