Aşım, eşim ve işim öyle gerektirdiği için, sık sık yurt dışına çıkıyorum. Ben, yurt dışına çıktığımda, yazılarını en çok merak ettiğim yazarlardan biri de tiyatro yazarı Melih Anık oluyor.
Oysa...
Yurt dışına çıkmadan önce, gideceğim ülkelerin yaşamları hakkında o denli bilgiye sahip oluyorum ki, değil İnternet'e girmek, neredeyse soluk almaya bile zaman bulamayabiliyorum.
Yine de...
Tiyatro üzerine doyurucu bir bilinç edinmek istediğimde, tiyatro ve/ya sanat uğraşı içerisine girmişken, bu uğraşıdan herhangi bir menfaat elde etmek yerine, sanatı estetik için, sanatı insan için, sanatı kültür için, sanatı sanat için, sanatı toplum için yapma derdindeki insanların yazılarını okuma gereksinimi duyuyorum.
Melih Anık'ın da...
Tüm çatışkılarımıza, tüm çelişkilerimize, tüm karşıtlıklarımıza karşın, Melih Anık'ın tiyatro üzerine yazdığı yazılardan büyük keyif aldığımı derhal dile getirmek durumundayım.
Hem de...
Türkiye tiyatrosunu hızla, hem de şimşek hızıyla Hades'e yuvarlayan 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişinin bir araya gelip, alçakça biçimde oluşturmuş oldukları LİNÇ KAMPANYASI için imzatörlük yapmamış olması nedeniyle değil.
"Türkiye Tiyatrosu" kavramının oluşumuna kuramsal bir yığınak yapıp, çürümüş Türk tiyatrosuna ciddi bir barikat kurmak için yoğun bir çalışma içerisine giren tiyatro yazarı Melih Anık'ın sadece ve yalnızca beğendiğim yazılarını değil, zamansızlıktan yer veremediğim diğer yazılarını da mutlaka okuyunuz!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Afife Tiyatro Ödülleri'nin Matematiği (2012)
Melih Anık
5 Nisan 2012
Altı dalda (Selim Atakan çekildi) adayı olan Şark Dişçisi’nin Yönetmeni Engin Alkan aday gösterilmediği için tiyatro dünyasında tartışma çıktı.
Tartışmaların çerçevesi, ışık, kostüm, dört oyuncu ve çekilmese müzik dahil olmak üzere yedi dalda ödüle aday gösterilen bir oyunun yönetmeninin de aday gösterilmesinin nerdeyse zorunlu; zira yönetmen olmasa aday bile olamayacakları söylenen oyuncuların ve teknik uzmanların başarılarında yönetmen Engin Alkan’ın büyük bir katkısı olduğu iddiasıyla belirlendi. Bunun her şeyden önce gösterilen adaylar için haksızlık olduğunu düşünüyorum. Zira o kişiler işlerini en iyi yapacaklarına inanıldığı için seçilmişlerdir değil mi?
Şark Dişçisi’ni seyrettim yazdım, Selçuk Borak, Sevinç Erbulak, Çağlar Çorumlu ve Tuğrul Ersever’in oyunculuklarını beğendiğimi belirttim. Oyunun seçilmiş olmasını doğru buluyorum ama ele geçirilen bu fırsatın iyi değerlendirildiğini düşünmüyorum. Bu nedenle ne yönetmenin ne de bir prodüksiyon olarak oyunun, ödül verilecek düzeyde olmadığını düşünüyorum. Öte yandan Selçuk Borak ile Sevinç Erbulak’ın da neden “Yardımcı” dalda aday gösterildiklerini de anladım ama anlamadım. Anladım çünkü Sevil Akı ve Çağlar Çorumlu'nun rolleri metindeki ana karakterler idi; anlamadım çünkü o oyundan Selçuk Borak ve Sevinç Erbulak birer yıldız gibi parlıyor ve akılda kalıyordu. Hele Selçuk Borak oyunun anlatıcısı olarak neden “esas erkek” sayılmamıştı hiç anlamadım. Metinde onun oynadığı rol yoktu zaten, sahne metnine eklenmişti. Adaylık neye göre derecelendiriliyordu? Metne göre adaylık olacaksa o niye adaydı? Demek ki sahne önemliydi.
Öte yandan Engin Alkan “Seçici kurul çok uzun zamandır ülkedeki tiyatroyu seyircinin ihtiyacını ve eğilimlerini temsil etmiyor. Afife Jale’nin ismine gölge düşürecek spekülatif seçimler yapıyorlar. Dolayısıyla bu jürinin ehliyetinin sorgulanması gerekiyor bence, daha önce verilen Afife ödülümü geri verebilirim”demişti. (26 Mart 2011) Engin Alkan o günlerde gürledi ama yağmadı. Kendinden başka aday gösterilmeyen bir oyundan, Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri’nden de ödülü kabul etti. Keşke ödülleri iade veya reddetmiş olsaydı.
Engin Alkan’ın sert açıklamasını düşününce Afife Tiyatro Ödül jürisinin öncelikle “kısas-a kısas” yaptığı, geçen sene kendileri için “ters” konuşan Engin Alkan’ı cezalandırdıkları anlaşıldı. Bu Afife Tiyatro Ödülü’ne has bir tutum değil, tüm jürilerin kararlarında duygusallık ağır basıyor bu nedenle de hiç biri nesnel değil. Daha da ötesi kendileri ile iyi geçinilmesi lazım! (Bana bir yönetmen-oyuncu söylemişti, ona da bir jüri üyesi söylemiş.) Bu kendini her şeyin üstünde gören anlayışı da can sıkıcı buluyorum. Verilen değer de ödülü olmadık yerlere doğru çıkarıyor, işin tadını kaçırıyor.
Dekor, oyuncu ve yönetmen adaylığı olan Yanık da Prodüksiyon dalında aday gösterilmemiş. Giysi, dekor tasarımı ile iki dalda oyuncu adaylığı olan Ölümüne de Prodüksiyon dalında aday değil. Ama dikkatimi çeken husus, Engin Alkan için bu kadar hassas olan tiyatro dünyasının, ışık, müzik ve prodüksiyon dallarında aday gösterilen ve yazarına özel ödül verilen Külhanbeyi Müzikali’nin aday gösterilmeyen yönetmeni Kemal Başar için aynı tartışmayı yapmaması.
Kesin olan şudur ki Selim Atakan’ın tutarlı duruşu, Engin Alkan’ı öne çıkarmıştır. Selim Atakan’ın davranışı, örneğini çok görmediğimiz bir sanatçı duruşudur. Sanatçı inandığı fikir ve eylem peşinde koşan insan değil midir zaten. Hele bizimkisi gibi insanların nesnel olmayı becermedikleri, nefretin kolay, sevginin zor filizlendiği, dostlukların sanal olduğu bir âlemde Selim Atakan, başkası ne yapacak diye etrafını kollamadan, cesaretle düşüncesini söylemiş ve düşman kazanmayı göze almıştır. Selim Atakan’ın davranışının kıymetini herkesin bilmesini beklemiyorum. Ama kendinizi onun yerine koyun ve almanız kuvvetle muhtemel bir ödülden vazgeçme aşamasında nasıl davranırdınız düşünün. Selim Atakan yapması gerekeni yapmış, bir ödülün içini dışına çıkarmıştır. Selim Atakan başkasına karşı olmadığı halde bazıları bunu kendilerine karşı algılayıp kıskançlık ve öfke dolacaklardır. Önemli olan ödül mekanizmasına Selim Atakan’ın yaptığı katkıdır, gerisi de önemsizdir. Jüri bundan böyle keyfi davranmadan önce birkaç kere düşünecektir.
Tiyatroda yönetmenin yerini tartışmasız bir numaraya koyan savlar olduğu kadar tiyatronun ekip işi olduğunu iddia edenler de var. Engin Alkan ile ilgili tartışmanın özünde yönetmenin ön plana çıkarılması var. Bu düşünceye inanırsak yani madem ki tiyatroyu var eden unsurlardan yüksek verim almak ancak yönetmenle mümkündür o zaman yönetmeni aday gösterilmeyen oyunun hiçbir elemanının da aday gösterilemeyeceği sonucuna varırız ki bence yanlış olur. Öte yandan başka hiçbir aday çıkarmamış bir oyunun yönetmeni ödül alabilir mi? Alabileceğini geçen sene gördük. 2011 Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri’nde Engin Alkan, “Generaller, Savaş ve Barbekü” oyunuyla ”Komedi ya da Müzikal Dalında Yılın En Başarılı Yapımının Yönetmeni” adayları arasında gösterildi (7 Nisan 2011) ödülü aldığı açıklandı (26 Nisan 2011). Bu davranışın “yönetmen”i tiyatroda koyduğunuz yer ile ilgisi var. Eğer “yönetmen tiyatrosu’na inanıyorsanız, neden olmasın! Ama doğru mu?
Öte yandan Prodüksiyon Ödülü’nden kastedilen nedir? Dikkat edilirse ödülün adı “en iyi oyun” değil “Prodüksiyon”. Prodüksiyonun, oyunun metnini içermediği söylenebilir mi? Bu kadar mı? Hayır. Dönemsel olarak oyunun seçimi, gündem oluşturması ya da gündeme dokunması önemsiz midir? Dolayısıyla bu gibi hususlar(mesela gündem) aday olamayacağı halde adaylık tespitinde dikkate alınmalıdır. Ama Prodüksiyon Ödülü Adaylığı bence yönetmensiz olmaz. Zira bizim ülkemizde oyun seçimi yönetmenle başlar. Ya yönetmen oyunu önerir ya da yönetmeyi kabul eder. Ancak bu, yönetmen ödülü alan oyunun, prodüksiyonu da alacağı anlamına gelmez. Ancak Prodüksiyonu alan oyunun yönetmen ödülünü de alması kaçınılmaz ise neden Yönetmen ve Prodüksiyon ödülleri vardır? Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri’nde belki de bu nedenle “Yılın En Başarılı Yapımının Yönetmeni” ismiyle yönetmen ve prodüksiyon birleştirilmiştir. Afife Tiyatro Ödülü 2012’de Supernova ve Ateşli Sabır oyunlarının hem yönetmenleri hem de prodüksiyonları aday gösterilmiş, Külhanbeyi Müzikali’nin yönetmeni unutulmuştur. Yanık’ın yönetmeni aday olmuş, oyun prodüksiyon adayı değil; Şark Dişçisi de hem yönetmen hem de prodüksiyon dalında aday değil.
Afife Tiyatro Ödülü’nde her dalda sayının üç ile sınırlı olmasını da anlamıyorum. Dördüncü adayın önerilmesi ne sıkıntı yaratabilir ki!
Ben Afife Tiyatro Ödülü’nün listesini çıkardım ve önce bir mühendis gibi baktım. Aday seçilen oyun sayısı 24. Bu oyunların 14’ü ödenekli(7 İDT, 6 İBBŞT,1 BBŞT),9’u (Dot, 2 oyunla) özel tiyatrolara ait. Adaylık toplam sayısı ise 44. Adaylıkların 30’u ödenekli, 14’ü özel tiyatrolara verilmiş. Her yıl her ödül için hangi jüri üyesinin hangi oyunları seyrettiğini merak ediyorum. Bu hiçbir zaman açıklanmaz, yuvarlak laflar edilir. Toplamda 100 oyun seyrettik denir meselâ. Ama şu kesindir ne kadar çok oyundan aday varsa tören gecesi o kadar kalabalık olur.
75 kişilik salon meselesi ise bir türlü çözülememektedir. Bu sene de gelecek seneye havale edilmiştir.Ama şeytan bana sor diyor: Bu yıl aday olanların içinde 75 kişilik salonda oynayan yok mudur? Ya da oynadığı salon meselâ 100 kişi olup da gösterilerin çoğunu 75 kişinin altına oynayan? 75 neyi anlatır? Siz salona mı ödül veriyorsunuz yani? Oyunculukları da bölecek misiniz, “küçük salon büyük salon” diye? Bu ne bu! (Anladınız siz onu!)
Afife Tiyatro Ödülü 2012’de şu da dikkat çekiyor. Dekor tasarımında bir aday üç oyun ile seçilmiş. Adayın en iyi oyununu seçememişler mi? Sanki ona ödül verilmesinin gerekçesi önceden hazırlanmış gibi. Bu diğer adaylar için haksızlık değil mi? Eğer dekor tasarımcısının bir oyunu yetmiyor da aday olsun diye üç oyunla destekleniyorsa bu sefer de ona yazık değil mi?
Genç Kuşak Sanatçı, Yardımcı Kadın Oyuncu ve Erkek Oyuncu dallarında aynı oyunlardan ikişer aday gösterilmiş sanki başka oyundan başka aday bulunamamış gibi.
Geçmiş yıllara da bakınca jürilerin ülkenin politik atmosferi ile ilgili hassasiyetlerini, seçtikleri yani öne çıkardıkları oyunlar ile mesaj haline getirdiklerini hissediyorum. Bu bazen oyun bazen oyuncu seçimi ile yapılıyor. Dikkat ederseniz ödül gecesi törenlerinde muhalif bir konuşma yapan çıkıyor. Bu tür beklentiler o konuşmayı yapana da baskı yapıyor olmalı. Yani jüriler seçilen oyunlar üzerinden toplumu bir anlamda uyarmaya, tiyatronun sesini(?) duyulur kılmaya çalışıyor. Şark Dişçisi, Külhanbeyi Müzikali, Ateşli Sabır, Kargaşa, Yanık, Öksüzler, Ben Bertolt Brecht, Sezuan'ın İyi İnsanı oyunları bu eğilimi besler nitelikte. Ödüller üzerinden bu tür çıkışların ne tiyatro dünyamıza ne de halkımızın esenliğine çok da yararı olmadığını düşünüyorum. Ama gene de merak ediyorum bu senenin “ses çıkaranı” kim olacak?
Tiyatro dünyası ödüller nedeniyle ayrışmıştır. Bazı ünlü tiyatrolar, oyuncular, yönetmenler “bulaşmamak” için uzak durmaktadır. Bunun çözülmesi gereklidir ve bunun için de nesnel bir oluşum yaratılmalıdır. Tiyatro birkaç kişinin kendi otoritesini test ettikleri “deney tahtası” değildir. Tiyatro için hoş olmayan bir tablo ortaya çıkmaktadır. Böyle giderse kurumsal destekler de çekilecektir. Zira kurumların müşterileri arasında “seyirci” vardır.
Bazı oyunların seyircinin ilgisini ve teveccühünü kazandığı da biliniyor. Yani seyirci, ödülünü jüriden önce veriyor ve bu anında yayılıyor. Bunu takip etmeyenler kendi sırça köşklerinde istediklerini düşünebilir ama ödül jürilerinin, seyircinin ödül anlamına gelecek seçimlerinden haberdar olmaları tavsiye edilir. Zira tiyatro anlatmak ve ulaşmak zorundadır.
Şu anki halleriyle hiçbir ödül ne akademiktir ne de seyircinin beğenisini yansıtmaktadır. Doğrusu, oyuncular sendikasının kendi göbeğini kendi kesmesi yani akademik olan ödülleri vermesi, seyirci ödülleri için de seyircinin sesini yansıtan bir ödülün oluşturulmasıdır. Seyirciden kuşkum yok ama sezondaki oyunları seyredecek oyuncu sayısından kuşkuluyum. Oskar’da olduğu gibi oyunların kayıtlarını evlerinde seyretsinler diyeceğim ama tiyatro sinema değil ki!
Matematik bu yazının neresinde derseniz, ödüllerin “hesap kitap” işi olmasında!
(Kaynak: Günlük)
Oysa...
Yurt dışına çıkmadan önce, gideceğim ülkelerin yaşamları hakkında o denli bilgiye sahip oluyorum ki, değil İnternet'e girmek, neredeyse soluk almaya bile zaman bulamayabiliyorum.
Yine de...
Tiyatro üzerine doyurucu bir bilinç edinmek istediğimde, tiyatro ve/ya sanat uğraşı içerisine girmişken, bu uğraşıdan herhangi bir menfaat elde etmek yerine, sanatı estetik için, sanatı insan için, sanatı kültür için, sanatı sanat için, sanatı toplum için yapma derdindeki insanların yazılarını okuma gereksinimi duyuyorum.
Melih Anık'ın da...
Tüm çatışkılarımıza, tüm çelişkilerimize, tüm karşıtlıklarımıza karşın, Melih Anık'ın tiyatro üzerine yazdığı yazılardan büyük keyif aldığımı derhal dile getirmek durumundayım.
Hem de...
Türkiye tiyatrosunu hızla, hem de şimşek hızıyla Hades'e yuvarlayan 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişinin bir araya gelip, alçakça biçimde oluşturmuş oldukları LİNÇ KAMPANYASI için imzatörlük yapmamış olması nedeniyle değil.
"Türkiye Tiyatrosu" kavramının oluşumuna kuramsal bir yığınak yapıp, çürümüş Türk tiyatrosuna ciddi bir barikat kurmak için yoğun bir çalışma içerisine giren tiyatro yazarı Melih Anık'ın sadece ve yalnızca beğendiğim yazılarını değil, zamansızlıktan yer veremediğim diğer yazılarını da mutlaka okuyunuz!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Afife Tiyatro Ödülleri'nin Matematiği (2012)
Melih Anık
5 Nisan 2012
Altı dalda (Selim Atakan çekildi) adayı olan Şark Dişçisi’nin Yönetmeni Engin Alkan aday gösterilmediği için tiyatro dünyasında tartışma çıktı.
Tartışmaların çerçevesi, ışık, kostüm, dört oyuncu ve çekilmese müzik dahil olmak üzere yedi dalda ödüle aday gösterilen bir oyunun yönetmeninin de aday gösterilmesinin nerdeyse zorunlu; zira yönetmen olmasa aday bile olamayacakları söylenen oyuncuların ve teknik uzmanların başarılarında yönetmen Engin Alkan’ın büyük bir katkısı olduğu iddiasıyla belirlendi. Bunun her şeyden önce gösterilen adaylar için haksızlık olduğunu düşünüyorum. Zira o kişiler işlerini en iyi yapacaklarına inanıldığı için seçilmişlerdir değil mi?
Şark Dişçisi’ni seyrettim yazdım, Selçuk Borak, Sevinç Erbulak, Çağlar Çorumlu ve Tuğrul Ersever’in oyunculuklarını beğendiğimi belirttim. Oyunun seçilmiş olmasını doğru buluyorum ama ele geçirilen bu fırsatın iyi değerlendirildiğini düşünmüyorum. Bu nedenle ne yönetmenin ne de bir prodüksiyon olarak oyunun, ödül verilecek düzeyde olmadığını düşünüyorum. Öte yandan Selçuk Borak ile Sevinç Erbulak’ın da neden “Yardımcı” dalda aday gösterildiklerini de anladım ama anlamadım. Anladım çünkü Sevil Akı ve Çağlar Çorumlu'nun rolleri metindeki ana karakterler idi; anlamadım çünkü o oyundan Selçuk Borak ve Sevinç Erbulak birer yıldız gibi parlıyor ve akılda kalıyordu. Hele Selçuk Borak oyunun anlatıcısı olarak neden “esas erkek” sayılmamıştı hiç anlamadım. Metinde onun oynadığı rol yoktu zaten, sahne metnine eklenmişti. Adaylık neye göre derecelendiriliyordu? Metne göre adaylık olacaksa o niye adaydı? Demek ki sahne önemliydi.
Öte yandan Engin Alkan “Seçici kurul çok uzun zamandır ülkedeki tiyatroyu seyircinin ihtiyacını ve eğilimlerini temsil etmiyor. Afife Jale’nin ismine gölge düşürecek spekülatif seçimler yapıyorlar. Dolayısıyla bu jürinin ehliyetinin sorgulanması gerekiyor bence, daha önce verilen Afife ödülümü geri verebilirim”demişti. (26 Mart 2011) Engin Alkan o günlerde gürledi ama yağmadı. Kendinden başka aday gösterilmeyen bir oyundan, Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri’nden de ödülü kabul etti. Keşke ödülleri iade veya reddetmiş olsaydı.
Engin Alkan’ın sert açıklamasını düşününce Afife Tiyatro Ödül jürisinin öncelikle “kısas-a kısas” yaptığı, geçen sene kendileri için “ters” konuşan Engin Alkan’ı cezalandırdıkları anlaşıldı. Bu Afife Tiyatro Ödülü’ne has bir tutum değil, tüm jürilerin kararlarında duygusallık ağır basıyor bu nedenle de hiç biri nesnel değil. Daha da ötesi kendileri ile iyi geçinilmesi lazım! (Bana bir yönetmen-oyuncu söylemişti, ona da bir jüri üyesi söylemiş.) Bu kendini her şeyin üstünde gören anlayışı da can sıkıcı buluyorum. Verilen değer de ödülü olmadık yerlere doğru çıkarıyor, işin tadını kaçırıyor.
Dekor, oyuncu ve yönetmen adaylığı olan Yanık da Prodüksiyon dalında aday gösterilmemiş. Giysi, dekor tasarımı ile iki dalda oyuncu adaylığı olan Ölümüne de Prodüksiyon dalında aday değil. Ama dikkatimi çeken husus, Engin Alkan için bu kadar hassas olan tiyatro dünyasının, ışık, müzik ve prodüksiyon dallarında aday gösterilen ve yazarına özel ödül verilen Külhanbeyi Müzikali’nin aday gösterilmeyen yönetmeni Kemal Başar için aynı tartışmayı yapmaması.
Kesin olan şudur ki Selim Atakan’ın tutarlı duruşu, Engin Alkan’ı öne çıkarmıştır. Selim Atakan’ın davranışı, örneğini çok görmediğimiz bir sanatçı duruşudur. Sanatçı inandığı fikir ve eylem peşinde koşan insan değil midir zaten. Hele bizimkisi gibi insanların nesnel olmayı becermedikleri, nefretin kolay, sevginin zor filizlendiği, dostlukların sanal olduğu bir âlemde Selim Atakan, başkası ne yapacak diye etrafını kollamadan, cesaretle düşüncesini söylemiş ve düşman kazanmayı göze almıştır. Selim Atakan’ın davranışının kıymetini herkesin bilmesini beklemiyorum. Ama kendinizi onun yerine koyun ve almanız kuvvetle muhtemel bir ödülden vazgeçme aşamasında nasıl davranırdınız düşünün. Selim Atakan yapması gerekeni yapmış, bir ödülün içini dışına çıkarmıştır. Selim Atakan başkasına karşı olmadığı halde bazıları bunu kendilerine karşı algılayıp kıskançlık ve öfke dolacaklardır. Önemli olan ödül mekanizmasına Selim Atakan’ın yaptığı katkıdır, gerisi de önemsizdir. Jüri bundan böyle keyfi davranmadan önce birkaç kere düşünecektir.
Tiyatroda yönetmenin yerini tartışmasız bir numaraya koyan savlar olduğu kadar tiyatronun ekip işi olduğunu iddia edenler de var. Engin Alkan ile ilgili tartışmanın özünde yönetmenin ön plana çıkarılması var. Bu düşünceye inanırsak yani madem ki tiyatroyu var eden unsurlardan yüksek verim almak ancak yönetmenle mümkündür o zaman yönetmeni aday gösterilmeyen oyunun hiçbir elemanının da aday gösterilemeyeceği sonucuna varırız ki bence yanlış olur. Öte yandan başka hiçbir aday çıkarmamış bir oyunun yönetmeni ödül alabilir mi? Alabileceğini geçen sene gördük. 2011 Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri’nde Engin Alkan, “Generaller, Savaş ve Barbekü” oyunuyla ”Komedi ya da Müzikal Dalında Yılın En Başarılı Yapımının Yönetmeni” adayları arasında gösterildi (7 Nisan 2011) ödülü aldığı açıklandı (26 Nisan 2011). Bu davranışın “yönetmen”i tiyatroda koyduğunuz yer ile ilgisi var. Eğer “yönetmen tiyatrosu’na inanıyorsanız, neden olmasın! Ama doğru mu?
Öte yandan Prodüksiyon Ödülü’nden kastedilen nedir? Dikkat edilirse ödülün adı “en iyi oyun” değil “Prodüksiyon”. Prodüksiyonun, oyunun metnini içermediği söylenebilir mi? Bu kadar mı? Hayır. Dönemsel olarak oyunun seçimi, gündem oluşturması ya da gündeme dokunması önemsiz midir? Dolayısıyla bu gibi hususlar(mesela gündem) aday olamayacağı halde adaylık tespitinde dikkate alınmalıdır. Ama Prodüksiyon Ödülü Adaylığı bence yönetmensiz olmaz. Zira bizim ülkemizde oyun seçimi yönetmenle başlar. Ya yönetmen oyunu önerir ya da yönetmeyi kabul eder. Ancak bu, yönetmen ödülü alan oyunun, prodüksiyonu da alacağı anlamına gelmez. Ancak Prodüksiyonu alan oyunun yönetmen ödülünü de alması kaçınılmaz ise neden Yönetmen ve Prodüksiyon ödülleri vardır? Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri’nde belki de bu nedenle “Yılın En Başarılı Yapımının Yönetmeni” ismiyle yönetmen ve prodüksiyon birleştirilmiştir. Afife Tiyatro Ödülü 2012’de Supernova ve Ateşli Sabır oyunlarının hem yönetmenleri hem de prodüksiyonları aday gösterilmiş, Külhanbeyi Müzikali’nin yönetmeni unutulmuştur. Yanık’ın yönetmeni aday olmuş, oyun prodüksiyon adayı değil; Şark Dişçisi de hem yönetmen hem de prodüksiyon dalında aday değil.
Afife Tiyatro Ödülü’nde her dalda sayının üç ile sınırlı olmasını da anlamıyorum. Dördüncü adayın önerilmesi ne sıkıntı yaratabilir ki!
Ben Afife Tiyatro Ödülü’nün listesini çıkardım ve önce bir mühendis gibi baktım. Aday seçilen oyun sayısı 24. Bu oyunların 14’ü ödenekli(7 İDT, 6 İBBŞT,1 BBŞT),9’u (Dot, 2 oyunla) özel tiyatrolara ait. Adaylık toplam sayısı ise 44. Adaylıkların 30’u ödenekli, 14’ü özel tiyatrolara verilmiş. Her yıl her ödül için hangi jüri üyesinin hangi oyunları seyrettiğini merak ediyorum. Bu hiçbir zaman açıklanmaz, yuvarlak laflar edilir. Toplamda 100 oyun seyrettik denir meselâ. Ama şu kesindir ne kadar çok oyundan aday varsa tören gecesi o kadar kalabalık olur.
75 kişilik salon meselesi ise bir türlü çözülememektedir. Bu sene de gelecek seneye havale edilmiştir.Ama şeytan bana sor diyor: Bu yıl aday olanların içinde 75 kişilik salonda oynayan yok mudur? Ya da oynadığı salon meselâ 100 kişi olup da gösterilerin çoğunu 75 kişinin altına oynayan? 75 neyi anlatır? Siz salona mı ödül veriyorsunuz yani? Oyunculukları da bölecek misiniz, “küçük salon büyük salon” diye? Bu ne bu! (Anladınız siz onu!)
Afife Tiyatro Ödülü 2012’de şu da dikkat çekiyor. Dekor tasarımında bir aday üç oyun ile seçilmiş. Adayın en iyi oyununu seçememişler mi? Sanki ona ödül verilmesinin gerekçesi önceden hazırlanmış gibi. Bu diğer adaylar için haksızlık değil mi? Eğer dekor tasarımcısının bir oyunu yetmiyor da aday olsun diye üç oyunla destekleniyorsa bu sefer de ona yazık değil mi?
Genç Kuşak Sanatçı, Yardımcı Kadın Oyuncu ve Erkek Oyuncu dallarında aynı oyunlardan ikişer aday gösterilmiş sanki başka oyundan başka aday bulunamamış gibi.
Geçmiş yıllara da bakınca jürilerin ülkenin politik atmosferi ile ilgili hassasiyetlerini, seçtikleri yani öne çıkardıkları oyunlar ile mesaj haline getirdiklerini hissediyorum. Bu bazen oyun bazen oyuncu seçimi ile yapılıyor. Dikkat ederseniz ödül gecesi törenlerinde muhalif bir konuşma yapan çıkıyor. Bu tür beklentiler o konuşmayı yapana da baskı yapıyor olmalı. Yani jüriler seçilen oyunlar üzerinden toplumu bir anlamda uyarmaya, tiyatronun sesini(?) duyulur kılmaya çalışıyor. Şark Dişçisi, Külhanbeyi Müzikali, Ateşli Sabır, Kargaşa, Yanık, Öksüzler, Ben Bertolt Brecht, Sezuan'ın İyi İnsanı oyunları bu eğilimi besler nitelikte. Ödüller üzerinden bu tür çıkışların ne tiyatro dünyamıza ne de halkımızın esenliğine çok da yararı olmadığını düşünüyorum. Ama gene de merak ediyorum bu senenin “ses çıkaranı” kim olacak?
Tiyatro dünyası ödüller nedeniyle ayrışmıştır. Bazı ünlü tiyatrolar, oyuncular, yönetmenler “bulaşmamak” için uzak durmaktadır. Bunun çözülmesi gereklidir ve bunun için de nesnel bir oluşum yaratılmalıdır. Tiyatro birkaç kişinin kendi otoritesini test ettikleri “deney tahtası” değildir. Tiyatro için hoş olmayan bir tablo ortaya çıkmaktadır. Böyle giderse kurumsal destekler de çekilecektir. Zira kurumların müşterileri arasında “seyirci” vardır.
Bazı oyunların seyircinin ilgisini ve teveccühünü kazandığı da biliniyor. Yani seyirci, ödülünü jüriden önce veriyor ve bu anında yayılıyor. Bunu takip etmeyenler kendi sırça köşklerinde istediklerini düşünebilir ama ödül jürilerinin, seyircinin ödül anlamına gelecek seçimlerinden haberdar olmaları tavsiye edilir. Zira tiyatro anlatmak ve ulaşmak zorundadır.
Şu anki halleriyle hiçbir ödül ne akademiktir ne de seyircinin beğenisini yansıtmaktadır. Doğrusu, oyuncular sendikasının kendi göbeğini kendi kesmesi yani akademik olan ödülleri vermesi, seyirci ödülleri için de seyircinin sesini yansıtan bir ödülün oluşturulmasıdır. Seyirciden kuşkum yok ama sezondaki oyunları seyredecek oyuncu sayısından kuşkuluyum. Oskar’da olduğu gibi oyunların kayıtlarını evlerinde seyretsinler diyeceğim ama tiyatro sinema değil ki!
Matematik bu yazının neresinde derseniz, ödüllerin “hesap kitap” işi olmasında!
(Kaynak: Günlük)