8 Mart 2013 Cuma

Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz diyor ki: "Seval Deniz Karahaliloğlu'nun 'Tina Modotti' yazısını okurken başım döndü, dizlerim çözüldü, mideme korkunç sancılar girdi, tansiyonum düştü, ruhumu büyük bir titreme sardı, Dostoyevski'nin 'Suç ve Ceza' romanındaki kahraman 'tefeci kadın görmüş Raskolnikov'a benzeyip, hızla sara nöbetine tutuldum; elim şimşek hızıyla baltama gidince, bu yazıdan derhal uzaklaştım!..."

Bulunmaz, tiyatro dergisi okurken önlemini alıyor! (Foto: Fikriye Bulunmaz)

...Ve Seval Deniz Karahaliloğlu Hanımefendi'nin yazısı bulunan LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ni sobaya atmak için çok uğraştım. Ancak, olmadı! Bunu bir türlü başaramadım. Çünkü soba yoktu! Henüz birkaç saat önce MEPHISTO KİTABEVİ'ne dek gidip bu dergiyi satın alan eşim, bana çok sert bir bakış fırlattıktan sonra, aynen şunları haykırdı:

- Koskoca adam oldun, hâlâ bu düzeysiz dergileri okumaya hiç utanmıyor musun? Nedir senden çektiğim?! Tam tamına otuz altı yıldır gül gibi geçinip gidiyoruz... Sen, gömlek değiştirir gibi, ikide bir karı değiştiren serseri biri olmadığın, mahkeme kayıtlarında "boşandı, boşandı" sözleriyle fişlenmeye tabi tutulmadığın için senden memnunun. Ama nedir canım bu saçma sapan dergilere tutkunluğun? Nedir bu soyunup soyunup dergilerle ilgilenmen? Aaa yeter artık be! Hem ben, bugün paramı ve zamanımı vererek taaa MEPHISTO KİTABEVİ'ne dek gidip, senin bu saçma sapan dergi siparişin için saçımı süpürge ettim. Benim için bir çöp kadar bile değeri olmayan bu tiyatro dergilerine neden bu kadar önem veriyorsun be herif?!!! Yeter artık, yeteeer!!! İmdaaat komşular!!!

Eşimi susturamayacağı, LİNÇÇİ alçak biri olmadığı için de, sert davranamayacağım konusunda kendimi ikna ederek, kuyruğumu, tıpkı bir LİNÇÇİ tiyatro dergisi yöneticisi gibi arka ayaklarımın arasına sıkıştırıp, şöyle bir paragraf yazmayı daha uygun buldum:

"İstanbul'da akıllı gibi bir kar yağıyordu. Caddeler kuru ve sıcak... Hayvanın buz gibi ininde yürüyesi yok... Tazı gibi bir kova dereyi kusarken, Beşiktaş - Fenerbahçe maçını seyretmemenin o ıstırabı tartışılır. Sert penislerimizi indirip inimizden yüz binlerce yıl duruş aralığındaki arenaya gitmek için yüz milyon baloncuk tüketirken, atideki asrın nihayetinde ihtiyar bir adamcık köyünü terk etmeyip küçük bir çayı aşamayarak öldüğü Hades'i değiştirmiyor. Kadının adı yoksa ki, sadece bugün var!... Oysa erkeğin adı mütemadiyen var! Erkeğin adı Mario Cairo. Diyesim, sizin gibi ininden içeriye girmeye üşenmeyen masadan ölümsüzlerden farksız biri Mario."

Peki, neden böyle deli saçması bir paragraf yazma gereği duydum? Ben, tamamen geri zekâlı biri olduğum için, böyle aptal metinler yazmayı çok seviyorum. Başka nedeni yok! Canım yazmak istiyor ve ben, aptal aptal metinler yazıyorum!! Kime ne? Bana ne, sana ne, ona ne, bize ne, size ne, onlara ne!!! Yazacağım işte yazacağım!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz

***

Not: Yukarıdaki yazıyı yazmadan önce, sahte duygular mimarı Shakespeare'in deli saçması "Kral Lear" oyunundan birkaç sayfa okuyup iyice zehirlenmiştim!

***

Ayrıca bakınız:

Bulunmaz, LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ni 8 Mart 2013 Cuma günü saat 19.15'de MEPHISTO KİTABEVİ raflarında eline geçirdi!