Aydın olmanın doğasında muhalif olmak var. Aydın, hangi dünya görüşüne sahip olursa olsun, iktidarla al takke ver külah yapmaya başladığında, artık kendisi için bir sansür düzeneği kalmamış olsa bile, bu sansürden çok daha tehlikeli, çok daha kanserojen olan oto sansürle kuşatılmaya başlar... Nasıl ki, bedenimize dışarıdan gelen ciddi bir saldırıya karşı refleks geliştirmemiz daha kolaysa; bedenimizin içindeki bir hücre, bir mikrop, bir virüs bizim refleks duygumuzu azaltmış oluyorsa, iktidarla al takke ver külah yapmak da, bizdeki aydın olma hâlini "di'li geçmiş" zamana gömebiliyor!
Dünyaya, halka, emekçilere, tüyü bitmemiş yetime bakış açımız taban tabana karşıt olsa da, Akitçi Abdurrahman Dilipak'ın birçok yazısını beğenerek okuyordum... Ancak, daha dün bir, bugün iki, akil adam olmaya adım atar atmaz, Dilipak'ın yazarlığında müthiş derecede bir kayma, ince bir değer erozyonu söz konusu olmaya başladı... Dilipak'ın bugünkü sade suya tirit yazısı, Cin Ali'den hikâye, Elmas Nine'den masala benzemiş. Akil Dilipak'ı okuyun!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
"Akil adam" deyince...
Abdurrahman Dilipak
5 Nisan 2013
"Akıl" mı "akil" mi? "Adam" mı, "insan" mı? "Adam" deyince aslında "insan" anlaşılır. Mesela "oğul" kelimesi de, arının "oğul" vermesi gibi bir anlam taşır... Mesela "adem" yokluk anlamına gelir öte yandan! "Eyyühel veled" dediğinizde, "ey insandan dünyaya gelen" "evlad", "çocuk" anlaşılması gerekir... Onun için de "insan" mı, "adam" mı tartışması anlamsız...
Kadın Adem'den, daha sonra tüm erkekler kadından dünyaya geldi... Biz hepimiz Adem oğullarıyız... "Akil" deyince, aslında bu kelime aklı eren, hak ile batılı, doğru ile yanlışı ayırt edebilen, temyiz kabiliyetine sahip, mümeyyiz. Daha doğrusu akli melekeleri açısından sorumluluk sahibi, cezai ehliyete sahip demektir... Fıkıhta "akil ve baliğ" olma şartı aranır bazı konularda. Baliğ / bulûğa ermek, biyolojik açıdan, üreme kabiliyetine sahip olma, olgunluk halini ifade eder. Akil olmak ise, aklı erme halini ifade eder. Biri biyolojik yaşı, diğeri zeka yaşını ifade eder, kestirmeden ifade edecek olursak. Onun için "Akil" olmak öyle üstünlük ifade eden bir tanım değil... "Akil", "aklı eren" anlamında kullanılıyor. Yoksa mücerret anlamda bir "akıl"dan söz edilmiyor... "Akil insanlar" derken de, bu konularda bilgi sahibi, karar verebilen, söyleyecek sözü olan, toplumun tanıdığı ve güvendiği, "halk adamı" anlamı söz konusu... Hani bazı sanatçıların adı da listede var ya, keşke "toplumsal aktör" gibi bir isim verilseydi ama, o zaman "bunlar aktör, artist, rol kesecekler" filan diyecekti birileri. Şimdi akıl üzerinden kafa buluyorlar. Aslında akil adamlarla dalga geçenler, pek akıllıca bir iş yapmıyorlar..
Bir isimlendirmeden yola çıkarak, bu işe özel anlamlar yükleyerek, işi başka noktalara çekmeye çalışıyorlar.. Keşke barıştan yana tavır koysalar da, AK Parti’nin başarısını engelleme adına, garip muhalefet takdikleri ile kendilerine böylesine zarar vermeseler.. Ergenekonun avukatlığını üstlenerek kaybetmeye devam edecekler. Kazanacakları bir alan olan barışın avukatlığını üstlenme rolünü, bir şekilde Erdoğan’a vererek aslında bindikleri dalı kesiyorlar..
Öfkeleri akıllarından büyük olunca böyle oluyor demek ki! Ve tabii o zaman merhametleri de öfkelerine yenik düşüyor.. Olan Türkiye’ye oluyor! Bunlar salim bir akılla hareket etseler. “Hayır bu isimlendirme doğru olmamış, doğrusu şöyle olmalıydı” diye bir öneride bulunurlardı.. Bir önerileri yok.. Mesela “Barış için sivil toplum inisiyatifi” dense razı olurlar mı? Bu insanlar sonuçta kendi düşüncelerini söyleyecekler. Ve bölgede kendilerine söylenenleri not edecekler..
Bölge halkının umutlarını, endişelerini, beklentilerini, önerilerini Ankara’ya iletecekler.. Bunlar memur değil, bir anket elemanı da değil. Ya da bir akademisyen, politikacı filan değil. Tek bir ortak paydaları var, hepsi de barış yanlıları. Bunlara günümüz “Barış gönüllüleri” demek de mümkün.. Bu “Barış gönüllülerini” ABD’nin eski dönemlerde kalan “Barış gönüllüleri” ile karıştırmamak gerek.. Merak ediyorum, bu proje, onlara rağmen başarılı olursa ne diyecekler..
Bu proje, ülke genelinde bir barış şenliği havasının doğmasına sebeb olabilir. Dahası, benzer sorunlar yaşayan başka ülkeler için örnek alınabilir.. CHP ve MHP istemese de, bu ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinde kendilerine servet ve iktidar üretmeye çalışan yerli ve yabancı güç odakları istemese de, barış gerçekleşecek.. Bu kan duracak. Bu saatten sonra kimse geri adım atamaz.. Birileri, bir zamanlar “terörü bitirirsem, beni bitirirler” diyordu. Şimdi aynı şeyi, bu kez başkaları söylüyor. Terörden, kandan beslenenler “terör biterse biz biteriz” endişesini yaşıyor..
Bana kalırsa iktidar doğru bir şey yapıyor. Kendi politik programını halka dayatmak yerine, halkın nabzını tutmaya çalışıyor. Onların taleplerini, endişelerini, umutlarını önüne alıp, onun üzerinden bir yol haritası çizmek istiyor.. Bana kalırsa… Zira, 19. YY sonlarında, kapitalizm, komünizm ve faşizmin gölgesinde, savaş yıllarında oluşan siyasi ve ideolojik akımların gölgesinde şekillenen kavramlarla 21.YY’ı açıklamak mümkün değildir..
Bizim katlanmak zorunda olduğumuz güçlüklerin bizden sonrakiler için baht kaynağı olması, bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm önerisinin kimsenin hayrına olmayacağının bilinmesi gerekir.. Bu projenin bu çerçevede etik ve estetik değerler içeren, bilimsel, ahlakçı, felsefi derinliğe sahip, sivil ve siyasal çevrelerde destek bulan bir anlayışla hayata geçirilmesi gerekir..
Bu ve benzeri konular karşısındaki tutumlarımızla, karşı karşıya olduğumuz durumu tanımlar ve yorumlarken, bu olaylara bakış açımızı ifade ederken, aslında kendimizi deşifre ediyoruz.. İnsanları dinleyin, gazeteleri okuyun, TV’leri izleyin bakalım, kim kimmiş! Bana soruyorlar, ne yapacaksın diye, neyi nasıl yapacağımızı konuşup kararlaştıracağız sanırım. Ama zaten ben bu konuda yapacağımı yapıyordum. Konuşacağım, yazacağım..
Şahidlik edeceğim, Ülkeme ve halkıma, kardeşlerime, insanlığa hizmet etmiş olacağım sonunda.. Selâm ve dua ile.
(Kaynak: HABER VAKTİM)
Dünyaya, halka, emekçilere, tüyü bitmemiş yetime bakış açımız taban tabana karşıt olsa da, Akitçi Abdurrahman Dilipak'ın birçok yazısını beğenerek okuyordum... Ancak, daha dün bir, bugün iki, akil adam olmaya adım atar atmaz, Dilipak'ın yazarlığında müthiş derecede bir kayma, ince bir değer erozyonu söz konusu olmaya başladı... Dilipak'ın bugünkü sade suya tirit yazısı, Cin Ali'den hikâye, Elmas Nine'den masala benzemiş. Akil Dilipak'ı okuyun!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
"Akil adam" deyince...
Abdurrahman Dilipak
5 Nisan 2013
"Akıl" mı "akil" mi? "Adam" mı, "insan" mı? "Adam" deyince aslında "insan" anlaşılır. Mesela "oğul" kelimesi de, arının "oğul" vermesi gibi bir anlam taşır... Mesela "adem" yokluk anlamına gelir öte yandan! "Eyyühel veled" dediğinizde, "ey insandan dünyaya gelen" "evlad", "çocuk" anlaşılması gerekir... Onun için de "insan" mı, "adam" mı tartışması anlamsız...
Kadın Adem'den, daha sonra tüm erkekler kadından dünyaya geldi... Biz hepimiz Adem oğullarıyız... "Akil" deyince, aslında bu kelime aklı eren, hak ile batılı, doğru ile yanlışı ayırt edebilen, temyiz kabiliyetine sahip, mümeyyiz. Daha doğrusu akli melekeleri açısından sorumluluk sahibi, cezai ehliyete sahip demektir... Fıkıhta "akil ve baliğ" olma şartı aranır bazı konularda. Baliğ / bulûğa ermek, biyolojik açıdan, üreme kabiliyetine sahip olma, olgunluk halini ifade eder. Akil olmak ise, aklı erme halini ifade eder. Biri biyolojik yaşı, diğeri zeka yaşını ifade eder, kestirmeden ifade edecek olursak. Onun için "Akil" olmak öyle üstünlük ifade eden bir tanım değil... "Akil", "aklı eren" anlamında kullanılıyor. Yoksa mücerret anlamda bir "akıl"dan söz edilmiyor... "Akil insanlar" derken de, bu konularda bilgi sahibi, karar verebilen, söyleyecek sözü olan, toplumun tanıdığı ve güvendiği, "halk adamı" anlamı söz konusu... Hani bazı sanatçıların adı da listede var ya, keşke "toplumsal aktör" gibi bir isim verilseydi ama, o zaman "bunlar aktör, artist, rol kesecekler" filan diyecekti birileri. Şimdi akıl üzerinden kafa buluyorlar. Aslında akil adamlarla dalga geçenler, pek akıllıca bir iş yapmıyorlar..
Bir isimlendirmeden yola çıkarak, bu işe özel anlamlar yükleyerek, işi başka noktalara çekmeye çalışıyorlar.. Keşke barıştan yana tavır koysalar da, AK Parti’nin başarısını engelleme adına, garip muhalefet takdikleri ile kendilerine böylesine zarar vermeseler.. Ergenekonun avukatlığını üstlenerek kaybetmeye devam edecekler. Kazanacakları bir alan olan barışın avukatlığını üstlenme rolünü, bir şekilde Erdoğan’a vererek aslında bindikleri dalı kesiyorlar..
Öfkeleri akıllarından büyük olunca böyle oluyor demek ki! Ve tabii o zaman merhametleri de öfkelerine yenik düşüyor.. Olan Türkiye’ye oluyor! Bunlar salim bir akılla hareket etseler. “Hayır bu isimlendirme doğru olmamış, doğrusu şöyle olmalıydı” diye bir öneride bulunurlardı.. Bir önerileri yok.. Mesela “Barış için sivil toplum inisiyatifi” dense razı olurlar mı? Bu insanlar sonuçta kendi düşüncelerini söyleyecekler. Ve bölgede kendilerine söylenenleri not edecekler..
Bölge halkının umutlarını, endişelerini, beklentilerini, önerilerini Ankara’ya iletecekler.. Bunlar memur değil, bir anket elemanı da değil. Ya da bir akademisyen, politikacı filan değil. Tek bir ortak paydaları var, hepsi de barış yanlıları. Bunlara günümüz “Barış gönüllüleri” demek de mümkün.. Bu “Barış gönüllülerini” ABD’nin eski dönemlerde kalan “Barış gönüllüleri” ile karıştırmamak gerek.. Merak ediyorum, bu proje, onlara rağmen başarılı olursa ne diyecekler..
Bu proje, ülke genelinde bir barış şenliği havasının doğmasına sebeb olabilir. Dahası, benzer sorunlar yaşayan başka ülkeler için örnek alınabilir.. CHP ve MHP istemese de, bu ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinde kendilerine servet ve iktidar üretmeye çalışan yerli ve yabancı güç odakları istemese de, barış gerçekleşecek.. Bu kan duracak. Bu saatten sonra kimse geri adım atamaz.. Birileri, bir zamanlar “terörü bitirirsem, beni bitirirler” diyordu. Şimdi aynı şeyi, bu kez başkaları söylüyor. Terörden, kandan beslenenler “terör biterse biz biteriz” endişesini yaşıyor..
Bana kalırsa iktidar doğru bir şey yapıyor. Kendi politik programını halka dayatmak yerine, halkın nabzını tutmaya çalışıyor. Onların taleplerini, endişelerini, umutlarını önüne alıp, onun üzerinden bir yol haritası çizmek istiyor.. Bana kalırsa… Zira, 19. YY sonlarında, kapitalizm, komünizm ve faşizmin gölgesinde, savaş yıllarında oluşan siyasi ve ideolojik akımların gölgesinde şekillenen kavramlarla 21.YY’ı açıklamak mümkün değildir..
Bizim katlanmak zorunda olduğumuz güçlüklerin bizden sonrakiler için baht kaynağı olması, bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm önerisinin kimsenin hayrına olmayacağının bilinmesi gerekir.. Bu projenin bu çerçevede etik ve estetik değerler içeren, bilimsel, ahlakçı, felsefi derinliğe sahip, sivil ve siyasal çevrelerde destek bulan bir anlayışla hayata geçirilmesi gerekir..
Bu ve benzeri konular karşısındaki tutumlarımızla, karşı karşıya olduğumuz durumu tanımlar ve yorumlarken, bu olaylara bakış açımızı ifade ederken, aslında kendimizi deşifre ediyoruz.. İnsanları dinleyin, gazeteleri okuyun, TV’leri izleyin bakalım, kim kimmiş! Bana soruyorlar, ne yapacaksın diye, neyi nasıl yapacağımızı konuşup kararlaştıracağız sanırım. Ama zaten ben bu konuda yapacağımı yapıyordum. Konuşacağım, yazacağım..
Şahidlik edeceğim, Ülkeme ve halkıma, kardeşlerime, insanlığa hizmet etmiş olacağım sonunda.. Selâm ve dua ile.
(Kaynak: HABER VAKTİM)