Bende zerre kadar olsun hiçbir kişisel kin duygusu asla yok. Ancak beni tanıyanlar şunu çok iyi bilirler: Ben, kini gelişmiş bir insanım. Bendeki bu kin duygusu, doğuştan gelen bir donanım değil. İçinde bulunduğum işçi sınıfının sorunlarıyla sürekli olarak hesaplaşan bir sanatçı olduğum için, bendeki bu kin tamamıyla sınıfsal bir kin olarak varlık gösteriyor her zaman. Örnekse, benim, ne LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin çatısı altında soluk alıp vermek zorunda olan herhangi bir kişiyle, ne LİNÇÇİ Kemal Aydoğan'la ve tabii ki ne de Shakespeare Çocuğu Nihat Haluk Bilginer'le bir kin karşıtlığım var. Onlar, kendi doğaları gereği, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için sahneleri doldurduklarından, ister istemez, kişisel kin besleyen varlık olarak yaşayıp gidiyorlar hayat boyu!...
Oysa ben, hiçbir maddi sıkıntı çekmesem bile, manevi olarak işçi sınıfının tinsel evrenine tutsak olduğum için, tabii ki, kinim de işçi sınıfının sert soluğuyla besleniyor. Ancak, özellikle LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nden hızla atılan ve/ya ayrılan yada kovulan, belki yedek kulübesine çekilen (çünkü tiyatro kamuoyunu inandırıcı net bir açıklama henüz yapılmadı) bu kapitalist kuruluşun bir zamanlar biricik, tek, yegâne oyun yönetmeni LİNÇÇİ Kemal Aydoğan'ın twitter'ında öyle tweet'lere tanık oluyorum ki, tam bir kişisel kinle beslenen LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin Shakespeare Çocuğu bu zât-ı muhteremleri, eğer kendilerini Bulunmaz Tiyatro - İstanbul Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'a karşı "yiğitçe savunan" avukatları İbrahim Demirci ve Süleyman Anıl, hukuksal dille barıştırma, karıştırma, uzlaştırma başarısı gösteremezlerse, "Testosteron" oyununa yapılan acımasız çakma muamelenin sonu mutlaka mahkemede bitecek gibi görünüyor. Peki, ben bu duruma seviniyor muyum? "Seviniyorum" gibi anlamı derin olmayan bir sözcük kullanmak yerine şunu büyük bir rahatlıkla söyleyebilirim:
"Ooo ooo mastika mastika, ooo ooo sigarası Marlboro!"
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
Oysa ben, hiçbir maddi sıkıntı çekmesem bile, manevi olarak işçi sınıfının tinsel evrenine tutsak olduğum için, tabii ki, kinim de işçi sınıfının sert soluğuyla besleniyor. Ancak, özellikle LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nden hızla atılan ve/ya ayrılan yada kovulan, belki yedek kulübesine çekilen (çünkü tiyatro kamuoyunu inandırıcı net bir açıklama henüz yapılmadı) bu kapitalist kuruluşun bir zamanlar biricik, tek, yegâne oyun yönetmeni LİNÇÇİ Kemal Aydoğan'ın twitter'ında öyle tweet'lere tanık oluyorum ki, tam bir kişisel kinle beslenen LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin Shakespeare Çocuğu bu zât-ı muhteremleri, eğer kendilerini Bulunmaz Tiyatro - İstanbul Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'a karşı "yiğitçe savunan" avukatları İbrahim Demirci ve Süleyman Anıl, hukuksal dille barıştırma, karıştırma, uzlaştırma başarısı gösteremezlerse, "Testosteron" oyununa yapılan acımasız çakma muamelenin sonu mutlaka mahkemede bitecek gibi görünüyor. Peki, ben bu duruma seviniyor muyum? "Seviniyorum" gibi anlamı derin olmayan bir sözcük kullanmak yerine şunu büyük bir rahatlıkla söyleyebilirim:
"Ooo ooo mastika mastika, ooo ooo sigarası Marlboro!"
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz