Shakespeare - Antonius ve Kleopatra'da "Kadın"
Melih Anık
25 Temmuz 2012
Antonius ve Kleopatra’nın içinde “wife” ve “wom-a/e-n” geçen repliklerinden yola çıkarak bir yazı yazma fikri Fetna Ayt Sabbah’ın “İslam’ın Bilinçaltında Kadın” isimli kitabını okuduktan sonra aklıma geldi; hem dünün hem de bugünün dünyasında “kadın” algısına oyun üzerinden bakmama neden oldu. Bana ilginç gelen husus Shakespeare dönemi dünyasındaki bakış açısıyla İslam dünyasının kadına bakışı arasındaki benzerliklerdir.
Antonius ve Kleopatra’da ismi geçen üç kadının (Kleopatra, Fulvia ve Octavia) “oturtulduğu” yer, o günün erkekler dünyasına da ayna tutuyor. Kleopatra, elinde güç olan bir kadındır; Antonius’un ilk karısı Fulvia gücü eline geçirmek için çabalar; ikinci karısı Octavia ise gücün “tutkalı”dır. Ama hepsi “erkekler” tarafından “kullanılır”. Başka bir taraftan baktığınızda ise kadına “bulaştıkça” erkeklerin dengesinin bozulduğunu görürsünüz. Antonius’un Kleopatra’ya tutkusu onun sonu olur. Fulvia erkekler dünyasını karıştırır, Antonius ve Caesar arasında “tutkal” olması düşünülen Octavia ile iyi başlayan iş bozulur. Kadınlara kendi kaderlerini belirleme hakkı verilmemiştir. Tüm olaylarda erkeklerin egemenliği çok açıktır; kadına biçilen rol, verilen değer ancak ve ancak erkek dünyasının yolunda gitmesine yöneliktir. Kadına verilen değerin ve kadın algısının yansıması diğer yan karakterlerden de anlaşılır. Enobarbus’un sivri dili ile söyledikleri çok “ağır”dır. Kharmian ve Iras’ın replikleri de kadın kadına savaş çıkarır cinstendir. Halkı temsil eden bu iki kadın kendileri için biçilen elbiseyi giymeye hazırdır. Onlara bakarak seyircinin genelinde -egemen güçlerin de yönlendirmesiyle desteklenen- kaderine razı olmuşluk hissedilir. Sahnedeki esprilerin özellikle erkek seyircileri “okşamak” için yapıldığı da açıktır. Repliklerden yaptığım derleme aşağıda:
ENOBARBUS
(Antonius'a)
Büyük sebep varsa bırakalım ölsünler;
Ama yok yere ölmelerine yazık olur.
Pek önemli bir iş varsa o başka,
Kadınları hiçe sayabiliriz o zaman…
Ölümde aşka benzer bir büyü var
Bir kadını kendine çeken-…
Ölmeye can atıyorlar neredeyse.
İyi ya! Tanrılara şükredip kurbanlar kesin!
Bir adamın karısını alan tanrılar
Dünyamızın terzileri gibi davranırlar;
Eskiyen elbisenin yerine yenisini yapıp
Yüreğine su serpmeye hazırdırlar.
Dünyada Fulvia’dan başka kadın olmasaydı
O zaman yanmıştınız,
Haklı olurdunuz dertlenmekte.
Oysa sizin derdinizin avuntusu kendinizde;
Eski aba, yerine yap yeni bir urba.
Doğrusu böylesi bir acıya dökülecek gözyaşı
Soğandan yanan gözlerin yaşına benzer
Keşke hepimizin karısı onun gibi olsa...
Erkekler kadınlarla birlikte savaşa gitse
Caesar’ın kız kardeşinin adı Octavia’dır
MENAS
Doğru, Caius Marcellus’un karısıydı
ENOBARBUS
Ama şimdi Marcus Antonius’un karısı
Bir atı kısraklarla bir arada işe koştuk mu
O attan hayır gelmez. Her kısrağın sırtında
Hem bir asker olur o zaman hem de bir at
(Piyes içinde Enobarbus’un zaman zaman yazar rolüne "soyunduğunu" unutmamak gerekir.)
ANTONIUS
(Kleopatra'ya)
Fulvia beni Mısır'dan ayırmak için savaşlar çıkardı burada
Dünyanın üçte birini
incecik bir yularla çekip çevirebilirsin
Ama böyle bir kadını zor yola getirirsin
(‘Dünyanın üçte biri’ Antonius, "ben bile Fulvia ile baş edemedim” demeye getiriyor.)
Çok dik kafalı bir kadındı
Hırçınlığı yüzünden kopan kavga gürültü,
Politika kurnazlıkları işe karışınca
Bir hayli terletmiştir seni, kabul
Buna üzülmesine üzülürüm ama bil ki
Önüne geçemezdim bunun
Ölen Caesar’ın tabağında
Soğumuş bir artık olarak bulmuştum seni
Onun mu yalnız, Pompeius’un da artığıydın
Doymak nedir bilmezsin sen!
(Thidias'a)
Baban sağsa pişman olsun kız doğmadığına senin
CAESAR
(Antonius'a)
Karın ve kardeşin bana savaş açtılar
Seninle ilgiliydi bana düşmanlıkları
(Elçi'ye)
Adımıza olur da isteklerine; başka şeyler de uydur.
Dilediğin sözü ver kendisine. Kadınlar
En mutlu günlerinde bile dayanıksızdırlar;
Kara gündeyse el değmemiş Vesta rahibeleri bile
yeminlerini bozuverirler.
(Octavia'ya)
Ne erkekçe bir kadınlık
Kardeşim sen de göster umduğum gibi bir eş olduğunu
Umduğumdan da öteye geçeceksin biliyorum
Böyle mi gelir Caesar’ın kardeşi?
Antonius’un karısı ordular ardından gelmeliydi...
Oysa sen pazara inen bir köylü kızı gibi
Geliyorsun Roma’ya
Yüce tanrılar bize ve seni sevenlere
Senin hakkını aramak ödevini verdiler
Hiç üzülme yerin başımız üstündedir her zaman
KLEOPATRA
(Antonius'a)
Baktın ki keyfi yok, benim gülüp oynadığımı söyle
Neşeliyse hanımım birden hastalandı de
Efendimiz yeniden Antonius oldu madem
Kleopatra olacağım ben de
Livia’nın, Octavia’nın desteklerini kazanmak için
Kendilerine sunmayı kurduğum
Daha değerli birkaç hediye saklamışım bir yana
Evet hiç şüphen olmasın, Iras, yılışık askerler
Sarılacak bize orospulara sarılır gibi
Uyuz sokak şarkıcıları bozuk mısralar
Düzecekler bizim için…
O kahpe feleğe
ben öylesine lanetler yağdırayım ki
Öfkeden kudurup kırsın dönmez olası çarkını ("Housewife, "felek" olarak çevrilmiş)
KHARMIAN
(Kleopatra'ya)
Kraliçem onu hem çok seviyorsunuz hem de sizi sevmesine karşı koyuyorsunuz Her dediğini yapın, hiç karşı gelmeyin ona. Sabrını da tüketmeyin ama, tutun kendinizi. Hep korku içinde yaşattığımız insan. Nefret eder sonunda bizden.
AGRIPPA
Octavia ile evlenin Antonius.
Bu evlenme kökünden siler süpürür
Bugün büyük görünen küçük kıskançlıkları-…
Octavia’nın ikinizi birden sevmesi
Sizi birbirinize sevdirecektir.
KÖYLÜ (SOYTARI)
(Kleopatra'ya)
Ama kadınları bilirsiniz, bütün söylediklerine inandınız mı, yarıdan çok aldandınız demektir. Bir kadını şeytanın bile yemeyeceğini bilmez miyim ben. Gerçi kadın tanrıların ağzına layık bir yiyecektir, ama şeytan beslememişse kadını. Doğrusunu isterseniz o domuz şeytanlar,tanrıların bile başını derde sokarlar karılarıyla. Neden derseniz, yarattıkları her on kadından beşini yoldan çıkarıyor şeytan.
(Köylü, özgün metinde 'Clown'dur, yani soytarı. O günün algısıyla Soytarı doğruyu söyleyen karakterdir. Shakespeare’in ‘Soytarı’yı kullanması da halkın algısına inandırıcı gelmek için olmalı.)
OCTAVIA
Sizin savaşa hazırlandığınızı öğrenince
Ben de yalvarıp izin istedim gelmek için
IRAS
Güzel bir erkeğin bir kahpeye düşmesi kadar
Bir hödüğün boynuzsuz kalması da
Yürekler acısı bir şeydir.
Ben görmeyeceğim bunu, çünkü tırnaklarım
Daha keskindir elbet gözlerimden
Sanıyorum ki ifadeler kendini açıklıyor. Onları açıklamak için ekler yapmak okuyucuya saygısızlık olur.
Fetna Ayt Sabbah’ın kitabındaki saptamalar da yukarıdaki yaklaşıma paralel:
"Bir imam gurubuna göre kadın, “Şeytanın insan şeklinde görüntüsüdür
"Uzrî (platonik aşkı ele alan) şairlerin sevdiği bütün diğer kadınlar başkalarıyla evlenir, güçlü ve zengin erkeklerle iyi evlilikler yaparlar. Şairler ise kendilerini çöllere vurur, mutsuzluğu yaşar
"Arapların kadınlara hoş sözler söyleme ve tutkulu âşık rolü oynama gelenekleri vardır. Arap olmayanlarda (Acemlerde) öncelik kadındadır. İlk arzu duyan ve ilk konuşan kadındır.
İslam dünyasında kadınların eğitiminin amacı oğulların daha iyi eğitilmesini sağlamaktır.
Nafaka olgusu, kadının diplomasını alıp iş aramasıyla dağılır. Zira kadının geçimini sağlamak erkeğin görevidir.
Bu nedenle kadının eli ekmek tutmamalıdır ki kocasına bağımlı olsun, nafakaya muhtaç olsun.
İnanışa göre 'erkekler kadınlar üzerinde sorumlu yöneticilerdir.'
"Kadının görevi ailenin üretimini sağlamak ve erkek müminlerin cinsel doyumunu sağlamakla sınırlıdır.
Bir kadın kendi kendine evlenemez mutlaka bir ‘veli’si olmalıdır.
"Cinsel gücün gençleştirici etkisi” üzerine yığınlarca kitap vardır. Bu tür kitapların büyük bir çoğunluğu kral ve emirlerin buyruğu ile yazılmıştır.
"Biyolojik olarak erkek kadından doğar oysa kutsal söylemde kadın erkek bedeninden yaratılmıştır. Kadınlar hayatın figüranı gibidir. Onlardan bahsedilir ama onlarla konuşulmaz."
Doğrusunu isterseniz, Shakespeare İngiltere'sinde kadın üzerine görüşlerin İslami söylem ile aynı "frekansta" olması beni şaşırttı. Bugünün (iş) dünyasına bakınca Batı dünyasında "kadın"a bakışın çok da değiştiği söylenemez. Ülkemizde de "kadın"a bakış açısının ve "kadın"a yaşattıklarımızın ne olduğu herkesin malûmu. Antonius ve Kleopatra, bu ortak yanlara dikkat çekilmesi ve eleştirilmesi (yergi) için iyi bir fırsattır. Piyesi bu bakış açısıyla irdelemek, incelemek ve çağdaş düşüncelerin ışığında sahnelemek ne güzel olur. Bu, piyesteki bazı repliklerin ve durumların eleştirel vurgularla öne çıkarılması ile mümkündür. Ama her şeyden önce konunun üzerinde kafa yormak, niyet etmek, istemek ve o bilinçte olmak gerekir. ("Bazılarının" aklına “Kadınlar Matinesi” yapmaktan başka bir şey gelmiyor!)
Shakespeare oyunlarını sahnelerken hep söylenen “bugüne getirmek”, “bugünün algısına sunmak ve seslenmek”tir; hepsinde, içeriğin bugünün algısına “tercüme edilmesi” vardır. Antonius ve Kleopatra’da görünen ise piyese “muhalif” bir gözle bakmak gerektiğidir. Bunu yapabilmek, ancak ve ancak esere belli bir mesafeden ve de eleştirel akıl ve gözle bakmakla mümkündür.
Böyle bir bakış açısının örneği "Binbir Gece Masalları"nda vardır,. "Binbir Gece Masalları"nda ‘bilgi’ erkeklerin tekelinden çıkar ve kadınların kontrolüne geçer. Bu masalların kadınları kalın peçelerine, harem duvarlarına, kurnaz harem ağalarına karşı uysal ve durağan değildirler.” Ayrıca “Halk masalları ataerkil yasalarda görülen ve kadınları aşağılayan tüm yaklaşımları ortadan kaldırır.”
"Globe'a oyun götürmek", onların yıllardır yaptığını onlar gibi yapmak; aynı sakızı çiğnemek olmamalıdır. Kendi coğrafyanızdan dünyaya "yeni" bir bakış açısı sunabiliyorsanız "Globe’a çıktım" demenizin bir anlamı olur ancak. Bunun için Kleopatra'ya, Fulvia’ya, Octavia’ya Shakespeare’in giydirdiği gömlekleri yırtmanız gerekir. Tiyatro, "ayna"yı doğru dürüst tutma sanatıdır!
İlgi:
"İslam’ın Bilinçaltında Kadın" Fetna Ayt Sabbah- Çeviren: Ayşegül Sönmezay- Ayrıntı Yayınları
Antonius ve Kleopatra- Çeviren. Sabahattin Eyuboğlu- Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
(Kaynak: Düşünceler)
Melih Anık
25 Temmuz 2012
Antonius ve Kleopatra’nın içinde “wife” ve “wom-a/e-n” geçen repliklerinden yola çıkarak bir yazı yazma fikri Fetna Ayt Sabbah’ın “İslam’ın Bilinçaltında Kadın” isimli kitabını okuduktan sonra aklıma geldi; hem dünün hem de bugünün dünyasında “kadın” algısına oyun üzerinden bakmama neden oldu. Bana ilginç gelen husus Shakespeare dönemi dünyasındaki bakış açısıyla İslam dünyasının kadına bakışı arasındaki benzerliklerdir.
Antonius ve Kleopatra’da ismi geçen üç kadının (Kleopatra, Fulvia ve Octavia) “oturtulduğu” yer, o günün erkekler dünyasına da ayna tutuyor. Kleopatra, elinde güç olan bir kadındır; Antonius’un ilk karısı Fulvia gücü eline geçirmek için çabalar; ikinci karısı Octavia ise gücün “tutkalı”dır. Ama hepsi “erkekler” tarafından “kullanılır”. Başka bir taraftan baktığınızda ise kadına “bulaştıkça” erkeklerin dengesinin bozulduğunu görürsünüz. Antonius’un Kleopatra’ya tutkusu onun sonu olur. Fulvia erkekler dünyasını karıştırır, Antonius ve Caesar arasında “tutkal” olması düşünülen Octavia ile iyi başlayan iş bozulur. Kadınlara kendi kaderlerini belirleme hakkı verilmemiştir. Tüm olaylarda erkeklerin egemenliği çok açıktır; kadına biçilen rol, verilen değer ancak ve ancak erkek dünyasının yolunda gitmesine yöneliktir. Kadına verilen değerin ve kadın algısının yansıması diğer yan karakterlerden de anlaşılır. Enobarbus’un sivri dili ile söyledikleri çok “ağır”dır. Kharmian ve Iras’ın replikleri de kadın kadına savaş çıkarır cinstendir. Halkı temsil eden bu iki kadın kendileri için biçilen elbiseyi giymeye hazırdır. Onlara bakarak seyircinin genelinde -egemen güçlerin de yönlendirmesiyle desteklenen- kaderine razı olmuşluk hissedilir. Sahnedeki esprilerin özellikle erkek seyircileri “okşamak” için yapıldığı da açıktır. Repliklerden yaptığım derleme aşağıda:
ENOBARBUS
(Antonius'a)
Büyük sebep varsa bırakalım ölsünler;
Ama yok yere ölmelerine yazık olur.
Pek önemli bir iş varsa o başka,
Kadınları hiçe sayabiliriz o zaman…
Ölümde aşka benzer bir büyü var
Bir kadını kendine çeken-…
Ölmeye can atıyorlar neredeyse.
İyi ya! Tanrılara şükredip kurbanlar kesin!
Bir adamın karısını alan tanrılar
Dünyamızın terzileri gibi davranırlar;
Eskiyen elbisenin yerine yenisini yapıp
Yüreğine su serpmeye hazırdırlar.
Dünyada Fulvia’dan başka kadın olmasaydı
O zaman yanmıştınız,
Haklı olurdunuz dertlenmekte.
Oysa sizin derdinizin avuntusu kendinizde;
Eski aba, yerine yap yeni bir urba.
Doğrusu böylesi bir acıya dökülecek gözyaşı
Soğandan yanan gözlerin yaşına benzer
Keşke hepimizin karısı onun gibi olsa...
Erkekler kadınlarla birlikte savaşa gitse
Caesar’ın kız kardeşinin adı Octavia’dır
MENAS
Doğru, Caius Marcellus’un karısıydı
ENOBARBUS
Ama şimdi Marcus Antonius’un karısı
Bir atı kısraklarla bir arada işe koştuk mu
O attan hayır gelmez. Her kısrağın sırtında
Hem bir asker olur o zaman hem de bir at
(Piyes içinde Enobarbus’un zaman zaman yazar rolüne "soyunduğunu" unutmamak gerekir.)
ANTONIUS
(Kleopatra'ya)
Fulvia beni Mısır'dan ayırmak için savaşlar çıkardı burada
Dünyanın üçte birini
incecik bir yularla çekip çevirebilirsin
Ama böyle bir kadını zor yola getirirsin
(‘Dünyanın üçte biri’ Antonius, "ben bile Fulvia ile baş edemedim” demeye getiriyor.)
Çok dik kafalı bir kadındı
Hırçınlığı yüzünden kopan kavga gürültü,
Politika kurnazlıkları işe karışınca
Bir hayli terletmiştir seni, kabul
Buna üzülmesine üzülürüm ama bil ki
Önüne geçemezdim bunun
Ölen Caesar’ın tabağında
Soğumuş bir artık olarak bulmuştum seni
Onun mu yalnız, Pompeius’un da artığıydın
Doymak nedir bilmezsin sen!
(Thidias'a)
Baban sağsa pişman olsun kız doğmadığına senin
CAESAR
(Antonius'a)
Karın ve kardeşin bana savaş açtılar
Seninle ilgiliydi bana düşmanlıkları
(Elçi'ye)
Adımıza olur da isteklerine; başka şeyler de uydur.
Dilediğin sözü ver kendisine. Kadınlar
En mutlu günlerinde bile dayanıksızdırlar;
Kara gündeyse el değmemiş Vesta rahibeleri bile
yeminlerini bozuverirler.
(Octavia'ya)
Ne erkekçe bir kadınlık
Kardeşim sen de göster umduğum gibi bir eş olduğunu
Umduğumdan da öteye geçeceksin biliyorum
Böyle mi gelir Caesar’ın kardeşi?
Antonius’un karısı ordular ardından gelmeliydi...
Oysa sen pazara inen bir köylü kızı gibi
Geliyorsun Roma’ya
Yüce tanrılar bize ve seni sevenlere
Senin hakkını aramak ödevini verdiler
Hiç üzülme yerin başımız üstündedir her zaman
KLEOPATRA
(Antonius'a)
Baktın ki keyfi yok, benim gülüp oynadığımı söyle
Neşeliyse hanımım birden hastalandı de
Efendimiz yeniden Antonius oldu madem
Kleopatra olacağım ben de
Livia’nın, Octavia’nın desteklerini kazanmak için
Kendilerine sunmayı kurduğum
Daha değerli birkaç hediye saklamışım bir yana
Evet hiç şüphen olmasın, Iras, yılışık askerler
Sarılacak bize orospulara sarılır gibi
Uyuz sokak şarkıcıları bozuk mısralar
Düzecekler bizim için…
O kahpe feleğe
ben öylesine lanetler yağdırayım ki
Öfkeden kudurup kırsın dönmez olası çarkını ("Housewife, "felek" olarak çevrilmiş)
KHARMIAN
(Kleopatra'ya)
Kraliçem onu hem çok seviyorsunuz hem de sizi sevmesine karşı koyuyorsunuz Her dediğini yapın, hiç karşı gelmeyin ona. Sabrını da tüketmeyin ama, tutun kendinizi. Hep korku içinde yaşattığımız insan. Nefret eder sonunda bizden.
AGRIPPA
Octavia ile evlenin Antonius.
Bu evlenme kökünden siler süpürür
Bugün büyük görünen küçük kıskançlıkları-…
Octavia’nın ikinizi birden sevmesi
Sizi birbirinize sevdirecektir.
KÖYLÜ (SOYTARI)
(Kleopatra'ya)
Ama kadınları bilirsiniz, bütün söylediklerine inandınız mı, yarıdan çok aldandınız demektir. Bir kadını şeytanın bile yemeyeceğini bilmez miyim ben. Gerçi kadın tanrıların ağzına layık bir yiyecektir, ama şeytan beslememişse kadını. Doğrusunu isterseniz o domuz şeytanlar,tanrıların bile başını derde sokarlar karılarıyla. Neden derseniz, yarattıkları her on kadından beşini yoldan çıkarıyor şeytan.
(Köylü, özgün metinde 'Clown'dur, yani soytarı. O günün algısıyla Soytarı doğruyu söyleyen karakterdir. Shakespeare’in ‘Soytarı’yı kullanması da halkın algısına inandırıcı gelmek için olmalı.)
OCTAVIA
Sizin savaşa hazırlandığınızı öğrenince
Ben de yalvarıp izin istedim gelmek için
IRAS
Güzel bir erkeğin bir kahpeye düşmesi kadar
Bir hödüğün boynuzsuz kalması da
Yürekler acısı bir şeydir.
Ben görmeyeceğim bunu, çünkü tırnaklarım
Daha keskindir elbet gözlerimden
Sanıyorum ki ifadeler kendini açıklıyor. Onları açıklamak için ekler yapmak okuyucuya saygısızlık olur.
Fetna Ayt Sabbah’ın kitabındaki saptamalar da yukarıdaki yaklaşıma paralel:
"Bir imam gurubuna göre kadın, “Şeytanın insan şeklinde görüntüsüdür
"Uzrî (platonik aşkı ele alan) şairlerin sevdiği bütün diğer kadınlar başkalarıyla evlenir, güçlü ve zengin erkeklerle iyi evlilikler yaparlar. Şairler ise kendilerini çöllere vurur, mutsuzluğu yaşar
"Arapların kadınlara hoş sözler söyleme ve tutkulu âşık rolü oynama gelenekleri vardır. Arap olmayanlarda (Acemlerde) öncelik kadındadır. İlk arzu duyan ve ilk konuşan kadındır.
İslam dünyasında kadınların eğitiminin amacı oğulların daha iyi eğitilmesini sağlamaktır.
Nafaka olgusu, kadının diplomasını alıp iş aramasıyla dağılır. Zira kadının geçimini sağlamak erkeğin görevidir.
Bu nedenle kadının eli ekmek tutmamalıdır ki kocasına bağımlı olsun, nafakaya muhtaç olsun.
İnanışa göre 'erkekler kadınlar üzerinde sorumlu yöneticilerdir.'
"Kadının görevi ailenin üretimini sağlamak ve erkek müminlerin cinsel doyumunu sağlamakla sınırlıdır.
Bir kadın kendi kendine evlenemez mutlaka bir ‘veli’si olmalıdır.
"Cinsel gücün gençleştirici etkisi” üzerine yığınlarca kitap vardır. Bu tür kitapların büyük bir çoğunluğu kral ve emirlerin buyruğu ile yazılmıştır.
"Biyolojik olarak erkek kadından doğar oysa kutsal söylemde kadın erkek bedeninden yaratılmıştır. Kadınlar hayatın figüranı gibidir. Onlardan bahsedilir ama onlarla konuşulmaz."
Doğrusunu isterseniz, Shakespeare İngiltere'sinde kadın üzerine görüşlerin İslami söylem ile aynı "frekansta" olması beni şaşırttı. Bugünün (iş) dünyasına bakınca Batı dünyasında "kadın"a bakışın çok da değiştiği söylenemez. Ülkemizde de "kadın"a bakış açısının ve "kadın"a yaşattıklarımızın ne olduğu herkesin malûmu. Antonius ve Kleopatra, bu ortak yanlara dikkat çekilmesi ve eleştirilmesi (yergi) için iyi bir fırsattır. Piyesi bu bakış açısıyla irdelemek, incelemek ve çağdaş düşüncelerin ışığında sahnelemek ne güzel olur. Bu, piyesteki bazı repliklerin ve durumların eleştirel vurgularla öne çıkarılması ile mümkündür. Ama her şeyden önce konunun üzerinde kafa yormak, niyet etmek, istemek ve o bilinçte olmak gerekir. ("Bazılarının" aklına “Kadınlar Matinesi” yapmaktan başka bir şey gelmiyor!)
Shakespeare oyunlarını sahnelerken hep söylenen “bugüne getirmek”, “bugünün algısına sunmak ve seslenmek”tir; hepsinde, içeriğin bugünün algısına “tercüme edilmesi” vardır. Antonius ve Kleopatra’da görünen ise piyese “muhalif” bir gözle bakmak gerektiğidir. Bunu yapabilmek, ancak ve ancak esere belli bir mesafeden ve de eleştirel akıl ve gözle bakmakla mümkündür.
Böyle bir bakış açısının örneği "Binbir Gece Masalları"nda vardır,. "Binbir Gece Masalları"nda ‘bilgi’ erkeklerin tekelinden çıkar ve kadınların kontrolüne geçer. Bu masalların kadınları kalın peçelerine, harem duvarlarına, kurnaz harem ağalarına karşı uysal ve durağan değildirler.” Ayrıca “Halk masalları ataerkil yasalarda görülen ve kadınları aşağılayan tüm yaklaşımları ortadan kaldırır.”
"Globe'a oyun götürmek", onların yıllardır yaptığını onlar gibi yapmak; aynı sakızı çiğnemek olmamalıdır. Kendi coğrafyanızdan dünyaya "yeni" bir bakış açısı sunabiliyorsanız "Globe’a çıktım" demenizin bir anlamı olur ancak. Bunun için Kleopatra'ya, Fulvia’ya, Octavia’ya Shakespeare’in giydirdiği gömlekleri yırtmanız gerekir. Tiyatro, "ayna"yı doğru dürüst tutma sanatıdır!
İlgi:
"İslam’ın Bilinçaltında Kadın" Fetna Ayt Sabbah- Çeviren: Ayşegül Sönmezay- Ayrıntı Yayınları
Antonius ve Kleopatra- Çeviren. Sabahattin Eyuboğlu- Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
(Kaynak: Düşünceler)