Oyun'un notu: Yazarlık dersinde sınıfta yine çakan Nedim Saban'ın yazısındaki yanlış yazımları "maymungötürengi" ile belirgin hâle getirip, doğrularını "çimenrengi" ile biz yazdık!
***
OH CANIMA DEĞSİN ARİSTOPHANES!
Nedim Saban
1 Temmuz 2012
Haberi ilk okuduğumda kahkahayı savurdum.
Elazığ İl Halk Kütüphanesi, Mimesis dergisinin son (yeni / 19.) sayısını , çocukların ahlakını bozacağını düşünerek gerisin geri yollamış.
Korku imparatorluğunun küçük askerlerinin düzeni koruma iddiasıyla ucundan yakalamaya çalıştıkları sansür, absürd (Aşağıdaki "absurd" doğruysa, bu yanlış!), komik ve zavallıca bir şey!
Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi’nin 19 yıldır yayınladığı Mimesis, bir çocuk dergisi filan değil. Tiyatro alanında çok önemli kuramsal yazılar yayınlayan bir akademik kaynak. (LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorluğu yapabilecek kadar tiyatro kuramından anlamayanların yayınladığı ve osuruk kadar bile değeri olmayan, sadece ve yalnızca benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergileri çarçur eden Kültür Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay'ın tiyatro cahilliği sayesinde kütüphaneleri işgâl eden gereksiz kağıt yığınından öteye gitmeyen anlamsız bir "şey"...)
Gel gör ki, Kültür Bakanlığı’na bağlı Elazığ Kütüphanesi’nin bekçisi, dergideki resimlere şööyle (İki "ö"ye gerek yok. Eğer, "ö"leri uzatmak istiyorsan, genellikle yapıldığı gibi üç "ö" -ööö- ile yazabilirdin!) bir bakarak, Washington Üniversitesi öğretim üyelerinden Sarah Stroup’un 2004 yılında Aristophanes hakkında yayınladığı yazının fotoğraflarını sakıncalı buluyor ve dergiyi iade ediyor.
Bu davranışı” hıyarca” bulup, önemsememek de mümkün tabi.”Olur böyle vakalar, kütüphane müdürü yakalar” diyerek geçiştirdiğimiz bu olay aslında sansürü ne denli kanıksadığımızı da gösterir.Düzenin korucuları olduğunu sanan kurşun askerler artık her yerde karşımıza çıkıyor ve kolay kabul görüyor.
Afyon’da bir vali içkiyi yasaklıyor, Fatih’te bir otobüs şoförü genç bir kızı kıyafetinden dolayı otobüsten atıyor, filan da falan.
Biz otobüse pantolonla binen bir kızın vücut hatlarına dikkat etmeyi akıl etmesek de belli ki birilerinin gözünden kaçmıyor bu! Belki de yasaklarla donatılmış cinsel fantezileri kabarıyor bu kişilerin. Çağdaş yaşamda son derece doğal olan bir kadın bedeni, karanlık dünyalarda yasaklı bir seks objesine dönüşüyor, hem fantezileri okşuyor, hem korkutuyor.
Aristophanes özelinde, Antik Yunan Tiyatrosu’nda kadın ve cinselliğin irdelendiği bir makalede, Atina’nın 2500 yıl once vazolarında yer alan, ve açık seçik olduğunu benim de kabul ettiğim ama hiçbir biçimde dikkatimi çekmeyen bu vazo figürlerine niye takılınsın yoksa?
Senin komşun seks yaparken görüntülenip, bir vazo üstü kahramanı mı oldu, neden korkuyorsun be adam?Senin magazincinin selülitli bacaklar, denize giren kilolu starları filan iğrenç biçimde teşhir ettiği gazeteleri geri yollamak kimsenin aklına gelmiyor da, Mimesis’deki bir akademik makalenin ucundaki bir vazo fotoğrafı mı rahatsız ediyor?
Senin kütüphaneni kaç çocuk ziyaret ediyor, bu minik yavruların kaçı, üniversite dengi Mimesis dergisini okuyor, kaçı bu derginin sayfalarındaki resimlere takılıyor? Kaldı ki, hangi sapkın ergenin antik çağdaki bir kabartmadan iştahı kabarır?Kendi coğrafyanın kadınlarına kürtaj, sezaryen, çiftleşme baskısı yapman yetmedi de, yüzyıllar once farklı bir coğrafyada yaşamış kadınlara mı geldi sıra?
Ha bu arada National Geographic’teki kabilelerde de memeleri görünen Afrikalı kadınlar var, elin değmişken, bu dergileri de çocukları koruma adına geri gönderiver! Osmanlı minyatürlerinden hiiç söz etmeyelim.
Kültür Bakanlığı, konuyla ilgili soruşturma başlatmış. Bu iğrenç derecedeki absurd (Yukarıdaki "absürd" doğruysa, bu yanlış!)olayın faillerini belki de cezalandıracak. Ancak aynı Kültür Bakanlığı geçen yıl heykellerin parçalanmasında suskundu, belki de çok yakında meydanlarda yaşanma olasılığı olan kitap yakmalara da suskun kalacak. Başbakan, tuhaf biçimde ve herhalde tesadüfen Nazi döneminin propaganda bakanı Goebbels’in söylemine paralel bir jargonla, sanatın burjuvasinin (burjuvazinin) güdümünde olduğunu söyleyerek, tarihteki gibi kitap yakmalarının da önünü açmış oldu kanımca.
Aristophanes ile Nazilerin arasının hiç iyi olmadığını, Lysistriata’nın 1942 yılında Yunanistan’I (Yunanistan'ı) işgal eden Naziler tarafından yasaklandığını biliyoruz. Bizimkiler ise henüz oyun yasaklayacak kadar bilgili bile değiller! Oyun hakkında 10 yıl once kaleme alınan ve tüğm (tüm) dillere çevrilen bir makaleyi okuyacak kadar ilgili olduklarını da sanmam. Bizimkiler ancak oyun hakkında makalenin fotoğraflarına (görsellerine / illüstrasyonlarına / resimlerine / şekillerine) takılacak kadar yüzeyseller. İşin acı yanı bunun kültürü yaygınlaştırma savıyla ortaya çıkan bir bakanlığa ait bir kütüphanede yapılması. Kütüphaneler bilim ve irfan yuvası olması gerekirken, fotoğraf (görsel / illüstrasyon / resim / şekil) bağnazlığının kurbanı olmuşlar.
Elazığlı Öğretmenlerle Yardımlaşma Derneği’nin de bilimin nesnelliğini savunması beklenirken, kraldan çok kralcı olan kütüphanecinin yanında olması çok acınılası!
Bu kadar popüler olmak için 21. Yüzyıl Türkiyesi'ni bekleyen makalenin yazarı Sarah Stroup (Sarah Culpepper Stroup, zâten bu anlamsız, bu beş para etmez makaleyi, sadece ve yalnızca yedi yıl önce, 2004 yılında, yani 21. Yüzyıl'da yazmış!), "Eğer Türkiye’deki insanlar bu olayın ülkenin geleceğine dair olumsuz etkileri olacağından korkuyorlarsa, korkmalılardır" demiş.
Bense oh olsun size diyorum! Dönemin en önemli komedi yazarı Aristophanes’in Sokrates’in yargılanmasında büyük bir etkisi olmamış mıydı? Aristophanes, Bulutlar oyununda uzun saçlılarla dalga geçerek, aydın düşmanlığını körüklememiş miydi? Bakın 2500 yıl sonar (sonra) da olsa sansür belası onu buldu.
Oysa Sokrates mahkum edilmese, bizler gibi üşenmez, diyalektik yöntemlerle Elazığlı kütüphane bekçisini ne kadar abuk birşey yaptığı konusunda ikna etmeye çalışırdı.
(Kaynak: BİRGün)
***
OH CANIMA DEĞSİN ARİSTOPHANES!
Nedim Saban
1 Temmuz 2012
Haberi ilk okuduğumda kahkahayı savurdum.
Elazığ İl Halk Kütüphanesi, Mimesis dergisinin son (yeni / 19.) sayısını , çocukların ahlakını bozacağını düşünerek gerisin geri yollamış.
Korku imparatorluğunun küçük askerlerinin düzeni koruma iddiasıyla ucundan yakalamaya çalıştıkları sansür, absürd (Aşağıdaki "absurd" doğruysa, bu yanlış!), komik ve zavallıca bir şey!
Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi’nin 19 yıldır yayınladığı Mimesis, bir çocuk dergisi filan değil. Tiyatro alanında çok önemli kuramsal yazılar yayınlayan bir akademik kaynak. (LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorluğu yapabilecek kadar tiyatro kuramından anlamayanların yayınladığı ve osuruk kadar bile değeri olmayan, sadece ve yalnızca benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergileri çarçur eden Kültür Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay'ın tiyatro cahilliği sayesinde kütüphaneleri işgâl eden gereksiz kağıt yığınından öteye gitmeyen anlamsız bir "şey"...)
Gel gör ki, Kültür Bakanlığı’na bağlı Elazığ Kütüphanesi’nin bekçisi, dergideki resimlere şööyle (İki "ö"ye gerek yok. Eğer, "ö"leri uzatmak istiyorsan, genellikle yapıldığı gibi üç "ö" -ööö- ile yazabilirdin!) bir bakarak, Washington Üniversitesi öğretim üyelerinden Sarah Stroup’un 2004 yılında Aristophanes hakkında yayınladığı yazının fotoğraflarını sakıncalı buluyor ve dergiyi iade ediyor.
Bu davranışı” hıyarca” bulup, önemsememek de mümkün tabi.”Olur böyle vakalar, kütüphane müdürü yakalar” diyerek geçiştirdiğimiz bu olay aslında sansürü ne denli kanıksadığımızı da gösterir.Düzenin korucuları olduğunu sanan kurşun askerler artık her yerde karşımıza çıkıyor ve kolay kabul görüyor.
Afyon’da bir vali içkiyi yasaklıyor, Fatih’te bir otobüs şoförü genç bir kızı kıyafetinden dolayı otobüsten atıyor, filan da falan.
Biz otobüse pantolonla binen bir kızın vücut hatlarına dikkat etmeyi akıl etmesek de belli ki birilerinin gözünden kaçmıyor bu! Belki de yasaklarla donatılmış cinsel fantezileri kabarıyor bu kişilerin. Çağdaş yaşamda son derece doğal olan bir kadın bedeni, karanlık dünyalarda yasaklı bir seks objesine dönüşüyor, hem fantezileri okşuyor, hem korkutuyor.
Aristophanes özelinde, Antik Yunan Tiyatrosu’nda kadın ve cinselliğin irdelendiği bir makalede, Atina’nın 2500 yıl once vazolarında yer alan, ve açık seçik olduğunu benim de kabul ettiğim ama hiçbir biçimde dikkatimi çekmeyen bu vazo figürlerine niye takılınsın yoksa?
Senin komşun seks yaparken görüntülenip, bir vazo üstü kahramanı mı oldu, neden korkuyorsun be adam?Senin magazincinin selülitli bacaklar, denize giren kilolu starları filan iğrenç biçimde teşhir ettiği gazeteleri geri yollamak kimsenin aklına gelmiyor da, Mimesis’deki bir akademik makalenin ucundaki bir vazo fotoğrafı mı rahatsız ediyor?
Senin kütüphaneni kaç çocuk ziyaret ediyor, bu minik yavruların kaçı, üniversite dengi Mimesis dergisini okuyor, kaçı bu derginin sayfalarındaki resimlere takılıyor? Kaldı ki, hangi sapkın ergenin antik çağdaki bir kabartmadan iştahı kabarır?Kendi coğrafyanın kadınlarına kürtaj, sezaryen, çiftleşme baskısı yapman yetmedi de, yüzyıllar once farklı bir coğrafyada yaşamış kadınlara mı geldi sıra?
Ha bu arada National Geographic’teki kabilelerde de memeleri görünen Afrikalı kadınlar var, elin değmişken, bu dergileri de çocukları koruma adına geri gönderiver! Osmanlı minyatürlerinden hiiç söz etmeyelim.
Kültür Bakanlığı, konuyla ilgili soruşturma başlatmış. Bu iğrenç derecedeki absurd (Yukarıdaki "absürd" doğruysa, bu yanlış!)olayın faillerini belki de cezalandıracak. Ancak aynı Kültür Bakanlığı geçen yıl heykellerin parçalanmasında suskundu, belki de çok yakında meydanlarda yaşanma olasılığı olan kitap yakmalara da suskun kalacak. Başbakan, tuhaf biçimde ve herhalde tesadüfen Nazi döneminin propaganda bakanı Goebbels’in söylemine paralel bir jargonla, sanatın burjuvasinin (burjuvazinin) güdümünde olduğunu söyleyerek, tarihteki gibi kitap yakmalarının da önünü açmış oldu kanımca.
Aristophanes ile Nazilerin arasının hiç iyi olmadığını, Lysistriata’nın 1942 yılında Yunanistan’I (Yunanistan'ı) işgal eden Naziler tarafından yasaklandığını biliyoruz. Bizimkiler ise henüz oyun yasaklayacak kadar bilgili bile değiller! Oyun hakkında 10 yıl once kaleme alınan ve tüğm (tüm) dillere çevrilen bir makaleyi okuyacak kadar ilgili olduklarını da sanmam. Bizimkiler ancak oyun hakkında makalenin fotoğraflarına (görsellerine / illüstrasyonlarına / resimlerine / şekillerine) takılacak kadar yüzeyseller. İşin acı yanı bunun kültürü yaygınlaştırma savıyla ortaya çıkan bir bakanlığa ait bir kütüphanede yapılması. Kütüphaneler bilim ve irfan yuvası olması gerekirken, fotoğraf (görsel / illüstrasyon / resim / şekil) bağnazlığının kurbanı olmuşlar.
Elazığlı Öğretmenlerle Yardımlaşma Derneği’nin de bilimin nesnelliğini savunması beklenirken, kraldan çok kralcı olan kütüphanecinin yanında olması çok acınılası!
Bu kadar popüler olmak için 21. Yüzyıl Türkiyesi'ni bekleyen makalenin yazarı Sarah Stroup (Sarah Culpepper Stroup, zâten bu anlamsız, bu beş para etmez makaleyi, sadece ve yalnızca yedi yıl önce, 2004 yılında, yani 21. Yüzyıl'da yazmış!), "Eğer Türkiye’deki insanlar bu olayın ülkenin geleceğine dair olumsuz etkileri olacağından korkuyorlarsa, korkmalılardır" demiş.
Bense oh olsun size diyorum! Dönemin en önemli komedi yazarı Aristophanes’in Sokrates’in yargılanmasında büyük bir etkisi olmamış mıydı? Aristophanes, Bulutlar oyununda uzun saçlılarla dalga geçerek, aydın düşmanlığını körüklememiş miydi? Bakın 2500 yıl sonar (sonra) da olsa sansür belası onu buldu.
Oysa Sokrates mahkum edilmese, bizler gibi üşenmez, diyalektik yöntemlerle Elazığlı kütüphane bekçisini ne kadar abuk birşey yaptığı konusunda ikna etmeye çalışırdı.
(Kaynak: BİRGün)