9 Mayıs 2012 Çarşamba

Fahrettin Dede, Yılmaz Erdoğan'ın iki yüzlülüğünü çok net gördü!

Anlamsız geveze, düzeysiz şair, küt oyuncu, sentetik demokrat, şımarık sinemacı, terbiyesiz televizyoncu, tiyatro sanatından anlıyormuş gibi yapan numaracı rolüyle hayata karışmış Yılmaz Erdoğan, bütün diğer pembe sermaye temsilcileri gibi, halkın geleneksel değerleriyle taşak geçerek kendini var eden zavallı biri olarak, sözüm ona sanatsal çalışmalarını devam ettiriyor hâlâ.


Ne var ki...


Pembe sermaye temsilcisi Yılmaz Erdoğan, bugünlerde hızla, hem de şimşek hızıyla tartışılan bütün resmî tiyatro kurumlarının özelleştirmesi söz konusu olduğu için, çok büyük olasılıkla, özelleştirilecek tiyatro kurumlardan "Tayyip Erdoğan payı" almayı kafasına koymuş olmalı ki, Başbakan Erdoğan'ın tiyatro sanatına yönelik olarak sert sözlerini dikkatle izleyip, Erdoğan&Erdoğan yapımı bir süreçten kişisel çıkar elde etmeyi hesaplıyor olabilir.


Biz, yeşil sermaye temsilcisi Akit Gazetesi / www.habervaktim.com sitesi ve bu gazete / sitenin arkasındaki ideolojik tutumla aynı koşutlukla düşünüp, herhangi bir siyasal davranış geliştirmemiş olsak da, Fahrettin Dede'nin kaleme aldığı ve tamamıyla gerçek verilerden yola çıkılarak kotarılmış aşağıdaki yazıyı çok önemli bulduğumuz için, bu yazıyı okurlarımızın dikkatine sunuyoruz.


Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


***


Ezan'ı savunmak Noel Baba'ya kaldı!‘


Fahrettin Dede
10 Mayıs 2012


Çok Güzel Hareketler Bunlar'da dindarlar hiç 'tu kaka' gösterilmedi mi? Apartman toplantısı parodisinin yapıldığı bir oyunda "O Rus bu!" repliğini canlandıran apartman sakini dinci (!) şahıs, İslam dininin sevgi ve barış dini olduğunu falan mı aşılıyordu? Batıcı kafanın sanatla beraber darbe vurduğu bir ortamda siz ne yaptınız sayın Erdoğan?

Aylık sinema dergisi Filmarası'nın Mayıs sayısında ilginç bir röportaj yayımlandı. Derginin "Gelenekle bağı koparmak en büyük darbeyi sanata vurdu" başlığıyla kapaktan duyurduğu röportajda Yılmaz Erdoğan, Batıcı kafanın en büyük darbeyi sanata vurduğunu söyleyip yerel kültürün en önemli unsurunun din olduğunu dile getiriyor.

Erdoğan'ın pek çok açıdan ezber bozan röportajında sözkonusu ettiği bir başka hakikat var ki, el-hak katılmamak elde değil: "Türkiye'deki bir sette günde beş kez ezan için durursun, ‘Aziz Allah' dersin, beklersin, çay içersin ama filmde duyulmaz o ezan. Bir yabancı buraya geldiğinde mutlaka bir İstanbul sabahı uyanıp ezanı çeker. Sen de Batıcı kafalı biri isen ‘bunlar da bizi böyle gösteriyor' dersin. Yerelliğin bir numaralı şeyi din. Gelişim olarak materyalist bir kampın ağırlığı söz konusu. Buradaki materyalizmin bizdeki karşılığı laikliktir. Bu iş din eşittir yobazlık denklemine kadar gitti. Hepimize yansıyan din deyince gözümüzün önüne Cumhuriyet dönemi filmlerindeki deli, kötü kişiler geldi."

NASREDDİN HOCA DEĞİL DE NİYE NOEL BABA?

Yazıya konu bülteni ilk okuduğumda pek de yazmak istemedim açıkçası...

Açıklama, pek çok gazete ve internet sitesinde en çok okunan haber olup Twitter'de TopTweet olunca da yazmamak olmazdı. Erdoğan'la film, tiyatro, sanat bilgisi yarıştıracak değilim ama herkes bu açıklamalardaki absürdlüğün farkında! Çünkü Erdoğan'ın bırakınız bu sanatsal düzene veryansın etmeye hakkının olması gibi bir durumu, en ufak bir eleştiri getirmeye bile hakkı yok!

Son olarak rol aldığı filmde (haşa!) kitabı bilmem ne etmesini dilime dolamayacağım; canlandırdığı rolden öyle söylemesini istediler, o da öylece küfür etti, diyelim! Peki demezler mi ki adama, "Be adam, senin filmlerinde kaç kez ezan sesi duyuldu?" Hadi diyelim ki batıcı kafanın sanata vurduğu darbeden senin filmlerin de nasibini aldı diyerek, bu millete Noel Baba'yı Nasreddin Hoca'dan ala göstermeni eleştirmeyeceğiz! Yine 'Bana Bir Şeyhler Oluyor'daki ‘şeyh' efendinin kendinden menkul şeyhliğindeki absürdlükleri karakterin anlaşılmazlığına vereceğiz! Peki BKM'de yediğiniz naneleri ne yapacağız?

APARTMAN SAKİNİ DİNCİ ŞAHIS'A NE OLDU?

Ne mi nane yendi?

'Çok Güzel Hareketler Bunlar' (ÇGHB) nam oyunda dindarlar hiç ‘tu kaka' gösterilmedi mi? Apartman toplantısı parodisinin yapıldığı bir oyunda "O Rus bu!" repliğini canlandıran apartman sakini dinci (!) şahıs, İslam dininin sevgi ve barış dini olduğunu falan mı aşılıyordu? Peki, Batıcı kafanın sanatla beraber darbe vurduğu bir ortamda siz ne yaptınız sayın Erdoğan? İslam'ın reddettiği, Türk toplumuna dışardan adeta zorla kabullendirilmeye çalışılan eşcinselliğin son derece normal bir tercih olduğunu savunmadınız mı? ÇGHB, televizyon ekranlarında yayınlanmasa bilmeyeceğiz; ama gelin görün ki, "Gey olmanın, gey olarak yaşamanın çok zor bir şey olduğunu, durup dururken gereksiz yere zor bir şey olduğunu biliyoruz. O yüzden sizden bir tane de gerçekten bir geyin bakış açısından dünyaya bakan bir skeç de istiyoruz. Yoksa gerçekten böyle, zaten birçok zorluklarla karşılaşan bir topluma biz de, biz de üstüne alay ediyoruz yani ezilenin yanında değilmişiz hissi veriyoruz. Bu konuda haklı eleştiriler alıyoruz o yüzden bunu da söylemek isterim. Çünkü doğru mizahçı, kalabalıkla birlikte azı ezen değil onun yanında olandır diye düşünüyorum ne dersiniz?" sözlerini 70 milyonun önünde söyleyerek, keratalarınıza gey oyunu sipariş ettiniz...

Bütün bunları neden mi yazdık?

Ziya Paşa'nın meşhur bir sözü var; "Laf ile nizamat verirken dünyaya, binbir türlü teseyyüb bulunur hanelerinde!"

Ama yine de, Yılmaz Erdoğan'ın özeleştirisini dikkate almak gerekir. Kimbilir belki de, bundan sonraki filmlerinde, bu özeleştirisini kendisi de dikkate alır.Nuri Bilge Ceylan'ın son filmi "Bir Zamanlar Anadolu'da" da (rol icabı) mukaddes kitabımıza (haşa!) "kitabını s..." şeklinde küfreden Yılmaz Erdoğan ‘Neşeli Hayat' filminde Noel Baba'yı canlandırıyordu. Muhafazakar derneklerden ESKADER ise bu filme "En beğenilen film" ödülünü vermişti. Yönetmen Nuri Bilge Ceylan ödülü dikkate almamış olmalıydı ki, törene gel(e)memişti. Dernek yetkililerinin ödülü verirken filmdeki aldatma hikayesini ve bu ağır küfrü görmediklerini düşünüyoruz.

(Kaynak: HABER VAKTİM)