24 Ekim 2012 Çarşamba

Sağcıyla sağcı, solcuyla solcu, ortacıyla ortacı, futbolcuyla futbolcu, Zaman'cıyla Zaman'cı olan, kimin kayığına binerse onun küreğini çekip türküsünü tutturarak, yazdığı gazetelerin ev sahibini bastıran Hilmi Yavuz'a, küçücük bir yazıda, paratonerleri bile ezip, sağdan sola doğru şimşek gibi sıçratan okkalı bir Osmanlı tokadı!

HİLMİ YAVUZ ÇIRPINDIKÇA BATAĞA SAPLANIYOR

S. Salim Düzleyen
1 Şubat 2012

Zaman gazetesindeki 8 Ocak 2012 tarihli yazısında "İslam iki büyük medeniyet üretmiştir: İlki ve hiç şüphesiz en büyüğü, Vahyin ve Sünnet'in inşa ettiği Ahlak medeniyetidir. İkincisi ise, Estetik Medeniyet! İslam'ın bu büyük estetik medeniyetinin, Vahyin ve Sünnet'in ürünü olduğunu göz ardı etmek sözkonusu değil. Bu medeniyet İslam’ın medeniyetidir ve elbette Vahyin ve Sünnet’in ürünüdür." deme gafletinde bulunmakla kalmayıp, bu gafletini görünür kılmak için İsmet Özel'in ilgili  kimi görüşlerine -üstelik onları yarım okumak ve çarpıtmak suretiyle- yaslanmaya kalkışmıştı.

Müslüman yazarların İslami bir perspektifle medeniyet konusundaki doğruları kendisine hatırlatması üzerine, bir gaflete düştüğünü, nefsine yenilip İsmet Özel’e gereksiz yere saldırdığını onuruyla kabul etmek yerine yine Zaman gazetesindeki 15 Ocak 2012 tarihli yazısında, birinci yazısındakine göre daha pespaye bir üslupla Müslümanlara karşı müslümancılık oynamaya yeltenmişti.

Bu yazısına verilen cevaplarda, aklının yetmediği konularda konuşmaması, Müslümanca bir bilince, dile, analiz gücüne ve itibara sahip olmanın bir bedeli gerektirdiği, kendisinin hiçbir bedel ödemeksizin ağabey rolüne soyunmasının çok komik kaçtığı sağlam mantıklara ve açık gerekçelere dayanılarak ortaya konulunca bu kez kendi söz bataklığında çırpındıkça batmak pahasına, tipik bir kamyoncu üslubuyla bir yazı daha yazdı.

Zaman gazetesindeki 22.01.2012 tarihli bu yazısında “büyük Medeniyet demedim, küçük medeniyeti kastettim ama anlamadılar” şeklinde gevelemelere başlayan Hilmi Yavuz, hala özür dileyip büyüklüğü elde etmek varken dil oyunlarıyla, yine hakaretli söyleyişlerle kendi söz batağında debelenmeyi seçti.

Güya "gazeteci" nitelemesiyle küçümseye çalıştığı Ömer Lekesiz'in 18 Ocak.2012 tarihli yazısında (Yeni Şafak) yer alan "Hayyâm, Sa’dî, Hâfız, Ahmed-i Dâî, Nevâyî, Nedîm vb. estetik anlayışın zirvesine yükselmiş yüzlerce güzide isimin aynı zamanda -Halil İnalcık Hoca’nın isimlendirmesiyle- 'Has-bağçede ‘ayş u tarab' ile gününü gün eyleyerek medeniyet şuurundan ürete ürete, medeniyet şurubu ürettikleri." şeklindeki söyleyişini itiyadı olduğu üzere yarım ve yamuk okuyarak onu neredeyse Nedim’i tekfire kalkışmakla suçlayıp gafletinin, yanlışlarının ve kamyoncu üslubunun üzerine bir de tüy dikti.

Hilmi Yavuz’a tavsiyemiz, kimseyi daha fazla kendisini rencide etme zorunda bırakmaksızın, yukarıda zikredilen gafletinin farkına varması, hem bu gayfletinden hem de gafletindeki ısrarın verdiği bunaltıyla hakarete yeltenmesinden dolayı ilgili kişilerden özür dileyip yerine oturmasıdır.

Özür dilemek kendisini küçültmez, büyütür.

Firavun bile bir ayağı çukurdayken özür dilemişti.

(Kaynak: EDEBİSTAN)

***

Ayrıca bakınız:


"İsmet Özel, Medeniyet ve 'Büfeci İslamı'"


"Kalkınma, kültür ve medeniyet"