Kültürümüze, Sanatımıza, Tiyatrolarımıza Sahip Çıkıyoruz!
KÜLTÜR SANAT-SEN, TOBAV, DETİS ve TOMEB hazırladıkları ortak basın bildirisinde çözüm önerilerini şöyle dile getiriyorlar: "Tiyatro sanatçılarındır. Ödenekli tiyatrolarda radikal değişimlere gitmeden yapılması düşünülen düzenlemelerin, yasa ve tüzük gibi mevzuatların hazırlanması konunun muhatapları sanatçılar, bilim insanları, konunun uzmanı akademisyenler ve demokratik kitle örgütleri temsilcileridir."
Basın Bildirisi
Başbakan’ın “Devletin tiyatrosu olmaz, özelleştiriyorum” fetvası ile birlikte ilgili Bakanlıklar Devlet Tiyatrolarının özelleştirilmesi yönünde çalışmalara başladılar.
Devlet, kamu yararına kurumları oluşturmakla yükümlüdür. Sosyal devlet anlayışı gereği; eğitim sağlık, kültür, sanat hizmetleri, kar amacı güdülmeden halkın hizmetine sunulur. Bu nedenle, devlet kurumları olan tiyatro, opera ve baleye halkın oylarıyla işbaşına gelen her hükümet aynı gözle bakmak zorundadır. Tüm gelişmiş ülkelerde ödenekli sanat kurumlarını kuran devlet, onları destekler ve yaygınlaşmasını sağlar. Çünkü tiyatro, opera ve bale sanatları; toplumsal kültürün gelişmesi açısından vazgeçilmez ögelerden biridir. Bu kurumlardaki sanatsal etkinlikler ödenekli sanat kurumlarını tasfiye etmek isteyen hükümetin cebinden çıkan paralarla değil, halkın verdiği vergilerle sağlanır. Öte yandan devlet, ödenekli sanat kurumlarının gelişimi için iktidarların müdahalelerini önlemek adına tedbirler alır. Bu uygulamaların aksine yaklaşımlar sergileyen bugünkü zihniyet “ben yaptım oldu” mantığı ile, sanat kurumlarını ve bu kurumların çalışanlarını potansiyel suçlu ilan ederek, onları toplum önünde itibarsızlaştırıp, hedef göstermektedir. Bu,sanatın özgürlük, özerklik ve özgünlüğünün vesayet altına alınması demektir.
Kültür ve sanatla uğraşanları elitistlikle, jakobenlikle etiketleyip, onları yarım porsiyon aydın olarak niteleyip, küçümseyen anlayış; siz-biz gibi ayrımcı söylemler kullanarak her fırsatta sanatçıları halkın önünde kendilerine düşman gibi göstermeye çalışmaktadır. Bunu yapanlar “muhafazakâr sanat” iddiasıyla toplumumuzun ve ülkemizin tarihsel, kültürel, sanatsal değerlerini gerçek dışı bilgilerle yozlaştırıp, kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda toplum mühendisliğine soyunarak halkı ve sanatı derin bir karanlığın içine çekmeyi amaç edinmektedirler.
“Gelişmiş ülkelerin hemen hepsinde devlet eliyle tiyatroculuk olmaz” diye yola çıkan bu özelleştirme yandaşları, tamamen gerçek dışı bir söylem kullanmaktadırlar. Oysa biz biliyoruz ki Almanya, Fransa, İngiltere gibi birçok Avrupa ülkesinde devletin bütçesinden tiyatroya büyük paylar ayrılmaktadır. Bu gelişmiş ülkelerdeki tiyatroların özerk yapıları hükümetlerin repertuarlara müdahalesini de engellemektedir.
Kamu yararına çalışan Devlet Tiyatroları, anayasanın çizdiği çerçeve içerisinde kuruluşundan bu yana, toplumun her kesimi kucaklayıp,onları,kaliteli sanat ürünleriyle buluşturmuştur. Devlet Tiyatroları ve diğer ödenekli sanat kurumlarının özelleştirilmesi halinde, ülkenin sosyo-ekonomik koşulları içinde çok az ücret alıp, geçim sıkıntısı çeken geniş halk kesimleri, bu etkinlikleri, maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle izleme olanağını bulamayacaklardır. Bu durum, başta Anadolu’daki tiyatro hareketini bitirecek, metropol kentlerin ise ulusal ve evrensel nitelikli, büyük prodüksiyonlardan mahrum kalmasını getirecektir.
Ayrıca 4046 sayılı özelleştirme yasasının 1. maddesi incelendiğinde; bu maddede yer alan amaçla ,5441 sayılı yasa ile kurulmuş Devlet Tiyatroları'nın uzaktan yakından bir ilişkisi bile olmadığı görülmektedir.
Biz demokratik kitle örgütleri endişe içindeyiz. Sayın Başbakan’ın doksan sekiz yıllık geçmişi olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları ve altmış üç yıllık Devlet Tiyatrolarını hedef alan açıklamalarından anlaşılan odur ki; senfoni, koro, dans toplulukları gibi sanat kurumlarını da aynı acı son beklemektedir.
Bizce bir ülkede kültür ve sanata verilen değer, o ülkenin gelişmişlik düzeyi açısından önemli bir göstergedir. Tiyatroların özelleştirilmesi fikri ise tiyatro sanatının idam fermanıdır.
SORUYORUZ: Bu girişim tamamlandıktan sonra sıra nereye gelecektir? Özel sanat kuruluşları ve bireysel üretilen sanat türleri için de yeni sistemler mi devreye girecektir? Amaçlanan, bu yolla tek tip insan yetiştirilmesi midir?
Tiyatro sanatçılarındır. Ödenekli tiyatrolarda radikal değişimlere gitmeden yapılması düşünülen düzenlemelerin, yasa ve tüzük gibi mevzuatların hazırlanması konunun muhatapları sanatçılar, bilim insanları, konunun uzmanı akademisyenler ve demokratik kitle örgütleri temsilcileridir.
O yüzden ödenekli sanat kurumlarını daha verimli hale getirmek için “KÜLTÜRÜMÜZE, SANATIMIZA VE TİYATROLARIMIZA SAHİP ÇIKIYORUZ”.
KÜLTÜR SANAT-SEN- (Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası) TOBAV(Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı)
DETİS(Devlet Tiyatrosu Sanatçıları Derneği)
TOMEB(Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği)
(Kaynak: Tiyatro... Tiyatro... Dergisi)
KÜLTÜR SANAT-SEN, TOBAV, DETİS ve TOMEB hazırladıkları ortak basın bildirisinde çözüm önerilerini şöyle dile getiriyorlar: "Tiyatro sanatçılarındır. Ödenekli tiyatrolarda radikal değişimlere gitmeden yapılması düşünülen düzenlemelerin, yasa ve tüzük gibi mevzuatların hazırlanması konunun muhatapları sanatçılar, bilim insanları, konunun uzmanı akademisyenler ve demokratik kitle örgütleri temsilcileridir."
Basın Bildirisi
Başbakan’ın “Devletin tiyatrosu olmaz, özelleştiriyorum” fetvası ile birlikte ilgili Bakanlıklar Devlet Tiyatrolarının özelleştirilmesi yönünde çalışmalara başladılar.
Devlet, kamu yararına kurumları oluşturmakla yükümlüdür. Sosyal devlet anlayışı gereği; eğitim sağlık, kültür, sanat hizmetleri, kar amacı güdülmeden halkın hizmetine sunulur. Bu nedenle, devlet kurumları olan tiyatro, opera ve baleye halkın oylarıyla işbaşına gelen her hükümet aynı gözle bakmak zorundadır. Tüm gelişmiş ülkelerde ödenekli sanat kurumlarını kuran devlet, onları destekler ve yaygınlaşmasını sağlar. Çünkü tiyatro, opera ve bale sanatları; toplumsal kültürün gelişmesi açısından vazgeçilmez ögelerden biridir. Bu kurumlardaki sanatsal etkinlikler ödenekli sanat kurumlarını tasfiye etmek isteyen hükümetin cebinden çıkan paralarla değil, halkın verdiği vergilerle sağlanır. Öte yandan devlet, ödenekli sanat kurumlarının gelişimi için iktidarların müdahalelerini önlemek adına tedbirler alır. Bu uygulamaların aksine yaklaşımlar sergileyen bugünkü zihniyet “ben yaptım oldu” mantığı ile, sanat kurumlarını ve bu kurumların çalışanlarını potansiyel suçlu ilan ederek, onları toplum önünde itibarsızlaştırıp, hedef göstermektedir. Bu,sanatın özgürlük, özerklik ve özgünlüğünün vesayet altına alınması demektir.
Kültür ve sanatla uğraşanları elitistlikle, jakobenlikle etiketleyip, onları yarım porsiyon aydın olarak niteleyip, küçümseyen anlayış; siz-biz gibi ayrımcı söylemler kullanarak her fırsatta sanatçıları halkın önünde kendilerine düşman gibi göstermeye çalışmaktadır. Bunu yapanlar “muhafazakâr sanat” iddiasıyla toplumumuzun ve ülkemizin tarihsel, kültürel, sanatsal değerlerini gerçek dışı bilgilerle yozlaştırıp, kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda toplum mühendisliğine soyunarak halkı ve sanatı derin bir karanlığın içine çekmeyi amaç edinmektedirler.
“Gelişmiş ülkelerin hemen hepsinde devlet eliyle tiyatroculuk olmaz” diye yola çıkan bu özelleştirme yandaşları, tamamen gerçek dışı bir söylem kullanmaktadırlar. Oysa biz biliyoruz ki Almanya, Fransa, İngiltere gibi birçok Avrupa ülkesinde devletin bütçesinden tiyatroya büyük paylar ayrılmaktadır. Bu gelişmiş ülkelerdeki tiyatroların özerk yapıları hükümetlerin repertuarlara müdahalesini de engellemektedir.
Kamu yararına çalışan Devlet Tiyatroları, anayasanın çizdiği çerçeve içerisinde kuruluşundan bu yana, toplumun her kesimi kucaklayıp,onları,kaliteli sanat ürünleriyle buluşturmuştur. Devlet Tiyatroları ve diğer ödenekli sanat kurumlarının özelleştirilmesi halinde, ülkenin sosyo-ekonomik koşulları içinde çok az ücret alıp, geçim sıkıntısı çeken geniş halk kesimleri, bu etkinlikleri, maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle izleme olanağını bulamayacaklardır. Bu durum, başta Anadolu’daki tiyatro hareketini bitirecek, metropol kentlerin ise ulusal ve evrensel nitelikli, büyük prodüksiyonlardan mahrum kalmasını getirecektir.
Ayrıca 4046 sayılı özelleştirme yasasının 1. maddesi incelendiğinde; bu maddede yer alan amaçla ,5441 sayılı yasa ile kurulmuş Devlet Tiyatroları'nın uzaktan yakından bir ilişkisi bile olmadığı görülmektedir.
Biz demokratik kitle örgütleri endişe içindeyiz. Sayın Başbakan’ın doksan sekiz yıllık geçmişi olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları ve altmış üç yıllık Devlet Tiyatrolarını hedef alan açıklamalarından anlaşılan odur ki; senfoni, koro, dans toplulukları gibi sanat kurumlarını da aynı acı son beklemektedir.
Bizce bir ülkede kültür ve sanata verilen değer, o ülkenin gelişmişlik düzeyi açısından önemli bir göstergedir. Tiyatroların özelleştirilmesi fikri ise tiyatro sanatının idam fermanıdır.
SORUYORUZ: Bu girişim tamamlandıktan sonra sıra nereye gelecektir? Özel sanat kuruluşları ve bireysel üretilen sanat türleri için de yeni sistemler mi devreye girecektir? Amaçlanan, bu yolla tek tip insan yetiştirilmesi midir?
Tiyatro sanatçılarındır. Ödenekli tiyatrolarda radikal değişimlere gitmeden yapılması düşünülen düzenlemelerin, yasa ve tüzük gibi mevzuatların hazırlanması konunun muhatapları sanatçılar, bilim insanları, konunun uzmanı akademisyenler ve demokratik kitle örgütleri temsilcileridir.
O yüzden ödenekli sanat kurumlarını daha verimli hale getirmek için “KÜLTÜRÜMÜZE, SANATIMIZA VE TİYATROLARIMIZA SAHİP ÇIKIYORUZ”.
KÜLTÜR SANAT-SEN- (Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası) TOBAV(Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı)
DETİS(Devlet Tiyatrosu Sanatçıları Derneği)
TOMEB(Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği)
Haber Giriş Tarihi: 05 Mayis 2012
(Kaynak: Tiyatro... Tiyatro... Dergisi)