MAHKEME SÜRECİNDE DİKKATLİ DAVRANIP GERÇEKLERİ ÇARPITMA VE SAPTIRMAYLA YETİNMEYE ÖZEN GÖSTEREN...
MUSTAFA DEMİRKANLI,
ÇOK SIKIŞINCA APAÇIK YALAN SÖYLEMEKTEN DE KAÇINMADI!
Demirkanlı'nın ("kendi yayınladığı" apaçık somut belgeyle apaçık biçimde ters düşen) son yalanını; "Tiyatrolarımız kapatılamaz" takma isimli bir sapığın da "yancı" olarak katıldığı, son facebook tartışmamızda saptadık! Mustafa silemesin diye, ilgili sayfayı kendi sitemizde de aynen yayınlıyoruz:
Aşağıda yalnızca, tartışmadaki son Büktel yorumunu sunuyoruz:
"Hiç Çıldırma Bre Büktel!" başlıklı yazısını sitesinden silip örtbas etmekle suçladığımız Mustafa Demirkanlı, o yazıyı "örtbas" etmek için değil, Hilmi Bulunmaz noterden ihtar çekip "kaldır!" dediği için kaldırdığını söylüyor. Hatta bu defa, kendinden beklenmeyen bir şey yaparak, belge gösteriyor; Hilmi Bulunmaz'ın ihtar metninin (tiyatrodergisi.com.tr sitesindeki versiyonunun) belgesine link veriyor.
Asıl önemli konuyu (tatlıyı sona saklar gibi) biraz erteleyerek, önce şunu belirleyelim:
Hilmi'nin (ya da herhangi birinin) noterden çektiği ihtar, uyulması zorunlu olan bir mahkeme emri değildir. Yazdıklarınız hakikatse, kimsenin ihtarıyla tükürdüğünüzü yalamak, yazdığınız hakikatleri yayından kaldırmak zorunda değilsiniz. Nitekim Hilmi, "ortada bir mahkeme kararı bulunmadıkça", yazdıklarına sonuna dek sahip çıkmış, asla tükürdüğünü yalamamış, gerekirse burjuva adaletince mahkûm edilmeyi bile göze alarak, linççilerin (BAKINIZ: http://www.coskunbuktel.com/lincimzacilari.htm) onlarca noter ihtarından hiçbirini umursamamıştır. (Hilmi, bu umursamayışına gerekçe olarak, kendisinin, öyle höt denince al sana ot, diyecek yaratılışta biri olmadığını belirtmiştir.) Kısacası, yazdıklarınız hakikaten hakikatse, tükürdüğünüzü asla yalamaz, yazdıklarınıza sonuna dek sahip çıkar, ortada bir mahkeme kararı bulunmadıkça, yazdıklarınızı asla silmezsiniz.
Ama yazdıklarınız hakikat değil de iftiraysa, o zaman, iftira ettiğiniz tarafın sizi yargıya şikayet etmesinden ödünüz kopar ve karşı taraf yargıya gidemesin diye, derhal ihtarnamenin gereğini yapar, tükürdüğünüzü yalar, iftiralarınızı silip çöpe atarsınız. Ki Mustafa Demirkanlı da aynen bunu yapmış, Hilmi'nin noter onaylı ihtarnamesinden sonra, Hilmi'nin "kaldır" dediği bütün yazıları anında kaldırmıştır. (Zaten ihtarnameden önce de sık sık Bahar temizliği yapıp -BAKINIZ: http://tiyatrofanzini.blogspot.com/2009/12/iftirac-lincci-ve-sansurcu-tiyatro.html- bir çok yazısını silerek örtbas ettiğinden; tükürdüğünü yalamak Mustafa için zor -ya da "zül"- olmamıştır.) Mustafa'nın ihtarnameye derhal uyarak bir sürü yazısını kaldırması, o yazıların, "arkasında durulamayacak iğrenç iftiralar" olduğunu belgelemiştir. Hilmi de zaten o ihtarnameyi, Mustafa'yı sansür etmek için değil, Mustafa'ya tükürdüğünü yalatmak için, ona tükürdüğünü yalatarak o yazdıklarının "arkasında duramayacağı iğrenç iftiralar" olduğunu belgelemek için, çekmiştir. Peki, Hilmi'nin o ihtarı Mustafa'yı sansür etmek amacıyla çekmediğini kanıtlayabilir miyim? Evet, kanıtlayabilirim. Nedir kanıtım? Şu: Hilmi, Mustafa'ya kaldırttığı yazıların hiçbirini kendi sitesinde asla silmemiş, Mustafa'nın yalan ve iftira belgelerinin yok olmasını asla tercih etmemiştir.
Evet, Mustafa'nın "Hilmi noter tasdikli ihtarname çektiği için o yazıları kaldırdım" savunmasını böylece çürüttükten sonra, şimdi sıra, asıl meseleye, asıl sürprize (yani "tatlıya") geldi.
Mustafa'nın yukarıdaki son yorumunda linkini verdiği belge (Hilmi'nin noter onaylı ihtarnamesi), Mustafa'yı yalanlıyor. Yani?... Hilmi'nin noterden çektiği ihtar metninde, Mustafa'dan kaldırmasını istediği yazıların linkleri belirtilmiş. İhtarnamede uzun bir linkler listesi görünüyor. Ama o da ne?... O linkler listesinde, "Hiç Çıldırma Bre Büktel!"in linki yok. Yani?... Yani Hilmi Mustafa'dan "Hiç Çıldırma Bre Büktel!"i kaldırmasını istememiş. Yani?... Yani Mustafa'nın "Hiç Çıldırma Bre Büktel!"i, yukarıda iddia ettiği gibi, Hilmi'nin ihtarı yüzünden silmek zorunda kaldığı, tam Mustafa Demirkanlı tarzında bir kuyruklu yalan!... Oysa bizzat kendisinin link verdiği kendi belgesiyle yalanlanan Mustafa yukarıdaki son yorumunda ne diyor:
"Ben o yazıyı kaldırmadım, siz; kankan Hilmi eliyle kaldırılması için noterden talep gönderdiniz, biz de o talebe uyduk. Yalanla nereye varacaksın? Yazıyı sürekli yayımlaman iyi oluyor, seni tanımlayan hem de çok iyi tanımlayan o yazıyı okuyamayanlar da okuma şansı buluyor. Dürüst ol, o yazı da dahil isimleriniz geçen yazılarınızın kaldırılmasını talep etmediniz mi? Benim katkım yok diyorsan, Hilmi'nin talebi değil mi? Neden benim kaldırdığım yalanını söyleme gereği duyuyorsun? http://www.tiyatrodergisi.com.tr/detay.php?hng=2904
Ben, "Hiç Çıldırma Bre Büktel!" başlıklı yazı kimin ruh kirliliğini yansıtıyor konusunda, gayet müsterihim. Eğer Mustafa da müsterihse, benim gibi yapsın: O yazıyı sitesinde yayınlasın da görelim bakalım; o yazıyı gerçekten masum buluyor mu? Yoksa o yazıyı (sırf beni "haksız biçimde tahrik" etmek amacıyla yayınladığı için) benim o "sert cevabımdan" sonra tahrik işlevini tamamlamış olduğundan artık örtbas edilmesi gereken bir suç belgesi olarak mı görüyor? Madem "Hiç Çıldırma Bre Büktel!" Mustafa'nın değil de benim ruh kirliliğimi yansıtıyor; benim göğsümü gere gere defalarca yayınladığım ve daha da yayınlamaktan bıkmayacağım bu yazıyı, umarım, Mustafa da göğsünü gere gere, sitesinde yeniden yayınlar da, o yazı suç mudur değil midir, cümle aleme gösteririz!
Mahkemenin, benim sert ifadelerimi suç sayarken, karşı tarafın çok daha sert ve üstelik haksız ifadelerini, yalan, iftira, hile, sahte delil üretme, delilleri örtbas ederek karartma gibi mahkemeyi yanıltmaya yönelik kriminal taktiklerini tartışmaya açmaması ve suç saymaması, adaletimiz adına büyük bir eksiklik ve yanlışllık olmuştur. Ama biz, itirazımız üzerine bu yanlışlığın düzeltileceği umudunu korumaktan yanayız.
Bu tartışmayı kendi sitemde de aynı anda yayınlayacağım için, Mustafa'nın yukarıda kırmızı harflerle vurguladığım iğrenç (ve kendi yayınladığı belgeyle açıkça çelişen) iftiralarına; (facebook'u protesto ettiğinden facebook'taki sataşmalara asla cevap vermemiş ve vermeyen) Hilmi de, kendi sitesinde (teknik konuları da içeren) çok sert bir cevap vereceğini ve o iftiraları Mustafa'nın burnundan fitil fitil getireceğini, belirtti. Ben de Hilmi'nin cevabını, elbette ki, yayınlanır yayınlanmaz, bu facebook sayfasına ekleyeceğim.
Hadi Mustafa, "Hiç Çıldırma Bre Büktel!"i Hilmi'nin ihtarıyla kaldırdığın yolundaki bahanenin bir kuyruklu yalan olduğu ortaya çıktı ve bahanen kalmadı. Bana "Cümle cümle giderek tartışalım da küfür varmı görelim!" diyerek, aklın sıra okurların zihninde "tartışmalı kılmaya" çalıştığın "Hiç Çıldırma Bre Büktel!"i gerçekten masum sayıyorsan; hodri meydan!... Sitende o yazıyı tekrar yayınla da, görelim, bakalım, o söylediklerine kendin gerçekten inanıyor musun...
TARTIŞMANIN TÜMÜNÜ GÖRMEK İÇİN, LÜTFEN, TIKLAYINIZ!
(Kaynak: www.coskunbuktel.com)
MUSTAFA DEMİRKANLI,
ÇOK SIKIŞINCA APAÇIK YALAN SÖYLEMEKTEN DE KAÇINMADI!
Demirkanlı'nın ("kendi yayınladığı" apaçık somut belgeyle apaçık biçimde ters düşen) son yalanını; "Tiyatrolarımız kapatılamaz" takma isimli bir sapığın da "yancı" olarak katıldığı, son facebook tartışmamızda saptadık! Mustafa silemesin diye, ilgili sayfayı kendi sitemizde de aynen yayınlıyoruz:
Aşağıda yalnızca, tartışmadaki son Büktel yorumunu sunuyoruz:
"Hiç Çıldırma Bre Büktel!" başlıklı yazısını sitesinden silip örtbas etmekle suçladığımız Mustafa Demirkanlı, o yazıyı "örtbas" etmek için değil, Hilmi Bulunmaz noterden ihtar çekip "kaldır!" dediği için kaldırdığını söylüyor. Hatta bu defa, kendinden beklenmeyen bir şey yaparak, belge gösteriyor; Hilmi Bulunmaz'ın ihtar metninin (tiyatrodergisi.com.tr sitesindeki versiyonunun) belgesine link veriyor.
Asıl önemli konuyu (tatlıyı sona saklar gibi) biraz erteleyerek, önce şunu belirleyelim:
Hilmi'nin (ya da herhangi birinin) noterden çektiği ihtar, uyulması zorunlu olan bir mahkeme emri değildir. Yazdıklarınız hakikatse, kimsenin ihtarıyla tükürdüğünüzü yalamak, yazdığınız hakikatleri yayından kaldırmak zorunda değilsiniz. Nitekim Hilmi, "ortada bir mahkeme kararı bulunmadıkça", yazdıklarına sonuna dek sahip çıkmış, asla tükürdüğünü yalamamış, gerekirse burjuva adaletince mahkûm edilmeyi bile göze alarak, linççilerin (BAKINIZ: http://www.coskunbuktel.com/lincimzacilari.htm) onlarca noter ihtarından hiçbirini umursamamıştır. (Hilmi, bu umursamayışına gerekçe olarak, kendisinin, öyle höt denince al sana ot, diyecek yaratılışta biri olmadığını belirtmiştir.) Kısacası, yazdıklarınız hakikaten hakikatse, tükürdüğünüzü asla yalamaz, yazdıklarınıza sonuna dek sahip çıkar, ortada bir mahkeme kararı bulunmadıkça, yazdıklarınızı asla silmezsiniz.
Ama yazdıklarınız hakikat değil de iftiraysa, o zaman, iftira ettiğiniz tarafın sizi yargıya şikayet etmesinden ödünüz kopar ve karşı taraf yargıya gidemesin diye, derhal ihtarnamenin gereğini yapar, tükürdüğünüzü yalar, iftiralarınızı silip çöpe atarsınız. Ki Mustafa Demirkanlı da aynen bunu yapmış, Hilmi'nin noter onaylı ihtarnamesinden sonra, Hilmi'nin "kaldır" dediği bütün yazıları anında kaldırmıştır. (Zaten ihtarnameden önce de sık sık Bahar temizliği yapıp -BAKINIZ: http://tiyatrofanzini.blogspot.com/2009/12/iftirac-lincci-ve-sansurcu-tiyatro.html- bir çok yazısını silerek örtbas ettiğinden; tükürdüğünü yalamak Mustafa için zor -ya da "zül"- olmamıştır.) Mustafa'nın ihtarnameye derhal uyarak bir sürü yazısını kaldırması, o yazıların, "arkasında durulamayacak iğrenç iftiralar" olduğunu belgelemiştir. Hilmi de zaten o ihtarnameyi, Mustafa'yı sansür etmek için değil, Mustafa'ya tükürdüğünü yalatmak için, ona tükürdüğünü yalatarak o yazdıklarının "arkasında duramayacağı iğrenç iftiralar" olduğunu belgelemek için, çekmiştir. Peki, Hilmi'nin o ihtarı Mustafa'yı sansür etmek amacıyla çekmediğini kanıtlayabilir miyim? Evet, kanıtlayabilirim. Nedir kanıtım? Şu: Hilmi, Mustafa'ya kaldırttığı yazıların hiçbirini kendi sitesinde asla silmemiş, Mustafa'nın yalan ve iftira belgelerinin yok olmasını asla tercih etmemiştir.
Evet, Mustafa'nın "Hilmi noter tasdikli ihtarname çektiği için o yazıları kaldırdım" savunmasını böylece çürüttükten sonra, şimdi sıra, asıl meseleye, asıl sürprize (yani "tatlıya") geldi.
Mustafa'nın yukarıdaki son yorumunda linkini verdiği belge (Hilmi'nin noter onaylı ihtarnamesi), Mustafa'yı yalanlıyor. Yani?... Hilmi'nin noterden çektiği ihtar metninde, Mustafa'dan kaldırmasını istediği yazıların linkleri belirtilmiş. İhtarnamede uzun bir linkler listesi görünüyor. Ama o da ne?... O linkler listesinde, "Hiç Çıldırma Bre Büktel!"in linki yok. Yani?... Yani Hilmi Mustafa'dan "Hiç Çıldırma Bre Büktel!"i kaldırmasını istememiş. Yani?... Yani Mustafa'nın "Hiç Çıldırma Bre Büktel!"i, yukarıda iddia ettiği gibi, Hilmi'nin ihtarı yüzünden silmek zorunda kaldığı, tam Mustafa Demirkanlı tarzında bir kuyruklu yalan!... Oysa bizzat kendisinin link verdiği kendi belgesiyle yalanlanan Mustafa yukarıdaki son yorumunda ne diyor:
"Ben o yazıyı kaldırmadım, siz; kankan Hilmi eliyle kaldırılması için noterden talep gönderdiniz, biz de o talebe uyduk. Yalanla nereye varacaksın? Yazıyı sürekli yayımlaman iyi oluyor, seni tanımlayan hem de çok iyi tanımlayan o yazıyı okuyamayanlar da okuma şansı buluyor. Dürüst ol, o yazı da dahil isimleriniz geçen yazılarınızın kaldırılmasını talep etmediniz mi? Benim katkım yok diyorsan, Hilmi'nin talebi değil mi? Neden benim kaldırdığım yalanını söyleme gereği duyuyorsun? http://www.tiyatrodergisi.com.tr/detay.php?hng=2904
Ben, "Hiç Çıldırma Bre Büktel!" başlıklı yazı kimin ruh kirliliğini yansıtıyor konusunda, gayet müsterihim. Eğer Mustafa da müsterihse, benim gibi yapsın: O yazıyı sitesinde yayınlasın da görelim bakalım; o yazıyı gerçekten masum buluyor mu? Yoksa o yazıyı (sırf beni "haksız biçimde tahrik" etmek amacıyla yayınladığı için) benim o "sert cevabımdan" sonra tahrik işlevini tamamlamış olduğundan artık örtbas edilmesi gereken bir suç belgesi olarak mı görüyor? Madem "Hiç Çıldırma Bre Büktel!" Mustafa'nın değil de benim ruh kirliliğimi yansıtıyor; benim göğsümü gere gere defalarca yayınladığım ve daha da yayınlamaktan bıkmayacağım bu yazıyı, umarım, Mustafa da göğsünü gere gere, sitesinde yeniden yayınlar da, o yazı suç mudur değil midir, cümle aleme gösteririz!
Mahkemenin, benim sert ifadelerimi suç sayarken, karşı tarafın çok daha sert ve üstelik haksız ifadelerini, yalan, iftira, hile, sahte delil üretme, delilleri örtbas ederek karartma gibi mahkemeyi yanıltmaya yönelik kriminal taktiklerini tartışmaya açmaması ve suç saymaması, adaletimiz adına büyük bir eksiklik ve yanlışllık olmuştur. Ama biz, itirazımız üzerine bu yanlışlığın düzeltileceği umudunu korumaktan yanayız.
Bu tartışmayı kendi sitemde de aynı anda yayınlayacağım için, Mustafa'nın yukarıda kırmızı harflerle vurguladığım iğrenç (ve kendi yayınladığı belgeyle açıkça çelişen) iftiralarına; (facebook'u protesto ettiğinden facebook'taki sataşmalara asla cevap vermemiş ve vermeyen) Hilmi de, kendi sitesinde (teknik konuları da içeren) çok sert bir cevap vereceğini ve o iftiraları Mustafa'nın burnundan fitil fitil getireceğini, belirtti. Ben de Hilmi'nin cevabını, elbette ki, yayınlanır yayınlanmaz, bu facebook sayfasına ekleyeceğim.
Hadi Mustafa, "Hiç Çıldırma Bre Büktel!"i Hilmi'nin ihtarıyla kaldırdığın yolundaki bahanenin bir kuyruklu yalan olduğu ortaya çıktı ve bahanen kalmadı. Bana "Cümle cümle giderek tartışalım da küfür varmı görelim!" diyerek, aklın sıra okurların zihninde "tartışmalı kılmaya" çalıştığın "Hiç Çıldırma Bre Büktel!"i gerçekten masum sayıyorsan; hodri meydan!... Sitende o yazıyı tekrar yayınla da, görelim, bakalım, o söylediklerine kendin gerçekten inanıyor musun...
TARTIŞMANIN TÜMÜNÜ GÖRMEK İÇİN, LÜTFEN, TIKLAYINIZ!
(Kaynak: www.coskunbuktel.com)