10 Mayıs 2012 Perşembe

Yeşil sermaye temsilcisi AKP'li Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, iktidarına perçin üstüne perçin yaptıkça, pembe sermaye temsilcisi Yılmaz Erdoğan, hızla, hem de şimşek hızıyla burjuvazinin yeşilliği hâline dönüşüp, yapay bir "ezan" muhabbetine daldıkça, kargalar bile katıla katıla gülmeye başlamakla beraber, sağdan sola doğru kayak yapan Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan dahi, onun "Erdoğan&Erdoğan"laşmasına fena hâlde takmış durumda!

Sana neden mi ‘yalaka’ diyorlar Yılmaz Erdoğan?

Ahmet Hakan
10 Mayıs 2012 

YIlmaz Erdoğan arkadaşımız, mesela 28 Şubat döneminde...

- Sinemada ezana yer verilmiyor.

- Köklerimizden koptuk, alfabeyi değiştirdik.

- Bizde materyalist bir kampın ağırlığı söz konusu...

- Materyalizmin karşılığı laikliktir...

- Bağnaz bir batıcılık kafası var bizde...

Deseydi...

Hiç kimse ona "yalaka" demezdi. Diyemezdi.

Yine tartışılırdı, yine hedef olurdu, yine tepki çekerdi...

Ama "yalaka" ithamına maruz kalmazdı.

* * *

Dinimiz kadim bir din...

“Batıcılık”, “materyalizm”, “alfabe değişikliği”, “köklerden kopma”, “laiklik” gibi meseleler, kadim meselelerimiz...

Yani Yılmaz Erdoğan’ın bu konular üzerine fikir beyan etmesi için bu zamana kadar çok vakti vardı.

Fakat o ne yaptı?

Sustu...

Ne zamana kadar?

Bu meseleleri "mesele" eden bir iktidar gelinceye ve o iktidar yerini iyice sağlamlaştırıncaya kadar...

Hiç kusura bakmasın Yılmaz Erdoğan...

Kadim değerler ve kadim meseleler hakkında bu zamana kadar susup o değerler ve meseleler mutlak iktidarın meseleleri ve değerleri haline geldiğinde konuşursa...

Kendisine “iktidara yanaşıyor” da denir, “iktidara çiçek atıyor” da denir, “iktidara hoş görünüyor” da denir.

Hatta ve hatta "yalaka" bile denir. Çünkü durumunu, maalesef bunlar tarif eder.

* * *

15 yıl önce...

Bu memlekette dindar ve muhafazakâr değerlerin odakta yer aldığı çok sert bir kavga yaşanmış.

Siyasete müdahale edilmiş, insanlar mağdur edilmiş, kampanyalar yapılmış...

Yılmaz Erdoğan o dönemde “Ne oluyor?” dememiş, “Dindarların derdi ne?” dememiş, “Materyalizm” dememiş, “Bağnaz laiklik” dememiş, “Ezan” dememiş, “Hop” dememiş, “Durun bakalım” dememiş.

Ta ki “muhafazakâr çevre”, bütün badireleri atlatıp iktidara gelinceye ve iktidarını pekiştirinceye kadar...
Yılmaz Erdoğan yine kusura bakmasın...

Bu tutumuna “eleştirel tutum” denmez, “Yeni Türkiye’de hâkim olan değerler dünyasının bir ucundan da ben tutayım tutumu” denir.

* * *

Diyebilirsiniz ki:

"Ama Yılmaz Erdoğan son çıkışıyla çok da tepki aldı, buna ne dersin?"

Şunu derim:

Doğrudur.

Yılmaz Erdoğan, “birkaç tweet” ile “birkaç köşe yazısı”na maruz kalmıştır.

Ama unutmayın:

Göze alınabilecek en riskli tutum, iktidarı incitmek ve rahatsız etmektir.

Bir tarafta egemen zihniyeti eleştirmenin, rahatsız etmenin, incitmenin yol açacağı muazzam bedel...

Diğer tarafta iktidar ve iktidar çevresinin her gün hedef tahtası haline getirdiği çevrelerden tepki alarak, o tepkiler nedeniyle iktidar çevrelerinin gözüne girerek ve hatta inceden "mağdur" pozisyonuna yerleşerek ödenen bedel...

Bu ikisi hiç kıyas kabul eder mi?

(...)

(Kaynak: Hürriyet)