2 Temmuz 2012 Pazartesi

LİNÇÇİ Yaşam Kaya, ancak SANSÜRCÜ BİRGün'de yazabiliyor!

(Kaynak: MİMESİS TİYATRO / ÇEVİRİ - ARAŞTIRMA DERGİSİ SAYI 19)


***


Oyun'un notu: SANSÜRCÜ gazete BİRGün'den alıp, olduğu gibi aşağıya aktardığımız yazıdaki önemli bulduğumuz bazı yerleri 
"maymungötürengi" ile özellikle belirgin hâle biz getirdik! Ayrıca, "çimenrengi" ile yazılan bütün yazılar bize aittir!


***


İnsanlık Tarihimden Utanıyorum!

(Kaynak: Mimesis)


BGST ("BÜTEK A.Ş. Adına Sahibi A. Cüneyt Yalaz" -Kaynak: MİMESİS TİYATRO/ÇEVİRİ ARAŞTIRMA DERGİSİ SAYI: 19-) Boğaziçi Yayınevi tarafından düzenli biçimde çıkarılan Mimesis Sahne Dergisi'nin 19. Sayısı Elazığ İl Halk Kütüphanesi Müdürü'nce (Sayın Ahmet Pirinççi tarafından) içeriği 'müstehcen' bulunarak kütüphaneden kaldırtılmış. Müdür bununla yetinmeyip durumu kuruma (MÜSTEHCEN görseller yayınlayan LİNÇÇİ MİMESİS Dergisi'nin patronu Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi Müdürü Ergün Kocabıyık'a) resmi bir yazıyla bildirip, derginin bir daha ne sebeple olursa olsun Elazığ il ve ilçe kütüphanelerine gönderilmesini istemediğini açıkça beyan etmiş. Kültür Bakanlığı'nın Ankara’dan aldığı karar doğrultusunda Türkiye'deki birçok kütüphaneye ulaşan (Benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen Kültür Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay'ın kıyağıyla para kazanan LİNÇÇİ) 'Mimesis', merkezi yönetimin kararına uymayan kütüphane müdürünün (Sayın Ahmet Pirinççi'nin) ve üç tane kim tarafından ne maksatla verildiği belli olmayan şikayet dilekçesinin gazabına uğruyor. ("Baskil halkından Ebubekir ÇELİK, Fikret SEÇKİN ve Kemal KIZILASLAN, Baskil İlçe Halk Kütüphanesi'ne bir dilekçe ile müracaat etmişlerdir." -Kaynak: Mimesis-)

Geçtiğimiz hafta Kadıköy Özgürlük Parkı’nda 36 saat boyunca devam eden bir eylem gerçekleşti. ‘Sanat Maratonu’ adı altında tiyatrocular son dönem tiyatrolara karşı sürdürülen söylemlere karşı (LİNÇÇİ Yaşam Kaya, "karşı"yı bol bulunca neresine süreceğini bilememiş!) tepkilerini gösterdiler. Eylem başlamadan önce, bir oyuncu dostum (Kim? Senin, gerçekten "bir oyuncu" tanıdığın var mı? Senin, gerçekten "bir dostun" var mı? Senin, gerçekten "bir oyuncu dostun" var mı?) beni maratona davet etmiş, fakat benim senelerdir söylediğim ‘kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz' (Kendiniz çalıp, kendiniz oynarken, 1100 kişilik kişiliksiz LİNÇÇİ topluluğu mu dile getiriyorsun?) söylemi bu tarz eylemlerde ön plana çıktığı için ‘Sanat Maratonu’ na gelmeyeceğimi belirtmiştim. ("Sanat Maratonu" biraz az kirlenmiş!) Hatta şunu da özellikle vurguladım; ‘Kadıköy’de tiyatro yürüyüşü gerçekleştirip 36 saat boyunca tiyatro yapmak sorun değil ("Sanat Maratonu" yapanlar, "sorun" olsun diye değil, "sorun" çözmek için uğraştılar!), çünkü orası Kadıköy, bunu rahatlıkla yapabilirsiniz, önemli olan Fatih’te, Gaziosmanpaşa’da, Eyüp’te bunu gerçekleştirmek! (Karşıt güçleri birbirine kırdırma niyeti!) Sana karşı olanları kazanacaksın ki, yaptığın eylem sonucunda insanlar seni anlasın. (Sen, madem ki, "Sanat Maratonu" yapanlara karşıt bir düşünceye sahipsin, kendin niye karşıt olduğun eylemin yapıldığı semte uğramadın?) Yoksa senle aynı düşünceye sahip insanlarla istediğin kadar eylem gerçekleştir, yine bir avuç azınlık olarak kalırsınız!...’

‘Sanat Maratonu’ sonunda tiyatrocular tam da benim söylediğim gibi, kendi içlerinde, belirli bir azınlıkla beraber, sanki Türkiye’ nin her yerinde ses getirmiş gibi sevinç çığlıkları atmaya başladılar. (Kendi açılarından, kendi mantıklarına göre doğru yaptılar!) Ama bakın eylem biteli daha on gün olmamışken Elazığ'da bir kütüphane müdürü (Sayın Ahmet Pirinççi) çıkıp, Türkiye'nin en saygın tiyatro çeviri ve akademik dergisini yasaklayabiliyor. (Hayır, Sayın Ahmet Pirinççi, bir basın savcısı değil, bir yargıç değil. Sayın Ahmet Pirinççi, sadece bir İl Halk Kütüphanesi Müdürü. Sayın Ahmet Pirinççi, kendi inisiyatifinde bulunan Elazığ İl Halk Kütüphanesi'nden dışarı attı MÜSTEHCEN görseller yayınlayan LİNÇÇİ MİMESİS Dergisi'ni. Siz, alışmışsınız, örnekse Şakir Gürzumar'ın inisiyatifindeki İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm kulelerinin ticarî kuruluşlara peşkeş çekilmesine. LİNÇÇİ MİMESİS sitesinin bile yayınlamaya cesaret edemediği MÜSTEHCEN görseller yayınlayan MİMESİS Dergisi'ni elinin tersiyle iten Sayın Ahmet Pirinççi'nin tavrına akıl erdiremiyorsunuz. Siz, benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen Kültür Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay'ın gölgesine sığınmadan, kendi gücünüzle, kendi emeğinizle, kendi paranızla, kendi çabanızla, hiçbir yetim hakkı yemeden, halk yararına bir DERGİ çıkarın, bu halka yararlı DERGİ için, ben de çaba harcamazsam şerefsizim!Bizler tiyatro sanatını ne olursa olsun halkla beraber savunamazsak, ortalıkta taş çağı zihniyetinden geri kalmış faşistlerin görüşleri üzerimizde olmaya devam edecek. (Bana bak kardeşim, ikide bir faşist sözcüğünü kullanarak, ne devrimci, ne ilerici, hattâ ne çağdaş insan olunabilir. Bir insan, LİNÇÇİ olacak kadar gözünü toplumsallıktan uzaklaştırmışsa, o insanın değil anti-faşist olması, yaralı bir kedini kaldırıma kadar taşıması bile olası değildir. Bırak bu ayakları.) ‘Sanat Maratonu’ nu asla küçük görmüyorum, aksine tiyatrocuların kendi aralarında sağladıkları birlik için iyi bir adım; fakat halkın olmadığı yerde tiyatroya karşı saldırılar devam etmeyi sürdürecek. (Tiyatroya esas saldıran SENsin, SİZsiniz, 1100 kişilik kişiliksiz KİŞİsiniz!) Şimdi bu yazdıklarımdan sonra kimse kalkıp bana kızmasın, eylemi başarılı bulan arkadaşlar illaki vardır. (SANA NE???!!!)

Olayla bağlantılı gittiğim için gelelim asıl konuya Mimesis Sahne Dergisi'nin yasaklanma (YA-SAK-LAN-MA YOK! MÜSTEHCEN görseller yayınlayan LİNÇÇİ MİMESİS Dergisi'ni Elazığ İl Halk Kütüphanesi'ne KABUL ETMEME VAR!) sebebi komedi fıkrası gibi. Müstehcen bulunup şikayet konusu olan makale, (MAKALE DEĞİL, GÖRSELLER MÜSTEHCEN!) Washington Üniversitesi'nde (Ne yani, Washington Üniversitesi, Kuran-ı Kerim'i, İncil'i, Tevrat'ı koruma merkezi mi? Bir üniversite Amerika'da olunca, çok mu inandırıcı oluyor? Sahi, siz, bu Amerikan üniversitelerinin tarağıyla neden beyninizin bulunduğu kafatasınızın üzerindeki saçlarınızı taramaya çok meraklısınız?) öğretim üyesi olan Sarah Culpepper Stroup’un (Bu öğretim üyesi, aynı zamanda İsrail'deki "Kudüs Üniversitesi'nde de bir haltlar yapıyor! Ne önemi var ki, Washington yada Kudüs Üniversitesi'nin. Bu bacımız, Sokrates'i ölüme götüren Aristofanes'i ve onun sayıklamalarını seviyor diye, biz de, bu bacımızın her yaptığını ayet-i kerime mi belleyelim!) 2004 yılında kaleme aldığı Antik Yunan komedyası hakkında bir çeviri-araştırma dosyası. Yazıda, Aristophanes´in ‘Lysistrata’ oyununa atıfta bulunarak kadınların evlilik hayatındaki durumları, “heteria” diye adlandırılan kadınların evlilik dışı ilişkileri, bu ilişkilerin ‘Lysistrata’ oyunundaki karşılığı bilimsel analizlerle irdeleniyor. (Bu bacımız, ince ince, burjuva sanatına yardım ve yataklık yapıyor. Bu bacımız, emekçilerin iktidar özleminin üzerini örtüyor. Bu bacımız, emperyalist kültürün ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için ter döküyor. Biz, bu bacımız gibi düşünmek, bu bacımız gibi davranmak, bu bacımızın istekleri doğrultusunda sanat yapmak zorunda değiliz!) Ayrıca dergi makaleyi yayınlarken MÖ 2000 yılına ait kadın çizimlerini (Milattan Önce 2000 yılına ait olduğuna ne kadar eminsin LİNÇÇİ Yaşam Kaya kardeşim?) anlatan resimlerle konuyu destekliyor.

İki bin yıl önce (iki bin dört yüz yirmi üç yıl önce) insanlık tarihinin bilimsel ve sanatsal alanda başladığı noktaya bakalım, şimdinin Türkiye'sindeki yasakçı, gerici zihniyeti değerlendirelim. (Böyle anlamsız, böyle iki ucu açık, böyle iki ucu boklu, böyle soyut, böyle yavan, böyle yüzeysel bir dille konuşarak yada yazarak, ne insanlık bilimsel ve sanatsal ilerleme kazanabilir, ne de Türkiye yasakçı, gerici bir durum fotoğrafı çektirebilir. Üfürmekle hiçbir yere varılamaz. Hele ki, daha matematiği, coğrafyayı, hattâ "iki kere iki dört eder" mantığını bile kavrayamamış bir yazarcık, hiçbir konuda asla ve kesinlikle ahkâm kesemez!) Bir insan ‘İl Halk Kütüphanesi’ne müdür olabiliyorsa (Sayın Ahmet Pirinççi olabiliyor ama sen asla ve kesinlikle olamazsın! Çünkü, Sayın Ahmet Pirinççi LİNÇÇİ değil, sen LİNÇÇİSİN!), kütüphanede ticaret yapmak (Sayın Ahmet Pirinççi'nin kütüphanede gerçekten ticaret yaptığını kanıtlayabilecek belge var mı elinde?), insanların görüşlerini sorgulamak (Sayın Ahmet Pirinççi'nin insanların görüşlerini sorguladığını nereden biliyorsun? Sayın Ahmet Pirinççi'yi, âdeta bir işkenceci gibi göstermeye çalışma iması pek hoş bir davranış değil!), onları susturmak için orada oturmuyordur.(Sayın Ahmet Pirinççi'nin, insanları susturmak için Elazığ İl Halk Kütüphanesi'nde oturma olasılığını dayatarak, artık kütüphanelerde işkencecilerin oturduğu izlenimi vermek, hele bir LİNÇÇİ tarafından böyle bir imada bulunmak, inanın dünyanın sonunun geldiğini muştuluyor!) İçinde bulunduğu makam itibariyle, insanlık tarihinin birbirine aktardığı bilgiler, o yasakçı zihniyetin temsil ettiği kütüphaneden (Elazığ İl Halk Kütüphanesi) topluma ulaşıyor. İki bin yıl önce yazılan bir oyun (İki bin dört yüz yirmi üç yıl önce yazılan bir oyun), çizilen bir resim, dünyadaki kütüphanelerle etkileşerek şimdiye ulaşmış. Amerikalı bilim kadını Stroup, Aristophanes´in ‘Lysistrata’ oyununu günümüz insanları için yeniden analiz ediyor. (Ben mi istedim, biz mi istedik, halk mı istedi, tüyü bitmemiş yetim mi istedi böyle bir şey yapmasını? Bana ne, bize ne, halka ne, tüyü bitmemiş yetime ne? SANA NE?!) Peki bu bilgi aktarımını gerçekleştirecek kurum ne yapıyor? (Nereden çıkıyor, böyle salak sepet bir yazıyı aktarma zorunluluğu?) Kültür Bakanı Sayın Ertuğrul Günay'ın izni ile (Kültür Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay'ın kıyağıyla) Türkiye’deki kütüphanelere ulaşan Türkiye'nin en ciddi akademik tiyatro dergi(Haydi oradan canım sen de!)sini yasaklayıp (Yasaklama diye herhangi bir şey söz konusu değil. Sayın Ahmet Pirinççi basın savcısı değil, yargıç değil, sadece ve yalnızca bir il halk kütüphanesi müdürü!), toplumu bilgi kirliliğinden (!) kurtarıyor. (Bence, Sayın Ahmet Pirinççi doğru yapıyor! Benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen Kültür Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay'dan "fırça" yemeyi bile göze alarak, bana, halkıma, tüyü bitmemiş yetime zerre kadar olsun hiçbir yararı dokunmayan bönlükle kaleme alınmış bu salak sepet yazıyı ve MÜSTEHCEN görseller içeren bu salak sepet LİNÇÇİ MİMESİS Dergisi'ni Elazığ İl Halk Kütüphanesi'ne asla ve kesinlikle sokmayarak, benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyor!) Bunu yaparken bağlı bulunduğu bakanlığı da atlıyor. (Sayın Ahmet Pirinççi, benim çıkarım için, halkımın çıkarı için, tüyü bitmemiş yetimin çıkarı için, gerekirse, limon satacak duruma bile düşmeyi göze alarak, "Öperim bağlı bulunduğum bakanlığı!" diyebilecek kadar kararlı davranıyor!!!)

Cumhuriyet tarihi boyunca vesayet rejimi (Neden buna Atatürkçülük yada Kemalizm diyebilecek cesareti gösteremeyip, kaçak güreşiyorsun? Maçan yemiyor herhalde!) tarafından kullanılan sindirme, bastırma, yasaklama, yok etme olgusu; ‘kraldan kralcı’ olan, kendisini üst makamlara göstermek için adeta yarış içine giren zihniyetler tarafından kullanılıyor. (Vallahi, üfürmeyi çok seviyorsun be LİNÇÇİ Yaşam Kaya!) Çoğunluk ideolojisinin verdiği güçle, ‘ben her istediğimi yaparım’ anlayışı Cumhuriyet döneminde Beyaz Türk’ ("Beyaz Türk" kim? "Siyah Kürt"ü sömüren Türk burjuvazisi mi? Sahi, demokratik cumhuriyet, ortak vatan palavrasıyla Kürt/Türk burjuvazisi oluşturmak için dayatan sermaye yanlısı Kürtlerle sermaye yanlısı Türklerin yakınlaşması sonucu, bazı Kürtler de hızla, hem de şimşek hızıyla "Beyaz Kürt" olmaya başlamadılar mı?) güruhunca yapılmıştı. Şimdilerde kendisini ‘ezilen’ olarak adlandıran ‘egemen güç’ tarafından gerçekleştiriliyor. (Senin yazdıkların beş yaşındaki küçücük veletler bile asla ve kesinlikle inanmaz be LİNÇÇİ Yaşam Kaya!)

Yazımın başında belirttiğim gibi, bir yanda 36 saat süren ‘Sanat Maratonu’ diğer yanda Türkiye’ nin en saygın akademik tiyatro dergisini (Bence, bu derginin osuruk kadar bile değeri yok!) yasaklayan (YAAA-SAAAK-LAAA-NAAAN BİİİR ŞEEEY YOOOK!!!!!!) zihniyet. İki bin yıl önce yazılan bir oyun (Oyun'un notu: "Lysistrata, Aristofanes tarafından 411 m.ö. yılında yazılmış, tek perdelik, seyirlik bir oyundur." -Kaynak: VİKİPEDİ- Şimdi küçük bir hesap yapalım: 2012+411=2423. Yani "İki bin yıl önce yazılan bir oyun" değil. İki bin dört yüz yirmi üç yıl önce yazılan bir oyun!) toplumun ahlakını bozuyorsa demek ki insanlık tarihi iki bin yıldır (iki bin dört yüz yirmi üç yıldır) ahlaksızca yaşamını sürdürüyor!

(Kaynak: BİRGün)


***


Ayrıca bakınız: