Petersburg'un her yanından bilim, kültür, sanat ve tarih fışkırıyor. Rusya'nın damıtılmış bir özeti olan Petersburg, öyle melankolik bir kent ki, burada ancak bilim adamı, kültür erbabı, sanatçı, şair, yazar olunur. Başka bir şey olunmaz yada hiçbir şey olunmaz. Yani avare avare gezen tanımlanması güç bir insan olunur. Son birkaç gündür içinde bulunduğum, beni içine kabul eden Petersburg'da nereye adımımı atsam, yüreğime müthiş sert bir hüzün çöküyor... Bu hüznün nedenini somut olarak saptayabilecek kadar bu kentin bilincine varmamış olsam da, Petersburg'un her yanını tam olarak tutsak alan kar, gelinlik giymiş genç bir kızı çağrıştırmakla birlikte, yaşamın ağır ağır akan durağanlığı nedeniyle de, saçları ağarmış, kamburu çıkmış bir ihtiyarı imliyor. Sokaklarına sinen Gonçarov, Gogol, Gorki, Puşkin, Tolstoy gibi yazarların tini, düşünen insanı ister istemez şair ve/ya yazar olmaya itiyor. Petersburg kentini görüp burada yaşadıktan sonra "yazar olunmaz, yazar doğulur" yerine, "ne yazar olunur, ne de yazar doğulur; Petersburg'da yaşayarak yazar olunur" diyorum. Tabii ki şaka canım şaka!...
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
