9 Mayıs 2013 Perşembe

LİNÇ imzacısı Kemal Kocatürk iyice itiraf ediyor: "Biz yalanla doyduk..."

Nice yıldızın ışımasını sağlayan Alaattin Eraslan

Kemal Kocatürk
8 Mayıs 2013

İktidar dediğin koca bir yalan çukuru. 

Onun yalanları yuttu bir dostu. 

Biz de yalanla doyduk.

Yalanla yoğrulup, yalanla yorulduk 

Ama hep mutluluktu insanlara bizim yalanlarımız 

Onlarınki ölüm ve acı. 

Yakasında karanfili,

Yüzünde gülücüğü afili.

Gözleri haykırıyor "Ah ulan"! 

Güle güle Alaattin Eraslan...

Ölüm! Bir kez daha kalleşsin sen! 

Yıldızlar serpilirken geceye, usulca üflemez mi insan kederini, yalnızlığını, koyu sevdalarını? An o andır. Bir nefes boşaltımıdır aslında yarını öksüz komak, bugünle vedalaşabilmek. İnsan, insanda bulduğu gibi çareyi, insan yine insanda bulur çaresizliği. Kendine doğru bir yolculuk aslında yaşamak; yaşarken tüketmek yaşam denilen kutlu soluğu. 

Bir dost uğurlamak sonsuz geceye, hep ışıl ışıl ışıldayacağını bilsen de gözlerin aynı yere sonsuzca bakamaz. Bu kederi bilmek, anlamaktır aslında çaresizliğini. 

Ölüm! Adın kalleş biliyorum! 

Kısa öyküsüne sığdırabildiği dostumun çok iş, çok eylem var aslında. O bir neferdi Tiyatromuzun Özel kısmında. Özeldi, özellerin içinde. Özelliği, aydınlık yarının peşinde bir ülkünün ardına takmıştı tiyatro düşünü. Tiyatro, salt tiyatro değildi onun için. İnsan olabilmenin, insanı aramanın karşılığıydı; tıpkı Diyojen gibi elinde feneri. 

Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu'nda sayısız oyunun yaratılmasında, sayısız yıldızın parlamasında katkısı unutulur mu? AST'ın en zor günlerinde, Dostlar Tiyatrosu'nun son dönemdeki her yaratısındaki katkısını, Ortaoyuncular'ın kalesini korumasındaki tutumunu, Oyun Atölyesi'nin varlığında, CEF'in yoğrulmasında, Tiyatro Kumpanyası'nın yolunun harcında, İstanbul Halk Tiyatrosu'nun varlık sahibi oluşunda vb. O, varlığını bu yola adamış bir güneşti. Benliğinde nice yıldızın ışımasına neden oldu.

Ölüm kalleşsin sen! 

Bir yalan tezgâhı açılır İzmir ’in orta yerinde. İzmir Büyükşehir Belediyesi'ndeki birçok bürokrat ile birçok kişi bu tezgâhın kurbanları olur, geleceklerine ve hayatlarına ipotek konur, özgürlükleri ellerinden alınır. Alaattin Eraslan da bu tezgâhın parçası edilir. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde yolsuzluk iddiası ile kınalanmış bir yalan topluma telli duvaklı gelin edilir. Kimi bu izdivacı normal, kimi de anormal bulur. Ama topluma dayatılmış bu yalan geri teper ve davada şu an tutuklu bir tek kişi bile kalmaz; yalan tezgâhı belgelenir ve neredeyse herkes bu davadan aklanır. 

Ölüm bir kez daha kalleşsin sen! 

Alaattin Eraslan salıverilmeden bir hafta önce mide kanseri teşhisiyle hastaneye kaldırılır, çünkü midesi kaldıramaz bunca haksızlığı ve midesi alınır. Aslında alınan mide de ciddi anlamda kansere rastlanmamış olmasına rağmen mide alınır. O hafta Allattin Eraslan'ın tahliyesine karar verilir. Ama Alaattin Eraslan hastanede ölümle pençeleşir. Alaattin artık hiçbir şeyi öğütemez.

Onca yalanı, onca talanı pişkinlikle öğütür ama iktidar makinesi. 

Tam 10 ay hiçbir şey yiyemez ve gittikçe kilo kaybeder, ikinci ameliyat, üçüncü ameliyat ve sonuç!

Alaattin öğütemez ama görürüz faşizm nasıl öğütür insanı? 

Ölüm, sen değil, senin adını kalleş eden 

Harbiden kalleş!

(Kaynak: Radikal)