senin suratından düşen pudralar ingiliz malı mı
ağzına alıp gargara yaptığın o lâflar çok yuvarlak
dişlerinin arasındaki ağır gölgeler çalı mı yılan mı
sen
ki
titrek bacaklarınla
doğduğun kentin duvarlarına hızla işeyen bir köpek
mama yediğin kaba ishal olmuş çocuk gibi sıçan bir ödlek
sin
sin
sen
ki
emperyal düşler gören yavşak ruhlu hainlere destek
önünde eğildiğin muktedirlerin elindeki paslı bir köstek
sin
sin
sen
ki
ki
bir gün
kıyametten çok önce
cehennemin kapısına konulacak tasmalı bir kerberos
tiyatro sanatını şimşek hızıyla kirleten kilisesiz bir piskopos
ve dedikoduların kenar süsü bir fiskos
sun
sun
tiyatronun bahçesine ağır ağır kaka yapan çocuk
senin beynini kösnülleyen yerlere dek eğilmen mi
iktidarın çanağına sıçılmış akçeleri çalan ufaklık
bahçemize sıçtığın boklar çanaktan yediklerin mi
sen
ki
halka karşı
halka uzak
aşağılık bir çerçi
sin
sin
sen
ki
halka kazık atanların imgesi
halka tuzak kuranların simgesi
ve bir gün boynumuza geçirilecek ingiliz ipi
sin
sin
sen
ki
tam bir piç oğlu piç
sin
ki
tam bir piç oğlu piç
sin
sen
ki
genelevde peçete tutan iğrenç bir pezevenk
sin
sen
ki
sın
sen
ki
sin
sen
ki
sun
sen
kisün
sen sadece anlamsız bir sınsinsunsünsün
yani sen tam anlamıyla kişiliksiz bir süprüntüsün
hilmi bulunmaz
on aralık iki bin on iki