Mütevazi: Birbirine paralel olan (Kaynak: Vikisözlük)
***
Oyun'un notu: SANSÜRCÜ gazete BİRGün'den alıp, olduğu gibi aşağıya aktardığımız LİNÇÇİ Yaşam Kaya'nın yazısındaki çok bariz yanlışların üzerini "maymungötürengi" ile belirgin hâle biz getirip, doğrularını "çimenrengi" ile biz yazdık!
***
Türkiye'deki 1100 kişilik kişiliksiz tiyatro esnafı, sözcüğün tam anlamıyla, okurlarla taşak geçiyorlar. Estetiğin "e"sinden, sanatın "s"sinden, tiyatronun "t"sinden hiç anlamamasına karşın, estetiğe, sanata, tiyatroya birer Kırım Kongo Kenesi gibi yapışan bu 1100 kişilik kişiliksiz tiyatro esnafı, köpeksiz köyde değneksiz gezme özgürlüğünü tepe tepe kullanmayı, bir cesaret göstergesi sanıyorlar. Ancak, biz, tiyatro sanatının ensesine birer Kırım Kongo Kenesi gibi yapışan bu cahil cesaretine sahip kişileri, her fırsatta teşhir etmeyi sürdürüyoruz. LİNÇÇİ Yaşam Kaya'nın SANSÜRCÜ BİRGün'de yayınlanan ibretlik yazısını okuyunuz!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Yeni Sezona Girerken Teatral Öneriler!
Yaşam Kaya
26 Ağustos 2012
Geçtiğimiz tiyatro sezonunda en az bir tiyatro oyununa giden seyirci için yazıyorum bu yazıyı. Yok yok aslında bir tane oyun koymuş tiyatro grupları için... Ya da bir tane oyunda görev almış oyuncu için... Sezonda bir tane oyun izleyen eleştirmenler adına... Kısa sözün özü şu ki; bu sezon tiyatroya bulaşacak herkes adına bir kaç (birkaç) laf (lâf) etmenin zamanı geldi. Ortalıktaki toz dumanları daha dağılmamışken, özel tiyatrolar devlet ödeneğine başvuru yapmadan yeni sezonu açarken, Devlet Tiyatroları belirsizliğini korurken...
Geçen sezon yüzün üzerinde tiyatro eleştirisi yazarak tiyatro üzerine fikir üreten herkese yol gösterici bir kimliğe büründüğümün farkındayım. Bir sezon içinde yüz yetmiş dört oyun izleyerek klişeleşmiş eleştirmen kimliğini yıkıp yerine üreten, düşünen, eleştiren, ‘tarafsız bir eleştirmen nasıl olmalı?’ sorusunun yanıtını ortaya koyan bir çizgi gösterdim. Çok ciddi laflar (lâflar) etmeden önce kimse kusura bakmasın, bu yazımda mütevaziliği (mütevazılığı) bir kenara koyup olan neyse onu anlatacağım.
İlk Sözüm Eleştirmenler Birliği’ne (!) (Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'ne)
UNESCO'ya bağlı bir sivil toplum kuruluşu olan Uluslar arası (Uluslararası) Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'... diye her eylemde bildirisini okuduğumuz, ama aslında işlevsel bir kimliği olmayan, üyelerinin hangi kıstasa göre seçildiğini anlayamadığımız, üç-beş kişinin fikirsel hegemonyası altında varlığını sürdürmeye çalışan enteresan bir topluluktan basediyorum. Yurt dışından gelip Türkiye’deki çalışmalara ağırlık verdiğim yıllarda birliğe girmek için başvuru yaptığımda ‘yazılı basın organında yazmıyorsunuz’ diye geri çevrildiğim, daha sonra tekrar başvurduğumda ‘yönetim kararı gereği alamıyoruz’ dedikleri, Türkiye Tiyatrosu adına çokta (çok da) gerekli olmayan bir ortam. Şimdi bu gereksiz ortama ben ne diye başvurdum peki... İşte ben de o birliğin işlevsel, demokratik bir ortam olduğuna inandığım için iki kez başvuru yaptım, sonucunda gördüm ki körler sağırlar birbirini ağırlarmış. Çevremde birçok tiyatro eleştirmeninin birliğe üye olmadığını, zaten (zâten) birlik içinde daimi (dâimi) tiyatro eleştirisi yazan beş on kişinin olduğunu şimdilerde görüyorum. İlk söz Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’ne; ‘Beyaz Türk’ birlikteliğinden sıyrılıp, demokratik bir kurum olurlarsa tiyatro adına daha yapıcı işler ortaya koyarlar!
İkinci Söz Tiyatro Gruplarına!
Ortalamalara baktığım zaman geçtiğimiz yıl en az otuz yeni grup tiyatro seyircisiyle buluşmuş. Yapılan işler, sürdürülen çalışmalar genç tiyatro toplulukları adına mutluluk verici. Ama her heyecanlı işin sonunda mutlaka başarı olacak diye bir kural yok. Oda Tiyatrosu (İn Your Face) (In Your Face) yapan grupların günden güne çoğalması birbirini taklit eden grupların doğmasına sebep olabilir. Bu duruma şiddetle dikkat etmek gerekli! Yeni tiyatro grupların (gruplarının) öncelikli işi özgün işlerden geçiyor. İkinci Kat, Altıdan Sonra Tiyatro, The Club, Mekan Artı, Maya Sahnesi, Beyoğlu Terminal Sahnesi, Şermola Performans, Oyuncular Sahne, Sahne Hâl, Alternatif Tiyatro Mekanları (Mekânları) içinde alttan gelen yeni gruplara, mekanlara (mekânlara) yol gösterici pozisyondalar. Yeni dönemde oynanacak oyunlara baktığımızda özel tiyatro gruplarının yine çok marjinal kaldığını söyleyebilirim. Türkiye’ nin politik olaylarına değinen ‘BuluTİyatro’ hariç, alternatif tiyatroların bireysel insanların dünyasından çıkamadığı ortada. Türkiye’ nin içinden geçtiği politik sorunlar, demokrasi problemleri, işçi sınıfının sıkıntıları, kapitalizmin günden güne vahşileşen kam emici düzeni bizim tiyatro salonlarına pek uğramıyor. Aslında uğruyor ama bir farkla, İngiliz bakış açısına göre yorumlanan dünya gözünden! Türkiyelileşmiş bir politik algıyla hareket eden özel tiyatro toplukları sahnelerde olmalı... Devlet ve Şehir Tiyatroları’ nı atladığımı sanmayın. Onların durumu o kadar belirsiz ki, ekim ayından sonra hep birlikte neler olduğunu göreceğiz. Ne tür oyunlar sahnede olacak hep birlikte izleyeceğiz. Bu iki kurum hakkında düşüncelerimi sonraya bırakıyorum.
Üçüncü Söz Oyunculara!
Siyasal konjoktörü (konjonktürü) iyi algılayan, kapitalist dizilerde oynama uğruna sahnelerini terk etmeyen, Türkiye toplumuna tepeden bakmayan, tiyatro seyircisiyle bütünleşmiş, halkçı, toplumcu, demokrat oyuncuların çoğalması bu sezon en büyük dileğim. Bir sezon içinde üç bin genç tiyatro santçısının (sanatçısının) ilk kez sahneye çıktığını düşündüğümüzde, tiyatro piyasasındaki oyuncuların neden donanımlı olması gerektiği açıkça ortaya çıkıyor. Dünyayı, Türkiyeyi (Türkiye'yi) gerçekçi bakış açısıyla algılamış oyuncularla yapılacak işler bir toplumu karanlık günlerden kurtaracaktır!
(Kaynak: BİRGün)
***
Oyun'un notu: SANSÜRCÜ gazete BİRGün'den alıp, olduğu gibi aşağıya aktardığımız LİNÇÇİ Yaşam Kaya'nın yazısındaki çok bariz yanlışların üzerini "maymungötürengi" ile belirgin hâle biz getirip, doğrularını "çimenrengi" ile biz yazdık!
***
Türkiye'deki 1100 kişilik kişiliksiz tiyatro esnafı, sözcüğün tam anlamıyla, okurlarla taşak geçiyorlar. Estetiğin "e"sinden, sanatın "s"sinden, tiyatronun "t"sinden hiç anlamamasına karşın, estetiğe, sanata, tiyatroya birer Kırım Kongo Kenesi gibi yapışan bu 1100 kişilik kişiliksiz tiyatro esnafı, köpeksiz köyde değneksiz gezme özgürlüğünü tepe tepe kullanmayı, bir cesaret göstergesi sanıyorlar. Ancak, biz, tiyatro sanatının ensesine birer Kırım Kongo Kenesi gibi yapışan bu cahil cesaretine sahip kişileri, her fırsatta teşhir etmeyi sürdürüyoruz. LİNÇÇİ Yaşam Kaya'nın SANSÜRCÜ BİRGün'de yayınlanan ibretlik yazısını okuyunuz!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Yeni Sezona Girerken Teatral Öneriler!
Yaşam Kaya
26 Ağustos 2012
Geçtiğimiz tiyatro sezonunda en az bir tiyatro oyununa giden seyirci için yazıyorum bu yazıyı. Yok yok aslında bir tane oyun koymuş tiyatro grupları için... Ya da bir tane oyunda görev almış oyuncu için... Sezonda bir tane oyun izleyen eleştirmenler adına... Kısa sözün özü şu ki; bu sezon tiyatroya bulaşacak herkes adına bir kaç (birkaç) laf (lâf) etmenin zamanı geldi. Ortalıktaki toz dumanları daha dağılmamışken, özel tiyatrolar devlet ödeneğine başvuru yapmadan yeni sezonu açarken, Devlet Tiyatroları belirsizliğini korurken...
Geçen sezon yüzün üzerinde tiyatro eleştirisi yazarak tiyatro üzerine fikir üreten herkese yol gösterici bir kimliğe büründüğümün farkındayım. Bir sezon içinde yüz yetmiş dört oyun izleyerek klişeleşmiş eleştirmen kimliğini yıkıp yerine üreten, düşünen, eleştiren, ‘tarafsız bir eleştirmen nasıl olmalı?’ sorusunun yanıtını ortaya koyan bir çizgi gösterdim. Çok ciddi laflar (lâflar) etmeden önce kimse kusura bakmasın, bu yazımda mütevaziliği (mütevazılığı) bir kenara koyup olan neyse onu anlatacağım.
İlk Sözüm Eleştirmenler Birliği’ne (!) (Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'ne)
UNESCO'ya bağlı bir sivil toplum kuruluşu olan Uluslar arası (Uluslararası) Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'... diye her eylemde bildirisini okuduğumuz, ama aslında işlevsel bir kimliği olmayan, üyelerinin hangi kıstasa göre seçildiğini anlayamadığımız, üç-beş kişinin fikirsel hegemonyası altında varlığını sürdürmeye çalışan enteresan bir topluluktan basediyorum. Yurt dışından gelip Türkiye’deki çalışmalara ağırlık verdiğim yıllarda birliğe girmek için başvuru yaptığımda ‘yazılı basın organında yazmıyorsunuz’ diye geri çevrildiğim, daha sonra tekrar başvurduğumda ‘yönetim kararı gereği alamıyoruz’ dedikleri, Türkiye Tiyatrosu adına çokta (çok da) gerekli olmayan bir ortam. Şimdi bu gereksiz ortama ben ne diye başvurdum peki... İşte ben de o birliğin işlevsel, demokratik bir ortam olduğuna inandığım için iki kez başvuru yaptım, sonucunda gördüm ki körler sağırlar birbirini ağırlarmış. Çevremde birçok tiyatro eleştirmeninin birliğe üye olmadığını, zaten (zâten) birlik içinde daimi (dâimi) tiyatro eleştirisi yazan beş on kişinin olduğunu şimdilerde görüyorum. İlk söz Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’ne; ‘Beyaz Türk’ birlikteliğinden sıyrılıp, demokratik bir kurum olurlarsa tiyatro adına daha yapıcı işler ortaya koyarlar!
İkinci Söz Tiyatro Gruplarına!
Ortalamalara baktığım zaman geçtiğimiz yıl en az otuz yeni grup tiyatro seyircisiyle buluşmuş. Yapılan işler, sürdürülen çalışmalar genç tiyatro toplulukları adına mutluluk verici. Ama her heyecanlı işin sonunda mutlaka başarı olacak diye bir kural yok. Oda Tiyatrosu (İn Your Face) (In Your Face) yapan grupların günden güne çoğalması birbirini taklit eden grupların doğmasına sebep olabilir. Bu duruma şiddetle dikkat etmek gerekli! Yeni tiyatro grupların (gruplarının) öncelikli işi özgün işlerden geçiyor. İkinci Kat, Altıdan Sonra Tiyatro, The Club, Mekan Artı, Maya Sahnesi, Beyoğlu Terminal Sahnesi, Şermola Performans, Oyuncular Sahne, Sahne Hâl, Alternatif Tiyatro Mekanları (Mekânları) içinde alttan gelen yeni gruplara, mekanlara (mekânlara) yol gösterici pozisyondalar. Yeni dönemde oynanacak oyunlara baktığımızda özel tiyatro gruplarının yine çok marjinal kaldığını söyleyebilirim. Türkiye’ nin politik olaylarına değinen ‘BuluTİyatro’ hariç, alternatif tiyatroların bireysel insanların dünyasından çıkamadığı ortada. Türkiye’ nin içinden geçtiği politik sorunlar, demokrasi problemleri, işçi sınıfının sıkıntıları, kapitalizmin günden güne vahşileşen kam emici düzeni bizim tiyatro salonlarına pek uğramıyor. Aslında uğruyor ama bir farkla, İngiliz bakış açısına göre yorumlanan dünya gözünden! Türkiyelileşmiş bir politik algıyla hareket eden özel tiyatro toplukları sahnelerde olmalı... Devlet ve Şehir Tiyatroları’ nı atladığımı sanmayın. Onların durumu o kadar belirsiz ki, ekim ayından sonra hep birlikte neler olduğunu göreceğiz. Ne tür oyunlar sahnede olacak hep birlikte izleyeceğiz. Bu iki kurum hakkında düşüncelerimi sonraya bırakıyorum.
Üçüncü Söz Oyunculara!
Siyasal konjoktörü (konjonktürü) iyi algılayan, kapitalist dizilerde oynama uğruna sahnelerini terk etmeyen, Türkiye toplumuna tepeden bakmayan, tiyatro seyircisiyle bütünleşmiş, halkçı, toplumcu, demokrat oyuncuların çoğalması bu sezon en büyük dileğim. Bir sezon içinde üç bin genç tiyatro santçısının (sanatçısının) ilk kez sahneye çıktığını düşündüğümüzde, tiyatro piyasasındaki oyuncuların neden donanımlı olması gerektiği açıkça ortaya çıkıyor. Dünyayı, Türkiyeyi (Türkiye'yi) gerçekçi bakış açısıyla algılamış oyuncularla yapılacak işler bir toplumu karanlık günlerden kurtaracaktır!
(Kaynak: BİRGün)