Balıkçı Kazmacıbaşı Korsan Orhan Alkaya, "Alain Decaux'nun 'Rosenbergler Ölmemeli' oyununa el koymuş" gibi poz vermiş!
***
Alkaya: AKP çok azgın bir parti
Derya Demir
28 Ekim 2012
Benim bütün problemimin yükselen burcumun Koç, öz burcumun kova olması diyen Orhan Alkaya, "Duyguları yoğun olan biriyim, görünenin arkasına bakmayı seviyorum. Aklımı mantık dışı tutamıyorum" dedi...
Oyuncu, yönetmen ve şairliğinin yanı sıra politik duruşu ile de dikkat çeken bir isim Orhan Alkaya. Çok kimlikli sanatçı Alkaya yıllarca yuttuğu sahne tozuyla beslendi ve bir diziyle hayatımıza girdi. Balıkçı rolüyle tanınan Alkaya, bilinmeyen yönlerini Yurt’a anlattı.
Bayramın son gününe girdik. Nasıl geçti. İstanbul’da doğdunuz. Nerede o eski bayramlar diyenlerden misiniz siz de?
İstanbul benim çocukluğumda bugünle kıyaslanamayacak kadar güzel bir şehirdi. İnsanların göz göze geldiklerinde birbirlerine gülümseyebildiği bir şehirdi. Daha az gerilimli bir şehirdi. Hangi şehirde yaşamak isterdim diye sorarsanız çocukluğumun İstanbul’u derim. 60 sonrasında birinci göç dalgası ile başlayan ve Türkiye’deki bölgesel dengesizlik, gelir dağılımı adaletsizliğinin tetiklediği göç olgusu şehrin büyük bir bölümünü yuttu. Kimliksizleştirdi. Biz kuşaklar boyunca kurban kesmemiş bir aileyiz. Onun yerine başka şeyler var. Yarenlere çaktırmadan el uzatmak denir. Etrafa belli etmeden yapılan yardımlar vardır. Dayanışma bizim için bayramın sevinciydi. Kuzguncuk’a taşınmadan önce 17 yıl Cihangir’de oturuyordum. Cihangir’in o hızlı dönüşümüne şahit olanlardanım. Hala çok severim ama çocukluğumun, gençliğimin Cihangir’inin maalesef geri döndürülmesi mümkün değil.
Çok yönlü bir sanatçı kimliğiniz var. Tiyatro oyunculuğunun yanı sıra yönetmen, şair ve gazeteci olduğunuzu biliyoruz ama birçok insan sizi bir dizide oynadığınız balıkçı rolüyle tanıdı. Bir anda ünlü oldunuz. Nasıl yaşadınız bu geçişi?
Belli ölçüde tanınıyordum ama beni tanıyan belli bir kesim vardı. Diziyle birlikte milyonlarca insanın aynı anda sizi izlemesi mümkün. Televizyon yayılma potansiyeli çok yüksek bir enstrüman. Dizi ile birlikte sokakta herkes tarafından tanınır biri haline geldim. Çığlık atanlar oluyordu. Hatta Tarkan muamelesi görüyorum demiştim. 16. bölüm oynandığında kızıma seninle sokakta rahat dolaşmamız için iki hafta kaldı. Çünkü 18. haftada ben kahraman olacağım ve seninle sokakta dolaşamayacağız dedim. Asude ilk önce inanmadı. Daha sonra yaşadı ve gördü.
OYUNCULUK İLK MESLEĞİM
Neden daha önce tanıyamadık sizi?
Dizilerde oynamayı tercih etmiyordum. Yaptığım işler zaten yeterince yoğunluk yaratıyordu. Bu dizinin senaryosu ve oynayacağım rol sıcak geldi. Beğendiğim bir işti. Rolüm çok dişiydi bizim tabirimizle. Oyunculuk benim ilk mesleğim. Ne kadar gömsem bir yerden çıkıyor.
Dizi sektörü ile ilgili ne düşünüyorsunuz. Kaliteden ödün veriyorlar mı sizce?
Dizi sektöründe oldukça yüksek kaliteli işler yapılıyor. Seviyenin çok kötü olduğunu düşünmüyorum ama uzun süreli çalışma koşulları kalitenin önünde engel.
En beğenerek izlediğiniz dizi hangisi?
Muhteşem Yüzyıl.
Muhteşem Yüzyıl’ ın kadrosuna her geçen gün yeni biri katılıyor. Bir gün herkes bu dizi de oynayacak deniyor. Siz?
Öyle bir teklif gelse seve seve oynarım. Meral Okay benim sevdiğim bir insandı. Meral yaşarken dizide yer almak isterdim.
Genç kuşaktan beğendiğiniz oyuncular var mı?
Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ’u beğeniyorum. Dizi sektöründe oyuncunun kendine yatırım yapması şart.
En beğendiğiniz yorumcu kim?
Neşet Ertaş beni çok yaraladı.
Şiir kitaplarınız var ama çok sık aralıklarla çıkarmıyorsunuz. Neden?
Bugünlerde eski şiir kitaplarımın yeni baskısı yapılacak. Yeni bir kitabım var. O da çıkacak ama onun için biraz zaman var. Fazla kitap çıkaran biri değilim. Biz kitaba inanan bir kuşağız. O tamamlandığında geri dönüşü olmayan bir yere geçiyorsunuz. Milyonlarca kitap var dünyada. Bir kütüphanede dik durabilmek kolay değil. Cemal Süreyya’nın, Nazım Hikmet’in yanında kitabınız dik duramayacaksa o kitabı çıkarmamak lazım.
Aşk hayattaki tek şans demişsiniz? Aşk’ı nasıl tanımlıyorsunuz?
Âşık olduğunuzda yalnızca aşkla ilgilenin. Ne şiir yazın ne de beste yapın. Çünkü uzun süremeyecektir. Çok değerlidir aşkın ilk halleri. İnsanı yanıltır. O süreyi yaşayın. En büyük şanstır. Çok uzun sürmez. Aynı insana defalarca da âşık olunur.
Hepimizin hayatlarında bir dönüm noktası mutlaka var. Sizin dönüm noktanız nedir?
17-18 yaşlarında şehir tiyatrosuna girip daha bir ay geçmeden profesyonel olup bir ay bile geçmeden önemli bir oyunun içinde kendimi bulmuş olmamdır. 12 Eylül’den sonra birçok arkadaşımla beraber tiyatrodan atılışım da bir dönüm noktasıdır hayatımda.
EMİNE'YE TUTKUNDUM
Hayatı ne zaman fark ettiniz?
4.5 yaşındayken sırf ona olan tutkumdan dolayı okuma yazma öğrendiğim bir Emine vardı. Emine’nin gidişi çok travmatik bir olaydı benim için. Emine benim bakıcımdı. Kocaya kaçtı. Emine çok özeldi. O gittiğinde bir ay hastanede yattım. Sahip olma konusundaki isteksizliğimin başlangıç noktası oldu.
Muhafazakâr sanat kavramını nasıl karşılıyorsunuz? Oyunlar müstehcenlik sınırını aşıyor eleştirileri var.
Muhafazakâr sanat kavramının içini benim gibi insanların doldurması beklenemez. Tiyatro çelişkiler, çatışmalar ve en önemlisi insan üzerinedir. Sorgular tiyatro. Sorguladığı zaman da ortaya çıkan şeyler insana yöneliktir. Gizlemez. Gizlemeyi sevmez. Müstehcen olan seyretmediği oyun ile ilgili olarak yazı yazandır. İskender Pala seyretmediği oyunu kaleme aldı. İki tetikçiyi iki teşhirci olarak lanse etti. İnsana ait olan hiçbir şey müstehcen değildir. Bir kesim var ki tartışmaktan kaçınıyor. Asıl müstehcen olan onların baş tacı ettikleri yazarlar ve idolleştirdikleri oyunlardır.
Sanatta edep var mı?
Olmaz olur mu? İki temel üzerinedir bütün sanat dalları. Etik ve estetik.
İstanbul Şehir Tiyatroları genel sanat yönetmenliği görevinden alındınız. Bunun sebebi neydi?
Çok başarılı bir çıkış yakaladık. Arka arkaya projeler gerçekleştirdik. Ondan sonra sabotaj dönemi başladı. Belediyenin içerisinde manipülasyon yapan siyasi bir kanat var. Camianın kendi içinden servis yapanlar da oluyor. Genel sanat yönetmenliği benim proje bazlı kabul ettiğim bir görevdi. 3 yıllık bir süreyi hedeflemiştim. Tamamlamış olsaydım bunu yapamazlardı zaten.
TAYYİP ERDOĞAN PARTİSİ VAR
Müdahalelere maruz kalıyor muydunuz?
Biz mesleği icra ederken dışarıdan her türlü müdahalelere kapıyı kapatarak yaparız. Toplumsal kültür oluşmamış durumda. İtalya’da kimse Milano Operası’na karışamaz. Böyle bir şey söz konusu bile değil. Biz de her şeye müdahale olmak isteyen bir siyaset anlayışı var. AKP çok azgın bir parti. Çok ileri giden atakları var. Bu Tayyip Erdoğan’ın kişiliğinden kaynaklanıyor. AKP yok zaten Tayyip Erdoğan partisi var.
Başbakan Erdoğan’ı hangi noktada eleştiriyorsunuz?
Başbakan başlı başına analiz konusu. Belediye başkanlığı döneminde tanıdığım Erdoğan ile Başbakan Erdoğan arasında büyük değişim var. Şehir Tiyatroları olarak onun belediye başkanlığı döneminde sorun yaşamadık. Bir saygısızlıkla da karşılaşmadık ama son olarak bu şehir tiyatrolarının yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili gösterdiğimiz tepki karşısında düpedüz hakaret etmeye başladı. Enteresan. Bu bir başlangıç noktası oldu. Ondan sonra Başbakan sürekli hakaret etmeye başladı. Özür dilemeyi hiç sevmiyor. Yüksek bir lider kapasitesi var. Ama demokrasinin kabul edebileceği bir lider karakteri değil.
Kürt sorununun eyalet sistemi ile çözülebileceğini mi düşünüyorsunuz?
Öncelikle vicdansızlığın yok edilmesi gerekir. İnkâr politikaları bizi bu noktaya getirdi. Böyle bir çatışma ortamının aşılabilmesi için eyalet sisteminin yeterli olabileceğini düşünmüyorum. Sondan çözülmez sorunlar. Kaynaktan çözülür. Kaynak inkâr politikalarıdır. Öncelikle yüzleşmeye çok ihtiyacı var bu toplumun.
CUMHURİYET İNKAR EDİLİYOR
29 Ekim Cumhuriyet Bayram’ı kutlaması yasağa rağmen Ankara’da yapılacak. Yasak delinecek. Neler olur?
Cumhuriyet de inkâr ediliyor. Bugün artık Cumhuriyet’in nasıl gömüleceği açık açık konuşulmaya başlandı. Ankara Valisi Alaaddin Yüksel ciddi devlet deneyimi olan biri. Alaaddin Yüksel nasıl bir zihniyet yapısında. Nasıl yasak getirebiliyor. Burada bir çözüm bulunması gerekiyor. Cumhuriyet’in değerleri olarak kabul edilen her şey itilmeye başlandı.
Ellerinde bayraklarla, fenerlerle Meclis’e doğru giden insanların önünü polis keserse emin olun açılacak yarayı tedavi etmemiz çok kolay olmayacaktır.
Dönüşü çok zor bir yere getirir. Bu çılgınlık olur.
(Kaynak: YURT)
***
Ayrıca bakınız:
Avukat, oyuncu, radyocu, romancı, senarist, yönetmen Cihat Duman, Fransız tarih yazarı Alain Decaux'un kaleme aldığı ve "İstanbul Büyükşehir Belediyesi Korsan Tiyatroları" (İBBKT) eski Genel Sanat Yönetmeni Balıkçı Kazmacıbaşı Korsan Orhan Alkaya'nın sahnelediği "Rosenbergler Ölmemeli" oyununu, Alain Decaux tarafından "yasaklanmış" olmasını zerre kadar olsun ipine bile takmayarak bir korsan mantığıyla tepe tepe kullanan Ayşenil Şamlıoğlu yönetimindeki İBBKT hakkında 500.000 Euro dava açılmasının peşinde!
***
Alkaya: AKP çok azgın bir parti
Derya Demir
28 Ekim 2012
Benim bütün problemimin yükselen burcumun Koç, öz burcumun kova olması diyen Orhan Alkaya, "Duyguları yoğun olan biriyim, görünenin arkasına bakmayı seviyorum. Aklımı mantık dışı tutamıyorum" dedi...
Oyuncu, yönetmen ve şairliğinin yanı sıra politik duruşu ile de dikkat çeken bir isim Orhan Alkaya. Çok kimlikli sanatçı Alkaya yıllarca yuttuğu sahne tozuyla beslendi ve bir diziyle hayatımıza girdi. Balıkçı rolüyle tanınan Alkaya, bilinmeyen yönlerini Yurt’a anlattı.
Bayramın son gününe girdik. Nasıl geçti. İstanbul’da doğdunuz. Nerede o eski bayramlar diyenlerden misiniz siz de?
İstanbul benim çocukluğumda bugünle kıyaslanamayacak kadar güzel bir şehirdi. İnsanların göz göze geldiklerinde birbirlerine gülümseyebildiği bir şehirdi. Daha az gerilimli bir şehirdi. Hangi şehirde yaşamak isterdim diye sorarsanız çocukluğumun İstanbul’u derim. 60 sonrasında birinci göç dalgası ile başlayan ve Türkiye’deki bölgesel dengesizlik, gelir dağılımı adaletsizliğinin tetiklediği göç olgusu şehrin büyük bir bölümünü yuttu. Kimliksizleştirdi. Biz kuşaklar boyunca kurban kesmemiş bir aileyiz. Onun yerine başka şeyler var. Yarenlere çaktırmadan el uzatmak denir. Etrafa belli etmeden yapılan yardımlar vardır. Dayanışma bizim için bayramın sevinciydi. Kuzguncuk’a taşınmadan önce 17 yıl Cihangir’de oturuyordum. Cihangir’in o hızlı dönüşümüne şahit olanlardanım. Hala çok severim ama çocukluğumun, gençliğimin Cihangir’inin maalesef geri döndürülmesi mümkün değil.
Çok yönlü bir sanatçı kimliğiniz var. Tiyatro oyunculuğunun yanı sıra yönetmen, şair ve gazeteci olduğunuzu biliyoruz ama birçok insan sizi bir dizide oynadığınız balıkçı rolüyle tanıdı. Bir anda ünlü oldunuz. Nasıl yaşadınız bu geçişi?
Belli ölçüde tanınıyordum ama beni tanıyan belli bir kesim vardı. Diziyle birlikte milyonlarca insanın aynı anda sizi izlemesi mümkün. Televizyon yayılma potansiyeli çok yüksek bir enstrüman. Dizi ile birlikte sokakta herkes tarafından tanınır biri haline geldim. Çığlık atanlar oluyordu. Hatta Tarkan muamelesi görüyorum demiştim. 16. bölüm oynandığında kızıma seninle sokakta rahat dolaşmamız için iki hafta kaldı. Çünkü 18. haftada ben kahraman olacağım ve seninle sokakta dolaşamayacağız dedim. Asude ilk önce inanmadı. Daha sonra yaşadı ve gördü.
OYUNCULUK İLK MESLEĞİM
Neden daha önce tanıyamadık sizi?
Dizilerde oynamayı tercih etmiyordum. Yaptığım işler zaten yeterince yoğunluk yaratıyordu. Bu dizinin senaryosu ve oynayacağım rol sıcak geldi. Beğendiğim bir işti. Rolüm çok dişiydi bizim tabirimizle. Oyunculuk benim ilk mesleğim. Ne kadar gömsem bir yerden çıkıyor.
Dizi sektörü ile ilgili ne düşünüyorsunuz. Kaliteden ödün veriyorlar mı sizce?
Dizi sektöründe oldukça yüksek kaliteli işler yapılıyor. Seviyenin çok kötü olduğunu düşünmüyorum ama uzun süreli çalışma koşulları kalitenin önünde engel.
En beğenerek izlediğiniz dizi hangisi?
Muhteşem Yüzyıl.
Muhteşem Yüzyıl’ ın kadrosuna her geçen gün yeni biri katılıyor. Bir gün herkes bu dizi de oynayacak deniyor. Siz?
Öyle bir teklif gelse seve seve oynarım. Meral Okay benim sevdiğim bir insandı. Meral yaşarken dizide yer almak isterdim.
Genç kuşaktan beğendiğiniz oyuncular var mı?
Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ’u beğeniyorum. Dizi sektöründe oyuncunun kendine yatırım yapması şart.
En beğendiğiniz yorumcu kim?
Neşet Ertaş beni çok yaraladı.
Şiir kitaplarınız var ama çok sık aralıklarla çıkarmıyorsunuz. Neden?
Bugünlerde eski şiir kitaplarımın yeni baskısı yapılacak. Yeni bir kitabım var. O da çıkacak ama onun için biraz zaman var. Fazla kitap çıkaran biri değilim. Biz kitaba inanan bir kuşağız. O tamamlandığında geri dönüşü olmayan bir yere geçiyorsunuz. Milyonlarca kitap var dünyada. Bir kütüphanede dik durabilmek kolay değil. Cemal Süreyya’nın, Nazım Hikmet’in yanında kitabınız dik duramayacaksa o kitabı çıkarmamak lazım.
Aşk hayattaki tek şans demişsiniz? Aşk’ı nasıl tanımlıyorsunuz?
Âşık olduğunuzda yalnızca aşkla ilgilenin. Ne şiir yazın ne de beste yapın. Çünkü uzun süremeyecektir. Çok değerlidir aşkın ilk halleri. İnsanı yanıltır. O süreyi yaşayın. En büyük şanstır. Çok uzun sürmez. Aynı insana defalarca da âşık olunur.
Hepimizin hayatlarında bir dönüm noktası mutlaka var. Sizin dönüm noktanız nedir?
17-18 yaşlarında şehir tiyatrosuna girip daha bir ay geçmeden profesyonel olup bir ay bile geçmeden önemli bir oyunun içinde kendimi bulmuş olmamdır. 12 Eylül’den sonra birçok arkadaşımla beraber tiyatrodan atılışım da bir dönüm noktasıdır hayatımda.
EMİNE'YE TUTKUNDUM
Hayatı ne zaman fark ettiniz?
4.5 yaşındayken sırf ona olan tutkumdan dolayı okuma yazma öğrendiğim bir Emine vardı. Emine’nin gidişi çok travmatik bir olaydı benim için. Emine benim bakıcımdı. Kocaya kaçtı. Emine çok özeldi. O gittiğinde bir ay hastanede yattım. Sahip olma konusundaki isteksizliğimin başlangıç noktası oldu.
Muhafazakâr sanat kavramını nasıl karşılıyorsunuz? Oyunlar müstehcenlik sınırını aşıyor eleştirileri var.
Muhafazakâr sanat kavramının içini benim gibi insanların doldurması beklenemez. Tiyatro çelişkiler, çatışmalar ve en önemlisi insan üzerinedir. Sorgular tiyatro. Sorguladığı zaman da ortaya çıkan şeyler insana yöneliktir. Gizlemez. Gizlemeyi sevmez. Müstehcen olan seyretmediği oyun ile ilgili olarak yazı yazandır. İskender Pala seyretmediği oyunu kaleme aldı. İki tetikçiyi iki teşhirci olarak lanse etti. İnsana ait olan hiçbir şey müstehcen değildir. Bir kesim var ki tartışmaktan kaçınıyor. Asıl müstehcen olan onların baş tacı ettikleri yazarlar ve idolleştirdikleri oyunlardır.
Sanatta edep var mı?
Olmaz olur mu? İki temel üzerinedir bütün sanat dalları. Etik ve estetik.
İstanbul Şehir Tiyatroları genel sanat yönetmenliği görevinden alındınız. Bunun sebebi neydi?
Çok başarılı bir çıkış yakaladık. Arka arkaya projeler gerçekleştirdik. Ondan sonra sabotaj dönemi başladı. Belediyenin içerisinde manipülasyon yapan siyasi bir kanat var. Camianın kendi içinden servis yapanlar da oluyor. Genel sanat yönetmenliği benim proje bazlı kabul ettiğim bir görevdi. 3 yıllık bir süreyi hedeflemiştim. Tamamlamış olsaydım bunu yapamazlardı zaten.
TAYYİP ERDOĞAN PARTİSİ VAR
Müdahalelere maruz kalıyor muydunuz?
Biz mesleği icra ederken dışarıdan her türlü müdahalelere kapıyı kapatarak yaparız. Toplumsal kültür oluşmamış durumda. İtalya’da kimse Milano Operası’na karışamaz. Böyle bir şey söz konusu bile değil. Biz de her şeye müdahale olmak isteyen bir siyaset anlayışı var. AKP çok azgın bir parti. Çok ileri giden atakları var. Bu Tayyip Erdoğan’ın kişiliğinden kaynaklanıyor. AKP yok zaten Tayyip Erdoğan partisi var.
Başbakan Erdoğan’ı hangi noktada eleştiriyorsunuz?
Başbakan başlı başına analiz konusu. Belediye başkanlığı döneminde tanıdığım Erdoğan ile Başbakan Erdoğan arasında büyük değişim var. Şehir Tiyatroları olarak onun belediye başkanlığı döneminde sorun yaşamadık. Bir saygısızlıkla da karşılaşmadık ama son olarak bu şehir tiyatrolarının yönetmeliğindeki değişiklikle ilgili gösterdiğimiz tepki karşısında düpedüz hakaret etmeye başladı. Enteresan. Bu bir başlangıç noktası oldu. Ondan sonra Başbakan sürekli hakaret etmeye başladı. Özür dilemeyi hiç sevmiyor. Yüksek bir lider kapasitesi var. Ama demokrasinin kabul edebileceği bir lider karakteri değil.
Kürt sorununun eyalet sistemi ile çözülebileceğini mi düşünüyorsunuz?
Öncelikle vicdansızlığın yok edilmesi gerekir. İnkâr politikaları bizi bu noktaya getirdi. Böyle bir çatışma ortamının aşılabilmesi için eyalet sisteminin yeterli olabileceğini düşünmüyorum. Sondan çözülmez sorunlar. Kaynaktan çözülür. Kaynak inkâr politikalarıdır. Öncelikle yüzleşmeye çok ihtiyacı var bu toplumun.
CUMHURİYET İNKAR EDİLİYOR
29 Ekim Cumhuriyet Bayram’ı kutlaması yasağa rağmen Ankara’da yapılacak. Yasak delinecek. Neler olur?
Cumhuriyet de inkâr ediliyor. Bugün artık Cumhuriyet’in nasıl gömüleceği açık açık konuşulmaya başlandı. Ankara Valisi Alaaddin Yüksel ciddi devlet deneyimi olan biri. Alaaddin Yüksel nasıl bir zihniyet yapısında. Nasıl yasak getirebiliyor. Burada bir çözüm bulunması gerekiyor. Cumhuriyet’in değerleri olarak kabul edilen her şey itilmeye başlandı.
Ellerinde bayraklarla, fenerlerle Meclis’e doğru giden insanların önünü polis keserse emin olun açılacak yarayı tedavi etmemiz çok kolay olmayacaktır.
Dönüşü çok zor bir yere getirir. Bu çılgınlık olur.
(Kaynak: YURT)
***
Ayrıca bakınız: