3 Kasım 2012 Cumartesi

Işıl Özgentürk, vicdanını değil cüzdanını düşünen Hasan'ı yazdı!

Şişkin Egolar ve Hasan Cemal

Işıl Özgentürk
16 Eylül 2012

Epey zamandır yazmak istediğim bir konu var. Ülkemde yaşanan her trajik olayı, insanları sarsan her ölümü, "Bu konuyu en çok ben biliyorum, bu ölüme en çok ben üzüldüm" diyerek kendini öne atanlar var.

Bunların egoları o kadar şişkin ki, üç günlük bir incelemeyle, Kürt olayını çözüveriyorlar, iki günlük bir araştırmayla Ermeni soykırımını kanıtlıyorlar. Bunlara ne denir bilmiyorum, bırakın yazsınlar diyebilirsiniz ama son olarak Hasan Cemal'in "1915: Ermeni Soykırımı" başlıklı kitabından önsöz yerine yazdığı yazıyı okuyunca "Yeter artık!" dedim.

Hasan Cemal, Hrant Dink'in acılarından öylesine etkilenmiş ki, bu kitabı yazıvermiş. Hasan Cemal'i kitabın kapağındaki özellikle çektirilmiş, Ermeni Soykırım Anıtı'na üç beyaz karanfil koyarken gösteren fotoğraf bile, onun Hrant Dink'in acılarına ne denli uzak olduğunu, her trajik konuda yaptığı gibi, kısır entelektüel yaşamımızda takipçisi pek çok yazarı geride bırakıp öne geçmek için nasıl çabaladığını göstermeye yeter.

Tanrım, bir sokak ortasında gaddarca öldürülen ve yaşamı boyunca gerçek anlamda (yaşantısı ve fikirleriyle) tam bir sosyalist aydın olan ve tabanı delik ayakkabısı yüreklere kazılmış Hrant Dink’in acıları nerede, Hasan Cemal nerede?

Hasan Cemal bir zamanlar cuntacı, bir zamanlar şimdilerde tiksintiyle söz ettiği Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın müdürü, sıkıyı görünce gazeteden ilk kaçan, rüzgârın yönü değişince kendini çok sıkı bir devrimciymiş gibi gösterip güya özeleştiri yapan ve kendini liberal ilan eden!.. Bunu ispatlamak için AKP hükümetine yağın allahını çeken, ardından PKK’nin çok aramasına gerek yok, hemen kendine çok uygun bulduğu için Kandil’e çağrılan ve ansızın Kürt konusunda uzman kesilen şimdilerde de yıllarca bu konuya emek verenleri hiçe sayıp Ermeni soykırımına karar veren bir süper ego!

Ama Hasan Cemal’e hiç kızmamak gerek. Türkiye’nin vasatın altına hızla inen entelektüel ortamında Hasan Cemal tek başına değil. Her alanda takipçisi pek bir fazla. Bunlar hangi konuya el atacaklarını çok iyi seziyorlar, örneğin her türlü sol inancın gerilediği bir dönemde, inanç boşluğunu kimileri Mevlana ile doyuruyor, kimileri Masumiyet Müzesi’ne sığınıyor. Üstelik bu sadece bizde değil, bütün dünyada hızla gelişen bir ekol.

Bunları düşünürken birden HaberTürk gazetesi yazarı Serdar Turgut'un, "Hasan Cemal: Kitsch Entelektüelin Avangardı" yazısıyla karşılaştım. Serdar Turgut, Hasan Cemal’i tanımlamak için kitsch entelektüel avangardı deyimini uygun görmüş. Ben de şapka çıkardım. Serdar Turgut şöyle devam ediyor:

"Kitsch biliyorsunuz, değerli sanat eserlerinin ucuz taklitlerini yapıp bayağılaştırarak kitleye servis eden sanat anlayışına denir. Hasan Cemal de, gerçek değeri olan entelektüellerin bir ucuz taklidi gibi yaşıyor, değerli olabilecek düşünceleri alıp onların ucuz taklitlerini bir kitleye sunuyor.

Bu tiplerin avangardı o; çünkü sürekli bir arayış içinde, bu tipler arasında hep öne çıkmak, sürekli konuya ilk el atan bir öncü olmak istiyor."

Şimdi diyeceksiniz ki, Hasan Cemal’in ansızın uzman kesildiği konular yazılmamalı mı? Elbette yazılmalı ama burada ince bir sınır var. Şişkin ego önde olduğu zaman işler değişiyor. Ne yazık ki, yazılanlar kahve sohbetlerinin bir adım ötesine geçmiyor. Üstelik Hasan Cemal’in oldum olası anlatımı pek bir bozuktur, hele de tıpkı bir başka kitsch entelektüel olan Ertuğrul Özkök gibi, edebiyat yapmaya soyunduğunda sığlık kendini buram buram hissettirir.

Bu yazıyı neden yazdım? Acaba Hasan Cemal’i ve onun takipçilerini kıskanıyor muyum? Keşke kıskansam, benim canımı sıkan her alanda vasata doğru çekilen ülkem. 24 ayar yerine 8 ayar altına düşen zavallı ülkem. Yazık!

(Kaynak: Cumhuriyet)