4 Temmuz 2012 Çarşamba

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'dan sonra, Ülkücü Yazar Tahir Erdem de, MÜSTEHCEN LİNÇÇİ MİMESİS DERGİSİ'ni ele aldı!

Lâfla peynir gemisi yürütmek veya makamın hakkını vermek


Tahir Erdem
tahir@elazizliyiz.biz
26 Haziran 2012


Birçoğunun hasbel kader geldikleri ve maaşlarını cebimizden ödediğimiz birçok müdür, maalesef, koltuğa kıçı değdikten iki gün sonra alleme-i cihan kesilir başımıza. Her şeyi en iyi o bilir ve her şeyde de hakkı vardır. Bu, maalesef böyle gelmiştir bugüne kadar ve böyle de gitmektedir.


Marifet koltuktadır, en düzgün adamı bile üç gün sonra tanınmaz hâle getirir, makama şeref vermeyenler, makamın kendilerine şeref verdiği zannına kapılıverirler ve bir daha da o zandan kurtulamazlar. Bakanlarımız ölene kadar bakan, vekillerimiz ölene kadar vekil, müdürlerimiz ölene kadar müdür olarak yaşarlar; hattâ çoğunun mezar taşına da yazarlar; "bilmem ne müdürüydü"; sanki ahirette şefaat edecek kendilerine.


Birçoğu lâf üretir, yapılması gereken işi mecburiyetten yapar, sonra bunu halka bir lütuf olarak satmaya kalkarlar; birçoğuysa, bu mecburen yapmak zorunda olduğu işi de, eline yüzüne bulaştırır; beytülmal heba olur, ama müdür koltuğu kıçında, lacileri üzerinde havasını basmaya devam eder.


Ahmet Prinççi, Elazığ İl Halk Kütüphanesi'nin Müdürü; çoğumuzun ilkokuldan sonra sadece kapısının önünden geçtiğimiz zaman hatırladığımız bir kurumun müdürü. Bu müdürümüz, Kültür Bakanlığı tarafından yüzlerce adet kurumsal abonesi olan bu absürd dergiyi, sanata katkı(!) olsun diye, tüm il ve ilçe kütüphanelerine yolluyor. Prinççi, müstehcen olduğu gerekçesiyle bu dergiyi geri yollayınca, ben dâhil, birçoğunuz bugün ismini duyduk.


Derginin incelediğimiz diğer sayılarının kapak ve içeriklerinde birçok 
müstehcen resim, illüstrasyon ve çizimin yer aldığı görülüyor. Kültür Bakanlığı'nın, genellikle ilköğretim çağlarındaki çocuklarımızın yararlandığı halk kütüphanelerine, içeriği tam olarak incelenmeden, bu tür yayınları göndermesi, kültür adına büyük bir kazanım(!) olarak görülüyorsa da, insanın aklına ister istemez, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in bu konudaki ünlü lâfı geliyor.


Pirinççi'yi sadece tebrik etmek yetmez, kamuoyu olarak da sahip çıkmamız gerek ona. Sonuçta, elini taşın altına koyma sebebi, bizim çocuklarımızın, bizim gençlerimizin manevi dünyalarında bir gedik daha açılmaması.


Korkum odur ki, kendini bilmez bir bakanlık yetkilisi veya bir siyasi soytarı bunu kendine iş edinip, "çağdaşlık, ilericilik, medeniyetçilik, sanatseverlik, vs. vs." gibi bir kisve altında işgüzarlık yapmaya kalkar. İnşallah korktuğumuz başımıza gelmez ve Sayın Pirinççi yapmış olduğu bu güzel davranış yüzünden tenkide değil, takdire lâyık görülür.


Şahsım ve okuyucularımız adına, Sayın Prinççi'ye hassasiyeti için teşekkür ediyorum. Elazığ'ı Elazığ yapan, bugüne kadar ona bir marka değeri yükleyen ürünleri değil, kültürü olagelmiştir. Kültürü de, bu tür insanlar yapar ve biz sahip çıkmazsak, birileri gelir, o kültürü kültürsüzlük ve nobranlık olarak değiştirir. Ve bizler de, bugüne kadar rıza gösterdiğimiz birçok dayatma gibi, buna da maalesef rıza göstermek zorunda kalıveririz.


(Kaynak: elazizliyiz)


***


Ayrıca bakınız:

(Kaynak: MİMESİS TİYATRO / ÇEVİRİ - ARAŞTIRMA DERGİSİ SAYI 19)

***


Ayrıca bakınız: