15 Eylül 2012 Cumartesi

Üstün Akmen, Hasan Anamur, Beki Haleva, Metin Boran LİNÇ imzacısı

Bulunmaz, Büktel ve kendisine "İFTİRA" atan Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Derneği Yönetim Kurulu Üyeleri'ni ve kendisine "İFTİRA" atılması için imza veren diğer dernek üyelerini, "İFTİRA SUÇU" işlediklerinden ötürü, ağır ağır, teker teker, yavaş yavaş İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA şikâyet ederek, onların haklarında "KAMU DAVASI" açtırıp, ardından "MANEVİ TAZMİNAT DAVASI" açacak. Bulunmaz, şimdilik LİNÇÇİ Beki Haleva'yı savcılığa şikâyet etti. Bulunmaz, işlerinin yoğunluğu, gezi trafiği ve davalarının çokluğu nedeniyle, LİNÇÇİ Üstün Akmen'i, LİNÇÇİ Hasan Anamur'u, LİNÇÇİ Metin Boran'ı, "İFTİRA SUÇU" işledikleri için İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA şikâyet edemedi. Bu nedenle LİNÇÇİ TEB'den büyük özür diliyor!

***

TEB - Türkiye Tiyatro Eleştirmenler Birliği'nin (gayrı-resmi) tarihçesi... / Zeynep Oral

Doğu Berlin'deyim. Yıl 1978. Günlerden 10 Şubat... Tarihi hiç unutmadım. Çünkü Bertolt Brecht'in yaş günüydü... Ustanın 80. yıldönümü, kendi "evinde" Berliner Ensemble'da şölenlerle kutlanıyordu. Soğuk Savaş yılları... Ama yine de farklı dünyaların tiyatro toplulukları ve tiyatro uzmanları, daha güzel, daha eşitlikçi, daha barışçı, sömürüsüz bir dünya umuduyla bir araya gelmiş Bertolt Brecht'e sevgi ve saygılarını sunuyorlardı.

Akşamları oyunları izliyordum, gündüzleri toplantıları... Daha ilk günümde Berliner Ensemble'ın o görkemli yapısında, koridorlarda dolaşırken, kapalı bir kapının üzerine asılı tabela dikkatimi çekti: "IACT / AICT" yazıyordu...

Ben harfleri çözmeye çalışırken kapı açıldı. Biri dışarı çıkıyordu... İçeride uzun bir masanın çevresinde oturmuş 2O kişi kapının önünde duran bana bakıyodu. Dışarı çıkmak için kapıyı açan adam , "Kimsiniz, ne istiyorsunuz?" dedi. Oysa bir şey istediğim yoktu, kapıyı bile vurmamıştım, ama yine de soruyu yanıtladım... "Ben Türkiye'den bir tiyatro eleştirmeniyim "... dememle, birkaç dilde, "gelin, içeri gelin, içeri gelin" seslenişleri yükseldi. Beni içeri buyur ettiler...

İşte UNESCO'ya bağlı bir sivil toplum kuruluşu olan Uluslar arası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'yle tanışmam böyle oldu. (Ingilizce: AITC : International Association of Theatre Critics. Fransızca: Association Internationale des Critiques de Theatre: AICT.)

Berliner Ensemble'ın o toplantı odasına sıradan bir rastlantı sonucu girdiğimde, Türkiye'de kuracağımız TEB için bir adım attığımı düşünmüyordum doğrusu...

Uluslar arası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'nin Yönetim Kurulu ve danışmanları toplantısının içine düşmüştüm. O gün orada iki saat boyunca sadece çeşitli ülkelerden gelmiş üyelerin sorularına yanıt verdim. Türkiye'de tiyatro ne durumdaydı? Merkezlerde? Ülke çapında? Ya tiyatro eleştirisi? Sonra ben sormaya başladım. Kimdiler? ;İşlevleri neydi? Amaçları? Hedefleri?

Yönetim Kurulu toplantısındaki herkes, Türkiye'den "tiyatro eleştirmeni" olarak sadece Lütfi Ay'ı tanıdıklarını belirtiyordu. Peki Türkiye neden bu uluslar arası kuruluşun bir parçası değil diye sorduğumda, aldığım yanıt hep aynıydı: "Çünkü Türkiye'nin Tiyatro Eleştirmenleri Derneği yok..."

Bir hafta boyunca Berlin'de AICT'nin yönetim kurulu üyeleriyle hemen hemen her gün buluştum. Önüme bir yol haritası koydular:

Eğer, Türkiye'de, tiyatro eleştirmenlerini bir araya toplar kendi Ulusal derneğimizi kurabilirsem, Uluslar arası Federasyon, ilk Genel Kongresinde bizi üyeliğe kabul edecekti. Derneği kuruncaya kadar da ben, sadece "gözlemci" sıfatıyla uluslar arası kuruluşla iletişimi sağlayacak, toplantılara katılabilecektim.

Berlin'den Türkiye'ye döner dönmez ilk iş Lütfi Ay'ı aradım. Onunla tanıştık. Beni bağrına bastı. Bana her türlü yardımı yapmaya hazır olduğunu söyledi. İkinci telefonumu Metin And ve Özdemir Nutku'ya yaptım. Metin And, bir dernek kurulmasına daha soğuk, Özdemir Nutku ise daha sıcak baktı... Sonra bürokratik işlemlerden hiç ama hiçbir şey anlamayan ben, Hayati Asılyazıcı'ya "İmdat" çağrısında bulundum. Hocaların hocası Sevda Şener ve Cevap Çapan, elbet katılırım dediler. Can dostlarım, Oyun ve Tiyatro 70 Dergisi'nin eşsiz eleştirmeni Seçkin Selvi (Çağan, Cılızoğlu); Cumhuriyet Gazetesi'nin eleştirmenleri Ayşegül Yüksel ve Dikmen Gürün; yönettiğim Sanat Dergisi'nin tiyatro eleştirmenleri Tahir Özçelik ve Atilla Sav, dramaturg Esen Çamurdan, hepsi "Biz de varız" dediler...

Bütün o bürokratik formaliteleri yerini getirmekte en büyük yardımcım Hayati Asılyazıcı'ydı. Üstelik yıl hala 1978 . Yani Ecevit dönemi....Ve Kültür Bakanı, benim Paris'deki öğrencilik yıllarından sevgili arkadaşım Ahmet Taner Kışlalı. Yani bundan alası, Şam'da kayısı!

Tüm onaylar alındı. Gerekenler yapıldı... Gelin görün ki, burası Türkiye... Ve burada bürokrasi çarkları çok yavaş dönüyor, dönerken de dişlileri arasında sadece zaman, emek ve insan öğütüyordu.

1978 Yılı sona erdi , oldu 1979... Ve bizim dernek kurulamadı...

Ama olsun, kah yukarıdaki isimlerden biri, kah ben, Uluslar arası Eleştirmenler Birliği'nin toplantılarına ve etkiliklerine katılmayı sürdürdük. Her seferinde de, tamam, derneğimiz ha kuruldu ha kurulacak dedik durduk....

1979'un sonlarına doğru tüm pürüzler temizlenmişti. 1980'de, gerekli tüm formaliteler yerine getirilmişti... Bizler de eh artık tamam derneğimiz kuruluyor diye çocuklar gibi şendik ki.... GÜM!

12 Eylül Askeri Darbe!

Her şey sil baştan!

Faşist darbe, bir silindir gibi geçecekti üzerimizden...

1980 Sonrası :

Faşist darbe, baskı yılları: Oyunlar yasaklanırken... Gençlik tiyatroları, üniversite tiyatroları, öğrenci festivalleri katledilirken ... Ödenekli tiyatrolardan 1402'likler diyerek tiyatrocular işlerinden, mesleklerinden olup, açlığa mahkum edilirken... Ödenekli tiyatroların başına "Müfettişler" getirilirken... Tüm sendikalar, dernekler kapatılırken... Tiyatro sanatçıları tutuklanırken ya da sindirilirken... Değil yeni bir dernek kurmak, en köklü dernekler bile hunharca yok edilirken... Kimse dernek falan düşünemezdi...

1983 Yılında, kolları yeniden sıvadık. AICT / IACT Yani Uluslar arası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'ne durumu anlattım. Yıllarını tiyatro eleştirisine vermiş insanlardık... Ama gelin görün ki, önce bürokratik engeller, sonra faşist darbe dernek kurmamızı engellemişti. Resmen bir dernek kurmamış olsak bile, bizi "Türkiyeli Eleştirmenler Grubu" olarak kabul edebilirlerdi.

Sonunda ikna oldular ve kabul ettiler. Ama bir koşulu vardı. Biz de her ulusal merkez gibi, uluslararası federasyona aidatımızı ödeyecektik.

Şimdi elimdeki belgelere bakıyorum: İlk "Türkiye Eleştirmenler Birliği" grubumuz 10 kişiden, şu isimlerden oluşuyordu:

Prof. Melahat özgü , Prof. Sevda Şener, Prof. Metin And, Prof. Özdemir Nutku, (o zamanki titri ile) Dr. Ayşegül Yüksel, Lütfi Ay, Esen çamurdan, Sevgi Sanlı, Hayati Asılyazıcı ve ben... Aramızda 35 biner lira toplayıp, uluslar arası kuruluşa 500 Fransız frangı aidatımızı ödeyerek , topluluğun bir parçası olmaya hak kazandık.

1985 Kasım'ında AICT'nin Roma'daki Olağan Genel Kongresine, yine kendi sağladığımız olanaklarla, Türkiye'yi ilk kez üç kişi temsil ettik: Lütfi Ay, Ayşegül Yüksel ve ben... Veee... Resmen katıldığımız bu ilk kongrede Uluslar arası Yönetim Kuruluna seçildik.

İstanbul'a döner dönmez çalışmalara hız verdik. Derneği UNESCO'ya bağlı, Uluslar arası Tiyatro Enstitüsü -ITI – üzerinden kurmak için de uğraştık. ITI Türkiye Merkezi Başkanı Refik Erduran bize sonsuz destek verdi. Tüzüğümüzü hazırlamamızda çabalarını eksik etmedi. Kimi zaman üyelerimizin Uluslar arası etkinliklere katılabilmesi için ITI'yi devreye soktu.

1987'de "Uluslar arası Nitelikli Teşekküllerin Kurulması Hakkında Kanun"da değişiklikler yapıldı. Yeni yasayla birlikte umutlarımız arttı ama yine bir sonuç alamadık.

Bir sonraki kongre, 1988'de Doğu Berlin'deydi. "Grubumuz," Dikmen Gürün ve Zehra İpşiroğlu'nun katılımıyla 12 kişiye yükselmişti. Uluslar arası Kongre'ye Ayşegül Yüksel ve ben katıldık. Yalnız yönetim Kuruluna girmekle kalmadık, beni ayrıca Uluslar arası Yönetim kurulunda Başkan Yardımcılığına getirdiler. Bu görevi uzun yıllar sürdürecektim...

Dernekleşme çabamız sürerken sayımız da hızla artıyordu. Ancak bürokratik çarklar hala çok yavaş dönüyordu. (Meraklılara not: Bakınız : 25 Nisan 1988 tarihinde dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Tınaz Titiz'e yazdığım mektup bu çabalar yüzünden ne hale geldiğimizi ortaya koyuyor.)
1990 Yılına gelinceye kadar "Eleştirmenler grubumuz" 30 kişi oldu. Hemen hemen hepsi uluslar arası etkinliklere katıldı. Her fırsatta " genç eleştirmenler stajına" gençlerimizi yolladık; çeşitli platformlarda konferanslarda, panellerde Türkiye'deki tiyatroyu dünyanın dört bir yanında dillendirdik. Her Uluslar arası Genel Kongrede, yönetime seçilen üç ülkeden biri olduk. Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği ve Türkiye... İlk ikisinin en çok oyu olması olağandı. Unutmayın, soğuk savaş yıllarında herkes dengeyi kolluyordu. Ya Türkiye? Galiba bizi de o dengenin garantörü olarak görüyorlardı...

İşte hayat bazen böyle ironilerle doluydu. Kendi ülkemizde bir dernek bile kuramamıştık ama , Uluslar arası platformda en güvenilir denge unsuruyduk...

Ve sonunda Dernek kuruluyor:

Bu birlikteliğin amacı, ülkemizdeki ve dünyadaki tiyatro düşüncesini, tiyatro etkinliklerini yaymaktı. Tiyatro olgusuyla, izleyici ve okur kitleleri arasında bir bağ kurmaktı. Tiyatro sanatının dününü, bugününü ve yarınını düşünmeye çağırıyorduk. Tiyatro sanatının "İnsan olma"ya ve "çağdaş olmaya" katkılarını vurgulamaya çalışıyorduk. Tiyatro sanatından alınan tadı paylaşmaya, çoğaltmaya adamıştık kendimizi...

Sonunda, en sonunda, tüm işlemler yeni baştan ele alınıp yerine getirildikten sonra, faşist darbeden on yıl sonra, 1990 Yılında Türkiye Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Kuruldu.

Bu işe niyet ettiğimizden bu yana 12 yıl geçmiş, dört kültür Bakanı değişmişti!

1989'da Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek'ti. Kendisini görmeye gittiğimde, önümde tüm kapıları açtı, bürokratik tüm engelleri ortadan kaldırdı. Uluslararası Kuruluşa Ödememiz gereken 1989 ve 1990 Yıllarının aidatını bakanlık bütçesinden sağladı. Umduğumdan çok daha çabuk ve kolay bir biçimde derneğimizi kurmamızın yolunu açtı.

Kurucu Üyeler şöyleydi: Metin And, Hayati Asılyazıcı , Lütfi Ay , Esen Çamurdan, Dikmen Gürün, Zehra İpşiroğlu, Özdemir Nutku, Zeynep Oral, Melahat Özgü, Sevgi Sanlı, Sevda Şener, Ayşegül Yüksel.

"Grubumuz" önce bu 12 kişiden kurulu bir "Geçici Yönetim Kurulu " oluşturdu. "Geçici İcra Kurulu, 3 isimden oluşuyordu: Lütfi Ay, ( Başkan) Zeynep Oral (Genel Sekreter) ve Hayati Asılyacıcı (Murahhas Aza). Biz üçümüz, kafa kafaya verip Birinci Kongremizi hazırladık.

12 Haziran günü , "Türkiye Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Derneği"mizin 1. Genel Kurulu Atatürk Kültür Merkezi, Devlet Tiyatrosu Toplantı Salonunda yapıldı. 35 üyenin katılımıyla...

Birkaç gün sonra Metin And'dan aldığım bir mektup "Bizim derneğin ilk genel kurulu toplantısı ne güzeldi... Odayı dolduranlara bakmak bile heyecan vericiydi" diyordu...

İlk genel Kurul'da Yönetim kurulu şu isimlerden oluştu: Hayati Asılyazıcı, Esen Çamurdan, Dikmen Gürün, Seçkin Selvi ve Zeynep Oral.

İlk Yönetim Kurulu'nda görev dağılımı ise şöyle belirlendi: Zeynep Oral (Başkan), Dikmen Gürün (Genel Sekreter) Hayati Asılyazıcı (Sayman) .

Bu ekip, derneğin yönetiminde 10 yıl kalacaktı...

(Kaynak: Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Derneği)

***

Ayrıca bakınız:


İllegal olarak kurulan LİNÇÇİ Tiyatro Eleştirmenleri Birliği, gücünü kendinden, halktan, tüyü bitmemiş yetimden değil, halkın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle, halk ve tüyü bitmemiş yetimin üzerinde iktidar tesis eden Namık Kemal Zeybek gibi egemenlerden alıyor: "Namık Kemal Zeybek, 1989-1991 yılları arasında Turgut Özal Başbakanlığında yeniden kurulması için çalıştığı Kültür Bakanlığı’nın ilk Kültür Bakanı oldu."