16 Şubat 2013 Cumartesi

Bulunmaz, Petersburg'u karış karış gezip damla damla yudumladı!

Bulunmaz, oğlu Cemal'le "Bronz Atlı"nın önünde! (Foto: Yulia Hudyakova)

İnsanın algısı, estetiği, kültürü, görüştüğü kişi ve gezip gördüğü yerlerin kendisinde bıraktığı kalıcı iz kadardır. İnsan, annesinin karnında yada sırça köşkte yaşayan biri rolüyle hayat sahnesinde debelenirse, o insanın yaşamasının ciddi ne anlamı olabilir ki?... 

İnsan, kendi dışındaki insanları da görebilmeli, kendi ülkesinin dışındaki ülkeleri de gezebilmelidir. Doğduğu köyün dışına bile çıkmaya üşenen yada çıkma olanağı bulamayan bir insan, bence, son derecede zavallı biridir. Böyle insana yalnızca üzülebilirim...

Dünyadaki bütün insanlara seslendiğini iddia eden sanatçıların, şairlerin, yazarların, köyünün çitini bile aşmaya hiç niyeti yoksa, o sanatçının, o şairin, o yazarın, nasıl bir evrensel yapıt ürettiğini sorgulamakta yarar var. Kendi gözleriyle değil, örnekse duygu yoksunu Goethe'nin yada sahte duygular mimarı Shakespeare'in gözleriyle dünyaya bakan sanatçının, kendi sözünü söyleyebileceği kanısında değilim. Peki, bunun istisnası var mı? Tabii ki var... Ancak bu istisna olarak kalmaya mahkûm istisnaî bir durumdur!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz