17 Nisan 2013 Çarşamba

Akit'çi Ali Karahasanoğlu, Fazıl Say konusunda HUKUK DERSİ veriyor!

Ben, kendimi bildim bileli, "haksızlıkların yasalarla korunduğu bir ülke"de yaşadığımı bilmeme karşın, Yeni Akit Gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu'nun aşağıdaki yazısını ağır ağır okuyup yararlandım!...

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz

***

Fazıl Say olayında doğrular ve yanlışlar

Ali Karahasanoğlu 
18 Nisan 2013 

Fazıl Say hakkında verilen kararla ilgili olarak, oldukça yanlış tartışmalar yapılıyor.

Fazıl Say, "başkasına ait" dese de, destekler tarzdaki aktardığı ifadelerden ceza almaktan kurtulamadı.


Öncelikle belirteyim, "başkasından iktibas" savunması, hakaretten ceza almayı önlemez.

Bizim meslekten örnek vereyim.

Şu gazeteden/bu gazeteden alıntı yapıyoruz.

Eğer o alıntılanan bölümde, bir hakaret var ise, hem o gazetenin sorumlusu, hem de iktibas eden olarak biz ceza alırız.

Hatta öyle ki,  bir röportaj yapan muhabir, sadece hakaret sözcüğünü gazeteye ulaştırarak yayınlanmasını sağladığı için, sözün sahibi ile birlikte ceza alır...

Fazıl Say olayında ise, yüzyıllar öncesinde yaşayan birisine atıf yaparak, cezadan yırtmak istendi...

Tek başına bu savunma ile cezadan kurtulmak mümkün değildi.
Say da, kurtulamadı zaten.

İktibas, kişiyi cezadan kurtarmaz.

Bu temel bir ilke...

İkinci tespitim; davaya konu olan ifadelerin içeriğinin, gerçekten suç niteliğinde olup olmadığı konusunda...

Bence hiç tereddüt yok.. Çok açık hakaretler.

Bir hakime, "tarafsızlığını yitirdi" denilmesi bile, Yargıtay içtihatlarında "hakaret" olarak tanımlanmıştır.

Hiçbir tahkir ifadesi yok.

Sırf, hakimlerin "tarafsızlık" özelliğinden şüphe duyulmasına yol açıldığı için, ceza verilmesi söz konusu olabiliyor.

Nerde kaldı, "meyhâne - kerhâne" türünden ifadeler!...

Hattâ şunu rahatlıkla söyleyebilirim; mahkemenin verdiği karardaki gibi, tek bir ceza maddesinin ihlali de söz konusu değil.

Değişik maddelerden ceza verilmesi mümkündü; hem dinî değerleri hafife alma, hem de Allah'a inanan insanların şahsiyetlerine ayrı ayrı hakaretten ceza verilebilirdi.

Tek bir maddeden mahkûmiyeti, yeterli görmüş hâkim...

Biz de, konuyu fazla deşmeyelim, sadece doğrusunu not etmekle yetinelim.

Bakmayın siz, AİHM yargıcı falan olduklarına...

Fazıl Say kararı üzerine konuşulanların yarısı yanlış!

Mesela?

Mesela, verilen kararın şu ân için Yargıtay'a gitme ihtimali yok.
Temyizi mümkün değil, yani.

Ama şimdilik.

Çünkü mahkumiyet kararı şartlı olarak verildi. Şart; deneme süresi içinde, bir daha suç işlenmemesi.

Suç işlenirse, karar açıklanacak. Temyizi de, o zaman mümkün olacak.

Dolayısı ile, karar şimdilik, rafta bekleyecek..

İkinci yanlış, bu karar için AİHM'e gidileceği bilgisi... Buna da imkan yok.

Yargıtay'a gitme imkanı olmayınca, hâliyle AİHM'e de henüz gitme imkânı yok.

AİHM'e alternatif hâle getirilen Anayasa Mahkemesi'ne de gitmek, şu ân için mümkün değil.

Aksi yorumların tamamı, işkembeden atma beyanlar.

"Fazıl Say 10 ay hapis yatacak" şeklindeki iddialar doğru mu?

Onlar da, olayı şişirme atraksiyonundan ibaret bir çarpıtma...

Verilen kararla, şimdilik Fazıl Say'ın hapse falan gireceği yok.

Deneme süresi suç işlenmeden geçirilirse, karar açıklanmayacak (yani hukuken varlık kazanamayacak). Böylece cezanın kendiliğinden düşme ihtimali var.

Fazıl Say'ın, deneme süresi içinde yeni bir suç işleyerek aldığı bu cezanın açıklanmasına sebebiyet vermesi hâlinde ise, işte o zaman Yargıtay'a gitme imkânı olacak... Ve dosyayı inceleyecek olan Yargıtay'ın teorik de olsa, farklı bir karar verme ihtimali de bulunacak.

Tüm bu yanlış-doğru cetvelinden sonra...

Bir önemli husus daha var. Konuların yoğunluğundan, atlamışız. Dün avukat Yaşar Baş hatırlattı...

"Hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulaması, sanık tarafından kabul edilmediği takdirde, hâkimin re'sen verebileceği karar değil. Fazıl Say istemiş, hâkim de bu yönde karar vermiş. Demek ki, Fazıl Say da, cezayı hakkettiğini, kendisi önceden biliyordu." dedi.

Doğru bir tespit...

İlaveten belirteyim, Fazıl Say'ın katıldığı ilk duruşmada, hâkim soruyor: "Mahkumiyet hükmü verilecek olursa, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını ister misiniz?"

Bu soruyu, suç işlemediği kanaatinde olan, kendisine güvenen her şüpheli, "Hayır! Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istemiyorum" diye cevaplar.

Ama Say, bu cevabı veremiyor...

Veremiyor da, medyadaki avukatları ne hikmetse, Say'dan daha tarafgir...

Say bile işlediği suçu gördü de, AİHM'de yargıçlık yapan militan ideologlar, hâlâ vıdı vıdı konuşuyorlar!

(Kaynak: HABER VAKTİM)