20 Haziran 2012 Çarşamba

Yeni bir şey söylemeyen LİNÇÇİ Mimesis, yanılsama oluşturuyor!

Türkiye Cumhuriyeti, her alanda olduğu gibi, tiyatro alanında da sürekli olarak patinaj yapmaya devam ediyor. Nasıl ki, çamura saplanan bir otomobil, ne kadar gaza basarsak basalım, ne kadar kilometre göstergesi yerinden oynarsa oynasın, bir milim bile ileri gidemezse, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için tiyatro etkinliğinde bulunan pembe sermaye temsilcileriyle yeşil sermaye temsilcileri de, "Türkiye Tiyatrosu Tarihi" kitabına yeni bir harf bile ekleme gücüne asla ve kesinlikle erişemiyorlar.


Türkiye Cumhuriyeti, tiyatro alanındaki pembe sermaye temsilcileriyle yeşil sermaye temsilcilerini anasının ak sütü gibi hak ediyor. Çünkü, bu ülkedeki yönetici sınıfı, emekçi halkın iktidar özlemini gidermek için değil, kendi küçük çıkarlarını korumak için soluk alıp veriyor. Böylelikle, yönetici sınıfın emir komutasındaki pembe sermaye temsilcisi tiyatro esnafıyla, yeşil sermaye temsilcisi tiyatro esnafı, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için yapay bir kapışma mizanseniyle sahnelerini işgâl ederlerken, pembe sermaye temsilcisi LİNÇ KAMPANYASI imzacısı Mimesis sitesi de, kendi mezhebine uygun hareket edip, zerre kadar olsun hiçbir yeni söz söyleyebilme yeteneğine asla ve kesinlikle sahip olmamasına karşın, yeni bir şey söylüyormuş yanılsamasıyla, küçük burjuva ruhlu yeni yetmelerin yelkenine sözüm ona ilericilik rüzgârı üfürmeye devam ediyor.


Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


***


Özgürlük Parkı’ndan Yayılan Seslere Kulak Vermek


Son dönemde artan saldırılar üzerine İŞTİSAN’ın çağrısıyla toplanan sanatçıların Şehir Tiyatrolarına yönelik baskıları protesto ettiği Şubat ayı, sonradan tek tek ortaya çıkan birçok değişikliğe gebeydi. Takip eden aylarda önce İBBŞT yönetmeliği değiştirildi ve Genel Sanat Yönetmeni’nin işlevini yitirmesi ile birlikte Şehir Tiyatroları yönetiminde sanatçılardan çok bürokratların söz sahibi olduğu bir döneme girildi. Her ne kadar Genel Sanat Yönetmenleri bu yönetmeliği kabul etmediklerini açıklasa da, sanatçılar ve sanatseverler Şehir Tiyatrolarına yapılan müdahaleyi şenlikli bir yürüyüşle protesto etse de değişiklik geri alınmadı. Üstelik, üzerinden çok zaman geçmeden, bu sefer de Başbakan’ın tiyatroların özelleştirilmesi ile ilgili açıklamaları ve Bakanlar Kurulu’nun bu öneriyi benimsemesi yeni değişikliklerin habercisi oldu. Radikal gazetesinin "Başbakanlık Devlet Tiyatrolarını Kapatıyor" başlığıyla yayınladığı özel haber, tiyatro çevrelerinde hemen yankısını buldu.

Tiyatroların kapatılmasına karşı harekete geçen sanatçılar, bir dizi eylemle tepkilerini dile getirdi. Bu eylemlerden bir tanesi ise, gece gündüz demeden, durmaksızın bir sanat icrasının söz konusu olduğu bir maraton şeklinde tezahür etti. Şu anda da devam etmekte olan Sanat Maratonu, gencinden yaşlısına, amatöründen profesyoneline, sanata gönül vermiş herkesi tiyatroların kapatılmasına ya da özelleştirilmesine karşı SUSmamaya çağırıyor. Özgürlük Parkı’nda gerçekleşen Maraton, yoğun programı kadar sanata ve tiyatroya yönelik politikalara karşı tavrıyla da dikkat çekiyor.

Sanata yönelik bir müdahaleye yine sanatın içinden bir cevap verme çabası kuşkusuz takdire değer. Sanat Maratonu gibi bir pratik, eylemliliğin tek biçimi olmadığını hatırlatan, birçok farklı tiyatro grubunu, sanat çevrelerinden insanları bir araya getirerek kendi zanaatlarını icra etmeye teşvik eden bir tutum olarak okunabilir. Öte yandan böyle bir tutum, tiyatroya ve sanata dair sorunların masaya yatırıldığı geniş bir tartışma ortamını da beraberinde getirmediği takdirde amacına ulaşamama tehlikesiyle de karşı karşıya kalabilir. Neticede tiyatroya yönelik hükümet politikalarına alternatif bir tavır oluşturmak, özerk bir tiyatronun nasıl kurulabileceği konusunda sanatçıların kendi önerilerini geliştirmelerini de gerektiriyor. Ayrıca müdahale öncesindeki düzenin sorunlarını da görebilmek ve bu sorunları aşmak yönünde tavır gösterebilmek de önemli.

Şu anki haliyle açıklanan programda “Nasıl bir tiyatro?” sorusunun tartışıldığı bir forum ya da panel organizasyonu yer almıyor. Fakat hem tiyatrolara yönelik müdahalenin, hem de tiyatronun sorunlarının hep birlikte tartışılması açısından ulaşılan geniş katılımcı kitlesi önemli bir potansiyel taşıyor. Maratonun devam eden günlerinde böyle bir organizasyonun yer alması, tiyatroya yönelik müdahalelere tiyatrocuların kendi önerileriyle karşı çıkmasında önemli rol oynayabilir.

(Kaynak: Mimesis)