"Dünya Kadınlar Günü"nde zulme destek çıkan istismarcılar
Ali Karahasanoğlu
8 Mart 2013
Bugün, "Dünya Kadınlar Günü" imiş! Niye "Kadınlar Günü"? "Erkekler Günü” var mı ki, "Kadınlar Günü" var?... "Kadınlar eziliyor da onun için" diyecekler. O zaman somut olarak olaya bakalım... Kadınlar, nerelerde eziliyorlar? Örneğin kadının âdeta bir meta gibi alınıp satıldığı mekanlar neresi? En başta, kadınların belli süre ile, bedel karşılığı bedenlerini kullandırdıkları mekanlar...
Yani genelevler... Yani genelev haline dönüştürülen tüm mekânlar... Filmler... Reklâmlar... Tiyatrolar... Diziler... Gazete sayfalarındaki fotoğraflar... "Dünya Kadınlar Günü" söylemi ile sokaklara doluşanlar, gazetelerde propaganda amaçlı yazılara imza atanlar, kadın vücudunu metalaştıran bu istismara bir şey diyorlar mı? Hayır... O konuda, âdeta herhangi bir görüşe sahip değiller..
Bu konuda sanki, bir yorum ehliyetleri yok... Kadın üzerinden istismara soyunanlardan hiçbiri yüreklice çıkıp, "Genelevler, kadınlık gururunun ayaklar altına alındığı, kadın haysiyetinin sıfırlandığı mekanlardır. Buralar kapatılmalıdır" diyemiyor. Hiçbirisi, "Sırf kadının vücudu teşhir edilerek yapılan reklâm filmleri, kadınlık gururunun yok edildiği istismar araçlarıdır... Bunlara son verilmelidir" diyemiyor... Bugünkü etkinlikleri takip edin... Konferansları, panelleri...
Hiçbirisi, kadının en önemli ezilme alanı olan bu konuyu, gündeme getirmeyeceklerdir. Hattâ, "Kadının vücudu değil mi, ister satar, ister kiralar" diyecek olanlar bile çıkacaktır... Kadının rahmindeki bebeği, kadının malı gibi görüp, "İster kürtaj yapar, ister doğurur" dediklerindeki gibi... Bastır parayı... Soy kadını... Oynat filmini... Bas resmini... Kazan servetleri...
Bundan daha büyük bir kadın istismarı olabilir mi? Bundan daha şedit bir kadın zulmü olabilir mi? Bu zulme sessiz kalanların, kadın haklarına sahip çıktıkları iddiasına inanılır mı? Kadının yoğun olarak hukuksuzluğa uğradığı alanlardan birisi de; kıyafetleri sebebi ile, okuma-çalışma haklarının kısıtlanması. İslâm dininde, zâten kadının ulu orta bir işte çalışması sakıncalı olabilir. Ama kadınların da çalışması gereken, hattâ çalışmaları zorunlu olan iş alanları var. O açıdan, kadınlara kıyafet dayatması da; Müslüman hanımlar için en önemli ezilme araçlarından birisi...
Kıyafet dayatması ile ilgili, "Dünya Kadınlar Günü" söylemcilerinin yaptığı bir açıklama var mı? Yok. Hattâ onların çoğu, kıyafet özgürlüğünü, kıyafet dayatması olarak yorumluyorlar. Yani, "İsteyen kadınlar başları örtülü olarak çalışabilsinler. Engel çıkarmayın" denildiğinde, buna saygı duymadıkları gibi, "Başörtülü çalışma özgürlüğünü tanımak, kadınları örtünmeye zorlamaktır" şeklindeki acayip yorumu da yapabiliyorlar. Bu söylemi de bugün, ekranlarda, gazete sayfalarında yoğun olarak göreceğiz. Sözde aydın kadınlarımızdan buna paralel söylemleri dinleyeceğiz.
***
"Dünya Kadınlar Günü" arefesinde, kadın hakları konusunda en zalimane uygulamaların mimarlarından birisi olan Nur Serter, TBMM'de bir konuşma yapmış. Serter der ki: "Siyasi projenizin simgesi olan türbanı yasalara aykırı olarak bütün okullara soktunuz. Bütün okullara bayrak yaptınız, ana okullarındaki 3 yaşındaki çocukların başlarını bağlattınız, 3 yaşında anaokulu öğrencilerinin başlarını bağlattınız." Ne kadar sığ, ne kadar yobaz bir kafa...
İster anaokulu olsun, ister ilkokul, ister lise, ister üniversite, isterse devlet dairesi... Bir yerde gözyaşı varsa, ona Nur Serter'in karışma hakkı var. Gözyaşı olmayan yere de, kimsenin karışma hakkı yoktur. Nur ismi ile, nurlu olunacağını sanan hanım, yukarıdaki sözleri sarf ederken, bir fotoğraf da gösteriyor... Fotoğrafta, bazı küçük çocuklar, başları bağlı görünüyorlar...
Ne var bunda? Şu çocuğun veya bu yetişkinin başının bağlı olup-olmadığı kimi ilgilendirir? İnsanlar zorlanmıyorsa... Nur hanımın İstanbul Üniversitesi'nde yaptığı gibi; çocuklar belli bir kıyafete zorlanmıyorlarsa, kimin başının örtülü olduğu, kimin başının açık olduğu kimi ilgilendirir? Varsa "Benim başımı zorla örttürüyorlar" diyen, onu söylesin, sadece ismi "nur" olan hanım. "Kadınlar Günü" istismarcıları da, önce Nur Serter gibilere karşı çıksınlar, sonra "kadın hakları"ndan bahsetsinler..
Ali Karahasanoğlu
8 Mart 2013
Bugün, "Dünya Kadınlar Günü" imiş! Niye "Kadınlar Günü"? "Erkekler Günü” var mı ki, "Kadınlar Günü" var?... "Kadınlar eziliyor da onun için" diyecekler. O zaman somut olarak olaya bakalım... Kadınlar, nerelerde eziliyorlar? Örneğin kadının âdeta bir meta gibi alınıp satıldığı mekanlar neresi? En başta, kadınların belli süre ile, bedel karşılığı bedenlerini kullandırdıkları mekanlar...
Yani genelevler... Yani genelev haline dönüştürülen tüm mekânlar... Filmler... Reklâmlar... Tiyatrolar... Diziler... Gazete sayfalarındaki fotoğraflar... "Dünya Kadınlar Günü" söylemi ile sokaklara doluşanlar, gazetelerde propaganda amaçlı yazılara imza atanlar, kadın vücudunu metalaştıran bu istismara bir şey diyorlar mı? Hayır... O konuda, âdeta herhangi bir görüşe sahip değiller..
Bu konuda sanki, bir yorum ehliyetleri yok... Kadın üzerinden istismara soyunanlardan hiçbiri yüreklice çıkıp, "Genelevler, kadınlık gururunun ayaklar altına alındığı, kadın haysiyetinin sıfırlandığı mekanlardır. Buralar kapatılmalıdır" diyemiyor. Hiçbirisi, "Sırf kadının vücudu teşhir edilerek yapılan reklâm filmleri, kadınlık gururunun yok edildiği istismar araçlarıdır... Bunlara son verilmelidir" diyemiyor... Bugünkü etkinlikleri takip edin... Konferansları, panelleri...
Hiçbirisi, kadının en önemli ezilme alanı olan bu konuyu, gündeme getirmeyeceklerdir. Hattâ, "Kadının vücudu değil mi, ister satar, ister kiralar" diyecek olanlar bile çıkacaktır... Kadının rahmindeki bebeği, kadının malı gibi görüp, "İster kürtaj yapar, ister doğurur" dediklerindeki gibi... Bastır parayı... Soy kadını... Oynat filmini... Bas resmini... Kazan servetleri...
Bundan daha büyük bir kadın istismarı olabilir mi? Bundan daha şedit bir kadın zulmü olabilir mi? Bu zulme sessiz kalanların, kadın haklarına sahip çıktıkları iddiasına inanılır mı? Kadının yoğun olarak hukuksuzluğa uğradığı alanlardan birisi de; kıyafetleri sebebi ile, okuma-çalışma haklarının kısıtlanması. İslâm dininde, zâten kadının ulu orta bir işte çalışması sakıncalı olabilir. Ama kadınların da çalışması gereken, hattâ çalışmaları zorunlu olan iş alanları var. O açıdan, kadınlara kıyafet dayatması da; Müslüman hanımlar için en önemli ezilme araçlarından birisi...
Kıyafet dayatması ile ilgili, "Dünya Kadınlar Günü" söylemcilerinin yaptığı bir açıklama var mı? Yok. Hattâ onların çoğu, kıyafet özgürlüğünü, kıyafet dayatması olarak yorumluyorlar. Yani, "İsteyen kadınlar başları örtülü olarak çalışabilsinler. Engel çıkarmayın" denildiğinde, buna saygı duymadıkları gibi, "Başörtülü çalışma özgürlüğünü tanımak, kadınları örtünmeye zorlamaktır" şeklindeki acayip yorumu da yapabiliyorlar. Bu söylemi de bugün, ekranlarda, gazete sayfalarında yoğun olarak göreceğiz. Sözde aydın kadınlarımızdan buna paralel söylemleri dinleyeceğiz.
***
"Dünya Kadınlar Günü" arefesinde, kadın hakları konusunda en zalimane uygulamaların mimarlarından birisi olan Nur Serter, TBMM'de bir konuşma yapmış. Serter der ki: "Siyasi projenizin simgesi olan türbanı yasalara aykırı olarak bütün okullara soktunuz. Bütün okullara bayrak yaptınız, ana okullarındaki 3 yaşındaki çocukların başlarını bağlattınız, 3 yaşında anaokulu öğrencilerinin başlarını bağlattınız." Ne kadar sığ, ne kadar yobaz bir kafa...
İster anaokulu olsun, ister ilkokul, ister lise, ister üniversite, isterse devlet dairesi... Bir yerde gözyaşı varsa, ona Nur Serter'in karışma hakkı var. Gözyaşı olmayan yere de, kimsenin karışma hakkı yoktur. Nur ismi ile, nurlu olunacağını sanan hanım, yukarıdaki sözleri sarf ederken, bir fotoğraf da gösteriyor... Fotoğrafta, bazı küçük çocuklar, başları bağlı görünüyorlar...
Ne var bunda? Şu çocuğun veya bu yetişkinin başının bağlı olup-olmadığı kimi ilgilendirir? İnsanlar zorlanmıyorsa... Nur hanımın İstanbul Üniversitesi'nde yaptığı gibi; çocuklar belli bir kıyafete zorlanmıyorlarsa, kimin başının örtülü olduğu, kimin başının açık olduğu kimi ilgilendirir? Varsa "Benim başımı zorla örttürüyorlar" diyen, onu söylesin, sadece ismi "nur" olan hanım. "Kadınlar Günü" istismarcıları da, önce Nur Serter gibilere karşı çıksınlar, sonra "kadın hakları"ndan bahsetsinler..
(Kaynak: HABER VAKTİM)