Ölüleri Gömün
Ata İsmet Özçelik
3 Kasım 2010
Bir sinema filminde savaşı anlatmak, betimlemek, kötülüklerini yansıtmak oldukça kolaydır. Bunun için etkileyici efektler kullanmak, gerçekçi bir savaş atmosferi yaratmak, şiddeti olduğu gibi göstermek gibi çeşitli yollar var. Ancak iş tiyatroya gelince bunun o kadar kolay olmadığı, küçücük bir sahnede yapabileceklerinizin kısıtlı olduğu bir gerçek. Dün akşam izlediğim "Ölüleri Gömün" savaş ve etkilerinin tiyatroda nasıl yansıtılabileceğinin güzel bir örneğiydi. Harika kullanılmış ışıklar, sesler ve dekor insanı savaşın içindeymiş gibi hissettiriyordu. Kimilerine belki ani silah sesleri ve aşırı yüksek sesli müzikler rahatsız edici gelmiş olabilir, ancak bence savaşı anlamak ve yaşamak için gerekli öğelerdi bunlar.
Irwin Shaw’ın bu oyunu aslında Amerikan ordusunu anlatsa da içerdiği maddelerle evrensel olabilecek, tüm dünyaya uygulanabilecek bir oyun. Ordu generallerin emriyle 24 dönümlük bir araziyi işgal için giderken hayatını kaybeden 6 genç erin gömülmesiyle başlıyor oyun. Savaşın yüzü kendini göstermiş, askerler arasında disiplinsizlik başgöstermiş ve o çok renkli, harika gösterilen askerliğin aslında nefret edilesi bir şey olduğunu anlaşılmış durumda. İşte burada ölügömücülük yapan bir asker 6 kişiyi gömdükten sonra, bir anda altısı birden dirilir. Gömülmeyi reddediyorlardır. Doktor getirilir, rapor yazılır resmen ölü ilan edilirler ama gömülmeyi bir türlü kabul etmezler.
Oyunda savaş ve etkilerinin işlendiği birçok sahne var. Savaş politikası ve bundan beslenen politikacılar, pompalanan milliyetçilik/vatanseverlik, din adamlarının savaşı fırsat bilip ön plana çıkmaya çalışması ve sömürmesi, bu işten para kazanan silah tüccarları, borsacılar, savaş sırasında sadece hükümetin istediğini yazabilen ve sansüre uğrayan gazeteciler, liste uzayıp gidiyor. Ama sonuçta ölen erlerden birinin dediği gibi "Generalin biri haritada bir toplu iğne işaretledi diye hepimiz öldük". Savaşın acı gerçeği de bu olsa gerek, 20'li yaşlardaki gençler, çocukluklarından yeni çıkmışken, daha henüz dünyayı tanıyıp yaşamaya başlamışken, başkalarının savaşını savaşmaya şarkılarla-türkülerle ,kahramanlık masallarıyla gönderiliyor oraya.
Ölenlerin ardından ağlayan kadınlar da anlatılıyor oyunda evet zaman zaman ajitasyon içerse de savaşın gerçekleri bu. Anneler, eşler, sevgililer, kız kardeşler. Hükümet bu kadınları bulup gömülmeye razı olmaları için onlarla konuşmalarını istiyor. Tek tek diyaloglarını izliyoruz, annenin ölen oğlunun parçalanmış olsa da yüzünü son bir kez görme isteğini, eşinin yaşarken hiçbir zaman tam olarak anlayamadığı eşini öldükten sonra anlamaya çalışmasını, uzun yıllar boyu görmediği ve aslında sevmediği erkek kardeşiyle yüzleşmesini, tamamen kendini tatmin için gelmiş sevgililerden birini ve hayatı boyunca hep zorluk çekmiş, sefalet içinde yaşayan bir eşin kocasını kaybettikten sonra daha da zora girmesi gerçeğini.
Oyunun sonunda da oldukça etkileyici bir şeytan çıkarma benzeri sahne izliyoruz. Burada din adamının sesi gerçekten vurucu; tabii kullanılan ışıkların ve dekorun da hakkını teslim etmek gerekiyor, fazlasıyla geriliyorsunuz. Yıllar boyunca savaşın güdülerinden biri olan kitlelerin afyonu dinin toplum üzerindeki etkisini anlamak güç değil.
Kalabalık kadro, çok iyi olmayan bir çeviri ve bazı zayıf oyunculuklar eleştirilebilir; hatta bazı diyaloglar klişe bulunabilir, ancak oyunun antimilitarizmi başarılı bir şekilde anlattığını ve gerekli mesajı verdiğini ve bunu yaparken yarattığı atmosferin tüyler ürperttiği bir gerçek. Festivalde de büyük ilgi gören tek perdelik bu oyunu izlemek için biletleri MyBilet.com'da bulabilirsiniz. Oyunun sayfasına da buradan ulaşabilirsiniz.
"Savaşlar, ölüler toprağa gömülüp unutulduktan sonra kazanılır."
***
Coşkun Büktel
31 Mart 2013
"1979 İstanbul doğumlu Bilgisayar Mühendisi, @4sqturkiye yazarı ve çeviri sorumlusu, @foursquare’de SuperUser, @mekanist ailesinde Guru" olduğunu belirtmiş olan Ata İsmet Özçelik, dijital konularda "belki" İngilizce'den çeviri yapabilir ama edebi çeviriden zerre kadar anlamadığını, Türk dilinde yapılmış kesinlikle en iyi oyun çevirisi olan "Ölüleri Gömün" hakkında yazdığı şu karakuşi değerlendirmeyle kesinlikle kanıtlamış:
"Kalabalık kadro, çok iyi olmayan bir çeviri ve bazı zayıf oyunculuklar eleştirilebilir."
Eleştir de, biz de eleştirini eleştirerek, verelim cevabını…
COŞKUN BÜKTEL ("Ölüleri Gömün"ün çevirmeni)
*
Levent Pekcan
31 Mart 2013
"Türk dilinde yapılmış kesinlikle en iyi oyun çevirisi" ha? Vay babam vay, saygıyla eğiliyorum…
*
Coşkun Büktel
31 Mart 2013
Ne şimdi bu? Eleştiri mi? Eleştiri yapabilen yok mu? Yani haklı mıyım? Eleştiri üstü müyüm?
(Kaynak: HEPSİ DETAY)
***
Ayrıca bakınız:
Guru, gururuna yenilip, eleştirdiği çevirmenin adını bile vermemiş!