Eskişehir'de Bir Hafta Sonu-2 (Eskişehir B. B. Şehir Tiyatroları)
Melih Anık
18 Mayıs 2012
(...)
Bay Kolpert
Sibel Arslan Yeşilay tarafından çevrilmiş, David Gieselmann'ın yazdığı Bay Kolpert, metin olarak sağlam bir oyun ama Mehmet Ergen rejisi ile amacından sapmış gibi geldi bana. Rejiden yansıyan, kişilerin toplumun marjinal kesimlerine ait oldukları. İçki içiyor, ot çekiyorlar, yani dengesiz tipler. Yaptıkları "saçmalıklar" da o yüzden. Oysa bence (metne göre de) öyle değil. Oyun kişileri bu dünyaya sıkışmış kişiler, "rutin" kurbanları, salondakilerden farklı değil. Kimse onlara sormuyor, aldırmıyor. Var olduklarını gösterme çabası ya da fark edilme isteği şiddeti doğuruyor; benciller, paylaşmayı bilmiyorlar. Belki de sahnede kurdukları hayâli görüyoruz biz. Hani "bir elime geçirsem gösteririm" deriz, "kesmeli, asmalı" deriz ya, öyle. Sorun sadece kişilerin kendi içlerinde değil, ilişkileri de sorunlu. Önce kendilerini sonra ilişkilerini iyi anlamak gerek ki doğru bir reji yapılabilsin. Onları var eden topluma dikkat çekmek gerek. Mehmet Ergen işi aceleye getirmiş bence.
Dekor Tasarımı, Barış Dinçel’in. Üstünde çok da düşünülmüş gibi gelmedi bana. Sahnede gözü alan yanılsama panosu, Mehmet Ergen'in rejisi ile bile örtüşmüyor. Parçalı bir dekor, oyunun hangi meselesinin görünüşü bilmiyorum. Soyut- somut karmaşası hâkim dekorda. Kostüm Tasarımı’nı Tülay Kale Yılmaz yapmış. O da kendi anlayışından tutmuş oyunu. O daha somut. Herkes evinde çalışmış sahnede buluşmuşlar gibi bir hal var. Işık Tasarımının aç-kapadan öte bir katkısı yok. Mehmet Ergen de geleni kabul etmiş.
Tüm oyunculuklar iyi ama ufak farklarla benim sıralamam şöyle: Sermet Yeşil, Devrim Özder Akın, Yalçın Özen, Ecren Can Serim, Özlem Baykara Danacı. Bay Kolpert’i oynayan Onur Demirkoparan’ı ismen anıyorum zira oyunculuğunu ölçebileceğim bir rolü yok. Sermet Yeşil’in tüm varlığıyla canlandırdığı “kafası kıyak” hali ile Yalçın Özen’in yemek yeme sahnesi, Devrim Özder Akın'ın "gelgit"leri övgüye değer incelikte.
Başka bir rejiyle bambaşka olacak bir oyun, yakaladığı şansı heba etmiş. Oyunun hakkı verilmemiş; oyun, yazarı da anlatmıyor. Oyun başında metnin söylediği “misafirin beklenme” hissi Ralf ve Sarah’ın oyunundan çıkmıyor. "Filmdeki en anlamsız hata" repliği ile başlayan sahneyi Ralf doğru, Sarah yanlış yorumluyor. "Kaos bir düzene çıkar" metnin ipuçlarından biri ama tüm oyunda hakkı verilmiyor. Ev sahipleri son sahnede “normal” konuşmamalı. Oyunun sonunda üç karakter metne göre "çırılçıplak" kalır -bu metnin bir gereğidir, hatta olmazsa olmazıdır- sahnede gerçekleşmiyor. Oyuncuları çırılçıplak bırakamayacaksanız ya da çok akıllı bir çözüm bulamayacaksınız bu oyunu yapmayacaksınız. "Çıplak kalmaya ihtiyacım var" repliğinin içini dolduramazsanız seyirci güler. (Gülüyor da) Şiddet içeren sahneleri gerekli dozda veremezseniz oyunun duygusu yok olur. Yazara haksızlık edilmiş. Bay Kolpert’in gelecek sezona kalacağını sanmıyorum, bu rejiye bakarak gereksiz olduğunu düşünüyorum.
(...)
(Kaynak: Düşünceler)
Melih Anık
18 Mayıs 2012
(...)
Bay Kolpert
Sibel Arslan Yeşilay tarafından çevrilmiş, David Gieselmann'ın yazdığı Bay Kolpert, metin olarak sağlam bir oyun ama Mehmet Ergen rejisi ile amacından sapmış gibi geldi bana. Rejiden yansıyan, kişilerin toplumun marjinal kesimlerine ait oldukları. İçki içiyor, ot çekiyorlar, yani dengesiz tipler. Yaptıkları "saçmalıklar" da o yüzden. Oysa bence (metne göre de) öyle değil. Oyun kişileri bu dünyaya sıkışmış kişiler, "rutin" kurbanları, salondakilerden farklı değil. Kimse onlara sormuyor, aldırmıyor. Var olduklarını gösterme çabası ya da fark edilme isteği şiddeti doğuruyor; benciller, paylaşmayı bilmiyorlar. Belki de sahnede kurdukları hayâli görüyoruz biz. Hani "bir elime geçirsem gösteririm" deriz, "kesmeli, asmalı" deriz ya, öyle. Sorun sadece kişilerin kendi içlerinde değil, ilişkileri de sorunlu. Önce kendilerini sonra ilişkilerini iyi anlamak gerek ki doğru bir reji yapılabilsin. Onları var eden topluma dikkat çekmek gerek. Mehmet Ergen işi aceleye getirmiş bence.
Dekor Tasarımı, Barış Dinçel’in. Üstünde çok da düşünülmüş gibi gelmedi bana. Sahnede gözü alan yanılsama panosu, Mehmet Ergen'in rejisi ile bile örtüşmüyor. Parçalı bir dekor, oyunun hangi meselesinin görünüşü bilmiyorum. Soyut- somut karmaşası hâkim dekorda. Kostüm Tasarımı’nı Tülay Kale Yılmaz yapmış. O da kendi anlayışından tutmuş oyunu. O daha somut. Herkes evinde çalışmış sahnede buluşmuşlar gibi bir hal var. Işık Tasarımının aç-kapadan öte bir katkısı yok. Mehmet Ergen de geleni kabul etmiş.
Tüm oyunculuklar iyi ama ufak farklarla benim sıralamam şöyle: Sermet Yeşil, Devrim Özder Akın, Yalçın Özen, Ecren Can Serim, Özlem Baykara Danacı. Bay Kolpert’i oynayan Onur Demirkoparan’ı ismen anıyorum zira oyunculuğunu ölçebileceğim bir rolü yok. Sermet Yeşil’in tüm varlığıyla canlandırdığı “kafası kıyak” hali ile Yalçın Özen’in yemek yeme sahnesi, Devrim Özder Akın'ın "gelgit"leri övgüye değer incelikte.
Başka bir rejiyle bambaşka olacak bir oyun, yakaladığı şansı heba etmiş. Oyunun hakkı verilmemiş; oyun, yazarı da anlatmıyor. Oyun başında metnin söylediği “misafirin beklenme” hissi Ralf ve Sarah’ın oyunundan çıkmıyor. "Filmdeki en anlamsız hata" repliği ile başlayan sahneyi Ralf doğru, Sarah yanlış yorumluyor. "Kaos bir düzene çıkar" metnin ipuçlarından biri ama tüm oyunda hakkı verilmiyor. Ev sahipleri son sahnede “normal” konuşmamalı. Oyunun sonunda üç karakter metne göre "çırılçıplak" kalır -bu metnin bir gereğidir, hatta olmazsa olmazıdır- sahnede gerçekleşmiyor. Oyuncuları çırılçıplak bırakamayacaksanız ya da çok akıllı bir çözüm bulamayacaksınız bu oyunu yapmayacaksınız. "Çıplak kalmaya ihtiyacım var" repliğinin içini dolduramazsanız seyirci güler. (Gülüyor da) Şiddet içeren sahneleri gerekli dozda veremezseniz oyunun duygusu yok olur. Yazara haksızlık edilmiş. Bay Kolpert’in gelecek sezona kalacağını sanmıyorum, bu rejiye bakarak gereksiz olduğunu düşünüyorum.
(...)
(Kaynak: Düşünceler)