2 Nisan 2013 Salı

Nurhayat Yılmaz Güneş, insancıllık kokan pırıltılı bir yazı yazdı!...

"Çirkin" oyununu bile çirkin olmayan biz gözle izleyiniz!

Nurhayat Yılmaz Güneş

1 Nisan 2013

Türkiye'de tiyatroyla ilgilenenler, genç Alman yazar Marius von Mayenburg'u ilk olarak "Feuergesicht / Ateş Yüzlü" eseri ile Mayıs 2002'de tanırlarken, ben, 27 Mayıs 2010 akşamı tanıyabildim. İlk tanımamın üzerinden üç yıl geçmişti ki, yazarın "Der Häßliche / Çirkin" adlı oyunu İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda sahneye kondu...


5 Ekim 2012 Cuma tarihinde İstanbul Devlet Tiyatrosu Küçük Sahne'de seyrettiğim Marius Von Mayenburg'un 2007 yılında yazdığı "Çirkin" adlı oyunla ilgili sansasyona sebep olan, ancak, benim henüz duymadığım haberlerle ilgili olarak, Hilmi Bulunmaz beni arayıp, oyunu izleyip izlemediğimi sordu. Oyunu izlediğimi ve sadece komik bulduğumu hatırladığımı kendisine söyledim... Bu oyunda sansasyona sebep olan haberlerle ilgili neler bildiğimi sorduğunda panikledim. Evet, eşcinsel bir karakter vardı... Evet, iki kişinin yakınlaşması sırasında onları izleyen ve dokunmaya çalışan birinin varlığını hatırlıyordum... Ancak, bu durum grup seks mevzusunu çağrıştırabilir miydi?... Oyunda hakikaten ensest ilişki var mıydı? "Olsaydı fark ederdim." diye geçirdim aklımdan. Ancak, her nedense, o panikle düşündüklerimi söyleyemedim...


Henüz yazmaya başlamadığım zamanlarda seyrettiğim bir oyunla, yazmaya başladığım zaman seyrettiğim oyun arasındaki algılama yetimin ne kadar farklı olduğunu telefon konuşmasıyla hissettim.


Bu oyunu bir daha izlemek farz olmuştu. Oysa oyun turnedeydi ve oyunun İstanbul'a dönüşünü sabırsızlıkla bekledim. Beklerken de hiç boş durmadım. Bulunmaz Tiyatro'nun sayıları her geçen gün artan müdavimlerine ve arkadaş çevremde oyunu seyredenlere bu mevzuları sordum. Bir kısmı ensest ilişkinin varlığını doğrularken, bir kısmı da aksini savundu. Bu insanların her biri gerek topluma, gerek ailelerine, gerekse kendilerine, kendilerini ispatlamış son derece başarılı ve karşısındakine zekâlarının düşüklüğü ile alakalı olarak hiçbir izlenim vermeyen, entelektüel ve tertemiz insanlardı.

29 Mart 2013 akşamı İstanbul Devlet Tiyatrosu Küçük Sahne'de saat 20.05'de başlayan oyunu, benimle aynı serbest mesleği icra eden, dikkatine güvendiğim bir arkadaşımla izlemeye koyulduk...  


Metal kafes tarzı bir platformun önünde geniş dikdörtgen bir ofis masası ve üç koltuk dışında sahnede dekor adına başka bir şey yok... Patron Scheffler, asistan Karlmann ile daha önce organize edilmiş bir iş seyahati üzerine hararetle konuşurlar... Patron, asistan Karlmann'a gideceği otelde güneye bakan odalardan birinde kalmasını tavsiye etmektedir... Bir müddet sonra patron, kafes arkasına geçerken ofise Lette gelir... Karlmann, Lette'nin asistanıdır... Lette, "yüksek voltaj konektörü"nü icat etmiştir ve bu aşamada ona Karmann  yardımcı olduğundan, konuya en az Lette kadar vakıftır... Lette ile asistanı Karlmann arasında geçen diyalog neticesinde, kendi icat ettiği ürünün sunumu için, organize edilen seyahate kendisinin değil de, asistanının gideceğini öğrenmiş olur. Karlmann, bunun, patronun fikri olduğunu belirtmesi üzerine, kafes arkasında elma yemeğe başlayan  patron Scheffler, biraz da nazlanarak kafes önüne, ofise gelir ve Karmann'dan kendilerini yalnız bırakmasını rica eder... Asistan Karlmann, kafes arkasına geçtiğinde, patron, Lette'ye de sunuma Karlmann'ın gideceğini doğrular. Lette, buna bir anlam veremez. İcat edilen bir ürünü en iyi mucidi bilecekken, üniversite mezunu bile olmayan asistanının sunum için tercih edilmesinin mantıklı bir açıklamasını bekler...


Patron Scheffler, Lette'ye "Bu yüksek voltaj konektörü sunumunu 

neden yapıyoruz?" diye sorar... Lette, bu soruyu "Ürünü tanıtmak için." diyerek cevaplar... Patron araya girip, "Satmak için." der... Lette, "Tabii satmak da var." diye düzeltir. Patron, "Hayır, asıl amaç satmak." der, ekler: "Sen bu suratla hiçbir şey satamazsın." 
Evet, Lette yeni bir ürün icat edebilecek bir beyne sahipken, icat ettiği ürünün sunumunu yapamayacak kadar çirkindir. Çirkinliği, patronu tarafından bu şekilde yüzüne vurulan Lette'nin hayatında ilk kez karşılaştığı gerçekle nasıl başa çıkacağı merak konusudur... 

Patron, kafes arkasına geçer... Kafes arkasından Lette'nin karısı Fanny belirir... Ofis, artık Lette'nin evine dönüşür. Lette, karısına durumu olduğu gibi anlatır. Karısından yüzüne bakmasını ve onu çirkin bulup bulmadığını söylemesini ister... O gün karşılaşacağı ikinci darbe karısından gelir... Kezâ karısı, Lette'nin yüzüne değil, sağ gözüne bakmaktadır... Bunu o ân fark eden Lette, karısından, korkunç derecede çirkin olduğunu öğrenir. Ancak, karısı, suratına bakamayacak kadar çirkinliğine rağmen Lette'ye âşıktır... Suratı dışında her tarafını beğendiğini de söyler karısı ve "Özellikle ses tonunu..." diye ekler. Tüm yıkılmışlığına rağmen Lette'nin karısına "İlişkimiz çok akustik" demesiyle seyirci ısınıp kıkırdamaya başlar.


Lette'nin, meydanı çaylak asistanına bırakmaya hiç niyeti yoktur... Onun önündeki tek çare, estetik ameliyattır. Evlerinde karısıyla bu konuyu tartışırlarken, kafes arkasından çıkan Lette'nin patronu Scheffler, yine aynı kostüm ve aynı isimle, bu sefer, plastik cerrah rolündedir. Oyun kişisinin başarısına, ışığın yardımı da eklenince,  rol geçişi kusursuz bir şeklide seyirciye aktarılır... Lette'nin evi, bu sefer de, Doktor Scheffler'in muayenehanesine, kafes şeklindeki platformun önündeki masa da, ameliyat masasına dönüşmüştür... Lette ile doktoru arasında geçen çok komik birtakım repliklerden sonra, Lette, ameliyata girer. Lette'nin karısının yeni rolü, Doktor Scheffler'in ameliyat asistanlığıdır. Oyuncuların jest ve mimikleri ile kısa sürelerde geçtiği rollerini, çok büyük başarıyla ifa ettiğini belirtmeliyim. Ameliyat biter... Lette, Lette'nin karısı ve Doktor Scheffler için sargılar açılıncaya kadar meraklı bir bekleyiş başlar... Herkes için kesin olan bir şey vardır ki, o da, Lette'nin eskisinden daha çirkin olmayacağıdır. Oyuncular, bunu izleyiciye anlatabilir...


Lette'nin sargıları açılınca sonuç şaşırtıcı derecede mükemmeldir. Lette, kadın erkek gören herkesi imrendirecek bir yüzün malikidir. Çalıştığı şirkette, daha önce çirkinliği nedeniyle layık görülmeyen sunum işi artık Lette'nindir...  Estetik ameliyatla gelen güzelliğin farkına varamadığı için, sunumunu tam layıkıyla yapamamasına rağmen, özellikle kadın müşteriler tarafından yüklü siparişler alır.


Nükleer Artik Şirketi’nin sahibesi, yaşlı, zengin dul kadın, bayan Fanny de, şirketinin hiç ihtiyacı olmamasına rağmen, sırf Lette'nin yüzüyle ilgilendiği için, yüksek voltaj konektörü ürününü sipariş verenlerdendir. Çok fazla estetik ameliyatı olduğu için yaşını asla göstermeyen bu kadını da, Lette'nin karısını oynayan oyun kişisi, kostüm değiştirmeden canlandırmaktadır. Çok ilginçtir bu durum.


Ürünün sunum seyahatinde ufak birtakım ayak diremelerden ve karısını aldatamayacağı tarzı birkaç replikten sonra, yaşlı kadının "Bu kusursuz yüzle sadece bir kadına bağlı olamayacağını..." dile getirmesi üzerine Lette, kadının kendisine yanaşmasına izin verir. Kadının eşcinsel oğlu Karlmann, onları izlemektedir... Bunu fark eden Lette'ye kadın, onu rahat bırakmasını, yalnızca izlediğini söyler... Karlmann ise, küçüklüğünden beri annesinin bu izleme olayına onu zorladığını belirtir. Repliklerden eşcinsel Karlmann'ın babasının da evlilik dışı birçok ilişki yaşadığı, babasının trafik kazasında ölürken, yanında sarışın bir kadının da olduğu anlaşılır.


Oyunun birkaç yerinde eşcinsel Karlmann, annesinin dominant olması nedeniyle bu hâlde olduğunu ifade eder... Annesini ve Lette'yi izlerken, Lette'ye dokunmak için ufak birkaç girişimde bulunması, grup seks olayını birçok seyirciye çağrıştırabilecektir. 


Yaşlı kadının eşcinsel oğlu Karlmann'ı oynayan oyuncu, Lette'nin iş asistanı Karlmann'ı  yine aynı kostümle canlandırmayı başarır...


Kafes şeklindeki platformun önü artık bara, masa ise bar masasına dönüşmüştür. Yaşlı kadın ve Lette bar masası üstünde birbirlerine sarılı vaziyetteyken, bir ışık oyunu ile Lette evinde ve masanın tam üzerinde karısı Fanny ile sarılı bir şekle dönüşürler... Bu rol geçişi kesinlikle mükemmel şekilde seyirciye yansıtılır... Lette, karısına, yaşlı kadının sözlerini kendi düşüncesiymiş gibi aktarır... Ve ilişki içinde olduğu yirmi beş kadından bahseder... Lette, yeni yüzünün getirisi olan özgüven patlaması yaşar. Olayı hazmedemeyecek gibi görünen karısı Fanny Lette'yi terk edecek cesareti kendisinde asla bulamaz. Çünkü o da, Lette'nin yeni yüzünün iyice müptelasıdır...


Doktor Scheffler ise, en iyi işi olan, Lette'nin yüzünü tanıtmak, kendi reklâmını yapmak için Lette'yle iyi bir meblağa anlaşır. Bu sunumda, Lette'nin kendi icadı "yüksek voltaj konektör"ünün sunumundaki başarısızlığından hiç eser yoktur. Kendini, benliğini aşmış bir vaziyette, sunum için gelen insanları süzerek, buraya gelirken bankaya uğrayıp yüklü bir para çektiğini, çıkışta sıraya girmelerini, içlerinden biriyle akşam yemeği yiyeceğini açıklar... O ânda üçüncü sırada oturan güzel bir genç kızın elini kaldırmasını, sahnede sergilenen trajikomik olaydan daha trajik bulduğumu, bu vaka karşısında bir müddet dikkatimin dağıldığını itiraf etmeliyim.


Lette mükemmel yüzüyle kendisini yükselişe götüren basamakları birer ikişer çıkar. Bu arada şirketin %70 büyümesini sağlamıştır...

Doktor Scheffler, tanıtımını yaptığı Lette'nin yeni yüzünün seri üretimine geçer. Herkes Lette'nin yeni yüzüne sahip olmak ister. Lette'nin karısı bir günde, Lette'nin tıpkısı üç kişiye daha rastlar...


Artık biricik, tek, yegâne olmayan Lette için büyük düşüş başlar…


Lette'nin karısı Fanny, Lette'nin deyimiyle tam birinci sıradadır ve yirmi beş kadından sonra kendisine gelecek sırayı beklemektedir... Lette'nin iş asistanı Karlmann Fanny'ye birlikte olmayı teklif eder. Fanny bu teklifi, çirkin biriyle birlikte olamayacağını, kocasının bu yüzden kendisiyle dalga geçeceğini söyleyip kesinlikle reddeder... 


Lette'nin iş asistanı Karlmann yeni bir icatla patronunun karşısına çıkar... Patronu ona bu ürünün tanıtımını da bilindik sebeplerden dolayı Lette'nin yapacağını söyler... Bunun üzerine Karlmann için de estetik ameliyat kaçınılmazdır... Ve soluğu Lette’ye benzemek için Doktor Scheffler'in muayenehanesinde alır... Lette'ye birebir  benzeyenler ordusuna artık asistan Karlmann da dahildir. Gerek kendi ürününün sunumunu kendisinin yapması gerekse Lette'nin karısıyla birlikte olması için artık hiçbir engel kalmamıştır tabiî... 


Lette'nin karısı Fanny ve Lette'nin iş asistanı Karlmann, kafes şeklindeki platformun önünde, yeni işlevi yatak olan masanın üzerinde yatar vaziyettedirler. Yine bir ışık oyunu ile yataktan Nükleer Artik Şirketi sahibi yaşlı kadın ve eşcinsel oğlu Karlmann olarak kalkar. Karlmann'ın, annesine "Anne hâlâ bir numarasın" 

demesi birçok seyirciye ensest ilişkiyi çağrıştırabilir mi? Tabiî ki çağrıştırabilir! Bu çağrışım, seyirciyi kesinlikle geri zekâlı yapmaz. 

Oyundaki ensest haberleri nedeniyle, Karlman'ın, hem Lette'nin karısı Fanny'nin sevgilisini hem yaşlı kadının oğlunu oynadığını, bu ayrımı yapamadıkları için, ensest sonucuna varan seyirciyi, tiyatro adına geri zekâlılıkla suçlayanların zekâ durumlarını son derece vahim bulduğumu açıklamada ciddi bir fayda görüyorum...

Asistan Karlmann'ın ikizi gibi Lette'ye benzemesi Lette'yi şirketteki işinden eder. Yine aynı şekilde Doktor Scheffler Lette’ye ödediği komisyonu düşürür, çünkü bu işi daha ucuza yapacak bir dolu Lette vardır. Arzın fazlalığı fiyatları düşürmüştür. Karısının da kendisini iş asistanı Karlmann’la aldattığını öğrenen Lette, doktoru Scheffler’den eski yüzünü geri ister ancak Scheffler’in artık onun için  yapabileceği bir şey kalmamıştır. 


Oyunda Doktor Scheffler'in son hastası, Nükleer Artik Şirketi'nin sahibi yaşlı kadının oğlu Karlmann'dır. Onun niyeti bu ameliyatla Lette'ye benzeyerek ona kendini beğendirmektir... Buna çalışır... 


Her şeyini kaybeden Lette, Nükleer Artik Şirketi'nin bulunduğu binaya gider ve asansöre binip yirmi beş numaralı düğmeye basar. Aynadaki yansımasıyla hummalı bir diyaloga girer. Ruhaniyeti ve akıl sağlığı tamamen çökmüştür. Aynadaki yansımasından intihar etmek niyetinde olduğunu anlarız... Asansör yirmi beşinci katta durur... Yirmi beşinci kat son kattır ve Lette asansörden çıkar... 


Çeviri Serdar Biliş'e ait. Metin Belgin'in yönettiği oyunda Lette'yi Tolga Evren, Lette'nin karısı Fanny, ameliyat asistanı ve Nükleer Artik Şirketi'nin sahibini Simay Tuna, Patron Shcheffler, Doktor Shcheffler'i Nişan Şirinyan, Lette'nin asistanı Karlmann, Nükleer Artik Şirketi’nin sahibinin oğlu Karlmann'ı Şamil Kafkas oynuyor. 


Dört oyun kişisinin sekiz rolü paylaştığı oyun bittiğinde, dikkatine çok güvendiğim arkadaşımla yol boyu, oyunun kritiğini yaptık. Ben, konuyu döne dolaştıra enseste getirdim. Arkadaşım, tam da benim yukarıda belirttiğim hususları yineleyerek ensestin kesinlikle olduğunu ifade etti. Benim ancak ikinci seyredişimde vardığım noktaya, arkadaşımın  ilk seyredişi ile varması, onu tercih etmekle ne kadar yerinde bir karar verdiğimin ispatı oldu...  


Ayrıca kitap tercümesi işiyle iştigal eden bir arkadaşımdan "Çirkin" oyunu ile ilgili yabancı eleştirmenlerce yapılan eleştirileri tercüme etmesini rica ettim. Ancak, bunların hiçbirinde ensest kavramıyla karşılaşmadık. Yine de, bana kalırsa, kendisini baştan sona ensesti anlatan "Ateş Yüzlü" oyunuyla tanıdığımız Mayenburg'un "Çirkin" adlı oyununda ensesten bahsetmesi, yadırganacak bir şey değil... 

Bu eleştirilerden, İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun sahneye koyduğu oyunun, gerek dekor, gerek kostüm ve gerekse seçilen oyuncular açısından, daha çok Viyana Tiyatrosu'nun sahnelediği oyunla tam örtüştüğünü bana düşündürdü. Peter Schneeberger'in 16 Nisan 2008'de nachtkritik.de sitesindeki yazısından anlaşıldığı üzere, Marlon Metzen'in yönetmenliğini yaptığı oyunda, Lette rolünde Johannes Zeiler, Lette'nin karısı Fanny rolünde Bettina Kerl, Lette'nin şefi olarak Christian Dolezal ve Lette'nin yardımcısı rolünde de Vincent Glandler yer alıyor. Britta Schreiber’in sahneleme tekniği ve sahnede fazla dekorun bulunmaması (Halina Kratochwill), seyircinin konsantrasyonunu metne ve canlandırmalara yönlendirmekte. Bu sayede sahneler seyircinin kafasında canlanmakta. Sahnede sergilenen gerçeklik, seyircinin dikkatini kendi üzerine çekiyor. Yine Schneeberger'e göre, oyun mükemmel değil. Ama görmeye değer bir tiyatro oyunu ve bunu da sağlayan, sahneye koyanların ve oyuncuların başarısıdır.


Barbara Petritsch, Presse'deki 18 Nisan 2008 tarihli yazısında, 

"Çirkin" oyununun Mayenburg'un diğer oyunlarına kıyasla daha eğlenceli olduğunu yazmıştır. Petritsch'e göre, Mayenburg'un bize verdiği mesaj: "Günümüzde, güzel bir dış görünümü olmadan, en yetenekli insan bile fazla ilerleyemiyor. Kariyer basamaklarını tırmanırken, karşısına çıkan engelleri aşmak için, sadece yüzünü değil, kendi kimliğini de kaybediyor." Petritsch, bu mesajın çok eski bir mesaj olduğunu, çok yaratıcı olmadığı görüşünde. Bir sonraki bölümde ise Petritsch, oyunun metnini ve sahnelenişini "hoş" olarak niteliyor. Petritsch'e göre rejisör Metzen, Mayenburg 
oyununu daha dost bir hâle getirmiş durumda. Petritsch, Viyana Tiyatrosu oyuncularının kendine has hareketleri, coşkulu tarzları sayesinde, bu oyunu seyretmenin, her zaman için keyifli olacağı ve bu ekibin asla bir oyunu başarısızlığa uğratmayacağı görüşünde...

Barbara Petritsch'in, Viyana Tiyatrosu idarecileri, yönetmenleri ve oyuncuları için sarf ettiği övgülerin, bir gün Türk Tiyatrosu için de yapılması ümidiyle, mutlu ve umutlu oyun izlemeler diliyorum...