Marksist PKK, Kürtlerin İslâm'ına dönüyor!
Ali Karahasanoğlu
22 Mart 2013
Yakın tarihe kadar, PKK'lıların açıklamalarında. Siyaset sahasında, PKK'ya paralel söylem içindeki BDP ve onun öncesindeki siyasi parti sözcülerinin açıklamalarında... İki lâfın birisinde, hep Marks vardı, Lenin vardı... Stalin vardı...
"Elhamdülillah" diyelim ki, teröristbaşı Apo bile, dünkü mesajında "İslâm" diyor, "Hz. Musa" diyor, "Hz. İsa" diyor, "Hz. Muhammed" (sav) diyor...
Hepimizin ortak inancını devre dışı bırakarak, dışarıdan içimize ithal edilmeye çalışılan ateizm mikrobunu, en azından söylem bazında, artık terk etmişe benziyorlar...
Marksist dil terk edilmiş..
Bu toprakların dili ile konuşulmaya başlanmış.
"Dicle" deniyor, "Sakarya" unutulmuyordu...
"Halay ve Delilo" deniyor... "Horon ve Zeybek" unutulmuyor...
"Misak-ı Milli"ye atıf yapılıyor... "Kurtuluş Savaşı'nda birlikte şehid olan insanlarımız"dan bahsediliyor.
Tüm bu noktalarda, teröristbaşı Apo'nun mesajına bir itirazım yok.
"İtirazın yok ama, teröristbaşı demekten de vazgeçmiyorsun" denilecek.
Evet, bu sıfatı, bilerek kullanıyorum...
Çünkü "teröristbaşı", onun alnına yapışan bir sıfat... O sıfat sebebi ile aldığı cezayı, henüz tamamlamış değil. Bu ülke çocuklarına yaşattığı acılar da, henüz dinmiş değil.
Böylesi bir ortamda, tabii ki ona "teröristbaşı" diyeceğim..
Bu notu düştükten sonra, gelelim teröristbaşı'nın mesajlarındaki, en ciddi itiraz noktama..
Benim itiraz noktam, "helâlleşme" isteğinde.
Teröristbaşının mektubunda öyle bir tablo çizilmiş ki, sanki binlerce insan ölmemiş. Binlerce insan sakat kalmamış. Sadece iki insan, birbirine kızgınlık anında iki kötü söz söylemişler...
Sonra sakinleşmişler, şimdi "Haydi helâlleşelim" diyorlar...
Yok böyle bir şey...
30 yıl süren, binlerce insanın öldüğü bir süreçten geçip, bugüne geldik. Bugün dahi, her an ölümler yaşanacağından kuşku duyduğumuz bir noktadayız.
Öyle "helâlleşelim" der demez, kalkıp birbirimizin (kastım Kürtler değil, eline silah alanlar) elini sıkacağımız aşamaları çoktan geride bıraktık.
Tabii ki, "Kavgaya devam edelim" demiyorum.
Ama, dünkü çağrıdaki "silahlı unsurların sınır dışına çıkarılması" çağrısının hayata geçmesi...
Ve o unsurların sınır dışında makul bir süre kalmalarının zorunlu olduğunu unutmayalım.
Çocuk oyuncağı mı bu, sabah sen bana kurşun sıkacaksın..
Akşam, gel "helâlleşelim" diyeceksin, ben de her şeyi unutacağım.
Oyuncak silahlarla kurşun sıkmadınız siz. Toprağa düşen insanlarımız, rol yapmıyorlardı.. Binlerce ailede yaşanan, eş-çocuk-baba hasreti henüz daha taptaze...
Böyle bir toplumun, en azından yıllarla ifade edilecek bir sürede, bu acılarını unutması lazım...
Bu açıdan, "Düne kadar kurşun sıkanların 'helâlleşelim' demeleri ile bitmez bu iş", diyorum...
Şunu da unutmayalım...
Teröristbaşının, "(Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun) noktasına geldik. Yok sayan, inkâr eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu" cümlesi ne kadar doğru ise, aynı zamanda yanlış yorumlara da sebebiyet verecek kadar elastik...
Silahlar sussun...
Buna kimsenin itirazı yok.
Fikir ve siyaset konuşsun. Buna da kimsenin itirazı olamaz.
Ama "Yok sayan, inkâr eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu" derken, Ergenekoncu çete için bunu söylersen, kimsenin itirazı olmaz da...
Bu tespiti, bugüne de teşmil ederseniz... İşte orada "durun" derim.
Bugünkü yönetim, "yok sayan" bir yönetim miydi? "İnkâr eden" bir yönetim miydi? "Dışlayan bir modernist paradigma" mıydı?
Tabii ki değil.
Dolayısı ile, bugün dile getirilen bu cümlenin, aslında aynı şahıs tarafından, 10 yıl önce ifade edilmesi gerekirdi...
10 yıl gecikme ile gelen bu cümle, sanki 10 yıldır da, süren bir inkârcı baskı dönemi varmış gibi izlenim bıraktığı için, tümüyle yanlış...
Keşke, "Akan kan Türküne, Kürdüne, Lazına, Çerkezine bakmadan insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor" cümlesi, 10 yıl önce kurulsaydı.
10 yıldır akan kan, bundan 10 yıl önce dursaydı...
2002 öncesi için bir şey diyemiyorum. Gerçekten, faili meçhul cinayetlerle. Dışkı yedirme operasyonları ile... İşkencelerle... Kimin eli, kimin cebinde olduğunu kimsenin anlamadığı bir dönemden geçtik...
Ama... Son 10 yılda, Kürtler sistematik hangi işkenceyi gördüler ki, PKK'lılar silah kullanmaya devam ettiler...
İşte bu yanlış sebebi ile, bana göre "helâlleşme isteği" en az 10 yıl gecikmeli geldi..
"Geldi ya" diyebiliriz. Ama "Keşke 10 yıl önce gelseydi" demekten de kendimizi alamayız.
(Kaynak: HABER VAKTİM)
Ali Karahasanoğlu
22 Mart 2013
Yakın tarihe kadar, PKK'lıların açıklamalarında. Siyaset sahasında, PKK'ya paralel söylem içindeki BDP ve onun öncesindeki siyasi parti sözcülerinin açıklamalarında... İki lâfın birisinde, hep Marks vardı, Lenin vardı... Stalin vardı...
"Elhamdülillah" diyelim ki, teröristbaşı Apo bile, dünkü mesajında "İslâm" diyor, "Hz. Musa" diyor, "Hz. İsa" diyor, "Hz. Muhammed" (sav) diyor...
Hepimizin ortak inancını devre dışı bırakarak, dışarıdan içimize ithal edilmeye çalışılan ateizm mikrobunu, en azından söylem bazında, artık terk etmişe benziyorlar...
Marksist dil terk edilmiş..
Bu toprakların dili ile konuşulmaya başlanmış.
"Dicle" deniyor, "Sakarya" unutulmuyordu...
"Halay ve Delilo" deniyor... "Horon ve Zeybek" unutulmuyor...
"Misak-ı Milli"ye atıf yapılıyor... "Kurtuluş Savaşı'nda birlikte şehid olan insanlarımız"dan bahsediliyor.
Tüm bu noktalarda, teröristbaşı Apo'nun mesajına bir itirazım yok.
"İtirazın yok ama, teröristbaşı demekten de vazgeçmiyorsun" denilecek.
Evet, bu sıfatı, bilerek kullanıyorum...
Çünkü "teröristbaşı", onun alnına yapışan bir sıfat... O sıfat sebebi ile aldığı cezayı, henüz tamamlamış değil. Bu ülke çocuklarına yaşattığı acılar da, henüz dinmiş değil.
Böylesi bir ortamda, tabii ki ona "teröristbaşı" diyeceğim..
Bu notu düştükten sonra, gelelim teröristbaşı'nın mesajlarındaki, en ciddi itiraz noktama..
Benim itiraz noktam, "helâlleşme" isteğinde.
Teröristbaşının mektubunda öyle bir tablo çizilmiş ki, sanki binlerce insan ölmemiş. Binlerce insan sakat kalmamış. Sadece iki insan, birbirine kızgınlık anında iki kötü söz söylemişler...
Sonra sakinleşmişler, şimdi "Haydi helâlleşelim" diyorlar...
Yok böyle bir şey...
30 yıl süren, binlerce insanın öldüğü bir süreçten geçip, bugüne geldik. Bugün dahi, her an ölümler yaşanacağından kuşku duyduğumuz bir noktadayız.
Öyle "helâlleşelim" der demez, kalkıp birbirimizin (kastım Kürtler değil, eline silah alanlar) elini sıkacağımız aşamaları çoktan geride bıraktık.
Tabii ki, "Kavgaya devam edelim" demiyorum.
Ama, dünkü çağrıdaki "silahlı unsurların sınır dışına çıkarılması" çağrısının hayata geçmesi...
Ve o unsurların sınır dışında makul bir süre kalmalarının zorunlu olduğunu unutmayalım.
Çocuk oyuncağı mı bu, sabah sen bana kurşun sıkacaksın..
Akşam, gel "helâlleşelim" diyeceksin, ben de her şeyi unutacağım.
Oyuncak silahlarla kurşun sıkmadınız siz. Toprağa düşen insanlarımız, rol yapmıyorlardı.. Binlerce ailede yaşanan, eş-çocuk-baba hasreti henüz daha taptaze...
Böyle bir toplumun, en azından yıllarla ifade edilecek bir sürede, bu acılarını unutması lazım...
Bu açıdan, "Düne kadar kurşun sıkanların 'helâlleşelim' demeleri ile bitmez bu iş", diyorum...
Şunu da unutmayalım...
Teröristbaşının, "(Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun) noktasına geldik. Yok sayan, inkâr eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu" cümlesi ne kadar doğru ise, aynı zamanda yanlış yorumlara da sebebiyet verecek kadar elastik...
Silahlar sussun...
Buna kimsenin itirazı yok.
Fikir ve siyaset konuşsun. Buna da kimsenin itirazı olamaz.
Ama "Yok sayan, inkâr eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu" derken, Ergenekoncu çete için bunu söylersen, kimsenin itirazı olmaz da...
Bu tespiti, bugüne de teşmil ederseniz... İşte orada "durun" derim.
Bugünkü yönetim, "yok sayan" bir yönetim miydi? "İnkâr eden" bir yönetim miydi? "Dışlayan bir modernist paradigma" mıydı?
Tabii ki değil.
Dolayısı ile, bugün dile getirilen bu cümlenin, aslında aynı şahıs tarafından, 10 yıl önce ifade edilmesi gerekirdi...
10 yıl gecikme ile gelen bu cümle, sanki 10 yıldır da, süren bir inkârcı baskı dönemi varmış gibi izlenim bıraktığı için, tümüyle yanlış...
Keşke, "Akan kan Türküne, Kürdüne, Lazına, Çerkezine bakmadan insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor" cümlesi, 10 yıl önce kurulsaydı.
10 yıldır akan kan, bundan 10 yıl önce dursaydı...
2002 öncesi için bir şey diyemiyorum. Gerçekten, faili meçhul cinayetlerle. Dışkı yedirme operasyonları ile... İşkencelerle... Kimin eli, kimin cebinde olduğunu kimsenin anlamadığı bir dönemden geçtik...
Ama... Son 10 yılda, Kürtler sistematik hangi işkenceyi gördüler ki, PKK'lılar silah kullanmaya devam ettiler...
İşte bu yanlış sebebi ile, bana göre "helâlleşme isteği" en az 10 yıl gecikmeli geldi..
"Geldi ya" diyebiliriz. Ama "Keşke 10 yıl önce gelseydi" demekten de kendimizi alamayız.
(Kaynak: HABER VAKTİM)