14 Haziran 2012 Perşembe

Kaldıraç'ın bize gönderdiği sıkı sıkı düşündürücü ilginç e-posta!


THY’de grev yasağı! İşte ileri demokrasi!


Deniz Adalı

Bir Marksist, ne zaman demokrasi sözünü duyarsa, hemen sorar: Kimin için demokrasi?

Bir işçi ne zaman demokrasi sözünü duyarsa sormalıdır: Kimin için demokrasi? Para babaları için mi, yoksa işçiler, emekçiler için mi, halklar için mi demokrasi, yoksa Uludere’de halkın başına bombalar atanlar için mi demokrasi? Bir gecede trilyonlar götürüp, büyük rant vurgunları bölüşenler için mi demokrasi, yoksa iş kazalarında ölenler için mi demokrasi?

Çünkü, bu ikisi için aynı anda demokrasi olmaz.

Davutpaşa'da patlamada ölenler için hukuk olsa idi, işverenleri hapiste olurdu, selde minibüsün içinde can veren işçiler için hukuk olsa idi, işverenleri can verirdi; Hopa’da öldürülen Metin Hoca için hukuk geçerli olsa idi, polis şefleri ve hatta Başbakan hapiste olurdu; biber gazından ölenler için hukuk geçerli olsa idi, onlarca polis şu anda hapiste olurdu, yöneticileri ile birlikte.

Para mı kaçırıyorsun, esrar-eroin işi mi yapıyorsun, senin için demokrasi vardır. İstanbul’un otopark mafyasını mı yönetiyorsunuz, hazineye ait arazilerden büyük rantlar mı elde ediyorsunuz, büyük ihalelerden vurgunlar mı vuruyorsunuz, enerji ihalelerinden trilyonlar mı götürüyorsunuz, altın aramak için dosyayı tahrip etmekten çekinmiyor musunuz, işte sizler için demokrasi vardır, hem de “ileri” cinsinden. Ama emeğinizle mi geçiniyorsunuz, hop, demokrasi size uygun değil. Siz “anadilde eğitim” mi istiyorsunuz, demokrasi burada biter, size yok! Siz BDP milletvekili misiniz ve düşüncelerinizi söylemek mi istiyorsunuz, sizin için demokrasi kalmadı, taze bitti. Siz ateist bir aydın mısınız, mesela Fazıl Say gibi, size hukukun çelik copu göründü demektir, siz düşünce özgürlü¤ünden yararlanamazsınız.

Siz bir annesiniz ve çocuğunuz bir yüksek rütbeli bürokratın, zengin bir işadam›n›n arabasının tekerlekleri altında can verdi ise, kaderinize razı olacak, dizlerinizi dövecek ve suçu kendinizde arayacaksınız. Siz bir kadınsınız ve tecavüze mi uğradığınız, suçu kendinizde arayacak ve kaderinize razı olacaksınız, çünkü hukuk sizin için kalmadı.

İşte demokrasi budur!

Demokrasi burjuva egemenlerin, para babalar›n›n kendi isteklerini yasa olarak uyguladıkları diktatörlüktür. Onlar için demokrasi, halklar için diktatörlüktür. Bizdeki ise, daha ileridir, daha ileri bir diktatörlüktür, Tekelci Polis Devletidir. Bizdeki, para babalar›na hizmet etmekle kalmaz, önce uluslararası sermayeye hizmet eder, daha büyük para babalarına hizmet eder. İleri demokrasi dediklerinde başka bir şey anlamanıza gerek yok.

Başbakan, 90 yıllık Cumhuriyet’in eksiklerini vurgulayıp, “insanı yaşattı ki...” diye lafa baflıyor. Önce devlet değil, önce insan demeye getiriyor. Oysa gelişmelere bakınca hiç de öyle değil.

Uludere'ye bakın. Uludere bir hatadır diyen Başbakan, insanların ölümünün soruşturulmasına bile yüksek sesle kükrüyor. Hakkını alamayan işçilerin grev kararlarına, copla, baskı ile, yetmiyorsa yasaklarla yanıt veriyor. Metin Hoca’nın öldürülmesine onay veriyor. Hani insanı yaşatmak?

Bu ülkede, yılda 1200 işçi, bizim cinayet dediğimiz, açıkça geliyorum diyen iş kazalarında can vermektedir. Bu mu insanı yaşatmak? Fabrikalarda önlem alınmadığı için, hâlâ işçiler yok yere ölmektedir. Tuzla'da tersanelerde ölen işçilerin sesine kulaklarını tıkayanlar, artık sağır olmuşlardır. Bu sağırlık, bu körlük, insan için midir?

(Kaynak: Özgür Bir Dünya ‹çin Kaldıraç, Haziran 2012, Sayı 133)


***


Ayrıca bakınız:


habervaktim.com sitesinden sıkı sıkı düşündürücü ilginç bir haber!