15 Kasım 2012 Perşembe

ey avukat

                                                                                                foto için tıklayınız

bunca yoksul insan adalet beklerken senden

sen 
sana çorba yapman için kemik verenleri savunuyorsun
oysa 
bunca yoksul insan sana kemiği yakıştıramadığı için
yutkunup
ağır ağır boyunlarını büküyorlar seni gördüklerinde 
ve
seni bir karafatmaya benzetiyorlar o kara cübbenin içinde
sen 
çorbaya kemik katmaya alıştırılmış kara cübbeli bir fani
ben 
yoksul insanların onurlu kavgasına omuz veren veliyim

ey avukat

senin eline kara yılan derisinden yapılmış bir çanta
sırtına amerikan bezinden dikilmiş kapkara bir cübbe
gözüne zifirî karanlık bir gözlük
vermişler diye 
niye bu kadar tırmalıyorsun bunca yoksul insanın şah damarını
oysa
ne muhteşem süleyman
ne çar petro
ne kral lear
ne de şah rıza pehlevî
bir şey götürdü 
içinde solucanların kavga ettiği kara toprağa

sen

üç günlük dünyada oynanan oyunlara figüran olmak zorundasın
işte sâdece bu nedenle
sana çorba yapman için kemik verenleri mecbûren savunuyorsun
ve iskeleti erimiş bir tavşan
süt dökmüş bir kedi gibi susup 
mışıl mışıl oturuyorsun
senden adalet bekleyen yoksul insanların şah damarında

hilmi bulunmaz

on beş kasım iki bin on iki