Hilmi Bulunmaz, oğlu Cemal'le birlikte Venedik'te! (Foto: Fikriye Bulunmaz)
Oğlumun "adam olması" sürecinde en büyük pay tabii ki bana ait. Benim, âdeta bütün dünyayı tepeden tırnağa gezmem oğlumun sayesinde oldu. Ben, doğal yapım gereği, en küçük bir işi bile "tek başıma" yapmayı seven biri değilim. Benim, hem doğal yapım ve hem de doğal yapımın dayattığı ideolojim gereği, kolektif bir hayat sürdürmeyi olağanüstü seviyorum. Ben, benim dilimdeki, benim elimdeki her şeyimi, hak edenlerle paylaşmayı seven bir karaktere sahip olduğumdan, hiçbir zaman için bilgi cimrisi asla olmadım...
Ben, bütün canlı varlıklara yaklaştığım gibi, oğluma da aynı yada benzer toplumsal duygularla yaklaşıyorum. Ben, insanlara, "ben ona şunu verirsem, o da bana bunu verir" hesabıyla yaklaşımda bulunmadığım için, benim çevremdeki insanlar da, son derecede bağımsız, demokrat, devrimci, özgür ve inisiyatif sahibi oluyorlar.
Oğlum, elde ettiği entelektüel ve toplumsal zenginliği, "kendi kendine" edinmiş olsa da, benim, kendisini "bağımsız ve özgür" bırakmam sonucu, sözcüğün dar ve saman tadındaki anlamıyla değil, kavramsal boyutuyla, tam bir "evrensel" insan olmanın verdiği huzurla, dünyayı karış karış gezmeyi bilecek duruma geldi.
Aşımız, eşimiz ve işimiz için kendi zenginliklerimizi şimşek hızıyla artırırken, bir yandan da kolektif yaşama biçiminin verdiği ivmeyle gelişen bir evrene sahip olduğumuz için, oğlumla yaptığım bütün gezilerden son derecede hoşnutum. Bu dünyada, çok dilli ve çok kültürlü bir hayat tarzıyla devindiğimiz için ne kadar sevinsek az.
Peki, tamamıyla özel ve tiyatro sanatını pek de ilgilendirmeyen bu konuyu neden yazılı hâle getirdim? Bunun sadece biricik nedeni, "Babalar ve Oğullar" kavramının sadece romanlardaki öykünme kokan imgelerde tutsak kalmayıp, aynı zamanda, toplumsal olarak da öykünülecek bir durum olduğunu okurlarıma sunabilme isteği!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
Oğlumun "adam olması" sürecinde en büyük pay tabii ki bana ait. Benim, âdeta bütün dünyayı tepeden tırnağa gezmem oğlumun sayesinde oldu. Ben, doğal yapım gereği, en küçük bir işi bile "tek başıma" yapmayı seven biri değilim. Benim, hem doğal yapım ve hem de doğal yapımın dayattığı ideolojim gereği, kolektif bir hayat sürdürmeyi olağanüstü seviyorum. Ben, benim dilimdeki, benim elimdeki her şeyimi, hak edenlerle paylaşmayı seven bir karaktere sahip olduğumdan, hiçbir zaman için bilgi cimrisi asla olmadım...
Ben, bütün canlı varlıklara yaklaştığım gibi, oğluma da aynı yada benzer toplumsal duygularla yaklaşıyorum. Ben, insanlara, "ben ona şunu verirsem, o da bana bunu verir" hesabıyla yaklaşımda bulunmadığım için, benim çevremdeki insanlar da, son derecede bağımsız, demokrat, devrimci, özgür ve inisiyatif sahibi oluyorlar.
Oğlum, elde ettiği entelektüel ve toplumsal zenginliği, "kendi kendine" edinmiş olsa da, benim, kendisini "bağımsız ve özgür" bırakmam sonucu, sözcüğün dar ve saman tadındaki anlamıyla değil, kavramsal boyutuyla, tam bir "evrensel" insan olmanın verdiği huzurla, dünyayı karış karış gezmeyi bilecek duruma geldi.
Aşımız, eşimiz ve işimiz için kendi zenginliklerimizi şimşek hızıyla artırırken, bir yandan da kolektif yaşama biçiminin verdiği ivmeyle gelişen bir evrene sahip olduğumuz için, oğlumla yaptığım bütün gezilerden son derecede hoşnutum. Bu dünyada, çok dilli ve çok kültürlü bir hayat tarzıyla devindiğimiz için ne kadar sevinsek az.
Peki, tamamıyla özel ve tiyatro sanatını pek de ilgilendirmeyen bu konuyu neden yazılı hâle getirdim? Bunun sadece biricik nedeni, "Babalar ve Oğullar" kavramının sadece romanlardaki öykünme kokan imgelerde tutsak kalmayıp, aynı zamanda, toplumsal olarak da öykünülecek bir durum olduğunu okurlarıma sunabilme isteği!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz