Bu mu sanat?.. "Kültür"den beslen, "küfür"de yarış!
Hasan Karakaya
Yeni Akit
7 Mayıs 2012
Geçen hafta öne çıkan "en ilginç konu" neydi diye bir soru sorulacak olsa, herhalde; "1 Mayıs kutlamaları"na katılan "Antikapitalist Müslüman Gençler"in sergiledikleri "şov"lardı diye cevap verilir...
"Yönü kıbleli, alnı secdeli" her "Müslüman"ın 1400 yıldan bu yana dillendirdiği "emir" ve "kural"ları, "Amerika'yı yeniden keşfetmişçesine" keşfeden(!) bu gençler ve onlara "hocalık" eden zat, acaba "medyatik" olmak için mi, kendilerini bu şekilde "tanımlama" ihtiyacı duydu?..
Kâğıt üstüne yazdıkları "slogan"ları dillendirmek için "Antikapitalist Müslüman" olmaya gerek yok ki!..
"Müslüman" olmak nelerine yetmiyor ki; kendilerini bir de "emperyalist jargon"la ifade ediyorlar?..
HER ÖNEMLİ, DEĞERLİ DEĞİLDİR!
"Gazetelerin manşetleri"nde veya "televizyonların ana haberleri"nde yer almış olmayı "Türkiye'yi sarstık" olarak değerlendiriyorlar ki, yanılıyorlar... Çünkü gazeteler ve televizyonlar, "maymun iştahlı"dır!.. "Oyuncak" olarak kullanabilecekleri "medya maymunları"nı çok severler ve bir süre kullandıktan sonra atarlar!..
"Müslüman" olmaya gelince... Hiç kimse ve elbette "antikapitalist" olduklarını söyleyen gençler, şunu hiç unutmasın;
Bu medya, Müslümanın, sadece "günah"larını sever, bu günahları "baştacı" eder!.. Siz, hiç, meselâ "ÖSS birincisi" olmuş başarılı bir "başörtülü kız"ın manşetten verildiğini gördünüz mü?..
Peki; "antikapitalist" olduklarını söyleyen "genç"lere ve onların "hoca"larına gösterilen bu ilgi niye?.. Acaba, "Abdestli Sosyalist" oldukları için mi?!?.. Yoksa; "cemaat taassubu"ndan şikâyet edip de, "cemaat olmaya" çalıştıkları için mi?
Bunları düşünmelerinde yarar var...
Biz, kendilerini "kardeşçe" uyarmak istiyoruz, hepsi bu!..
Evet; geçen haftanın en çok konuşulan konusu buydu... "Çok konuşuluyor" olmak; konuşulan kişi, grup ve "şey"in elbette "önemli" olduğunu gösterir...
Ne var ki; "önemli" şey, "değerli" demek değildir... Malûm; bir "su borusu"nu tıkayan bez parçası, gerçekten de "önemli bir yerde"dir...
Çünkü, suyun akışını önlemektedir... Ama, bu bez parçasının "önemli" oluşu, onun "değerli" olduğunu göstermez!..
Kendilerini "Antikapitalist Gençler" olarak tanıtan ama medyanın kendilerini "Abdestli Sosyalistler" olarak lânse ettiği gençler, "kimin oyuncağı" olduklarını ve "nasıl kullanıldıklarını" gözden geçirirlerse, kendilerine iyilik etmiş olurlar.
TAKSİM VE AYASOFYA
Geçen haftanın en çok konuşulan mevzularından biri de "Kanlı 1 Mayıs"tı...
Malûm, 1 Mayıs 1977'de "34 kişinin öldüğü" olaylar, 35 yıl sonra bugün yeniden tartışılıyor...
Ortaya çıkan kanaat şu ki;
Evet; bu olaylar bir "derin devlet organizasyonu"dur!.. Ne var ki; "sol fraksiyonlar" arasında yaşanan "gerilim" de, bu zemini hazırlamıştır.
"Kanlı 1 Mayıs"la ilgili en çarpıcı gelişme; "olay çıkacağını bildikleri" için, "Aydınlık Grubu'nun o gün Taksim'e gitmediği" iddiasıdır ki; DİSK avukatı Rasim Öz'ün bu iddiasını 4 Mayıs Cuma günü, "İP ne biliyordu" manşeti ile gündeme getirdik... Olayı bu "başlık"la sunmamız; hem meslektaşlarımız, hem de okurlarımız tarafından ilgi ve takdirle karşılandı.
İlgi ve takdir gören bir haberimiz de "Ayasofya Camii" ile ilgiliydi... Malûm, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan "2012 Mihraplar Takvimi"nde, Ayasofya'dan "cami" olarak söz edildi...
İşte, muhabirimiz Kenan Kıran'ın bu haberiyle başlayan süreçte, gördük ki; STK'lardan siyasilere kadar bütün Türkiye "zincirlerin kırılmasını, Ayasofya'nın ibadete açılması"nı istiyor...
Bütün millet istiyor istemesine de; yine bu vesileyle öğrendik ki;
5 Haziran 2010'da; Ayasofya'nın ibadete açılması için yapılan başvuru, 21 Haziran 2010'da Kültür ve Turizm Bakanı adına Şube Müdürü Z.A. tarafından gönderilen ve Müze Yönetmeliği hatırlatılan yazı üzerine kabul edilmemiş...
Demek oluyor ki;
Bu yönetmelik yerine "yeni bir yönetmelik" yayınlanırsa, Ayasofya'nın ibadete açılmasının önündeki engel kalmış olacak.
Bu, olmayacak bir iş de değil...
Trabzon'daki Sümela Manastırı ve Van'daki Akdamar Kilisesi nasıl ibadete açıldı ise, pekâlâ Ayasofya Camii de ibadete açılabilir!..
Hem de, önümüzdeki 29 Mayıs'ta...
MİLLETE SÖVME SANATI!
Kültür Bakanlığı'ndan söz etmişken, "tiyatrolar" konusuna temas etmeden geçmek olmaz...
"Şehir Tiyatroları'ndan istifalar"la başlayan ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, 29 Nisan'da "Tiyatroları özelleştireceğiz" şeklindeki açıklaması ile devam eden tartışmalar, halen gündemin ilk sıralarında...
Malûm; 2 Mayıs Çarşamba günü toplanan Bakanlar Kurulu, bu konuyu da gündemine aldı ve "teknik ayrıntılar"ın incelenmesine karar verildi...
Dünyadaki uygulamalar gözden geçirilecek ve bir "taslak" hazırlanacak!..
Bu arada, "tiyatrocuların sızlanmaları" da devam ediyor... Hükümetin çıkışlarını, "özgür sanata darbe" olarak lânse etmeye çalışsalar da, "aklı başında aydınlar" diyorlar ki;
"Hem devlet memuru statüsünde olacaksınız, hem devletten maaş alacaksınız, hem de özgürlük nutukları atacaksınız...
Hem devlete göbekten bağlı, hem devletten bağımsız olunmaz ki!..
Eğer özgür tiyatro yapacaksan, aybaşlarında bankamatik kuyruğuna girmeyeceksin!.."
Peki, "tiyatrocu"lar ne yapıyor?..
Akit'in, dünkü manşetinde; "Bu mu sanat?" başlığıyla sorduğu gibi, tiyatrocular; "milletin vergilerinden maaş alıyorlar" ama, her fırsatta "millet"le, onun "değer ve inançları" ile alay ediyor, hakaret ediyor, sövüyorlar!..
Akit, dünkü manşetinde, işte bu "ikiyüzlülük"leri sıraladı ve dedi ki;
Tiyatrocu Müjdat Gezen, AK Parti'ye oy verenleri "aptallıkla" suçladı ve "Türkiye'nin yüzde 60'ı aptal" dedi.
Tiyatrocu Ayten Gökçer, Başbakan Erdoğan'ın 3 çocuk önerisi üzerinden halka hakaret ederek, "Cahiller çok çocuk yapar. Bu yüzden Türkiye kapkaççı, hırsızlarla doldu" dedi.
Tiyatrocu Ferhan Şensoy, Aydınlık'taki yazısında iktidara oy verenleri "cahil"likle suçladı.
Piyanist Fazıl Say, Kur'an'ın seçmeli ders olmasına tepki göstererek, "Bugün camiye gittim. Sanmayın namaz kılmaya. Bir halı çalmaya" dedi.
Oyuncu Aysun Kayacı, AK Parti'ye oy verenlere "Ayak takımı" dedi. Kayacı, "Dağdaki çobanla benim oyum eşit olamaz" sözlerinin de sahibi.
Tarık Akan, İP'in Aydınlık gazetesine yaptığı açıklamada, "27 Mayıs da, 28 Şubat da darbe değildir" dedi.
KÜLTÜR BAKANLIĞI'NIN DESTEĞİ!
Burada enteresan olan şu:
AK Parti'ye oy veren insanları "cahil"likle suçlayan Ferhan Şensoy gibiler, hâlâ "Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan maddî katkı" görüyor, iyi mi?..
Evet, "Kültür"den aldığı parayla, bu milletin fertlerine "küfür" ediyor!..
"Belge"sini yayınladığım kupür, 29 Nisan 2012 tarihli Aydınlık gazetesinden alınmıştır... İlânda da görüleceği gibi; Ferhan Şensoy'un oynayacağı "Nasri Hoca ve Muhalif Eşeği" adlı oyun, "Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın maddî katkılarıyla" sahnelenmektedir.
Kültür Bakanlığı'nın "maddî katkı"da bulunduğu tiyatrocu, elbette sadece Ferhan Şensoy değil...
Aynı bakanlık, "2009 yılı"nda da, "özel tiyatro"lara, tam tamına "3 milyon 500 bin lira"lık maddî katkıda bulunmuş...
Kültür Bakanlığı'ndan 2009'da mali yardım alan bazı özel tiyatrolar ve yardım miktarı şöyle:
Adam Film... 18 bin TL
Adım Tiyatro... 31 bin TL
Ali Erdoğan... 21 bin TL
Ali Poyrazoğlu... 72 bin TL
Ankara Ekin... 72 bin TL
Ank. Sanat Evi... 21 bin TL
Canlar... 27 bin TL
Dostlar Filmcilik... 72 bin TL
Enis Fosforoğlu... 35 bin TL
Kare Tiyatro... 48 bin TL
Kenter... 66 bin TL
Kırca... 66 bin TL
Nokta... 31 bin TL
Alışık... 48 bin TL
Garaj İstanbul... 31 bin TL
19 FİLME, 5.7 MİLYON!
2009'da "özel tiyatro"lara "3.5 milyon lira" veren, 2011'de "sinema"ya "11 milyon 970 bin lira" kaynak aktaran Kültür Bakanlığı; "2012 yılında çevrilecek film"ler için de, "tam 5 milyon 760 bin lira"lık maddî destekte bulunacak iyi mi?..
"19 film"in yer aldığı "destek paketi"nde, Yılmaz Erdoğan'ın yönetip oynayacağı "Kelebeğin Rüyası" adlı film, "500 bin liralık destek"le, birinci sırada imiş!..
Çekimlerinin 2012'nin son aylarında tamamlanması plânlanan "Kelebeğin Rüyası"nın ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan "maddî destek" alan projeler ve miktarları şöyle:
Kelebeğin Rüyası... 500 bin TL
Buzdağı... 400 bin TL
Seni Seviyorum Adamım... 400 bin TL
Evliya (Nadir Öperli)... 400 bin TL
Özür Dilerim... 380 bin TL
Gözümün Nuru... 350 bin TL
Hadi Baba Gene Yap... 350 bin TL
Günce... 350 bin TL
Zerre... 340 bin TL
Sessizlik... 300 bin TL
Meryem... 280 bin TL
Ben O Değilim... 250 bin TL
HANGİ ÖZGÜRLÜK?
Bu "isim" ve "rakam"lardan sonra; gerek "sinema"cılara, gerek "tiyatro"culara sormak gerekmez mi; "Devlet parasıyla özgürlük olur mu?"
Nasıl "baba parasıyla hovardalık" olmazsa, "patron parasıyla da özgür tiyatro" olmaz!..
Hem "devletin para musluğu"na ağzını dayayacaksın, hem de "devlet ve millet düşmanı oyunlar" oynayacaksın!..
Nerede bu yoğurdun bolluğu?..
Diğer olaylar gibi, "tiyatro tartışmaları"nı da izlemeye devam edeceğiz.
Selâm ve saygılarımızla...
(Kaynak: HABER VAKTİM)