Cemal Bulunmaz
Eylül 2012
2012 yılı Eylül ayının sonlarında, hem Bulunmaz Kuyumculuk olarak katılım gerçekleştirmek, hem de diğer standları gezmek için "Hong Kong Fuarı"ndaydım. Uzun yıllardır ziyaret ettiğim, üç yıldır da makine grubu olarak katılım gerçekleştirdiğimiz "Hong Kong Fuarı"nda değişen, gelişen pek çok nokta vardı. Ancak, "değişmeyen bir tek şey"i sorarsanız, yine aynı: "Uzakdoğu'nun trendi" yükseliyor!
Her yıl gibi, bu yıl da, "Hong Kong Fuarı"ndan önce, birkaç günlüğüne "İtalya / Vicenza Eylül Fuarı"nı ziyaret ettim. Hem Türkiyeli ve hem de İtalyan katılımcıların söyledikleri tıpatıp aynıydı:
"SİNEK AVLIYORUZ!"
"Vicenza Eylül Fuarı"nın aksine, "Hong Kong Fuarı"nda iğne atsanız yere düşmüyordu. Özellikle altın üretimi yapan Türkiyeli firmalardan arkadaşlarla uzun uzun konuştum. Hem Uzakdoğu bölgesinden, hem burayı gezen Avrupalı, Amerikalı müşterilerinden yoğun ilgi gördüklerini anlattılar. Evet, Uzak Doğu bölge itibariyle üretimde ülkemize çok büyük bir rakip. Bölgedeki Çin, Endonezya, Malezya, Hindistan, Filipinler gibi ülkeler inanılmaz fiyatlarla çok yüksek kalitede üretim yapabiliyorlar artık. Dolayısıyla, bu da Amerika, Avrupa ve diğer bölgelerin alıcılarını hızla kendine çekiyor. Hâlâ farklı havasını ve yüksek kalitesini koruyan Türkiye'de üretilen ürünler de bu şekilde kendine yer bulabiliyor "Hong Kong Fuarı"nda.
"Hong Kong Fuarı", uzun yıllardır iki merkezde düzenleniyor. Biri Hong Kong'un merkezindeki Wanchai'de bulunan ve bu yıl 21-25 Eylül 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilen kuyumculuk fuarı, diğeri ise hava alanının hemen yanı başındaki "AsiaWorldExpo Fuar" merkezinde düzenlenen ve küçük bir tarih farkıyla, 19-23 Eylül 2012 arasında yapılan, pırlanta, değerli taş, makine, ekipman türlerini kapsayan ikinci fuar.
Benim de katılımını gerçekleştirdiğim "AsiaWorldExpo"ya gelince, her zaman olduğu gibi, yine büyük bir yoğunluk söz konusuydu. Pırlanta bölümünde tüm dünyada olduğu gibi, İsrail ve Hint firmaları ağırlıktaydı. Değerli taş bölümünde ise Almanya, Belçika gibi dağıtıcı ülkelerin yanında, Brezilya, Kolombiya gibi maden sahibi ülkeleri görmek çok sevindiriciydi.
Makine grubu olarak katılım gerçekleştirdiğimiz makine-ekipman bölümü, her zamanki gibi, İtalyan makine firmalarının (kelimenin tam anlamıyla) "istilası" altındaydı. Standımızda bulunduğum süre içinde ilgimi çeken çok önemli bir nokta, önceki yılların aksine, teknoloji alımı için çok az sayıda Türkiyeli üreticinin gelmesiydi. Kuyumculuk bölümünde çok fazla sayıda Türk katılımcı olmasına karşın, yerli üreticimizin teknolojiyi takip etmiyor olması oldukça ilginç bir gözlem oldu benim için.
Fuarın Türkiyeli katılımcıları arasında kimler yoktu ki? Türkiye kuyumculuk mesleğinde başı çeken Arpaş, Atasay, Bağ, Cetaş, Efe, Hemera, İstor, Midas, Mioro, Regold gibi firmaların yanında, çok sayıda küçük ve orta ölçekli üretici de katılım gerçekleştirmişti. Artık "küçük ölçekli" sayabileceğimiz yerli firmalarımızın bile Hong Kong gibi uluslararası bir fuara katılım gerçekleştiriyor olması oldukça olumlu bir gelişme bence.
Bu arada, İMMİB de, fuara bir standla katılım gerçekleştirmişti. Hükümetin fuara ilgisi, İMMİB'le sınırlı değildi. Standımızda bulunduğum süre içinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin Hong Kong Ticari Ateşesi Şükran Öğün, Bulunmaz Kuyumculuk'a resmi bir ziyaret gerçekleştirdi, problemlerimizi dinledi. Hong Kong ve Çin'le iş yapmak üzerine bize tavsiyelerde bulunduğu. Tüm Türkiyeli katılımcıları ziyaret eden Sayın Şükran Öğün, Türkiyeli katılımcılardan olumlu dönüşler aldığını bildirdi.
Özet olarak, coğrafi uzaklığı ve fazlasıyla rekabetçi bir pazar olması dezavantaj olarak karşımıza çıkmasına karşın, "Hong Kong Fuarı" her yıl yükselen bir trend izliyor...
(Kaynak: İKOVİZYON Sayı 38)
