7 Nisan 2013 Pazar

Bulunmaz'a fahiş tazminat ödeyecek Asılsız İhbarcı Demirkanlı üfürdü!

"Normal değil" = "Anormal: Dengesi yerinde olmayan, davranışı bozuk olan, DELİ, sapık"
(Başlıktaki fotograf H.Hilmi Bulunmaz'ın kendi sitesinde yayımladığı bir fotograftır, bahçesinde düşmüş ve başı yaralanmış… Neden yayımladı ise bilinmemekte… Başlık da H. Hilmi Bulunmaz'ın kendi saptamasıdır.)

"Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, "DEDE HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK" şirketinde avukatlık yapmaya çalışan Eyyüp Fırat Kuyurtar'a "HUKUK DERSİ" vermeye başladı. Bulunmaz'ın "HUKUK DERSİ" notlarından küçük bir tadımlık:

"DEDE HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK" şirketi avukatı Eyyüp Fırat Kuyurtar, her şeyden önce, ciddi bir hukuk metni hazırlamakla yükümlü olmasına karşın, "DEDE HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK"şirketinde çalışıyor olmanın verdiği ayrıcalık, cesaret, cüret, hafiflik, rahatlık nedeniyle, kaleme aldığı metinde, neredeyse hukuk kurallarını ihlâl ederek, hukuku hiç ciddiye almaksızın, baştan aşağı genellemecilik yapmış. Oysa, hukukta olmazsa olmaz kuralların en önemlisi, genel değil, özel metin hazırlamaktır. Benim İnternet'teki bloglarımın adlarını peş peşe sıralayarak, bir genelleme içerisinde, tüm bloglarımın sansürlenmesini isteyen "DEDE HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK"şirketi avukatı Eyyüp Fırat Kuyurtar, bu sansürleme isteğini, yıllar önce yayınlanmış yazılarıma dayandırarak, bir hak arayışında, bir hukuk üstünlüğü peşinde değil, bir haksızlık oluşturma, bir hukuk ihlâli yapma düşüncesi içerisinde kıvranıyor. Üstüne üstlük, bir de bana"NORMAL OLMAYAN=DELİ" diyecek, hukuksal üstünlüğün üstünü örtecek kadar gözü kararmış bir hâlde metin hazırlayan "DEDE HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK"şirketi avukatı Eyyüp Fırat Kuyurtar, bu davranışıyla, hukuka katkıda bulunmamakla, zarar vermekle birlikte, "ADLİYEYE, BAROYA, SAVCILIĞA, YARGIÇLIĞA" karşı bir değersizleştirme süreci başlatmaktadır. En azından, benim ruhumda bir travma oluşturan"DEDE HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK" şirketi avukatı Eyyüp Fırat Kuyurtar, şöyle düşünmeme neden oluyor: "Hukuk eğitimi almış bir hukuk metni bile yazamayacak bir avukat böyle davranırsa, sıradan insanlar neler yapmaz?" 

Yukarıdaki yazı  -başlık dahil- tamamı uluslararası elmas kalemleri taciri, kuyumcu yani kapitalizmin temel metaı olan artı değerin hunharca kapitalistler lehine kullanıldığı işle iştigal eden, servetine servet katan ama güncel siyasete ilişkin görüş ve destekleri Haber Vaktim'le sınırlı olan, tiyatro eleştirisi olarak Ülkücü gençlerle uyum içinde yayıncılık yapan ama nedense kendisini -her lafının başında- Sosyalist olarak tanımlamaya çalışan kişi, ilke dediği görüşleri çeliştiği zaman yeni ilkesini ortaya süren ve yine ilkeli olarak kendini tanımlamaya çalışan, tek önemli başarısı dizi yazarlığı olan Coşkun Büktel'in yakın arkadaşı H. Hilmi Bulunmaz'a ait.

Kendi anlatımlarıyla 19 yaşına kadar (mealen yazıyorum belki de 18, 17 ya da 20 olabilir, aklı bali olduğu bir zaman dilimi.) dinci olduğunu ifade eden, sonrasında -her ne olduysa- birden bire Sosyalist olan bu şahsın aslına dönmesinin hiç önemi yok, önemli olan başlıkta dile getirdiği itirazının ne olup olmadığı.

Dede Hukuk Bürosu'nun avukatlarından Eyyüp Fırat Kuyurtar dilekçesinde "Şüphelinin davranışları normal değildir." söylemini kendisine hakaret olarak yorumluyor ve: "ADLİYEYE, BAROYA, SAVCILIĞA, YARGIÇLIĞA" karşı bir değersizleştirme süreci başlatmaktadır. En azından, benim ruhumda bir travma oluşturan "DEDE HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK" şirketi avukatı Eyyüp Fırat Kuyurtar…" (H.H.B.) diyerek en azından benim aklımı yerinden alıyor, çünkü, sırasıyla:

ADLİYEYE: "mahkeme kağıdının benim için osuruk kadar değeri yoktur," diyebilen bu şahıs.

Baroya: İstanbul Barosu kesin ve kesinlikle sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz’ın mahkum olması için yardım ve yataklık ediyor…"

"İstanbul Barosu da sahtekar bir kurumdur bana göre."

"İstanbul Borusu da bu sahtekarlığa, Burhan Gün'e tiyatrosunu teslim ederek yardım ve yataklık etmiştir dolayısıyla benim için İstanbul Barosu'nun hiçbir hukuki temeli kalmamıştır, İstanbul Barosu hukuka aykırı bir kurumdur, kuruluştur…"

"1878'den bu yana sabıkası olmamasına rağmen yeni sabıkası oluşan İstanbul Baro'nun desteklediği, diyebilen, İstanbul Barosu'nu SADECE benim avukatım olan Burhan Gün'ün İstanbul Barosu'nun Tiyatrosu'nu yönettiği için suçlayabilen, "yeni sabıkası" olarak niteleyerek, yargı yerine de geçip İstanbul Barosu'nu sabıkalı sınıfına sokmaktan erinmeyen bir anlayışa sahip… Bununla da yetinmeyip, avukatlara yönelik öfkesini "şiir" adı altında kaleme aldığı şu ifadelerle ortaya sermekte sakınca görmemekte, tüm avukatları aşağılamaktan erinmemektedir.

"Ey Avukat

bunca yoksul insan adalet beklerken senden
sen
sana çorba yapman için kemik verenleri savunuyorsun
oysa
bunca yoksul insan sana kemiği yakıştıramadığı için
yutkunup
ağır ağır boyunlarını büküyorlar seni gördüklerinde
ve
seni bir karafatmaya benzetiyorlar o kara cübbenin içinde
sen
çorbaya kemik katmaya alıştırılmış kara cübbeli bir fani
ben
yoksul insanların onurlu kavgasına omuz veren veliyim

ey avukat
senin eline kara yılan derisinden yapılmış bir çanta
sırtına amerikan bezinden dikilmiş kapkara bir cübbe
gözüne zifiri karanlık bir gözlük
vermişler diye
niye bu kadar tırmalıyorsun bunca yoksul insanın şah damarını
oysa
ne muhteşem süleyman
ne çar petro
ne kral lear
ne de şah rıza pehlevi
bir şey götürdü
içinde solucanların kavga ettiği kara toprağa

sen
üç günlük dünyada oynanan oyunlara figüran olmak zorundasın
işte sadece bu nedenle
sana çorba yapman için kemik verenleri mecburen savunuyorsun
ve iskeleti erimiş bir tavşan
süt dökmüş bir kedi gibi susup
mışıl mışıl oturuyorsun
senden adalet bekleyen yoksul insanların şah damarında

hilmi bulunmaz"

SAVCILIĞA:  Hakkında olumlu karar veren savcıları olumlayan ama beğenmediği kararlar sonrasında "şiir" adı altında karaladıklarını yayımlayan, -sonrasında linki kaldıran- şu ifadelere de göz atalım.

"Ey Savcı

halka adalet
halka hak
halka hukuk
yerine
acı veren
savcı
senin dilini eşek arısı soksun

sana kirli kağıttan bir diploma
kavak ağacından yapılmış bir masa
bir de boynunu bağlı tutsun diye
korkunç renkli bir kravat vermişler

sen
eline tutuşturulan kağıdı fetva
önüne konulan masayı rahle
boynunu sıkan kravatı sakal sanıyorsun

halka adalet
halka hak
halka hukuk
yerine
acı veren
savcı
senin dilini eşek arısı soksun

hilmi bulunmaz"

Diyebilen ve bunları kendinde hak gören uluslararası kapitalist, emperyalizmin ağa babalarıyla kol kola yaşamını sürdüren, altın ve elmasın içinde yaşamını güçlendiren bu şahıs, avukatları: "ADLİYEYE, BAROYA, SAVCILIĞA, YARGIÇLIĞA" karşı bir değersizleştirme süreci başlatmaktadır." derken yukarıda alıntıladığım hakaretlerini kimlere karşı yapmış acaba, kimleri değersizleştiriyor? Cumhuriyet Savcıları, İstanbul Barosu ve tüm avukatlar bu hakaretamiz ve değersizleştirme söylemlerini hak ediyorlar mı?

H. Hilmi Bulunmaz'ı Kutluyorum

Demeyeceğim, çünkü bu şahıs yazdığı zaman tüm dünyanın haberdar olduğunu düşünüyor. Bu şahsa haksızlık yapmamak gerektiğini düşünüyorum; İstanbul Barosu'na, avukatlara, savcılara yönelik "o" görüşlerini muhataplarının bilgisine sunacağım, sunacağım ki muhataplarının bilgi sahibi olmasını istediği bu şahıs mutlu olsun. Savcılık, Baro, avukatlar kendilerine yönelik hakaret olup olmadığına karar verirler, beni ilgilendirmez.

H. Hilmi Bulunmaz Çizmeyi Aştı, Tabii Yakın Arkadaşı da…

Bu şahısların, hakaretine, aşağılamasına maruz kalan insanların bu kadar sessiz kalmalarını kendilerine yönelik bir güç, haklılık olarak algılayanların artık kendi gerçekleriyle yüzleşmeleri gerekiyor. Küfretmeden, hakaret etmeden, aşağılamadan yazın, konuşun…

Facebook Sahtekarlıkları…

Adıma, fotografımı da kullanarak profil açıp, sanki ben yazmışım gibi yorumlar yazan kişileri bulmam belki çok zor ama Coşkun Büktel'in ve H. Hilmi Bulunmaz'ın -Sahte olduğu ortaya çıkana kadar- Avi Maraşlıyan'ı parlatmaları, desteklemeleri -ki Büktel hâlâ savunmakta- sonrasında (Bu şahsın IP adresleri elimizde, iş yasal olarak tespite kaldı.) yasal tespit sonrası tiyatro dünyasını işgal eden, kendilerine yönelik gündem yaratanlar sanırım bir bir ortaya çıkabilir.

Üretimleriyle var olmak yerine küfür ve hakaretlerle var olmaya çalışanlar -ki biri defalarca diğeri şimdilik bir defa suçlu bulunmasına rağmen- cezaların caydırıcılığının olmaması nedeniyle hakaretlerini sürdüreceklerini sanıyorlar ama yanıldıklarını sanırım yakın zamanda görüp, öğrenecekler.
Haber Giriş Tarihi: 07 Nisan 2013
3. Sarıyer TiyatrOda Şenliği 4 Nisan'da başladı
Seri Katilin Gerçek Yaşamı Sahnelerde: "Normal"
Devlet Tiyatroları’ndan Nisan Ayında 99 Değişik Oyunla 728 Temsil
"Peron", İzmir DT'de Türkiye Prömiyeri'ni yaptı
KİTAP TANITIMI ETKİNLİĞİ, 5 Nisan'da…
Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Ödülleri Belli Oldu
Afife Tiyatro Ödülleri-2013 Adayları Açıklandı
Kocaeli B.B. Şehir Tiyatroları: “KURDELE YA DA ARTI SONSUZ” ile İstanbul'da…
TİYATRO VE TİYATRO GRUPLARINA DUYURU
Devlet Tiyatroları “9. Küçük Hanımlar Küçük Beyler” Uluslurarası Çocuk Tiyatroları Festivali

(Kaynak: Tiyatro... Tiyatro... Dergisi)