Doç. Dr. Ali Kemal Yıldız
Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Öğretim Üyesi
Çırağan Cad. 4, 32353 Beşiktaş / İstanbul
BİLİRKİŞİ RAPORU
İSTANBUL 9. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE'NE
Dosya No: 2010/337 Esas
15.11.2011 tarihli duruşma oturumunda almış olduğunuz karar uyarınca, Mahkemeniz'e ait 2010/337 Esas sayılı dosyası üzerinde bilirkişilik yapmak üzere tarafınızdan re'sen bilirkişi olarak seçilmiş bulunmaktayım. Görevim, bilirkişinin görevinin belirlenmesine ilişkin kararınızda açıklandığı üzere, iddia ve savunmaları da tartışmak suretiyle sanığın davranışlarının hukuksal niteliği konusunda bir rapor hazırlanmaktadır. Dosya üzerinde gerekli incelemelerimi tamamlamış bulunmakla, ulaşmış olduğum sonuçlar aşağıda aktarılmıştır.
DAVAYA KONU OLAY
Mahkemeniz'e ait 2010/337 Esas sayılı dava dosyası içerisinde yine Mahkemeniz'e ait 2010/445 Esas sayılı dava dosyası da birleştirilmiştir. Dolayısıyla aşağıda yapılacak değerlendirmeler, her iki dosyada sanığa isnat edilen eylemlerle ilgili olacağından, öncelikle her iki dosyada da, sanığa isnat edilen eylemlerin belirlenmesi yerinde olacaktır.
I. 2010/337 Esas sayılı davada, davaya konu olay, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 29.07.2010 tarih ve 2010/2633 Esas sayılı iddianamesiyle aşağıdaki şekilde somutlaştırılmıştır:
"Şikâyetçi Başsavcılığımıza vermiş olduğu dilekçesinde izni dışında şüphelinin yöneticiliğini yaptığı http://tiyatroblogspot.com adlı internet sitesinde, kendisinin yöneticisi olduğu Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği (OYÇED) ile ilgili olarak kendi adı ve derneğinin adının önüne 'LİNÇÇİ' sözcüğünü ekleyerek hakaret ettiğini, kendisi ile OYÇED üyesi Prof. Dr. Nurhan Tekerek arasındaki yazışmayı yasa dışı yoldan temin ederek http://tiyatroblogspot.com.2010/06/oyun/-yazarlar-ve-cevirmenleri-dernegi.html adresinde yayınlamayı sürdürdüğünü dernek adının ters çevrilerek yayınlandığını belirerek şikâyetçi olmuş, şüphelinin hakaret, haberleşmenin gizliliğini ihlal, verilerin izinsiz kaydedilmesi, 5846 sayılı yasaya muhalefet suçunu işlediğini ileri sürmüştür.
Şüpheli celp edilip dinlendiğinde uzlaşmayı kabul etmemiş, kendisinin http://tiyatroblogspot.com adlı internet sitesinin yöneticisi olduğunu, iddiaların gerçek olmayıp yanıltmaya yönelik bulunduğunu şikâyetçinin hakkında aralarında topladıkları 1100 imza ile bir linç kampanyası başlattığı için isminin önüne bu kelimeyi koyduğunu Nurhan Tekerek'in dil bilincinin yetersizliğini görüp eleştirdiğini, kendisine yönelik hakaretler bulunduğunu belirterek suçlamaları kabul etmemiş, yazılı savunma ile İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne şüpheli tarafından yaptırılan tespit örneği dosyaya sunulmuştur.
İbraz edilen tespit tutanağında şüpheliye yönelik iddiaların tespiti kişilik haklarını ihlal eden hususların tespit edildiği görülmüştür.
Tarafların ibraz ettikleri belgeler şüpheli tarafından tiyatrooyunspot.com isimli internet sitesinde Oyçed'in linççi olarak nitelendiği ve şikâyetçinin de linççi Oyçed Avukatı olarak gösterildiği şikâyetçi tarafından Prof. Dr. Nurhan Tekerek'e gönderilen bir E postanın şüpheli tarafından sitesinde değiştirilip linççi Prof. Dr. hocam şeklinde başlayıp devam eden şekle getirildiği en sonunda şikâyetçinin ismine yer verildiği, şikâyetçinin aynı zamanda Oyçed yönetim kurulu üyesi olduğu yazılarda linççi OYÇED ve yine benzer şekilde linççi imzalar listesi, linççi OYÇED yönetim kurulu şeklinde açıklamalar bulunduğu eklenen internet çıktılarından anlaşılmıştır.
Şikâyetçi tarafından 5846 sayılı yasaya muhalefetten söz edilmiş ise de bu konuda ihlali gösterir bir delil elde edilememiştir. Ancak yazılanların hakaret suçunu oluşturduğu yönetim kurulu üyesi olan şikâyetçiye yönelik linççi OYÇED yönetim kurulu üyeleri şeklinde ibarelerin bulunduğu ve yine şikâyetçi ile Nurhan Tekerek arasındaki yazışmaların bir şekilde temin edilerek şüphelinin sahibi olduğu sitede isimlerin olduğu yerlere linççi ibaresi eklenip yayınlandığı bunun da haberleşmenin gizliliğinin ihlali ve yasa dışı olarak kaydı olarak kabulü gerekeceği anlaşılmıştır.
Bu itibarla şüphelinin yazmış olduğu yazılar bu yazılarda kullanmış olduğu linççi şeklindeki ibareler ile hakarette bulunduğu ayrıca iki kişi arasında gerçekleşen yazışmayı bu kişilerin rızası dışında temin ederek bu kişilerin izni dışında yayınlandığı anlaşılmış olmakla..."
II. 2010/445 Esas sayılı davada, davaya konu olay, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 01.11.2010 tarih ve 2010/3550 Esas sayılı iddianamesiyle aşağıdaki şekilde somutlaştırılmıştır:
"Şikâyetçi vekili Başsavcılığımıza vermiş olduğu dilekçesinde şüphelinin yöneticiliğini yaptığı http://tiyatrooyunblogspot.com adlı internet sitesinde, belli aralıklarla müvekkili Prof. Dr. Nurhan Tekerek hakkında detayları dilekçe ekinde bulunan yazılar ile hakarette bulunulduğunu, bu hakaretin halen sürdürüldüğünü, bunun yanı sıra şüphelinin yöneticiliğini yaptığı http://tiyatrooyunblogspot.com adlı internet sitesinde dernek içi yazışmanın değiştirilerek yayınlandığını, kendi sitesine kaydettiğini, bunun haberleşmenin gizliliğini ihlal niteliğinde olduğunu, http://tiyatrooyunblogspot.com./2010/06/oyun-yazarlar-ve-cevirmenleri-dernegi.htmle adresinde yayınlamayı sürdürdüğünü müvekkilinin adı fotoğrafının ters çevrilerek yayınlandığını belirterek şikâyetçi olmuş, şüphelinin hakaret, haberleşmenin gizliliğini ihlal, verilerin izinsiz kaydedilmesi 5846 sayılı Yasaya muhalefet suçunu işlediğini ileri sürmüştür.
Şüpheli celp edilip dinlendiğinde suçlamayı uzlaşmayı kabul etmemiş, kendisinin http://tiyatroblogspot.com adlı sitenin yöneticisi olduğunu, iddiaların gerçek olmayıp yanıltmaya yönelik bulunduğunu, söz konusu e postanın kendisine aristofanes34@gmail, hotmail ya da my.net uzantılı bir e posta adresinden geldiğini şikâyetçinin kendisi ve arkadaşı Coşkun aleyhine hakkında aralarında topladıkları 1100 imza ile bir linç kampanyası başlattığı için isminin önüne bu kelimeyi koyduğunu, kendisine sahtekâr demediğini, başka yazılardan cımbızlanarak seçilip dilekçeye eklendiğini, şikâyetçinin kendisi ve ailesine yakın çevresine zarar verdiğinden dolayı Nurhan Tekerek'in fotoğrafını ters olarak bastığını dil bilincinin yetersizliğini görüp eleştirdiğini, kendisine yönelik hakaretler bulunduğunu belirterek suçlamaları kabul etmemiş, yazılı savunma ile İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesine şüpheli tarafından yaptırılan tespit örneği , www.tiyatrodergisi.com.tr adlı internet sitesinden alınan 10 sayfalık 17.03.2008 tarihli bilgisayar çıktığı coskun.buktel.com/lincimzacılari.htm sitesinden alınan Tarih Hepinizin Suratına Tükürecek! başlıklı 44 sayfalık internet çıktılarını evraka delil olarak sunmuştur.
Tarafların ibraz ettikleri belgeler şüpheli tarafından tiyatrooyunspot.com isimli internet sitesinde şikâyetçi tarafından Prof. Dr. Nurhan Tekerek'e gönderilen bir E postanın şüpheli tarafından sitesinde değiştirilip OYÇED içinde bir yazışma başlığı altında linççi Prof. Dr. hocam şeklinde başlayıp devam eden şekle getirildiği şikâyetçinin ismine yer verildiği yazılarda linççi OYÇED ve yine benzer şekilde linççi imzacılar listesi, linççi OYÇED yönetim kurulu şeklinde açıklamalar bulunduğu, şikâyetçiye yönelik olarak ayrıca "onbir yaşına yeni basmış, soyut düşünebilme becerisini henüz edinmiş bir çocuğun düzeyine ulaşmayan Linççi Prof. Dr. Nurhan Tekerek'ten inciler, linç kampanyatörü, Linççi Prof. Dr. Nurhan Tekerek'in Linççi Mitoms- Boyut tarafından yayınlanan kitaplarını bu cici bacımız yazı yazmayı öğreninceye kadar okumuyoruz şeklinde açıklamalar yer verildiği eklenen çıktılardan anlaşılmıştır.
Şikâyetçi tarafından 5846 sayılı Yasaya muhalefetten söz edilmiş ise de bu konuda ihlali gösterir bir delil elde edilmemiştir. Ancak yazıların hakaret suçunu oluşturduğu, hakaret suçunun bir parçası olarak değerlendirilmesi gerekeceği kabul edilerek, linççi, yazı yazmayı bilmeyen; 11 yaşında bir kişi gibi soyut düşünme becerisi olmayan ibareler ile onun küçük düşürüldüğü ve yine şikâyetçi Prof. Dr. Nurhan Tekerek ile vekili arasındaki yazışmanın bir şekilde temin edilerek şüphelinin sahibi olduğu sitede isimlerin olduğu yerlere linççi ibaresi eklenip yayınlandığı bununda haberleşmenin gizliliğinin ihlali ve yasa dışı kaydı olarak kabul edileceği anlaşılmıştır. Benzer konuda Burhan Gün'ün şikâyeti sonrasında açılan davanın halen 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/337 sırasında bulunduğu belirlenmiştir.
Şüpheli tarafından da ibraz edilen belgeler, şikâyetçi vekili tarafından sunulan dilekçe ve internet çıktılarının incelenmesinde taraflar arasında tiyatro oyun yazarlığı konusundaki uyuşmazlıklar nedeni ile başlayan tartışmanın eleştirilerden uzaklaştığı hakarete vardığı gözlenmiştir.
Bu itibarla şüphelinin yazmış olduğu yazılar bu yazılarda kullanmış olduğu linççi şeklindeki ibareler ile hakarette bulunduğu ayrıca iki kişi arasında gerçekleşen yazışmayı bu keşilerin rızası dışında temin ederek bu kişilerin izni dışında yayınladığı anlaşılmış olmakla..."
DEĞERLENDİRME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 29.07.2010 tarih ve 2010/2633 No'lu iddianame ile 01.11.2010 tarih ve 2010/3550 No'lu iddianamede sanık Hilmi Bulunmaz'a iki ayrı suçlama yöneltilmiştir. Bunlardan birincisi, müştekiler Burhan Gün ve Nurhan Tekerek'e yönelik açıklamalarıyla hakaret suçunu; ikincisi de, müştekiler Burhan Gün ve Nurhan Tekerek arasındaki e-mail yazışmasını sahibi olduğu internet sitesinde yayınlamak suretiyle haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu işlediğidir. Aşağıda yapacağımız değerlendirme de bu iki ayrı suçlamaya yönelik olacaktır.
I. Sanık Hilmi Bulunmaz tarafından yayınlanan yazılarda yer alan ve müştekiler Burhan Gün ile Nurhan Tekerek'i hedef alan ifadelerin hakaret suçu açısından değerlendirilmesi:
Hakaret suçu, TCK'nın 125. maddesinde bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmak olarak kabul edilmiştir. Buna göre, bir kimseye yönelik olarak gerçekliği veya gerçek dışılığı bir ispat edilebilir bir fiil veya olgu isnadı yahut da bir kimseye yöneltilecek olumsuz değer yargısı, bunların muhatabının onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte olması koşuluyla yaptırım altına alınmıştır.
Ancak muhatabı açısından tahkir edici olsa dahi, bir hukuka uygunluk sebebi kapsamında gerçekleştirmesi halinde, söz konusu eylemler, "hukuka aykırılık" unsurunun yokluğu sebebiyle işlendiği iddia edilen hakaret suçunu oluşturmayacaktır. Görülmekte olan davanın konusunu oluşturan olayda da sanık, müştekilere yönelik kullandığı ifadeleri kendisine karşı gerçekleştirilen eylemler dolayısıyla kullandığını açıklamıştır. Dolayısıyla sanık tarafından kullanılan ve müştekileri hedef alan ifadelerin hakaret suçunu oluşturup oluşturmadığını söyleyebilmek için, öncelikle bu eylemlerin hakkın kullanılması (TCK m. 26/1) türünden bir hukuka uygunluk sebebi olan "eleştiri hakkı" kapsamında kalıp kalmadığına ilişkin bir değerlendirme yapmak zorunludur.
Eleştiri yapmak hakkı, pozitif kaynağını 1982 Anayasası'nın 26. maddesinde bulan düşünce özgürlüğünün doğal bir kısmını oluşturmaktadır. Bu hak, yalnız belirli olayları açıklamayı içermeyip, bunun yanında söz konusu beyanlarda belirtilen olaylarda adı geçen kişilerin tutum ve davranışları hakkında bir değer hükmünü de içerir. Eleştiri hakkının kullanılması açısından belirlenmesi gereken en önemli husus, bu hakkın sınırının ne olacağıdır ki, eleştiri bir övgü olmadığına göre, normal ifadelere nazaran zorunlu olarak sert ve haşin olacaktır. Doğal olarak her hak gibi, eleştiri de bulunmak hakkının kullanılması halinde de bir sorumluluğun doğmaması için, bu hakkın sınırlarının aşılmamış olması gerekir. Bunun için de eleştiri yapılırken kullanılan ifadelerin, anlatılmak istenen konu açısından ölçülü olması, anlatılmak istenen olay açısından gereksiz ifadelerin kullanılmaması gerekir. Burada esas alınacak kıstas, kullanılan ifadelerin eleştiriye konu olay açısından "zorunlu" olmalı değil, "faydalı" olmasıdır.
Bu açıklamalar bağlamında ele alındığında, sanık Hilmi Bulunmaz tarafından müştekiler Burhan Gün ve Nurhan Tekerek'e yönelik olarak kullanılan "linççi" ifadesinin, eleştiri hakkı hukuka uygunluk sebebi kapsamında olduğu söylenebilecekse de, müştekilerden Nurhan Tekerek'e yönelik olarak kullanılan "on bir yaşına yeni basmış, soyut düşünebilme becerisini henüz edinmiş bir çocuğun düzeyine bile ulaşamayan" şeklindeki ifadenin eleştiri hakkı kapsamında olduğunu söylemek mümkün değildir.
Dava dosyası içerisinde yer alan belge ve bilgilerden anlaşıldığı üzere, sanık Hilmi Bulunmaz, "linççi" isnadını, "temiz tiyatro" kampanyası başlatan veya bu konudaki bildiriye imza atan kişi ve sivil toplum örgütlerine yönelik olarak kullanmakta; bu kampanyaya katılan kişilerin kendisi ve kendisi gibi bazı tiyatrocuları linç etme amacı taşıdığını vurgulamaktadır. Bağımsız olarak kullanıldığında muhatabının onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte olan bu isnat, sanığın kendisi ve bazı diğer tiyatroculara karşı başlatıldığını iddia ettiği bir eylemle ilgili nitelendirme olarak kullanılması halinde, eleştiri hakkı hukuka uygunluk sebebi kapsamında olması sebebiyle hakaret suçunu oluşturmadığı söylenebilecektir. Burada önemle vurgulamak gerekir ki, temiz tiyatro kampanyasının, tiyatro ve tiyatro ile ilgili kişiler arasında küfrün olmaması gerektiğini dile getirmesi açısından, aslında haklı ve yerinde bir talebi dile getirmesi; toplumun önemli bir kesimi tarafından kabul görüp desteklenmesi; bu kampanyanın, bu kampanyayı başlatıp yürütenlerin ve bu kampanyaya destek verenlerin eleştirilememesi anlamını taşımamaktadır. Toplumun bir kesimi tarafından haklı görülerek dile getirilen bu talep, diğer bir kesim tarafından hoş görülmeyerek eleştiriye konu edilebilir. Sanık da kendisi açısından doğru bulmadığı bu kampanyayı nitelendirmek açısından, kampanyayı başlatan ve destekleyenlere yönelik olarak "linççi" isnadını yapmaktadır. Söz konusu isnat, kampanyayı başlatan, yürüten veya destekleyenlerin şahıslarıyla değil, eylemleriyle ilgili bir değerlendirme olup; eleştiri hakkı açısından bu isnadın eleştiri hakkı bakımından ölçülü olduğunu söylemek de mümkündür. Zira eleştiri bir övgü veya objektif olay anlatımı olmayıp, yergiyi ve olumsuz değerlendirmeleri de içerebileceğinden, muhatabını rahatsız edecek, toplumun dikkatine çekecek açıklamalara da yer verilebilecektir. Yukarıda açıklandığı üzere, burada önemli olan husus, eleştiride kullanılacak ifadelerin, eleştiriye konu edilen eylemlerden bağımsız olarak sırf muhatabın kişiliğine yönelik tahkir edici ifadeler niteliğinde olmamalıdır ki, davaya konu "linççi" isnadının bu yönde olduğunu söylemek mümkün değildir.
Buna karşı, müştekilerden Nurhan Tekerek'e yönelik olarak kullanılan "on bir yaşına yeni basmış, soyut düşünebilme becerisini henüz edinmiş bir çocuğun düzeyine bile ulaşamayan" şeklindeki ifadenin eleştiri hakkı kapsamında olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu ifade muhatabın eylemlerinden ziyade sırf kişiliğine yönelmiş, anlatılmak istenen konu açısından hiçbir gereklilik taşımayan ve yarar sağlamayan, bu sebeple de ölçülü kabul edilemeyecek bir isnadı içermektedir. Bir akademisyen ve yazar olarak müştekinin yazdıkları ve açıklamaları elbette eleştiriye açık olabilir. Toplumdaki her birey gibi sanık Hilmi Bulunmaz da müştekinin yazı ve açıklamalarını beğenmediğini ifade edebilir; bunlarla ilgili olumsuz değerlendirmelerini dile getirebilir. Nitekim yukarıda açıklandığı üzere, sanığın müşteki Nurhan Tekerek'in temiz tiyatro kampanyasına verdiği desteğe yönelik "linççi" nitelendirmesi eleştiri hakkı kapsamında kabul edilebileceği gibi; yine müşteki Nurhan Tekerek'in yazılarına ilişkin, yazı yazmayı bilmediği yönündeki olumsuz değerlendirmeleri de eleştiri hakkı kapsamında kabul edilebilecektir. Buna karşı muhatabının davranış ve sözlerinden bağımsız olarak, sırf onun kişiliğine yönelmiş olan ve anlatılmak istenen olay bakımından hiçbir gerek ve faydayı içermeyen "on bir yaşına yeni basmış, soyut düşünebilme becerisini yeni edinmiş bir çocuğun düzeyine bile ulaşamamış" şeklindeki isnadın eleştiri hakkı kapsamında olduğunu söylemek mümkün değildir. Ziran bu ifade, yer aldığı yazının bütünlüğü içerisinde değerlendirildiğinde, müştekinin yazılarını açıklamak için değil; bizzat kendisini nitelendirmek için kullanılmıştır.
II. Sanık Hilmi Bulunmaz'ın müştekiler Burhan Gün ve Nurhan Tekerek arasındaki e-posta yazışmasını sahibi olduğu İnternet sitesinde yayınlaması eyleminin değerlendirilmesi:
Müştekiler Burhan Gün ve Nurhan Tekerek arasındaki e-posta yazışmasının, sanık Hilmi Bulunmaz'a ait sitede yayınlanması eylemi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan her iki iddianamede de "bir şekilde temin edilerek şüphelinin sahibi olduğu sitede isimlerin olduğu yerlere linççi ibaresi eklenip yayınlandığı" şeklinde somutlaştırılmış ve bu eylem, "haberleşmenin gizliliğinin ihlali ve yasa dışı olarak kaydı" (TCK m. 132/1) şeklinde nitelendirilmiştir. Bununla birlikte, aşağıda açıklanacağı üzere, sanığa isnat edilen bu eylemin, TCK'nın 132/1. Maddesi'nde düzenlenen "kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal" suçu bağlamında değil; TCK'nın 132/2. Maddesi'nde düzenlenmiş olan "kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa etmek" suçu bağlamında ele alınması doğru olacaktır.
TCK'nın 132. Maddesi'nin birinci fıkrası, "kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek" eylemini düzenlemektedir. Eylemin haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleştirilmesi ise, cezasının artırılmasını gerektiren nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun tipe uygun eylem (=maddi) unsurunun oluşabilmesi için, haberleşmenin tarafı olmayan bir kimsenin kişiler arasındaki haberleşmenin içeriğini okumak, dinlemek veya kaydetmek suretiyle vâkıf olması gereklidir. Davaya konu olay açısından ise bu suçun oluşabilmesi için, sanık Hilmi Bulunmaz'ın müştekiler Burhan Gün ve Nurhan Tekerek arasındaki e-posta haberleşmesini bizzat ele geçirmesi ve bu haberleşmenin içeriğine vâkıf olması gereklidir. Davaya konu olayda ise, sanık Hilmi Bulunmaz, müştekiler Burhan Gün ve Nurhan Tekerek arasındaki e-posta haberleşmesini kendisinin ele geçirmediği ve bu haberleşmenin kendisine e-posta yoluyla aristofanes34@maynet.com adresinden gönderildiği savunmasını yapmıştır. Dava dosyası sanık Hilmi Bulunmaz'ın, müştekiler arasındaki e-posta yazışmasının bizzat ele geçirdiğine ve bu şekilde müştekiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal ettiğine veya en azından bu yöndeki bir eyleme iştirak ettiğine ilişkin bir delil bulunmamaktadır. Dolayısıyla en azından ceza muhakemesinde geçerli olan "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi gereğince sanığın kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu (TCK m. 132/1) meydana getirdiğini söylemek mümkün görünmemektedir.
TCK'nın 132/2 fıkrası ise, kişiler arasındaki haberleşmenin içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa etmek suçunu düzenlemiştir. Suçun tipe uygun eylem unsuru failin, kendisinin dâhil olmadığı, bir haberleşmenin içeriğini hukuka aykırı olarak ifşa etmesidir. "İfşa etmek"ten maksat, haberleşmenin içeriğini üçüncü kişilere duyurmaktır. Maddedeki düzenlemeye göre, haberleşmenin içeriğini bir kimseye dahi bildirilmesi suçun oluşması için yeterli olacaktır.
Kişiler arasındaki haberleşmenin içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa etmek suçu açısından vurgulanması gereken noktalardan birisi, kişiler arasındaki haberleşmenin içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimsenin, bu haberleşme içeriğini bizzat elde etmesinin gerekli olmadığıdır. Kişiler arasındaki haberleşmenin içeriğini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, bu haberleşmenin içeriğini bizzat elde etmemiş olsa ve elde edilişine hiçbir biçimde katılmasa dahi, bu haberleşme içeriğini hukuka aykırı olarak ifşa etmesi halinde kişiler arasındaki haberleşmenin içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa etmek suçu gerçekleşmiş olacaktır. Davaya konu olayda da, müştekiler arasındaki e-posta haberleşmesi, sanık Hilmi Bulunmaz tarafından iddia edildiği gibi, tanımadığı bir e-posta adresinden kendisine gönderilmiş olsa dahi, bu durum, e-posta haberleşmesinin taraflarının rızalarının dışında bu haberleşme içeriğini kendisine ait web sitesinde yayınlama hakkı vermemektedir. Müştekilere ait e-posta haberleşmesinin üçüncü bir kişi tarafından, sanık Hilmi Bulunmaz'a gönderilmiş olması, sanığın eylemini hukuka uygun hale getirmediği gibi, sanığın eyleme ilişkin kusurunu da ortadan kaldırmamaktadır.
Vurgulanması gereken bir diğer nokta ise, haberleşme içeriğinin hukuka uygun olarak elde edilip edilmediğinin bir öneminin bulunmamasıdır. Kişiler arasındaki haberleşme, bir şekilde hukuka uygun olarak elde edilmiş olsa dahi, bu haberleşmenin içeriğini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse bu suçun tipe uygun eylem unsurunu gerçekleştirmiş olacaktır.
Davaya konu olayda sanık Hilmi Bulunmaz'ın, müştekiler arasındaki e-posta haberleşmesinin içeriklerinin ifşası bakımından herhangi bir hukuka uygunluk sebebi de bulunmamaktadır. E-posta haberleşmesinin içeriğinin, sanıkla ve sanığın bazı eylemlerinden dolayı kendisi hakkında hukuki başvurular yapılmasıyla ilgili olması sanığa, bir şekilde kendisine ulaşan bu haberleşme içeriğini kamuoyuyla paylaşma hakkını vermemektedir. Yine müştekiler, kendilerine ait bu e-posta içeriğinin sanık tarafından yayınlanmasına ilişkin rızalarını gösteren herhangi bir veri de dava dosyası içerisinde bulunmamaktadır. Dolayısıyla, müştekiler Burhan Gün ve Nurhan Tekerek arasında gerçekleştirilen haberleşme içeriğinin sanık tarafından kendisine ait web adresinde yayınlaması hukuka aykırı olarak gerçekleştirilmiştir.
Sanığın davaya konu bu eylemi bakımından suçun manevi unsuru da mevcuttur. Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerinin hukuka aykırı olarak ifşa etmek suçunun manevi unsuru kast olarak düzenlenmiştir. Maddede herhangi bir amaç veya saike yer verilmemiştir. Failin, kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini bilerek ve isteyerek üçüncü kişilere duyurması ile bu suçun manevi unsuru gerçekleşmiş olacaktır. Dava dosyası içerisindeki belge ve bilgilerle sanığın beyanları dikkate alındığında, sanığın e-posta haberleşmesinin taraflarının rızaları dışında onlara ait bu haberleşmeyi bilerek ve isteyerek yayınladığı hususunda herhangi bir şüphe bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar bağlamında değerlendirildiğinde, sanık Hilmi Bulunmaz'ın, müştekiler Burhan Gün ve Nurhan Tekerek arasındaki e-posta yazışmasını kendisine ait web adresinde yayınlaması eylemi, TCK'nın 132/2. fıkrasında düzenlenmiş olan, kişiler arasındaki haberleşmenin içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa etmek suçunu oluşturmaktadır.
SONUÇ
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 29.07.2010 tarih ve 2010/21117 Esas No'lu iddianame ile 01.11.2010 tarih ve 2010/28987 Esas No'lu iddianamede sanık Hilmi Bulunmaz'a isnat edilen eylemlerden
1) Müştekiler Burhan Gün ve Nurhan Tekerek'e yönelik "linççi" şeklindeki nitelendirmesinin eleştiri hakkı hukuka uygunluk sebebi kapsamında kaldığı, bu sebeple de hakaret suçunu oluşturmayacağı;
2) Müştekilerden Nurhan Tekerek'e yönelttiği "on bir yaşına yeni basmış, soyut düşünebilme becerisini henüz edinmiş bir çocuğun düzeyine bile ulaşamayan" ifadesinin, muhatabının onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek nitelikte olduğu; eleştiri hakkı hukuka uygunluk sebebi kapsamında da kalmayan bu ifadenin müşteki Nurhan Tekerek'e karşı hakaret suçunu oluşturacak nitelikte olduğu;
3) Müştekiler Burhan Gün ve Nurhan Tekerek arasındaki e-posta yazışmasının, sanık Hilmi Bulunmaz tarafından kendisine ait web adresinde yayınlanması eyleminin "kişiler arasındaki haberleşmenin içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa etmek" suçunu (TCK m. 132/2) oluşturacak nitelikte olduğu;
Mahkemenizin, tarafımca yapılan bu değerlendirmeyi kabul etmesi halinde, davaya konu eylem gerçekleştirildikten sonra bu eylemi düzenleyen TCK'nın 132/2. maddesinde 02.07.2012 tarih ve 6352 sayılı kanunun 79. Maddesiyle değişiklik yapıldığından, maddenin her iki şeklinden hangisinin sanığın lehine olduğuna karar verme yetkisinin de mahkemenize ait olduğu;
4) Yine 02.07.2012 tarih ve 6352 sayılı "Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bakın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun"un, "dava ve cezaların ertelenmesi" başlıklı geçici 1. maddesinin 1. fıkrası bağlamında sanır Hilmi Bulunmaz hakkındaki "kovuşturmanın ertelenmesine" karar verilip verilmeyeceğine karar verme yetkisinin de yine mahkemenize ait olduğu
kanaatine ulaşmış bulunmaktayım.
Durum bilgilerinize saygı ile sunulur. 03.10.2012
İmza
Doç. Dr. Ali Kemal Yıldız