'Tiyatro dışı tartışmalar, yeni seyirci kazanmamızı engelliyor'
Zehra Onat
27 Eylül 2012
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, yeni sezon repertuvarını önceki gün açıkladı. Geçtiğimiz ni-san ayında hayata geçirilen yönetmelik değişikliği ve sonrasındaki tartışmaların ardından göreve gelen Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin, tiyatro dışı tartışmaların seyirci artışını engellediğini söylüyor.
İsterseniz biraz geriye gidelim, geçtiğimiz nisan ayında gündemimize birden Şehir Tiyatroları'nın yönetmelik değişikliği girdi. Neden bir anda böyle bir durumla karşı karşıya kaldık?
Bu konuyu benden daha çok yönetmeliğin çıkma sürecine katkı vermiş yerel yönetimdeki yöneticilere ve onlarla birlikte çalışmış kişilere sormak gerekiyor. Yönetmelik çıktıktan bir hafta sonra ben göreve geldim. Yönetim kararından daha çok bir yönetim boşluğunun karşılığı olarak... Çünkü Ayşenil Hanım hem Genel Sanat Yönetmenliği'nden istifa etmişti hem de emekliliğini istemişti. Bu nedenle bir yönetim boşluğu oluşmuştu. Yani geçmişteki gibi birinin görevden alınıp ötekinin göreve gelmesi gibi bir durumun karşılığı olmadım.
Bütün bunların ortaya çıkışında, biraz da tiyatro açısından özeleştiri yapmak gerekirse, neler söylersiniz?
Bence Türkiye'nin gündemi nasıl hayatın bütün alanlarında çok hızlı değişiyorsa, tiyatronun gündemi de o hızda değişiyor. Uzunca bir zamandır Türk tiyatrosunda yeni yönetmeliklerden, yeni yapılardan ve çalışma yöntemlerinden söz ediliyordu. Doğal olarak biz de bunları hem birebir hem de dolaylı yerlerden duyuyorduk. Ancak 2012'nin ilk aylarından başlayan bu süreçte, basında muhafazakârlık, seyirci sayıları, kamu bütçesi-seyirci ilişkisi gibi pek çok kavram Türk tiyatrosunun ötesinde gazetelerin kültür sanat sayfalarında yer aldı. Bu sürecin hemen ardından da Şehir Tiyatrosu'nun yönetmelik değişikliği gündeme geldi. Bunun sonucu muydu onu bilmiyorum. Belki de yerel yönetimdeki yöneticiler bunu daha iyi yanıtlayacaklardır. Ama bir etki-tepkiden daha çok gerekliliği belki farklı anlamaktan kaynaklanan bir yerde duruyor. Çünkü yönetmelik çıktıktan sonra yapılan pek çok eleştiri kendi içinde öyle bir yere de gitti ki, siyasetin de merkezine oturdu. Belki bunların aşılması gerekiyor süreç içinde. Oradaki pek çok kavram, sözcük, tümce, herkesçe farklı yorumlandı, değerlendirildi. Belki bunların bu süreçte de karşılıkları, ne anlama geldikleri, hem yöneticiler hem de taraf anlamındaki tiyatrocular tarafından karşılanacaktır, yanıtlanacaktır.
Peki, Başbakan devletin parasıyla, vatandaşlarının hakarete uğradığını söylemişti. Şehir Tiyatroları'nın böyle bir söylemi var mı?
Hiçbir tiyatrocu arkadaşım, hiçbir siyasiyi, vatandaşı ya da kurumun yöneticisini hedef alarak sahneden bir şey söylemez. Çünkü tiyatro metinleri bellidir. Biz, metin üzerinden tiyatro yaparız. Bundan iki yüz yıl önce, beş yüz yıl önce söylenen bir söz tarihsel anlamda güncel bir yazarın dilinden seyrettiğimizde asla aklımıza bir kişi, kurum, grup, topluluk ya da bir sınıf gelmez. Burada bizim kriterimiz, söylediğimiz sözün evrensel niteliğidir. Biz bu sözü söylerken evrensel değerlere, insani değerlere ne kadar yaklaşmışız ve insan için değişmeyen değerler anlamında da geçmiş ve bugünle bağ kurmuşuz, ona bakarız. Bizim, biri bundan alınsın ya da övünsün gibi bir kaygımız yok.
Siz göreve geldikten sonra neler değişti?
Nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin, ben bu süreçte Büyükşehir Belediyesi yöneticileri ve Daire Başkanımız Abdurrahman Şen başta olmak üzere hiç kimseden bu anlamda olumsuz bir yaklaşım görmedim. Katkı vermenin yolları arandı hep. Hem tanıtım anlamında hem kurumun politikasının oluşturulmasında hem de bizim ekonomik anlamda oyuncu potansiyelimizin çok yönlü kullanımında ve mekân kullanımında katkılar verildi. Benim şu beş aylık süreçte yaşadıklarım bunlar. Daha sonraki süreçleri de hepimiz gözleyeceğiz. Bir sezon açacağız, seyirciden olumlu-olumsuz tepkiler gelecek. Ona göre biz de yeni rotamızı biçimleyeceğiz ve bunun karşılıklarını bulmaya çalışacağız.
Seyirciden bu anlamda ne tür karşılıklar almayı bekliyorsunuz?
Seyirci tepkileri bir düşünsel çerçeveden daha çok bir oyun metninin olması gerekenleri üzerinden biçimlendirilmeli diye düşünüyorum. Yani biz karakterleri, kurguyu, içeriği nasıl belirlemişiz onları konuşmalıyız. Ya da oyuncu veya yönetmenin yorumunu konuşmalıyız. Onun dışındaki nedenler hem tiyatroyu yıpratıyor hem de tiyatro severleri tiyatrodan uzaklaştırıyor ve yeni seyirci kazanmamızı engelliyor.
Yeni repertuvarı nasıl oluşturdunuz, neleri dikkate aldınız peki?
Bizim çalışma düzenimiz, geçmişteki arkadaşlarımızdan farklı bir yerde durmuyor. Benden önceki genel sanat yönetmeni arkadaşlarımın yaptığı gibi dramaturglarla, ilgili kurullarla çalışarak repertuvarı oluşturmaya çalıştık. Doğru, eksik, yanlış... süreç içinde göreceğiz. Ayrı bir yoldan gitmedim. Ayrı bir yoldan gitmeyi de düşünmüyorum.
(Kaynak: Zaman)
Zehra Onat
27 Eylül 2012
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, yeni sezon repertuvarını önceki gün açıkladı. Geçtiğimiz ni-san ayında hayata geçirilen yönetmelik değişikliği ve sonrasındaki tartışmaların ardından göreve gelen Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin, tiyatro dışı tartışmaların seyirci artışını engellediğini söylüyor.
İsterseniz biraz geriye gidelim, geçtiğimiz nisan ayında gündemimize birden Şehir Tiyatroları'nın yönetmelik değişikliği girdi. Neden bir anda böyle bir durumla karşı karşıya kaldık?
Bu konuyu benden daha çok yönetmeliğin çıkma sürecine katkı vermiş yerel yönetimdeki yöneticilere ve onlarla birlikte çalışmış kişilere sormak gerekiyor. Yönetmelik çıktıktan bir hafta sonra ben göreve geldim. Yönetim kararından daha çok bir yönetim boşluğunun karşılığı olarak... Çünkü Ayşenil Hanım hem Genel Sanat Yönetmenliği'nden istifa etmişti hem de emekliliğini istemişti. Bu nedenle bir yönetim boşluğu oluşmuştu. Yani geçmişteki gibi birinin görevden alınıp ötekinin göreve gelmesi gibi bir durumun karşılığı olmadım.
Bütün bunların ortaya çıkışında, biraz da tiyatro açısından özeleştiri yapmak gerekirse, neler söylersiniz?
Bence Türkiye'nin gündemi nasıl hayatın bütün alanlarında çok hızlı değişiyorsa, tiyatronun gündemi de o hızda değişiyor. Uzunca bir zamandır Türk tiyatrosunda yeni yönetmeliklerden, yeni yapılardan ve çalışma yöntemlerinden söz ediliyordu. Doğal olarak biz de bunları hem birebir hem de dolaylı yerlerden duyuyorduk. Ancak 2012'nin ilk aylarından başlayan bu süreçte, basında muhafazakârlık, seyirci sayıları, kamu bütçesi-seyirci ilişkisi gibi pek çok kavram Türk tiyatrosunun ötesinde gazetelerin kültür sanat sayfalarında yer aldı. Bu sürecin hemen ardından da Şehir Tiyatrosu'nun yönetmelik değişikliği gündeme geldi. Bunun sonucu muydu onu bilmiyorum. Belki de yerel yönetimdeki yöneticiler bunu daha iyi yanıtlayacaklardır. Ama bir etki-tepkiden daha çok gerekliliği belki farklı anlamaktan kaynaklanan bir yerde duruyor. Çünkü yönetmelik çıktıktan sonra yapılan pek çok eleştiri kendi içinde öyle bir yere de gitti ki, siyasetin de merkezine oturdu. Belki bunların aşılması gerekiyor süreç içinde. Oradaki pek çok kavram, sözcük, tümce, herkesçe farklı yorumlandı, değerlendirildi. Belki bunların bu süreçte de karşılıkları, ne anlama geldikleri, hem yöneticiler hem de taraf anlamındaki tiyatrocular tarafından karşılanacaktır, yanıtlanacaktır.
Peki, Başbakan devletin parasıyla, vatandaşlarının hakarete uğradığını söylemişti. Şehir Tiyatroları'nın böyle bir söylemi var mı?
Hiçbir tiyatrocu arkadaşım, hiçbir siyasiyi, vatandaşı ya da kurumun yöneticisini hedef alarak sahneden bir şey söylemez. Çünkü tiyatro metinleri bellidir. Biz, metin üzerinden tiyatro yaparız. Bundan iki yüz yıl önce, beş yüz yıl önce söylenen bir söz tarihsel anlamda güncel bir yazarın dilinden seyrettiğimizde asla aklımıza bir kişi, kurum, grup, topluluk ya da bir sınıf gelmez. Burada bizim kriterimiz, söylediğimiz sözün evrensel niteliğidir. Biz bu sözü söylerken evrensel değerlere, insani değerlere ne kadar yaklaşmışız ve insan için değişmeyen değerler anlamında da geçmiş ve bugünle bağ kurmuşuz, ona bakarız. Bizim, biri bundan alınsın ya da övünsün gibi bir kaygımız yok.
Siz göreve geldikten sonra neler değişti?
Nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin, ben bu süreçte Büyükşehir Belediyesi yöneticileri ve Daire Başkanımız Abdurrahman Şen başta olmak üzere hiç kimseden bu anlamda olumsuz bir yaklaşım görmedim. Katkı vermenin yolları arandı hep. Hem tanıtım anlamında hem kurumun politikasının oluşturulmasında hem de bizim ekonomik anlamda oyuncu potansiyelimizin çok yönlü kullanımında ve mekân kullanımında katkılar verildi. Benim şu beş aylık süreçte yaşadıklarım bunlar. Daha sonraki süreçleri de hepimiz gözleyeceğiz. Bir sezon açacağız, seyirciden olumlu-olumsuz tepkiler gelecek. Ona göre biz de yeni rotamızı biçimleyeceğiz ve bunun karşılıklarını bulmaya çalışacağız.
Seyirciden bu anlamda ne tür karşılıklar almayı bekliyorsunuz?
Seyirci tepkileri bir düşünsel çerçeveden daha çok bir oyun metninin olması gerekenleri üzerinden biçimlendirilmeli diye düşünüyorum. Yani biz karakterleri, kurguyu, içeriği nasıl belirlemişiz onları konuşmalıyız. Ya da oyuncu veya yönetmenin yorumunu konuşmalıyız. Onun dışındaki nedenler hem tiyatroyu yıpratıyor hem de tiyatro severleri tiyatrodan uzaklaştırıyor ve yeni seyirci kazanmamızı engelliyor.
Yeni repertuvarı nasıl oluşturdunuz, neleri dikkate aldınız peki?
Bizim çalışma düzenimiz, geçmişteki arkadaşlarımızdan farklı bir yerde durmuyor. Benden önceki genel sanat yönetmeni arkadaşlarımın yaptığı gibi dramaturglarla, ilgili kurullarla çalışarak repertuvarı oluşturmaya çalıştık. Doğru, eksik, yanlış... süreç içinde göreceğiz. Ayrı bir yoldan gitmedim. Ayrı bir yoldan gitmeyi de düşünmüyorum.
(Kaynak: Zaman)