21 Temmuz 2012 Cumartesi

"Antonius ile Kleopatra"da Enobarbus'un Gerekliliği


Melih Anık
21 Temmuz 2012


Oyun Atölyesi, "Antonius ile Kleopatra"yı (Shakespeare) sahneledi. Bu yazımda, ülkemizin yaşadığı türlü türlü sorun varken Oyun Atölyesi'nin "Antonius ile Kleopatra"yı âdeta hiçbir şeye dokunmama  çabası içinde sığ bir yorumla sahnelemesini ("artığına" bakarak bile); neden olduğu "ayıp"ı bir kenara bırakarak oyundaki bir karakterin (Enobarbus) çevresinde başka bir konuya değinmek istiyorum.

"Antonius ile Kleopatra",  ilk 20-25 gösterisinde Enobarbus'lu kadrosuyla ve reji ile oynanmış. Globe'daki gösterilerin ardından  30 Mayıs'tan sonraki Türkiye gösterilerinde oyundan Enobarbus ve ona ait sahneler çıkarılmış, oyun "o hâli" ile oynanmaya devam edilmiş.  Eleştiri, ilân ve reklâmların çıkardığı "ses"e bakarak  merak ettiğim oyunun  o hâlini seyretmek bana nasip(?) oldu.  Kendimi aldatılmış hissettiğimi ve oyunun "ayıplı" bir gösteri olduğunu yazdım. Seyrettiğim gösterinin bu hâli ile eleştirilmeye değer bir tarafı yok, ne olduğu belli olmayan, bütünlüğü kaybolmuş bir gösteri.  Zaten kendi eserini(?) "doğrayan" bir tiyatroya ne desen boş!  Zerrin Tekindor’un "çok iyi" Kleopatra yorumu  ve biraz da Mert Fırat’ın oyunun geneline göre “aykırı” duran ama iyi oyunculuğunu (Caesar) saymazsak benim seyrettiğim tadı kaçmış bir "oyun"du. Bir seyirci olarak, Oyun Atölyesi'nin tutumunu kendime (ve seyirciye) yapılmış bir hakaret olarak algıladım. Bunu hak etmediğimi(zi), yapılanı etik açıdan doğru bulmadığımı belirtiyorum.


Bence  çok önemli olan bu hususla ilgili tiyatro camiası her zamanki gibi sustu. Sorduğum soruyu tekrar edeyim:  Prömiyerini  yapmış  bir oyun belli bir temsil sayısından sonra herhangi bir karakteri ve onun sahnelerini çıkararak hiçbir şey olmamış gibi devam edebilir mi? Bence edemez, etmemelidir. Devam edilirse bu her şeyden önce  kendini inkâr anlamına gelir. Belirlenmiş bir kadro ile başlanmış, prova edilmiş, mizanseni kararlaştırılmış, rejisi yapılmış bir oyun için yapılan tartışmaların ve harcanan emeğin  bir anlamı yok mudur? Hadi kendini "saymıyorsun" seyircine de mi saygın yok?


Oyun Atölyesi'nin rejisi tamamlanmış ve 20-25 kez oynanmış, eleştiri ve alkış almış bir  oyundan karakteri ve sahneleri çıkarması ve o hâliyle oynamaya devam etmesi dünyada bir ilktir herhalde. Olayı fark etmeyen seyirci ve eleştirmenleri, bîhaber ya da bilip de göz yuman tiyatro sitesi yöneticilerini, yapılan sanki doğalmış da duyurulması  unutulmuş  gibi "haber" yapan "editörler" ile yapılana “kulp” takma gayreti içinde olan "felsefi akademik yazar" (fay) özentilerine rağmen kendimi tutup içimden  geleni "bu başa bu tıraş az bile" ile geçiştireyim de ayıp olmasın!

Piyeslerdeki karakterler sahnede sadece kendi söyledikleri (replikleri) ile "var olmazlar”", diğer karakterler de onları tanımlar, tamamlar. Enobarbus'u oyundan çıkardığınız zaman, sadece onu çıkarmış olmazsınız Antonius’u, Kleopatra’yı, Caser’ı, Menas’ı vb de "yaralamış" olursunuz.  Oyun Atölyesi’nin Prova Notları'ndan öğrendiğime göre Oyun Atölyesi, Enobarbus’un oyun için gerekli olduğuna karar vermiş, piyesi Enobarbus’lu olarak  çalışmış; muhtemelen oyuncu ile çıkan bir ihtilâf yüzünden oyuncunun ayrılması nedeniyle onun oynadığı rollerden Enobarbus’u,  ilgili sahneleri ile birlikte oyundan çıkarmış,  oyunun “artığını” birbirine nasıl bağlarım diye çabalamış.  Ayrılan oyuncunun oynadığı diğer rol olan Köylü’yü  ise bir başka oyuncu canlandırmış. Köylü’ye verilen önemin Enobarbus’a verilmemesini tuhaf buldum. Oyun Atölyesi gelecek sezonda oyuna devam ederse önünde iki seçenek var. Ya yeni bir Enobarbus hazırlayacak ki bence doğrusu odur, ya da ayıbına sarılacak ama iş sadece “artığı” birbirine bağlamak olmadığı için yeni bir mizansen ve reji  hazırlayarak yoluna Enobarbus’suz devam edecek  ve öyle de olacağını kanıtlamaya çalışacak. (Her iki çözüm de yeni sorulara gebe!) Bana göre "Antonius ie Kleopatra" oyununda Enobarbus , kendisinden en son vazgeçilecek karakterdir. Bu yazı Enobarbus’un gerekliliği  üzerinedir.

Oyunun karakter listesinde Enobarbus, Antonius’un “dostu/arkadaşı” olarak tanıtılmış. Aslına bakarsanız pozisyonları itibarıyla Antonius ile Enobarbus arasında bir imparator ile kumandanı arasındaki ilişki olması gerekiyor ama ilişki daha derin.  “Dostluk”, Enobarbus’un Antonius’un işlerine burnunu sokma rahatlığından Antonius’un da onu dinleme nezaketinden kaynaklanıyor. Bunda her iki karakterin kişiliğinin ve  Antonius’un çok da kararlı biri olmamasının rolü var tabii. Piyesin yapısı itibariyle de Enobarbus bir dosttan çok daha öte bir öneme sahip. Zira piyes boyunca sarfettiği sözlerle  farklı rollere “soyunuyor”.  Bunları örneklemeye çalışacağım.

Antonius, karısı Fulvia’nın ölüm haberini alınca bir an Fulvia’yı düşünür ve hemen arkasından Enobarbus’u hatırlar: “Enobarbus nerdesin?” Bu bir “yalnızlık” içine düşen bir adamın dertleşme ihtiyacından, yardım ve teselli arayışından kaynaklanır. Antonius aslında bir vicdan muhasebesi içindedir ve içine düştüğü genel durumla baş etmekte zorlanmaktadır.  Anlaşıldığı kadarıyla zor anlarında hep Enobarbus’u aramıştır. Enobarbus,  Antonius’u teselli eder. Teselli ederken de kadınların ve Kleopatra’nın özelliklerini sayarak onun acısını dindirir. (Aslında bu noktada oyunun içeriğindeki “kadın” ve "erkeğin kadına bakışı" hususu  çok önemlidir ama o, bir başka yazının konusu olacak kadar geniş ve derindir. Parantez içinde belirtmeliyim ki özellikle uluslar arası arenaya çıkan bir tiyatronun, ülkesinin bir sorununu vurgulaması, hem de bunu eline fırsat geçmişken Shakaspeare oyunu ile yapabilmesi,  “oralarda”  DT ile ilgili yerel bir konu üzerindeki  “sürtüşmenin” tarafı  olmaktan  daha iyidir.) Enobarbus, Antonius’un “suflör”ü gibidir.  Enobarbus’un zeki ve kurnaz bir adam olduğunu da repliklerden anlarız. Lafını sakınmaz, açık konuşur, dilini kılıcı gibi çok iyi kullanır. Ama Enobarbus aynı zamanda bir “emir kulu”dur da. Oyunda yalnızca Antonius’tan emir alır yani bir anlama kendi efendisini kendisi  seçer.

Enobarbus, kişisel özellikleri ile  Antonius’u teselli etmekte çok mahirdir. Kullandığı dil ile aralarında uzun bir geçmiş  olduğunu da anlarız.  Bir taraftan da oyunu “açar”, oyunun alt yapısını oluşturmaya başlar, seyirciyi aydınlatır. Yani Enobarbus oyunun  “anlatıcı”sıdır aynı zamanda.

II.Perde II.Sahne Lepidus ile Enobarbus arasındaki kısa bir konuşma ile başlar. Lepidus(ki “Triumvirliğin”  üçüncü ayağıdır) Enobarbus’tan “Komutanına  daha yumuşak ve tatlı bir dil kullanmasını hatırlatmasını” ister. Biraz sonra Antonius, Caesar ile bir araya gelecektir ve Lepidus bu konuşmada bir tatsızlık olsun istememektedir. Bu rica Enobarbus’un Antonius üzerindeki etkisini gösterir ama öte yandan Antonius’un karakterinin ip uçlarını da verir. Ona Enobarbus tarafından ulaşmak mümkündür. Ama bu sahneyi çok daha önemli kılan özellik Shakespeare’in bu sahneye kattığı dahiyane bir buluştur. Zira repliklere bakınca Enobarbus aslında Shakespeare’dir bu sahnede. Lepidus, “yazar”a "bundan sonraki sahneyi  öyle yaz ki sorun çıkmasın" demektedir. Bu arada Enobarbus biraz sonraki konuşmada Antonius’un nasıl davranacağının haberini verirken bir “anlatıcı”dır. Bu sahnede oyunun içinde örneği  çok olan “epik” ögeleri görmeye başlarız.

Enobarbus bir repliğinde “Keşke hepimizin karısı onun gibi olsa.. Erkekler kadınlarla birlikte savaşa gitse” der. Bu  o dönem için ya seyircinin dillendirdiği bir görüştür ve/ya da seyircinin hoşuna gitmesi için sarfedilmiştir.  Shakespeare, Enobarbus’u bu sahnede seyircinin dili/sesi olarak kullanır. Piyesin diğer bazı sahnelerinde de Enobarbus seyirci adına konuşur. Yani Enobarbus bir taraftan da “seyirci”dir.

Antonius Caesar ile Lepidus konuşurken araya giren Enobarbus’a “ Sen bir askersin fazla konuşma” der. Bu repliğin yorumunu da okurlara bırakıyorum.

Enobarbus,  Antonius ile Kleopatra’nın Tarsus’ta nasıl karşılaştığını anlatır. Bu Enobarbus’un rolünü göstermesi dışında Antonius ve Kleopatra arasındaki aşkı “temellendirir”. Tiyatro  açısından da şahane bir anlatımdır. “Üstünde yattığı gemi, yaldızlı bir taht gibi” sözleriyle Enobarbus, Kleopatra’nın hükmettiği ülkenin ipuçlarını verir.  Romalı Antonius, Mısırlı Kleopatra’nın kollarına düşerken  sanki doğanın asûde çekiciliğine de kapılmış gibidir. Burada doğu ile batı arasındaki farka da gönderme vardır.

“Ama göreceksin ki bu evlenme dostluklarını bozacak” “Burada evlenmesi çıkarı için sadece” derken Enobarbus’un uzak görüşlülüğünü anlarız ama bu replik de seyirciyi hazırlamak için Shakespeare’in kullandığı bir trüktür. Zira Enobarbus sözüne güvenilir bir adamdır, piyesin yazarıdır. Kim ondan daha iyisini bilebilir. Yazar bir kâhin değil midir aynı zamanda.

Üçlünün içkinin de tesiriyle yoldan çıkma eğilimi gösteren havasını  “dans edelim” ile başka yöne çeviren, Menas’ın uyanıklığını fark eden de Enobarbus’tur. Ama hep bu sahnelerde Enobarbus oyun içindeki yazar gibi hareket eder sanki, oyunun dramatik temposunu ve akışını belirler. Oyunun başlarında Kleopatra’nın nedimeleri arasında geçen “fal sahnesi” nde(Perde I Sahne II) Enobarbus “Kurun sofraları, Kleopatra’nın sağlığına içilsin” ve  “Çoğumuzun bu geceki falı içip içip sızmak” ile içinde bulunulan ortamı özetlemektedir. Enobarbus o sahnenin enerjisini ayarlayan rejisördür.

Enobarbus ile Agrippa arasında geçen sahne bence çok önemlidir. Zira bu sahnede şu konuşma  geçer:
“Agrippa -  Üstüne yoktur Lepidus’un!
Enobarbus - Pek yaman adam, aman ne de seviyor Caesar’ı!
A - Evet ama ne de candan tapıyor Antonius’a!
E - Ne diyor Caesar için: İnsanların Jüpiter’i,
A - Ya Antonius için ne diyor: Jüpiter’in tanrısı!”
Bu konuşma üçlü arasındaki ilişkiyi anlatır ama daha da önemlisi bir sonraki sahneyi hazırlar. Antonius karısı Octavia(Caesar’ın kız kardeşi) ile görüşürken Octavia : “Dilerim ulu Tanrım Jüpiter yardım eder bana!” derken “pun”(pan) yapmaktadır.  Octavia, hangi Jüpiter’den yardım istemektedir?

Eros ve Enobarbus arasındaki sahne, piyesin ve de tarihin akışını anlatır. Lepidus devreden çıkarılmıştır şimdi savaş Antonius ve Caesar arasında cereyan edecektir. Öte yandan Eros sadakatin Enobarbus ise ihanetin ölümünü simgeler.  Bu ikiliyi aynı sahnede karşı karşıya getirmek de önemli bir vurgudur.

Önce Antonius kopar Enobarbus’tan (“Denizde savaşacağım”) Bu bir anlamda yazarın elinden karakterin kaçmaya başlamasıdır. Yazar kendini yok ederek oyunun sonundan sorumlu olmadığını belirtir sanki. Enobarbus, Kloepatra ve Antonius’un yanında kendi kendine konuşmaya başlar. Bu bir iç hesaplaşma olduğu kadar Enobarbus’un yani yazarın oyunun baş karakterlerini kaderleriyle baş başa bırakacağının da bir sinyalidir.

Enobarbus- Scarus sahnesi Antonius’un yenildiği savaşın hikâye edildiği sahnedir. O sahne çıkarılırsa ortada birdenbire “debelenmeye” başlayan Antonius kalır.

Enobarbus, Antonius’a gönderilen elçi için “Sen kırbaçlanacak birine benzersin” derken gene hem anlatıcı, hem seyirci, hem yazardır. İfadenin içerdiği espri de halkın algısını yansıtır.

Antonius, altınlarını bile almadan onu terk eden Enobarbus’a kızamaz. “Ah Enobarbus”  der. Bu aynı zamanda yazara da bir sitemdir sanki. Antonius  Enobarbus’un  altınlarını bir sandığa koyar ona gönderir. Bunu bir oyun karakterinin, yazara karşı minnet borcunu ödemesi diye almak da mümkündür.

Oyunda iki karakter durup dururken hiçbir fiziksel rahatsızlıkları olmadan sahnede ölür. Biri Kleopatra’nın yardımcılarından biri olan İras, diğeri Enobarbus’tur. Her ikisi de geleceğin “efendi”leri için karanlık olduğunu bilir. Ama her ikisi de “efendinin ölümünün” habercisi sayılır. İras mücadeleci bir kız olduğunu göstermiştir. (“Çünkü tırnaklarım daha keskindir gözlerimden”) Onun ölümü Kleopatra’nın mücadele gücünün  tükendiğini anlatır. Enobarbus ise dostluğun dayanışmanın simgesidir. Onun ölümü ile Antonius artık tek başınadır. Öte yandan bu, yazarın sessizce aradan çekilmesi diye de yorumlanabilir.

Enobarbus’u ve onun sahnelerini çıkarmakla  işte bu özellik ve güzellikleri ve de incelikleri ortadan kaldırmış olursunuz. (Kaldırıldığına göre Oyun Atölyesi’nin böyle bir kaygısı olmadığını anlar ve oyunun hakkının verildiği üzerinde de kuşku duyarsınız. Oyunun “artığı”  da o “ufku” göstermiyor zaten!) Benim ortaya çıkan bu “ayıplı durum”la ilgili kullanabileceğim en basit ifade şudur : Fil, züccaciye dükkânına girmiş. Daha ne diyeyim!


Oyunun Sabahattin Eyüboğlu çevirisini esas aldım. (Türkiye İş Bankası Yayınları)


İlgi:
 http://en.wikipedia.org/wiki/Vice_(character)
http://www.cliffsnotes.com/study_guide/literature/antony-and-cleopatra/character-analysis/enobarbus.html
http://www.preoccupations.org/2003/12/enobarbus_1.html
http://www.sparknotes.com/shakespeare/antony/characters.html

(Kaynak: Düşünceler)