Yıl, bin dokuz yüz yetmiş üç... Günlerden pazar... Havada müthiş bir kar var... Kocamustafapaşa'daki "Çevre Tiyatrosu" önünde, "Astronotlar" ikilisindeki arkadaşım Turan Reis ile birlikte nöbet tutuyoruz. Amacımız, bu tiyatrodaki oyuncularla görüşebilmek...
Oyunun oynanmasına yaklaşık olarak bir saat kala, oyuncular ağır ağır tiyatroya doğru yönelmeye başladılar. Oyunculara teker teker selam vermemize ve onların da selamımıza karşılık vermelerine karşın, her nedense, sıcak bir sohbet havası oluşmadı aramızda...
Derken, bir kaplumbağa biçimindeki Volkswagen ile Metin Serezli tiyatro binasının önüne doğru yanaşmaya başladı. Kaşlarını çatmış bir hâlde otomobilini park etmeye çalışan Metin Serezli'nin bu hâli bizde hiçbir tereddüt duygusu oluşturmadığı gibi, daha park etme işleminin bitmesini bitirmeden, Serezli'nin yanına yaklaşıp, selam verdik. Arabasının hangi viteste olduğuna bile hiç önem vermeyen Metin Serezli, otomobilinin birdenbire stop etmesinin farkına bile varamayacak kadar ciddi bir sohbete girdi bizimle. Unutmuyoruz!
Metin Serezli, bizim "Astronotlar" ikilisi olduğumuzu öğrenince, neden "komiklik" yapacağımıza, daha soylu bir uğraş olan tiyatro sanatıyla uğraşmadığımızı sordu. Arkadaşım Turan Reis de, ben de, daha ortaokul eğitimi bile almamış insanlar olarak, nasıl olur da, üniversite düzeyinde bir eğitim gerektiren tiyatro sanatıyla uğraşabileceğimizi sorduk. Metin Serezli, bize herhangi bir yanıt vermek yerine, arabasının park işlemi için birini görevlendirerek, bizimle birlikte, "Çevre Tiyatrosu Ekibi" mekânına doğru yönelip, bizi Altan Erbulak, Füsun Erbulak, Mete İnselel, Kerem Yılmazer ve şu ânda adlarını anımsayamadığım birçok tiyatro sanatçısıyla tanıştırıp, oyun başlayana dek bizimle sohbet etti. Oyunu bedava izlememizi sağladığı gibi, hem oyun arasında ve hem de oyundan sonra sohbetimize devam ettik. Sonraki oyunları da hep izledik!...
Bu sohbetler, oyun izlemeler sonucu, zamanla, "Çevre Tiyatrosu"
mekânında çalışma yapmamıza ve bu çalışmaya Altan Erbulak, Füsun Erbulak ve Metin Serezli katkıda bulunmaya başladı. 2 Mayıs 1988 tarihinde Altan Erbulak ölünceye dek, "bu ekip ruhu" ile haşır neşir olmaya devam ettik. Ancak, ne yazık ki, Serezli ile görüşmelerimiz yok denecek kadar azdı. Ama onu seviyorduk!...
Fakat, yukarıda görmüş olduğunuz fotoğrafın bir benzerini bana ve Turan Reis'e imzalayan ve ne yazık ki, fotoğrafını bulamadığım Metin Serezli, şimdi sadece sûretten ibaret... Ancak, alışılmış bir söylem: O, yüreğimde yaşıyor. Ehliyete değil, insana değer verdi!
Tam 1100 KİŞİLİK KİŞİLİKSİZ KİŞİ tarafından imzalanmış bulunan LİNÇ KAMPANYASI için asla imza vermeyecek kadar terbiyeli bir tiyatro sanatçısı olan Metin Serezli, alnında herhangi bir LİNÇ lekesi taşımadan ölmeyi bildi. Işığı ve toprağı bol olsun!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Ayrıca bakınız:
Bulunmaz: "Bana tiyatro sanatını sevdirenlerden biri daha öldü!..."
LİNÇÇİ TEB'in bize gönderdiği e-postadan çıkan ruhsuz bildiri şu:
Oyunun oynanmasına yaklaşık olarak bir saat kala, oyuncular ağır ağır tiyatroya doğru yönelmeye başladılar. Oyunculara teker teker selam vermemize ve onların da selamımıza karşılık vermelerine karşın, her nedense, sıcak bir sohbet havası oluşmadı aramızda...
Derken, bir kaplumbağa biçimindeki Volkswagen ile Metin Serezli tiyatro binasının önüne doğru yanaşmaya başladı. Kaşlarını çatmış bir hâlde otomobilini park etmeye çalışan Metin Serezli'nin bu hâli bizde hiçbir tereddüt duygusu oluşturmadığı gibi, daha park etme işleminin bitmesini bitirmeden, Serezli'nin yanına yaklaşıp, selam verdik. Arabasının hangi viteste olduğuna bile hiç önem vermeyen Metin Serezli, otomobilinin birdenbire stop etmesinin farkına bile varamayacak kadar ciddi bir sohbete girdi bizimle. Unutmuyoruz!
Metin Serezli, bizim "Astronotlar" ikilisi olduğumuzu öğrenince, neden "komiklik" yapacağımıza, daha soylu bir uğraş olan tiyatro sanatıyla uğraşmadığımızı sordu. Arkadaşım Turan Reis de, ben de, daha ortaokul eğitimi bile almamış insanlar olarak, nasıl olur da, üniversite düzeyinde bir eğitim gerektiren tiyatro sanatıyla uğraşabileceğimizi sorduk. Metin Serezli, bize herhangi bir yanıt vermek yerine, arabasının park işlemi için birini görevlendirerek, bizimle birlikte, "Çevre Tiyatrosu Ekibi" mekânına doğru yönelip, bizi Altan Erbulak, Füsun Erbulak, Mete İnselel, Kerem Yılmazer ve şu ânda adlarını anımsayamadığım birçok tiyatro sanatçısıyla tanıştırıp, oyun başlayana dek bizimle sohbet etti. Oyunu bedava izlememizi sağladığı gibi, hem oyun arasında ve hem de oyundan sonra sohbetimize devam ettik. Sonraki oyunları da hep izledik!...
Bu sohbetler, oyun izlemeler sonucu, zamanla, "Çevre Tiyatrosu"
mekânında çalışma yapmamıza ve bu çalışmaya Altan Erbulak, Füsun Erbulak ve Metin Serezli katkıda bulunmaya başladı. 2 Mayıs 1988 tarihinde Altan Erbulak ölünceye dek, "bu ekip ruhu" ile haşır neşir olmaya devam ettik. Ancak, ne yazık ki, Serezli ile görüşmelerimiz yok denecek kadar azdı. Ama onu seviyorduk!...
Fakat, yukarıda görmüş olduğunuz fotoğrafın bir benzerini bana ve Turan Reis'e imzalayan ve ne yazık ki, fotoğrafını bulamadığım Metin Serezli, şimdi sadece sûretten ibaret... Ancak, alışılmış bir söylem: O, yüreğimde yaşıyor. Ehliyete değil, insana değer verdi!
Tam 1100 KİŞİLİK KİŞİLİKSİZ KİŞİ tarafından imzalanmış bulunan LİNÇ KAMPANYASI için asla imza vermeyecek kadar terbiyeli bir tiyatro sanatçısı olan Metin Serezli, alnında herhangi bir LİNÇ lekesi taşımadan ölmeyi bildi. Işığı ve toprağı bol olsun!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Ayrıca bakınız:
Bulunmaz: "Bana tiyatro sanatını sevdirenlerden biri daha öldü!..."
LİNÇÇİ TEB'in bize gönderdiği e-postadan çıkan ruhsuz bildiri şu: