24 Mayıs 2013 Cuma

Bir tutam GÜRSOY fındığı sunduğum taksici Uğur güzelpınar ısmarladı

Fotoğraf: Cemre Eylül Bulunmaz

Ben, dâvâlarımın yoğunluğu nedeniyle yorulduğum zamanlarda, son derecede hoşnut oluyorum. Bunun birçok nedeni var tabiî. Ancak, en önemli nedeni, asla kaçınılmaz bir kavganın zorunlu durumuna karşı sorumluluk bilincine sahip olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşayabilme isteği. Bu arada, İstanbul Adalet Sarayı'nın C Kapısı'nın çıkışına yakın bulunan "DÜNYA ENGELLİLER VAKFI" yararına satış yapan fındık reyonundan mutlaka fındık satın alıp, taksi şoförleriyle birlikte fındık pikniği yapmak, bana müthiş derecede büyük doygunluk keyfi veriyor.

Bugün yine öyle oldu... "Taksi" diye bağırır bağırmaz acı bir fren yapan taksici, çok keyifli bir yüz haritasına sahipti. Tam taksiciyle muhabbete başlayacağım sıra, Kâzım Şimşek telefon edip, adlî ve sağlık durumum üzerine tele-sohbete başladı. Kâzım'la uzun denilebilecek bir telefon görüşmesi yaparken, taksici sürekli olarak beni gözaltında tutuyordu.

Konuşmamıza uzun bir virgül koyup yarım saat sonra tekrar görüşmek üzere Kâzım Şimşek'le iletişimi kesme kararı alır almaz, taksici ekstrem sorularla beni sürekli olarak sorguladı. Çağlayan'dan Çemberlitaş'a dek beni konuşturmasına karşın, kendisi neredeyse kesinlikle konuşmayan taksici ineceğim ân adının Uğur olduğunu ve on beş yıl yattığını belirtti.

Benim, Kâzım'a "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" sürecini yeniden anlatmamdan rahatsız olduğunu sanıp, bin kez anlattığım bir konunun yinelenmesinden ben de pek hoşlanmadığım durum, ne iyi ki, taksici Uğur'a yepyeni bir pencere açmış oldu. İslâmî değerlere göre giyinip kuşanmış, Müslüman sakalı bırakmış ve ikide bir "Allah, Allah" diyen Uğur, trafiğin kitlendiği bir ân, kendisine fındık ikrâm etmemden çok etkilendiğini, müsaade edersem, bana bir şişe soğuk su ısmarlamak istediğini söyledi. Ağzımızdaki fındıkların kırıntıları dişlerimizin arasını işgâl ettiği bir sırada yapılan bu öneriyi derhal kabul ettim... Bir çingene kızına seslenerek iki şişe su alan Uğur, küçücük şişelerdeki suyun 1 TL olduğunu öğrenince, gülümseyip, çingene kızıyla sentetik bir pazarlığa girdi. Kız, "Ne verirsen ver!" deyince, Uğur 2 TL'yi uzattı ve bana dönüp şöyle söyledi: "Abi sen işte bu gibi insanları savunuyorsun değil mi?..." 

"Nereden çıkardın şimdi bunu?"

"Telefon konuşmanızı can kulağıyla dinledim... Oradan çıkardım abi!"

Hesabım 27 TL tutmuştu. Bahşiş vermemeyi ideolojik bir eylem olarak düşünüyorum. "30 TL almazsan, arabadan inmem!" dayatması ile davranarak, bu durumu zorla kabul ettirdim... Hiç olmazsa, su için cebinden çıkan para, aile bütçesine açık olarak yansımasın istemiştim.

İnip giderken, o âna dek hep susan Uğur; "Ben, tam tamına on beş yıl hapishanede yattım. Seni anlıyorum. Allah yolunu açık etsin!" dedi...

Sözün özü: Sen, fındığı paylaşırsan, karşındaki seninle paylaşabilecek bir şey bulur. Hiçbir şeyini paylaşamasa da, sırrını paylaşır. Unutmayın!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz