Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için çaba harcayan bir ailede bir burjuva çocuğu olarak dünyaya gelmiş olduğundan, çocukluğunu Üsküdar / Salacak'ta bir yalıda dadıların gözetiminde geçirip, ilk oyununu Robert Kolej'de okurken yazan, Kore Savaşı'na gönüllü olarak yazılmanın yanı sıra, Nâzım Hikmet'i "yurtdışına kaçıran adam" nâmıyla ünlenmiş, değişik dönemlerde dört evlilik yapmış Refik Erduran, ömrünü meta estetiğine yatırmış bir kişi olarak, sanat emekçilerinin kendilerine göre verdiği mücadeleye set çekmek istemesine karşın, eleştirdiği kişilerin adlarını asla ve kesinlikle dile getirme cesaretine sahip değil!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Ünlem ki ünlem!
Refik Erduran
r.erduran@superonline.com.tr
13 Haziran 2012
İlericilik ile seçkinci züppeliği, "modernlik" ile Batı maymunluğunu karıştıran, çoğunluğa tepeden bakarak egosunu şişiren, devletten geçinirken işini kaytaran, küstah, kavgacı, asalak bir tip... Başbakanın kimi tiyatrocuları kınarken çizdiği portre...
Ödenekli tiyatrolarımızın kadrolarında öylesi yok mu? Var. Banka kadrolarında dolandırıcı, asker birliklerinde darbeci olduğu kadar. Sanat kurumlarımızdaki emekçilerin büyük çoğunluğu zor yetişen, az parayla fedakârca çalışan, dürüst ve iyi niyetli çilekeşlerdir.
Birkaç dalı hastalıklı diye kiraz ağacını kesmez, ilaçlama yapıp meyve almayı sürdürürsünüz. İçinde yer yer yozlaşma olan sanat alanlarımız da bir an önce daha sağlıklı çiçek açmalarını kolaylaştıracak bir açılım bekliyor.
Ödenekli sanat kurumlarının çalışanları sorunun patlak vermesinden bu yana diken üstünde. Pazartesi günkü kabine toplantısında konunun gündeme gelmeyişi onların gerginliğini artırdı.
Tarım gibi tiyatro da mevsimlerle bağlantılı bir uğraştır. Ekim başında perdelerin açılması yaz boyunca hazırlık ve çalışmaların yapılmasını gerektirir. Açılmaması ise büyük bir kültür fiyaskosu ve iktidar için eksi puan olur.
Ama kabine toplantısından sonra basına bilgi veren hükümet sözcüsü çok sevindirici bir şey söyledi.
***
Toplantıda tiyatronun ele alınıp alınmadığı sorusunu yanıtlarken Bülent Arınç anlamlı bir gülümsemeyle "Hayır" dedi, "onu konuşmadık.
Ama bu akşam bakanlarımızın pek çoğu Itri konserine gidecek."
Ekrana seslenesim geldi "On yıldır akılları neredeydi?" diye.
Söz konusu kurumların içindeki ve başındaki kişilerin zekileri de reform gereğini vurgular durur; ama uğraştıkları hep kabuktur, ruh değil. Muhsin Ertuğrul'un amaçladığı "Türk tiyatrosunu Türk birikimi ve Türk üslubuyla kurma" ülküsü pek az kişinin umurunda. Kültür kompradorluğunu eleştirdiğim için ben de yıllardır Başbakanın yadırgadığı asalakların hedefi oldum. Katlanmadığım haksızlık, izlemediğim edepsizlik kalmadı.
Şu ara açığa çıkan bir eski olay gözümüzü fal taşı gibi açmalı. Talat Halman dostum Kültür Bakanı iken Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasına Itri konseri verdirmek istediği için korkunç tepkilerle karşılaşıp kukla başbakan tarafından koltuğundan uzaklaştırılmış, küsüp Amerika'ya gitmiş. Çünkü efendim, o orkestra yalnız ve yalnız klasik Batı müziği çalarmış.
Maymunluğun bu kadarı orangutanları şaşırtır, şempanzeleri güldürür.
***
Daha korkuncu, o denli cahillik ve ahmaklığın aydınlara hitap etme iddiasındaki basın kesimimizde bugün de sürmekte olması. Önceki akşam CSO'da Itri konseri verilmesi ilk kez görülen bir ayıpmış. Çünkü "dinî müzik" imiş! (Evet, başlık ünlem işaretli).
Mozart'ın Requiem ağıtı bir Batı gazetesinde dinî müzik diye ayıplansa, o başlığı atanın kariyerine ünlemli ağıt okunur!
(Kaynak: HABER VAKTİM)
***
Oyun'un notu: Yukarıdaki sunuş yazımızı yazarken, VİKİPEDİ'den yararlandık!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Ünlem ki ünlem!
Refik Erduran
r.erduran@superonline.com.tr
13 Haziran 2012
İlericilik ile seçkinci züppeliği, "modernlik" ile Batı maymunluğunu karıştıran, çoğunluğa tepeden bakarak egosunu şişiren, devletten geçinirken işini kaytaran, küstah, kavgacı, asalak bir tip... Başbakanın kimi tiyatrocuları kınarken çizdiği portre...
Ödenekli tiyatrolarımızın kadrolarında öylesi yok mu? Var. Banka kadrolarında dolandırıcı, asker birliklerinde darbeci olduğu kadar. Sanat kurumlarımızdaki emekçilerin büyük çoğunluğu zor yetişen, az parayla fedakârca çalışan, dürüst ve iyi niyetli çilekeşlerdir.
Birkaç dalı hastalıklı diye kiraz ağacını kesmez, ilaçlama yapıp meyve almayı sürdürürsünüz. İçinde yer yer yozlaşma olan sanat alanlarımız da bir an önce daha sağlıklı çiçek açmalarını kolaylaştıracak bir açılım bekliyor.
Ödenekli sanat kurumlarının çalışanları sorunun patlak vermesinden bu yana diken üstünde. Pazartesi günkü kabine toplantısında konunun gündeme gelmeyişi onların gerginliğini artırdı.
Tarım gibi tiyatro da mevsimlerle bağlantılı bir uğraştır. Ekim başında perdelerin açılması yaz boyunca hazırlık ve çalışmaların yapılmasını gerektirir. Açılmaması ise büyük bir kültür fiyaskosu ve iktidar için eksi puan olur.
Ama kabine toplantısından sonra basına bilgi veren hükümet sözcüsü çok sevindirici bir şey söyledi.
***
Toplantıda tiyatronun ele alınıp alınmadığı sorusunu yanıtlarken Bülent Arınç anlamlı bir gülümsemeyle "Hayır" dedi, "onu konuşmadık.
Ama bu akşam bakanlarımızın pek çoğu Itri konserine gidecek."
Ekrana seslenesim geldi "On yıldır akılları neredeydi?" diye.
Söz konusu kurumların içindeki ve başındaki kişilerin zekileri de reform gereğini vurgular durur; ama uğraştıkları hep kabuktur, ruh değil. Muhsin Ertuğrul'un amaçladığı "Türk tiyatrosunu Türk birikimi ve Türk üslubuyla kurma" ülküsü pek az kişinin umurunda. Kültür kompradorluğunu eleştirdiğim için ben de yıllardır Başbakanın yadırgadığı asalakların hedefi oldum. Katlanmadığım haksızlık, izlemediğim edepsizlik kalmadı.
Şu ara açığa çıkan bir eski olay gözümüzü fal taşı gibi açmalı. Talat Halman dostum Kültür Bakanı iken Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasına Itri konseri verdirmek istediği için korkunç tepkilerle karşılaşıp kukla başbakan tarafından koltuğundan uzaklaştırılmış, küsüp Amerika'ya gitmiş. Çünkü efendim, o orkestra yalnız ve yalnız klasik Batı müziği çalarmış.
Maymunluğun bu kadarı orangutanları şaşırtır, şempanzeleri güldürür.
***
Daha korkuncu, o denli cahillik ve ahmaklığın aydınlara hitap etme iddiasındaki basın kesimimizde bugün de sürmekte olması. Önceki akşam CSO'da Itri konseri verilmesi ilk kez görülen bir ayıpmış. Çünkü "dinî müzik" imiş! (Evet, başlık ünlem işaretli).
Mozart'ın Requiem ağıtı bir Batı gazetesinde dinî müzik diye ayıplansa, o başlığı atanın kariyerine ünlemli ağıt okunur!
(Kaynak: HABER VAKTİM)
***
Oyun'un notu: Yukarıdaki sunuş yazımızı yazarken, VİKİPEDİ'den yararlandık!