Oyun'un notu: Önemli gördüğümüz yerleri biz kırmızı yaptık!
***
Ömer F. Kurhan ve MD (5)
Ömer F. Kurhan mesaj atmış, cevabım aşağıda:
Ömer F. Kurhan
Ben kendi görüşümü paylaşıyorum sen "hayat dersi" olarak alıyorsun. Bu ne alınganlık! Belki de geçmişten kalma "otorite"ye karşı çıkma içgüdüsünden kaynaklanıyor. Senden daha genç olan kızıma bile ders veremeyeceğimi biliyorum. Herkesin dersini hayat verir.
Sen halâ "seni uyardım" diyorsun. Bu cümleyi kurabilmek bile daha önce yazdıklarımı anlamadığın anlamına geliyor. "Uyarmak" "düzelmezsen başına geleceğe katlanırsın" anlamına gelir. Yaşın elliye dayanmış, öğren artık. Nazik bir söylem değil. Ayrıca senin böyle bir gücün mü var?
Oysa, ben sana diyorum ki, senin değer verdiğin kriterler benim için geçerli değil. Ahlâksızca, hiç akla gelmeyen bir suçlamayı planlamıyorsan eğer, normal şartlarda beni tuttuğum yoldan vazgeçirmen mümkün değil. Çünkü, onlara göre hayatımı planlamıyorum. Satırlarının arasında sıkıştırdığın senaryoları dikkatle ve hayretle takip ediyorum.
Hala aynı diretmeyi yapıyor ve aynı tartışmanın içine çekmek istiyorsun. Sen, kendi davaların peşinde başkalarının hayatını anlatıyorsun. Bunlara benden açık ve net görüş belirtmeye zorlamaya çalışıyorsun. Bu aslında kendine inandırmaya çalıştığın hususlar. Bence, avukatınla konuşmalısın. Beni de düşünme ben yolumu bulurum.
"Husumet"e takmışsın. "Husumet" uzmanı olmalısın! "Sen öyle gördüğün için", "husumet var"! Öyle inanmışsın ki buna "herkes görüyor" diye verdiğin kesin yargıdan vazgeçmiyorsun. Üstüne bir de "analiz" yapıyorsun. Yani kararından kuşkun yok, ona uygun senaryo yazıyorsun, "sorun bundan kaynaklanıyor" diye. Bu ne güvendir! "Husumet"in benim hayatımda yeri yok!
Madem ki "herkes yaptığından sorumludur", beni bu kadar dert edineceğine kendine ve "ev dışı yürüyüşlerine" daha çok zaman ayır. Bu da bir nasihat değil, ÖNERİ…
Bu arada Mustafa Demirkanlı'ya gönderdiğim mesaja da "giriyorsun". BÜO '70 ruhunu RC Players ile karıştırarak "uyanıklık" yapıyorsun. Verdiğin örnekler de "ağabey ve ablalara saygı", "duvara resim asmak"… ve hemen kestirmeci bir sonuç çıkarma gayreti:
"Melih Anık'ın bizim büyüklerimize gösterdiğimiz saygıya karşılık gelen küçüklere dönük bir sevgisi pek yok ya da son zamanlarda düşüşe geçmiş."
Sen sanırım salonun, kostüm odası ve dört kişinin zor sığdığı yönetim kurul odası yıkılmadan önceki halini hatırlamıyorsun. Hatırlıyorsan, onlar yıkılmasın diye uğraştın mı? Ama benim BÜO '70 ruhu dediğim şey başka, ağabeye ablaya saygı değil. Sabahlara kadar acımasızca tartışma ama ertesi gün dostça, arkadaşça hoşgörü. TEHDİTSİZ, "adamca" kol kola girmenin adı BÜO '70. Kindar bir eleştiri, samimiyetsiz bir "oyun oynama", sözünü unutma, karşısındakini kendi amacına göre kullanma teşebbüsü, karşısındakini kandırma, kendisine söylenene itimatsızlık, uyduruk "senaryo" yazımı değil BÜO '70 ruhu. Şimdi "oyunumu seyret abi" diye kapı aşındıran bazı BÜO'lular, hakkında yazılan bir yazıyı kullanıp polemik yaratarak kendinin ne kadar uzman olduğunu "küstahça" gösterme derdinde. Onları eğiten(?) ağabey ve ablaların göz yumduğu, ses çıkarmadığı, umursamadığı hatta ayırdına varmadığı, kendilerine verilen cevabın değerini göremeyen bir terbiyesizlik yani! Herkes boyun büksün demek değildir bu dediğim. Ama itiraz bile "adamca" yapılır! Elbette tüm BÜO'luları suçlayamam, benim karşıma çıkanlar arasından çıktı böyleleri. Son görüşmemizde gene boyun yanda "Abi, oyunumuza gelir misin?" riyası ya da utanmazlığı! Şu son tartışmalarda aranızda aklı başında, vicdan sahibi biri yok mu Allahaşkına! BÜO'yu bile kendi davana getirmen bile abes! Bu bile niyetini ve takıntını ortaya koymuyor mu? Ciddi ol biraz!
İyilikler dilerim.
Melih Anık
Not: Mesaj olarak gönderilmiştir.
Meğerse, Mustafa Demirkanlı bana gönderdiği mesajı Ömer F. Kurhan'a da "bc" yapıyormuş. Ama Ömer F. Kurhan "atlayınca" ortaklık ortaya çıktı.
(Kaynak: Günlük)
***
Ömer F. Kurhan ve MD (5)
Ömer F. Kurhan mesaj atmış, cevabım aşağıda:
Ömer F. Kurhan
Ben kendi görüşümü paylaşıyorum sen "hayat dersi" olarak alıyorsun. Bu ne alınganlık! Belki de geçmişten kalma "otorite"ye karşı çıkma içgüdüsünden kaynaklanıyor. Senden daha genç olan kızıma bile ders veremeyeceğimi biliyorum. Herkesin dersini hayat verir.
Sen halâ "seni uyardım" diyorsun. Bu cümleyi kurabilmek bile daha önce yazdıklarımı anlamadığın anlamına geliyor. "Uyarmak" "düzelmezsen başına geleceğe katlanırsın" anlamına gelir. Yaşın elliye dayanmış, öğren artık. Nazik bir söylem değil. Ayrıca senin böyle bir gücün mü var?
Oysa, ben sana diyorum ki, senin değer verdiğin kriterler benim için geçerli değil. Ahlâksızca, hiç akla gelmeyen bir suçlamayı planlamıyorsan eğer, normal şartlarda beni tuttuğum yoldan vazgeçirmen mümkün değil. Çünkü, onlara göre hayatımı planlamıyorum. Satırlarının arasında sıkıştırdığın senaryoları dikkatle ve hayretle takip ediyorum.
Hala aynı diretmeyi yapıyor ve aynı tartışmanın içine çekmek istiyorsun. Sen, kendi davaların peşinde başkalarının hayatını anlatıyorsun. Bunlara benden açık ve net görüş belirtmeye zorlamaya çalışıyorsun. Bu aslında kendine inandırmaya çalıştığın hususlar. Bence, avukatınla konuşmalısın. Beni de düşünme ben yolumu bulurum.
"Husumet"e takmışsın. "Husumet" uzmanı olmalısın! "Sen öyle gördüğün için", "husumet var"! Öyle inanmışsın ki buna "herkes görüyor" diye verdiğin kesin yargıdan vazgeçmiyorsun. Üstüne bir de "analiz" yapıyorsun. Yani kararından kuşkun yok, ona uygun senaryo yazıyorsun, "sorun bundan kaynaklanıyor" diye. Bu ne güvendir! "Husumet"in benim hayatımda yeri yok!
Madem ki "herkes yaptığından sorumludur", beni bu kadar dert edineceğine kendine ve "ev dışı yürüyüşlerine" daha çok zaman ayır. Bu da bir nasihat değil, ÖNERİ…
Bu arada Mustafa Demirkanlı'ya gönderdiğim mesaja da "giriyorsun". BÜO '70 ruhunu RC Players ile karıştırarak "uyanıklık" yapıyorsun. Verdiğin örnekler de "ağabey ve ablalara saygı", "duvara resim asmak"… ve hemen kestirmeci bir sonuç çıkarma gayreti:
"Melih Anık'ın bizim büyüklerimize gösterdiğimiz saygıya karşılık gelen küçüklere dönük bir sevgisi pek yok ya da son zamanlarda düşüşe geçmiş."
Sen sanırım salonun, kostüm odası ve dört kişinin zor sığdığı yönetim kurul odası yıkılmadan önceki halini hatırlamıyorsun. Hatırlıyorsan, onlar yıkılmasın diye uğraştın mı? Ama benim BÜO '70 ruhu dediğim şey başka, ağabeye ablaya saygı değil. Sabahlara kadar acımasızca tartışma ama ertesi gün dostça, arkadaşça hoşgörü. TEHDİTSİZ, "adamca" kol kola girmenin adı BÜO '70. Kindar bir eleştiri, samimiyetsiz bir "oyun oynama", sözünü unutma, karşısındakini kendi amacına göre kullanma teşebbüsü, karşısındakini kandırma, kendisine söylenene itimatsızlık, uyduruk "senaryo" yazımı değil BÜO '70 ruhu. Şimdi "oyunumu seyret abi" diye kapı aşındıran bazı BÜO'lular, hakkında yazılan bir yazıyı kullanıp polemik yaratarak kendinin ne kadar uzman olduğunu "küstahça" gösterme derdinde. Onları eğiten(?) ağabey ve ablaların göz yumduğu, ses çıkarmadığı, umursamadığı hatta ayırdına varmadığı, kendilerine verilen cevabın değerini göremeyen bir terbiyesizlik yani! Herkes boyun büksün demek değildir bu dediğim. Ama itiraz bile "adamca" yapılır! Elbette tüm BÜO'luları suçlayamam, benim karşıma çıkanlar arasından çıktı böyleleri. Son görüşmemizde gene boyun yanda "Abi, oyunumuza gelir misin?" riyası ya da utanmazlığı! Şu son tartışmalarda aranızda aklı başında, vicdan sahibi biri yok mu Allahaşkına! BÜO'yu bile kendi davana getirmen bile abes! Bu bile niyetini ve takıntını ortaya koymuyor mu? Ciddi ol biraz!
İyilikler dilerim.
Melih Anık
Not: Mesaj olarak gönderilmiştir.
Meğerse, Mustafa Demirkanlı bana gönderdiği mesajı Ömer F. Kurhan'a da "bc" yapıyormuş. Ama Ömer F. Kurhan "atlayınca" ortaklık ortaya çıktı.
(Kaynak: Günlük)