2. O Kadın Vakası
Fatih Akkaya
5 Kasım 2012
"O kadın" tartışmasını hatırlıyorsunuzdur.
Kanuni gerçeğinin alt üst edildiği Muhteşem Yüzyıl adlı dizinin mimarı Meral Okay'ın vefatının ardından attığımız "O kadın öldü" başlığı birilerini hayli rahatsız etmişti.
PKK'lılardan sapkın gruplara, CHP'lilerden İP'lilere, Tarafçılardan liberallere kadar değişik kesimlerden pek çok isim bu başlığı Habervaktim'e saldırı fırsatına dönüştürmek istemiş; hep bir ağızdan küfretmişlerdi.
Meral Okay çok saygın biriymiş; "o kadın öldü" başlığı "insani değilmiş", en masum görünen argümanlarıydı.
Oysa "O adam öldü" mü diyecektik?
Veya "O senarist öldü" mü?
Ne farkı var ki bunların birbirinden?
Yoksa "inanmayan" birinin ardından dini terimlerle methiyeler mi düzecektik?
"İnanmayan" evet.
Muhteşem Yüzyıl adlı diziyle ecdadın gerçekte büyük önem gösterdiği dini değerleri ayaklar altına alan Meral Okay bir ateistti;
ölünce bedeninin yakılmasını, küllerinin de suya serpilmesini vasiyet ediyordu.
Habervaktim olarak attığımız o başlığın sonuna kadar arkasında olduk.
Çünkü bu küfür cephesine pabuç bırakacak değildik.
Şöyle dedik:
"İstiyorlar ki biz herkese hakaret edelim. Halkın büyük çoğunluğunun saygı gösterdiği tarihi şahsiyetleri/din adamlarını tahkir edelim. Onları farklı şekilde tasvir edelim.. Bunu yaparken, hortumlanan bankalardan aktarılan milyonlarca liralık bütçeleri kullanalım. Ama kimse bize, iki çift laf edemesin. Edenleri hemen yargısız infaza tabi tutalım. Hatta mütedeyyin insanları tahkir etmek için, dini değerleri bile istismar edelim! Habervaktim.com olarak bu çevrelere cevabımız kısa ve özdür: Hadi ordan."
Değerli Habervaktim okurları, bunları neden hatırlattım?
İkinci bir "o kadın" vakasıyla karşı karşıyayız da ondan.
Vakanın başaktörü bu kez de "sanat dünyası"ndan.
Adı Serra Yılmaz.
Tiyatrocuymuş.
Dini konular üzerinden tartışmalar çıkarmakta son derece mahir olan Habertürk, Serra Yılmaz'a "engin" görüşlerini kamuoyuna aktarma fırsatı sunuyor.
Konu döndürülüp dolaştırılıp "başörtüsüne / başörtülülere" getiriliyor.
Serra Yılmaz adlı kadın da, başörtüsüne/başörtülülere olan kinini şu sözlerle kusuyor:
"Başörtülülerden korkuyorum. Geçen hastanede karşılaştım. Öcü gibi geldi, korktum…"
Buyurun buradan yakın!
Ne bu şimdi?
Yanına kar mı kalacak bu hakaretleri?
Habertürk'ü sorgulamayacak mıyız "Bu kadına ne diye mikrofon uzatır" diye?
Özelliği, başarısı nedir ki bu kadının?
Anlaşılan şu ki, bu kadın sırf Habertürk tarafından bilinen bu sapkın düşüncelerinden ötürü çıkarıldı ekrana.
"Başörtülülere bir güzel sövsün, biz kıs kıs gülerek aktaralım. Birileri rahatsız olup, tepki göstersin. Tartışma çıksın…"
Habertürk'ün amacı bu olmalı.
Bu sinsi amaca kılıf da hazır: "Düşünce özgürlüğü!"
Küfürcüler "düşünce özgürlüğü" dedi mi, akan sular durur!
Gıkımızı çıkarmamalıyız!
Hatta komplekse bürünüp, "Evet ya, düşünce özgürlüğü. Pek kıymetli Serra Hanım'a katılmamakla birlikte, düşüncelerine saygı duyuyorum" demeliyiz.
Beklenen bu.
Müslümanların getirilmek istendiği nokta burası.
Ama yok öyle yağma.
Kimse bizden küfürcülerin "Müslüman'ı aşağılama kılıfı" haline getirdiği bu "düşünce özgürlüğüne" saygılı olmamızı beklemesin.
Elimizin tersiyle itiyoruz.
Biz dilsiz şeytan olmayacağız.
Buradan ilan ediyorum:
Hepimizin bir gün muhakkak tadacağı ölüm, Serra Yılmaz için de geldiği gün, hayattaysam eğer "O kadın öldü" başlığını atmak isterim.
"İnanmayan" birinin ardından dini terimlerle methiyeler düzmek istemem.
"İnanmayan" evet.
Kimileriniz şaşırmış olmalı.
Şaşırmayın bence, başka ne beklenirdi ki.
Meral Okay gibi Serra Yılmaz adlı kadın da bir ateist.
(Yukarıda Habertürk'e yönelttiğimiz "ne ki bu kadının özelliği de konuşturuyorsunuz" sorusunun asıl cevabı da burada saklı.)
"Başörtülülerden korkuyorum. Geçen hastanede karşılaştım. Öcü gibi geldi, korktum" diyen bu kadın, bir röportajında "Öldüğünde Allah'ın karşısına çıktığında sana ne söylemesini istersin" sorusuna "Benim bir Allah'ım yok" diye cevap veriyor.
Serra Yılmaz, ardından da kahkahalar atarak Allah'la alay ediyor…
Habervaktim'in ortaya çıkardığı o açıklamaları şöyle:
"Benim öyle bir niyetim yok. Yani benim bir Allah'ım olmadığına göre bir şey diyecek bir Allah beklemiyorum. Ama ola ki varsa herhalde bana şey diyecek; bak gördün mü nanay işte, inanmıyordun."
"İnanmıyor olabilir ama inananlara saygı gereği böyle konuşmamalı" gibi süslü laflara gerek yok.
Açık açık yineliyorum:
Hepimizin bir gün muhakkak tadacağı ölüm, Serra Yılmaz için de geldiği gün, hayattaysam eğer "O kadın öldü" başlığını atmak istiyorum.
"İnanmayan" birinin ardından dini terimlerle methiyeler düzmek istemiyorum.
Küfür cephesi ancak ve ancak bu dilden anlar.
(Kaynak: HABER VAKTİM)
Fatih Akkaya
5 Kasım 2012
"O kadın" tartışmasını hatırlıyorsunuzdur.
Kanuni gerçeğinin alt üst edildiği Muhteşem Yüzyıl adlı dizinin mimarı Meral Okay'ın vefatının ardından attığımız "O kadın öldü" başlığı birilerini hayli rahatsız etmişti.
PKK'lılardan sapkın gruplara, CHP'lilerden İP'lilere, Tarafçılardan liberallere kadar değişik kesimlerden pek çok isim bu başlığı Habervaktim'e saldırı fırsatına dönüştürmek istemiş; hep bir ağızdan küfretmişlerdi.
Meral Okay çok saygın biriymiş; "o kadın öldü" başlığı "insani değilmiş", en masum görünen argümanlarıydı.
Oysa "O adam öldü" mü diyecektik?
Veya "O senarist öldü" mü?
Ne farkı var ki bunların birbirinden?
Yoksa "inanmayan" birinin ardından dini terimlerle methiyeler mi düzecektik?
"İnanmayan" evet.
Muhteşem Yüzyıl adlı diziyle ecdadın gerçekte büyük önem gösterdiği dini değerleri ayaklar altına alan Meral Okay bir ateistti;
ölünce bedeninin yakılmasını, küllerinin de suya serpilmesini vasiyet ediyordu.
Habervaktim olarak attığımız o başlığın sonuna kadar arkasında olduk.
Çünkü bu küfür cephesine pabuç bırakacak değildik.
Şöyle dedik:
"İstiyorlar ki biz herkese hakaret edelim. Halkın büyük çoğunluğunun saygı gösterdiği tarihi şahsiyetleri/din adamlarını tahkir edelim. Onları farklı şekilde tasvir edelim.. Bunu yaparken, hortumlanan bankalardan aktarılan milyonlarca liralık bütçeleri kullanalım. Ama kimse bize, iki çift laf edemesin. Edenleri hemen yargısız infaza tabi tutalım. Hatta mütedeyyin insanları tahkir etmek için, dini değerleri bile istismar edelim! Habervaktim.com olarak bu çevrelere cevabımız kısa ve özdür: Hadi ordan."
Değerli Habervaktim okurları, bunları neden hatırlattım?
İkinci bir "o kadın" vakasıyla karşı karşıyayız da ondan.
Vakanın başaktörü bu kez de "sanat dünyası"ndan.
Adı Serra Yılmaz.
Tiyatrocuymuş.
Dini konular üzerinden tartışmalar çıkarmakta son derece mahir olan Habertürk, Serra Yılmaz'a "engin" görüşlerini kamuoyuna aktarma fırsatı sunuyor.
Konu döndürülüp dolaştırılıp "başörtüsüne / başörtülülere" getiriliyor.
Serra Yılmaz adlı kadın da, başörtüsüne/başörtülülere olan kinini şu sözlerle kusuyor:
"Başörtülülerden korkuyorum. Geçen hastanede karşılaştım. Öcü gibi geldi, korktum…"
Buyurun buradan yakın!
Ne bu şimdi?
Yanına kar mı kalacak bu hakaretleri?
Habertürk'ü sorgulamayacak mıyız "Bu kadına ne diye mikrofon uzatır" diye?
Özelliği, başarısı nedir ki bu kadının?
Anlaşılan şu ki, bu kadın sırf Habertürk tarafından bilinen bu sapkın düşüncelerinden ötürü çıkarıldı ekrana.
"Başörtülülere bir güzel sövsün, biz kıs kıs gülerek aktaralım. Birileri rahatsız olup, tepki göstersin. Tartışma çıksın…"
Habertürk'ün amacı bu olmalı.
Bu sinsi amaca kılıf da hazır: "Düşünce özgürlüğü!"
Küfürcüler "düşünce özgürlüğü" dedi mi, akan sular durur!
Gıkımızı çıkarmamalıyız!
Hatta komplekse bürünüp, "Evet ya, düşünce özgürlüğü. Pek kıymetli Serra Hanım'a katılmamakla birlikte, düşüncelerine saygı duyuyorum" demeliyiz.
Beklenen bu.
Müslümanların getirilmek istendiği nokta burası.
Ama yok öyle yağma.
Kimse bizden küfürcülerin "Müslüman'ı aşağılama kılıfı" haline getirdiği bu "düşünce özgürlüğüne" saygılı olmamızı beklemesin.
Elimizin tersiyle itiyoruz.
Biz dilsiz şeytan olmayacağız.
Buradan ilan ediyorum:
Hepimizin bir gün muhakkak tadacağı ölüm, Serra Yılmaz için de geldiği gün, hayattaysam eğer "O kadın öldü" başlığını atmak isterim.
"İnanmayan" birinin ardından dini terimlerle methiyeler düzmek istemem.
"İnanmayan" evet.
Kimileriniz şaşırmış olmalı.
Şaşırmayın bence, başka ne beklenirdi ki.
Meral Okay gibi Serra Yılmaz adlı kadın da bir ateist.
(Yukarıda Habertürk'e yönelttiğimiz "ne ki bu kadının özelliği de konuşturuyorsunuz" sorusunun asıl cevabı da burada saklı.)
"Başörtülülerden korkuyorum. Geçen hastanede karşılaştım. Öcü gibi geldi, korktum" diyen bu kadın, bir röportajında "Öldüğünde Allah'ın karşısına çıktığında sana ne söylemesini istersin" sorusuna "Benim bir Allah'ım yok" diye cevap veriyor.
Serra Yılmaz, ardından da kahkahalar atarak Allah'la alay ediyor…
Habervaktim'in ortaya çıkardığı o açıklamaları şöyle:
"Benim öyle bir niyetim yok. Yani benim bir Allah'ım olmadığına göre bir şey diyecek bir Allah beklemiyorum. Ama ola ki varsa herhalde bana şey diyecek; bak gördün mü nanay işte, inanmıyordun."
"İnanmıyor olabilir ama inananlara saygı gereği böyle konuşmamalı" gibi süslü laflara gerek yok.
Açık açık yineliyorum:
Hepimizin bir gün muhakkak tadacağı ölüm, Serra Yılmaz için de geldiği gün, hayattaysam eğer "O kadın öldü" başlığını atmak istiyorum.
"İnanmayan" birinin ardından dini terimlerle methiyeler düzmek istemiyorum.
Küfür cephesi ancak ve ancak bu dilden anlar.
(Kaynak: HABER VAKTİM)