25 Haziran 2012 Pazartesi

Melih Anık, zengin uygarlıklar üzerindeki Baskil halkını anlıyor!

Oyun'un notu: Melih Anık'a ait "Günlük"ten alıp, yayınladığımız yazıdaki bazı sözleri kırmızı renkle belirgin hâle biz getirdik!


***


Baskilli (Öğretmen) Velinin Dilekçesi Üzerine


Melih Anık
25 Haziran 2012


Mimesis Haber / Mimesis Tiyatro Çeviri Araştırma Dergisi´nin 19.sayısı Elazığ Halk Kütüphanesi tarafından müstehcen içerikli olduğu gerekçesi ile iade edilmiş. Olayı başlatan, bir velinin el yazısı ile 10 Nisan 2012 tarihli yazdığı dilekçe olmuş.


"Şakir Benzeş Kültür Merkezi Müdürlüğüne


Baskil


İlçemizin tek kütüphanesinin bulunduğu Şakir Benzeş Kültür Merkezin  de çocuklarımızın uyarısı neticesinde yapmış olduğumuz araştırmayla Boğaziçi Üniversitesi tarafından yayım-lanmış olan MİMESİS isimli tiyatro-çeviri, araştırma dergisi-nin 19.sayısının 100-112 . sayfalarında yer alan görsellerin çocuklarımızın ahlaki değerleriyle uzlaşmadığı ve görsellerin çocuklarımızın ahlaki yapısına zarar verebileceği kanaatine ulaşılmıştır. Bu sebeple ismi geçen derginin ve benzeri içerikli yayınların titizlikle ve aceleyle toplanmasını, raflardan alınmasını istiyoruz.


Gereğini bilgilerinize arz ederiz.


Adres                                                                                                    10 Nisan 2012 –İmza


2 imza daha.."


Ben velinin şikâyet dilekçesindeki  imlâyı  aynen vermeye dikkat ettim.  Paragraf başları, satır sonu kelime bölmeleri, nokta işaretinin “…inci” olarak kullanımı ile genel olarak dilekçe, şekle uygun. Beni  etkileyen husus,  dilekçenin  son derece düzgün bir ifadeye sahip olması. Cümle kuruluşu, parçalı cümle yapısının fiilde doğru şekilde toplanması, düşüncenin ve talebin açık ve net anlatılışı, kullanılan kelimeler (görsel, uzlaşma, içerik ) yazanın belli bir eğitim seviyesinde ve idari dile hakim olduğunu gösteriyor. Bu tür dilekçelerde kullanılagelmiş “ivedilikle” yerine “aceleyle” denmiş olması yazarın kelime seçimindeki titizliğini de gösteriyor.  Tüm bunlar tesadüf değil zira imzayı atan şahsın  verdiği adrese bakarak  dilekçeyi yazan velinin aynı zamanda  İlk öğretim okulunda  öğretmen olduğunu sanıyorum. Öte yandan "kanaate ulaşmak" kararın arkasında toplu bir değerlendirme olduğunu göstermektedir. Çözüm şeklinden ülkemizin bir gerçeğini anlıyoruz, toptan ortadan kaldırma(ara çözüm yok). Çözümü önerenin tonlamasından da dilekçe yazılan makamın başka bir şekilde karar alamayacağını gösteriyor. Zaten öğrenciler konuyu ortaya atınca, tartışma, ikna etme vb yöntemler geçersizdir. Akışa  kimse engel olamaz. Dilekçeyi yazan da adeta çözümü "dikte" etmektedir. Bu karar alma mekanizması üzerinde durmak gerekir. Ayrıca, ülkemizdeki  idari mekanizmanın ağır işleyişini dikkate alırsanız  böyle bir konuda on gün içinde sonuç alınmış olması da dikkat çekicidir.


Olayın açıklanmasından sonra gerek Mimesis ve gerekse Twitter’da yazılan twitlere baktığımda çoğunluğun “ezber” tekrarı yaptığını gördüm. “İşte yeni bir sansür olayı!” teşhisi yapıldı. Çoğunluk “acı acı güldü”. Bu teşhislerin olasılığına değer ve hak vermekle birlikte olayın başka bakış açılarından da görülmesi gerektiğini düşündüğüm için bu yazıyı yazdım. Şunu belirtmeliyim ki her türlü spekülasyona açık olmakla beraber "ne öğrencisi, veliler bunu kılıfına uyduruyor" diyenler de olacaktır ama ben  ben dilekçeyi yazıldığı gibi “okuyorum”.

En kolay saptama dilekçeyi verenin  bir cemaata mensup olduğu ve gerici anlayışını bir neden yaratarak kullandığıdır. Bu çerçevede öğretmenin  geçmiş uygarlıklar konusunda belli bir birikim ve görüşe sahip olması/olmamasının önemi yoktur. Ancak bunun kolaycı bir yaklaşım olduğunu  belirtmek isterim. Özellikle küçük çevrelerde insanların içinde bulundukları atmosferi doğru değerlendirmek gerekir.

Dilekçede dikkatimi çeken husus şudur: Öğretmeni, çocuklar (yani öğrencileri) uyarmış. Öğretmenin "çocuklarımızın ahlâki değeriyle uzlaşmadığı" ifadesi çocukların uyarısından; "çocuklarımızın ahlâki yapısına zarar vereceği kanaati" de çocukların tepkisinden öğretmenin çıkardığı bir sonuç.

Elazığ’ın bir ilçesi olan Baskil 2010 yılı itibariyle 15485 nüfuslu bir ilçe. Halkın % 65’inin çiftçilik yaptığı belirtilmiş. Kişi başı gelir yıllık 1670 Amerikan Doları imiş.

Elbette ki okulun "profili"nde bu sosyal yapı yansıyacak ve öğretmenler de kendi geçmişleri ve düşünceleri ne olursa olsun bu yapıyı dikkate alacak ve bu yapıdan etkilenecektir. Yani öğrencilerinden gelen itiraza rağmen öğretmenin karşı bir duruş göstermesi zordur. Buna isterseniz "mahalle baskısı" diyelim.

Ama şunu asla gözden uzak tutmamak gerekir. Sebebi ve itici saikler ne olursa olsun uygarlıklar üzerinde cehalet ve algı yanlışı bu ülkenin bir gerçeğidir. Bunu Baskil’den örnekleme ihtimali daha çoktur ama İstanbul’un merkezinde aydın olmasını beklediğiniz insanların da bu konuda “defo”lu olduğu gerçektir.
Her şeye rağmen herhangi bir kişinin inandığı bir konuda itirazının peşinde koşarak dilekçe vermesi ve değişim sağlamasında bir umut ışığı görmek istiyorum. Dilekçe yazmak kendini ortaya koyma cesaretini göstermektir.  Bu iradeyi çevremizde çok sık görmüyoruz. Bu iradeyi gösterebilen insanların doğruları anlamada herkesten daha da başarılı olacağına inanıyorum. Önemli olan onlara yardım etmektir ve bilgilerini tazelemelerine yardımcı olmaktır.

Baskil uygarlıklar yönünden çok zengin bir ilçedir. Ama ne yazık ki o uygarlıklar üstünde oturan Baskilliler farkında değilmiş demek ki.  Mimesis, "ayıplayacağına", Boğaziçi Üniversitesi ile birlikte, yetkililerle temas etmeli;  Baskil'de uygarlıklar konusunda toplantı, kitap kampanyası yapılmasını, tiyatro oyunu oynanmasını sağlamalıdır. Aklıma ilk gelen de Yiğit Sertdemir’in Medeniyet Tiyatrosu’dur. Tiyatronun bu konuda "susmama" zorunluluğu vardır. Aynı fikirde olanların birbirini alkışlaması yerine "farklı olana anlatmak", tiyatronun zor ama en önemli görevlerinden biridir.


Baskil ile ilgili bilgi: Baskil Belediyesi


(Kaynak: Günlük)


***


Ayrıca bakınız:


Kendisinden önce değerli yazarlar tarafından yazılmış güzelim metinleri işleyerek, bu metinleri kendi sınıfının çıkarları için değiştirerek, yani düpedüz talan ederek müstehcen oyunlar (Örnekse; LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin hem de ENOBARBUS'suz olarak sahnelediği "ANTONIUS İLE KLEOPATRA") imâlatçılığı yapmanın, çakma oyunlar yazmanın ötesinde hiçbir melekesi bulunmayan sahte duygular mimarı Shakespeare'i kılavuz olarak gördükleri için, kendilerine Shakespeare Çocukları sıfatını yakıştırdığımız yapay özgürlükçü küçük burjuvaların yayınladığı LİNÇÇİ Mimesis Dergisi, Elazığ Halk Kütüphanesi tarafından müstehcen bulunduğu için kütüphaneden içeriye sokulmadı!


ELAZIĞ İl Halk Kütüphanesi, LİNÇÇİ MİMESİS'e "DUR" dedi!


Elazığlılar, LİNÇÇİ Mimesis Dergisi'ne karşı net bir tavır geliştirdi!