6 Temmuz 2012 Cuma

Hemen hemen bütün tiyatro esnafının suskunlukla onaylayıp, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) patentiyle "Emek Ödülü" verilen 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Prof. Dr. Talât Sait Halman'ın aldığı bu ödüle, canını dişine takıp her türlü tehlikeyi ve tabii ki LİNÇ KAMPANYASI alçaklığını göze alarak karşı çıkan Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın verdiği anti-faşist tavrı ipine bile takmayan pembe sermaye temsilcisi tiyatro esnafı, şimdi, kişisel menfaat elde ettikleri tiyatrolarının (sıcacık paracıklarının) ellerinden alınacağına inanmaya başladıklarında hüngür hüngür ağlamak zorunda bulunmalarını sağlayanlardan birinin de 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman olduğunu anlamaya başlarlarsa, ne mutlu Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'a!

Ben, tiyatro sanatı üzerine hangi toplumsal saptamayı yapmışsam, er yada geç, mutlaka, ama mutlaka benim saptamalarım, neredeyse yüzde yüz bir biçimde gerçekleşiyor.


Ben, tiyatro sanatıyla uğraştığım kırk yıllık süreçte, tiyatro sanatından maddi anlamda bir kuruş elde etmediğim hâlde, saptanamayacak kadar büyük değerde manevi kazanç elde ettim.


Ben, halkıma karşı, halkıma karşın, halkıma karşıt herhangi bir tiyatro etkinliğinde bulunmamak için, sadece kendi ömrümü değil, çoluk çocuğumun ömrünü ve çevremde benden "bir şeyler" bekleyen birçok insanın ömrünü imgesel hücrelere tutsak ettim.


Ben, maddi bir değer elde etmemekle birlikte, varımı yoğumu tiyatro mücadelesinde yok ettikten sonra, yani zincirlerimden başka yitirecek bir şeyim kalmayınca, yaklaşık olarak on yıldır, kılgısal olarak çok az olmakla birlikte, ideolojik, kuramsal, siyasal, toplumsal olarak tiyatro sanatına katkıda bulunuyorum hâlâ. 


Ben, tam anlamıyla kılgısal olarak tiyatro yaptığımda, düşümle, dişimle, tırnağımla kurduğum tiyatro binaları basıldı, izleyicilerim ve oyuncularım taciz edilerek gözaltına alındılar. Benimle birlikte gözaltına alınanların korkularını, ürkülerini gördükçe, pembe ve yeşil faşizme lanet okuma hakkımı sonuna dek kullandım.


Ben, Türk tiyatrosundaki iftiralara, Kültür Bakanlığı çanağına, İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm kulelerine, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a verilen "Emek Ödülü"ne karşı çıkarken, götlerinde pireler gezdirerek yan gelip yatan tiyatro esnafına kızgınlığım büyük bir hızla artıyordu, artıyor, artacak.


Ben, TAKSAV patenti ve AKP'li Kültür Bakanı Ertuğrul Günay eliyle 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a verilen "Emek Ödülü"ne ses çıkarmayanların, yeşil sermayenin yeşil reçetesinden rahatsızlık duymamaları gerektiği kanısındayım.


Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


***


Eski bakan tiyatrocuları kızdıracak

Türkiye'nin ilk Kültür Bakanı Prof. Dr. Talat Sait Halman'ın açıklamaları tiyatrocuları çok kızdıracak.

Türkiye'nin ilk Kültür Bakanı Prof. Dr. Talat Sait Halman, bazı tiyatroların özelleştirilmesi yönündeki kararın yerinde ve doğru olduğunu belirterek, ''Bundan 40 yıl önce de tiyatrolarda aynı sorunlar yaşanıyordu.
Bakanlık yaptığım dönemde çıkarttığımız istatistiklerde sanatçıların kiminin 11 yıldır hiç aksatmadan maaşını aldığını, sahneye çıkmak yerine kahvehane işlettiğini gördük'' dedi.

Halman, yaptığı açıklamada, Bakanlık yaptığı dönemde, devlet tiyatrolarıyla Devlet Opera ve Balesi'nde benzer sorunları kendisinin de tespit ettiğini belirtti.

Devlet destekli tiyatrolarda eskiden beri çekilen bazı sıkıntılar olduğunu ifade eden Halman, bakanlığı döneminde devlet tiyatrosu sanatçılarının kaç oyunda yer aldıklarını, izin kullanma sıklıklarını ve meslek olarak başka işleri seçip seçmediklerini belirlemek amacıyla arşivleri taradıklarını söyledi.

Halman, şunları kaydetti:

''Gördük ki bir çok tiyatrocu 3 yıl en ufak bir oyunda oynamak için bile hiç sahneye çıkmamıştı, tiyatro için hiçbir şey yapmamıştı. Sadece maaş almıştı. Üstelik o dönemde televizyon bile hayatımıza daha tam girmemişti. Sanatçılara kolay izin de verilmiyordu başka prodüksiyonlarda rol almaları için ama yine de sahneye çıkmak yerine başka işlerle uğraşanlar vardı. Araştırmalarımız sonucunda bir sanatçımızın 11 yıldır hiç sahneye çıkmadığını gördük. 9 yıldır Ankara'da bir kahvehane işlettiğini öğrendik. Meğer gelip tıkır tıkır maaşını alıyor, gidip kıraathanesini işletiyormuş''

Devlet tiyatrolarındaki tüm sanatçıların böyle bir genelleme içine alınmasının haksızlık olacağını da vurgulayan Halman, şu ifadeleri kullandı:

''Ben işini layıkıyla yerine getiren arkadaşlarımızı tenzih ediyorum. Sanatçı bilinciyle hareket eden arkadaşlarımız devlet tiyatrolarının sahneleyebileceği önemli rollerde, prodüksiyonlarda oynuyordu. O zamanın şartlarında tiyatromuza, kültürümüze, vatandaşımıza bir çok imkan sadece devlet tarafından sağlanabiliyordu. Tabii ki o dönemde de özel tiyatrolar vardı. Çok değerli sanat topluluklarımız vardı. Ancak büyük kadro gerektiren oyunların devlet tarafından sağlanması tiyatro oyunlarının halk tarafından daha ucuza izlemesini sağlıyordu. Bugünkü gibi kültür faaliyetlerine destek verecek kuruluş ve kurumlar çok değildi. Şimdi artık daha fazla.''

Tiyatrocuların uygulamanın nasıl olacağı, kariyerlerinin bundan sonraki süreçte nasıl gelişeceği konusunda kaygı yaşadıklarını dile getiren Halman, ''Ben sanatçıların devlet memuru mantığıyla sanat yapmasına karşıyım. Sanatçıların bu değişiklik sonucunda kazanılmış haklarını kaybetmemesi önemli. Devlet sanatçıyı belki sponsorluk sistemiyle desteklemeye çalışmalı'' şeklinde konuştu.

Tiyatrolarda hakkaniyet, düzen ve disiplin sisteminin getirilmesinin önemli olduğunu ifade eden Halman, ''Haksızlık etmek istemiyorum mükemmel çalışan bir sürü insan var bu kurumlarda ama hiç çalışmayan sadece iltimaslı oldukları için maaş alan insanlar da mevcut. Bütün bunları düzeltmek devletin görevidir. Buna da ihtiyaç vardır'' ifadelerini kullandı.


-Prof. Dr. Talat Sait Halman kimdir -

Türkiye'nin ilk Kültür Bakanı olan Halman, 12 Mart sonrası kurulan Nihat Erim Hükümeti'nde Kültür Bakanlığı yaptı.

Atatürk'ün İhtiyat Filosu Komutanı Tümamiral Sait Halman'ın oğlu olan Talat Halman, yüksek lisansını 1954 yılında Columbia Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü'nde tamamladı. 1953-1960 yılları arasında Columbia Üniversitesi, 1966-1971 ve 1972-1980 yılları arasında Princeton Üniversitesi, 1984-1986 yılları arasında Pennsylvania Üniversitesi'nde Türk Dili, Edebiyatı ve Kültürü; İslam ve İslam Kültürü ile Ortadoğu konularında dersler verdi. Kendisine 1988 yılında Boğaziçi Üniversitesi tarafından onursal doktor unvanı verildi. 1986-1996 yılları arasında New York Üniversitesi Ortadoğu Dilleri ve Edebiyatı Bölümü'nde Bölüm Başkanlığı yaptı.

Özellikle Shakespeare çevirileriyle tanınan Halman, şu anda Bilkent Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanlığı görevini yürütüyor.

Halman'ın, İngilizce ve Türkçe dillerinde on ikisi şiir kitabı olmak üzere 50 kadar kitabı yayımlandı. Yayınları arasında eski uygarlıkların şiirlerinden oluşan bir antoloji, Shakespeare'in sonelerinin çevirisi, eski Mısır, Ortadoğu ve Eskimo şiirleri, seçilmiş makalelerinden oluşan kitaplar, Faulkner'dan Türkçe'ye yaptığı çeviriler, Amerikan şairleriyle ilgili kitaplar, Mevlana ve Yunus Emre hakkındaki kitaplar sayılabilir. AA

(Kaynak: kanal/a haber)