Bulunmaz, Venedik'in kendinden uzaklaştığını gördü (Foto: Fikriye Bulunmaz)
Ben, içinde bulunduğum toplumsal koşullarım gereği, otuz yaşıma dek Türkiye dışına çıkıp, herhangi bir ülkeyi gezememiştim. İlk kez olarak, 1985 yılında eşimle birlikte seyahat edip, bir aylık yarım Avrupa turu atarak, İtalya'yı köylerine dek dolaşmıştık. Özellikle Venedik kentinde uzun bir zaman kalıp, oradaki kültürel etkinliklere ortak olmanın keyfini ağız dolusu yaşamıştık.
1988 yılının Şubat ayında, bir otobüs kiralayarak, 16 kişilik bir entelektüel kafile ve iki şoförle birlikte Bulgaristan, Yugoslavya ve Avusturya'nın ardından, yine uzun bir zaman, İtalya'nın keşfini âdeta kılcal damarlarımıza dek derin derin solumayı bilmiştik.
Uzun yıllar İtalya'yı boşlamış ve Venedik'e ayak basmayı unutma noktasına gelmiştik. Ne var ki, son beş yıldır, başta Venedik olmak üzere, İtalya'nın birçok yerini yeniden keşfe çıkmış bulunuyorum.
Son beş yıldır, Venedik'e ne zaman gitsem, büyük bir değişlikle karşı karşıya kalıyorum. Örnekse, bu ay gidip gezdiğim Venedik'te müthiş derecede bir dış göç olduğunu gözlemledim. Başta Çin'den ve Hindistan'dan akın eden kalabalıklar olmak üzere, sarı ve siyah benizlilerin istilasına uğrayan Venedik, o "asil" görüntüsünü hızla, hem de şimşek hızıyla yitirmeye başlamış. Bu akın duracak değil!
Peki, bu durum, beni rahatsız ediyor mu? Hayır, asla, tam tersine mutlu ediyor. Rönesans'ın üstünlük görüntüsü verdiği Venedik, o denli kendinden uzaklaşıyor ki, artık karşınızda, koskoca ezici bir kent görmek yerine, âdeta bir Tarlabaşı semti görebiliyorsunuz...
Koşullarım elverdiğinde, bu konuya temas etmeyi sürdüreceğim!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
Ben, içinde bulunduğum toplumsal koşullarım gereği, otuz yaşıma dek Türkiye dışına çıkıp, herhangi bir ülkeyi gezememiştim. İlk kez olarak, 1985 yılında eşimle birlikte seyahat edip, bir aylık yarım Avrupa turu atarak, İtalya'yı köylerine dek dolaşmıştık. Özellikle Venedik kentinde uzun bir zaman kalıp, oradaki kültürel etkinliklere ortak olmanın keyfini ağız dolusu yaşamıştık.
1988 yılının Şubat ayında, bir otobüs kiralayarak, 16 kişilik bir entelektüel kafile ve iki şoförle birlikte Bulgaristan, Yugoslavya ve Avusturya'nın ardından, yine uzun bir zaman, İtalya'nın keşfini âdeta kılcal damarlarımıza dek derin derin solumayı bilmiştik.
Uzun yıllar İtalya'yı boşlamış ve Venedik'e ayak basmayı unutma noktasına gelmiştik. Ne var ki, son beş yıldır, başta Venedik olmak üzere, İtalya'nın birçok yerini yeniden keşfe çıkmış bulunuyorum.
Son beş yıldır, Venedik'e ne zaman gitsem, büyük bir değişlikle karşı karşıya kalıyorum. Örnekse, bu ay gidip gezdiğim Venedik'te müthiş derecede bir dış göç olduğunu gözlemledim. Başta Çin'den ve Hindistan'dan akın eden kalabalıklar olmak üzere, sarı ve siyah benizlilerin istilasına uğrayan Venedik, o "asil" görüntüsünü hızla, hem de şimşek hızıyla yitirmeye başlamış. Bu akın duracak değil!
Peki, bu durum, beni rahatsız ediyor mu? Hayır, asla, tam tersine mutlu ediyor. Rönesans'ın üstünlük görüntüsü verdiği Venedik, o denli kendinden uzaklaşıyor ki, artık karşınızda, koskoca ezici bir kent görmek yerine, âdeta bir Tarlabaşı semti görebiliyorsunuz...
Koşullarım elverdiğinde, bu konuya temas etmeyi sürdüreceğim!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz