12 Mayıs 2012 Cumartesi

Pembe sermaye temsilcisi korsan tiyatro esnafının ortalık yere saçılıp ortaya karışık lâf salatasıyla ortalığı bulandırdığı bir süreçte, Nehir Güleren, beş yaşındaki bir çocuğun bile rahatça anlayabileceği yalınlıkla bir makale kaleme alırken diyor ki: "Pazara gittim elma almaya, eve dönüyorum elimde pırasayla."

Bizim ülkemizdeki pembe sermaye temsilcileriyle yeşil sermaye temsilcileri, belgeli bir biçimde, delile dayanarak, ispatla istihkâm edilmiş, kanıtlı, nesnel nedenli, somut sonuçlu konuşmak ve/ya yazmak yerine, osuruk kadar bile değeri bulunmayan konuşmalar ve/ya yazılarla ömürlerini tüketip, toplumun da kendileri gibi osuruktan tayyare lâflarla oyalanmasını arzu ediyorlar.


Örnekse...


Fransız yazar Alain Decaux'un kendi beyniyle düşünüp, kendi eliyle yazmış olduğu "Rosenbergler Ölmemeli" oyununu, kendi iradesiyle yasaklamasını bir türlü içine sindiremeyen Balıkçı Kazmacıbaşı Korsan Orhan Alkaya, zâten tiyatro sanatına çok Fransız kaldığı için, bu Fransız yazarın yazarlık onurunu ipine bile takmayarak, tam bir korsan mantığı içerisinde sahneleyebiliyor.


Yeşil sermaye temsilcisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı AKP'li Kadir Topbaş'ın emriyle ayaklanarak bir Şehir Tiyatroları yönetmeliği hazırlayan yeşil sermaye yanlıları karşısında fırtınaya dayanamayan osuruk ağacı yaprakları gibi savrulan pembe sermaye temsilcisi tiyatro esnafı, İŞTİSAN'ın batmak üzere olan paramparça hâle gelmiş kayığına iltica ederek, kanaat önderi olarak kendilerine korsan bir tiyatro esnafını, yani Balıkçı Kazmacıbaşı Korsan Orhan Alkaya'yı kılavuz olarak seçiyorlar. O gazete senin bu dergi benim, o radyo onun bu televizyon bunun, gece gündüz gevezelik yapan Balıkçı Kazmacıbaşı Korsan Orhan Alkaya, fırsat bu fırsat diye düşünmüş olmalı ki, hem "Bağımsız Muhsin Ertuğrul Sahnesi"ne vurulan ilk kazma olduğunu balık hâfızalardan silmek ve hem de "Rosenbergler Ölmemeli Skandalı Sabıkası"nın alnındaki bir leke olduğunu unutturmak istiyor.


Üstüne üstlük...


Bir de "Tiyatro 1914" adıyla özel bir tiyatro kurup, öyle sanıyoruz ki, özelleştirilecek resmî tiyatrolardan birine "el koymak" istiyor.


Oysa...


Pembe sermaye temsilcisi tiyatro esnafı, hiç olmazsa birazcık samimî olsa, en azından, Nehir Güleren'in yaptığı gibi, anlaşılır bir dille somut olarak şuna benzer bir soru sorabilir:


"PARALAR NEREYE HARCANDI?"


Yada...


"Pazara gittim elma almaya, eve dönüyorum elimde pırasayla."


Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


***


İSTANBUL 2010 AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ AJANSI PARALARI NEREYE HARCANDI?


Nehir Güleren
nehirguleren@gmail.com
7 Mayıs 2012

Maliye Bakanlığı geçen hafta yaptığı açıklamayla akaryakıttan alınan “kültür vergisi”ni kaldırmak için çalışmaya başladıklarını duyurdu. Bu vergi İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı projelerine kaynak sağlamak amacıyla 2008 yılının Haziran ayından bu yana aldığımız benzin ve motorin üzerinden ödediğimiz ÖTV’ydi. O günden bu güne benzin alırken 1,5 kuruş, motorin alırken 1 kuruş fazla ödedik.

Vatandaşlar olarak üç buçuk yılda toplam 581 milyon lira biriktirdik kültür için. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı 30 Haziran 2011 tarihinde tasviye edilerek faaliyetlerine son verildi. Aslında etkinlikleri ve işlevleri 31 Aralık 2010 tarihinde sona ermiş ve çalışanlarının neredeyse tamamının işlerine son verilmiş, desteklenen projelerin hesapları kapatılmış olmasına karşın akaryakıt üzerinden alınan “kültür vergisi” kaldırılmadı. Biz dünyanın en pahalı benzinini tüketen ülkelerden bir olmaya devam ettik.

ÖTV geliri olarak biriken para,  yürütme kurulu üyeleri ve direktörleri yarı yolda değiştirilen ajansın, İstanbul’un kültür mirasına ve kültür hayatına kalıcı eserler bırakması için harcanacaktı. Bakanlar Kurulu kararıyla kurulan ajansın organizasyon şemasını hatırlayanlar en üstte Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ve daha sonra sorumlu Devlet Bakanı olarak da Hayati Yazıcı’nın isimlerinin olduğunu bilirler. Danışma Kurulu Başkanı Hüsamettin Kavi ve Yürütme Kurulu Başkanı Şekip Avdagiç’di.

Ajansın gerek desteklediği projelerle ilgili, gerekse reddettiği projelerle ilgili şaibeler aldı yürüdü. Reddedilen projeyle ilgili nasıl şaibe olacak diyeceksiniz? Proje başvuruları kayboldu, görüşmeye çağrılıp reddedilen projelerin bazıları dışarıdan başka şirketlere yaptırıldı, sözlü olarak onaylanan, imzadan geçtiği söylenen projelerin sahipleri aylarca oyalandı ve sonunda hiçbir destek verilmeden mağdur edildiler...

Ajansın açılış ve kapanış etkinlikleri de tepki aldı. Hiçbir kalıcılığı olmayacak, hatta şu anda ne olduklarını bile hatırlamakta güçlük çektiğimiz çalışmalara milyonlarca dolar harcandı.  Aslında yalnızca projeleri değil, ajansta kurullara seçilen  ve kısa bir süre büyük yetkilerle donatılıp, bizim benzin üzerinden biriktirdiğimiz parayı en iyi şekilde harcamakla görevlendirilen yetkililerini bile hatırlamakta güçlük çekiyoruz.

Ajansın biriktirdiğimiz parayı nasıl harcandığı bir kenara, ajans tasviye edildikten sonra toplanmaya devam edilen paranın akıbetinin ne olduğu vatandaş olarak beni ilgilendiriyor. Yapılan açıklama şöyle: “Bütçe ilkelerinden olan belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilememesi esası gereğince toplanan tüm vergiler, merkezi yönetim bütçesine gelir kaydedilmekte, kamu hizmetlerinin gerekleri doğrultusunda bütçeden harcanmaktadır.”  Yani biz parayı “kültür” için ödedik ama merkezi yönetim bütçesine gidip, bilmediğimiz kamu hizmetleri için harcandı. Pazara gittim elma almaya, eve dönüyorum elimde pırasayla.

95 oktan kurşunsuz benzin alırken şu an ödemeye devam ettiğimiz 1.8915 lira olan ÖTV, “kültür vergisi” kaldırılırsa 1.8765 liraya inecek. Motorinde 1.3045 liradan 1.2945 liraya düşecek. Son karar Bakanlar Kurulu tarafından verilecek. Ancak Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ilk kez bir dolaylı vergiden vazgeçtiklerini söylüyor. Şanslıyız yani... Bir de benzin 4.5 lirayı, motorin 4 lirayı aşmasaydı kimsenin aklına kültüre harcanmayan “kültür vergisi”ni kaldırmak gelmeyecekti.

Evet vatandaş olarak İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı için toplanan paranın ajans sonlandırıldıktan sonra nereye harcandığını detaylı olarak bilmek istiyorum. Kaynaksızlıktan sona erdirilen, kaynaksızlıktan gerçekleştirilemeyen kültür ve sanat projelerini düşündükçe daha çok bilmek istiyorum...

(Kaynak: Önce Vatan)