10 Nisan 2012 Salı

habervaktim, Meral Okay'ın peşini öldükten sonra da bırakmıyor!

Ne yani "o kadın" ölmedi mi?


Kanuni'yi meze yapmak güzel ahlak, “O kadın öldü” demek ahlaksızlık öyle mi?

Muhteşem Yüzyıl dizisi ile Osmanlı'yı, Kanuni'yi kendisine meze yapan senarist Meral Okay'ın ölümüyle ilgili “O kadın öldü” başlığını atan Habervaktim, ateist ve liberal çevrelerden bir kesim tarafından adeta linç edilmek isteniyor.


Hürriyet'ten İsmet Berkan ile Ahmet Hakan, Sabah'tan Emre Aköz, Milliyet'ten Can Dündar, Akşam'dan Nagehan Alçı gibi isimler bugünkü yazılarında Habervaktim'in bu başlığını dillerine doladılar.

"O kadın"ın, "beni gömmeyin yakın, küllerimi suya serpin" dediğini okuyucularından saklayarak, hep bir ağızdan:

Muhteşem Yüzyıl adlı dizi ile tarihimizi çarpıtarak; Kanuni'yi kadın düşkünü göstererek; Osmanlı kadınlarını çok farklı lanse ederek ecdadın kemiklerini sızlatan zihniyete tek bir kelime etmezken, Meral Okay'ın ölümünü “O kadın öldü” başlığıyla duyurdu diye Habervaktim'e “ahlak dersi” vermeye kalkıştılar.

Bu zihniyete en güzel cevabı Akit'in Hukukçu Yazarlarından Ali Karahasanoğlu verdi.

Karahasanoğlu, bu zihniyetin çirkefliğini şöyle özetledi:


"Onlar suçlarlar.. Olur biter.. Ama birisi “O kadın öldü” derse, sanki gerçekte o kadın ölmemiş gibi hep birlikte ayağa kalkarlar: “Küstah. Dinci. Ne biçim Müslümanlık bu? Ahlaksız..” “Valide Sultan” kavramını oluşturmuş bir medeniyetin sahibi olan Osmanlı için, “Kadınları köle gibi görüyorlardı” derseniz, “ahlaklı” olursunuz.. Ama ölen kadına, “O kadın öldü” derseniz, “ahlaksız” olursunuz!"

Ali Karahasanoğlu'nun yazısının tamamı şöyle:

Ne oldu, öldürebildin mi Şehzade'yi, Meral Hanım?

Olay şu: “Biz herkese hakaret edelim. Halkın büyük çoğunluğunun saygı gösterdiği tarihi şahsiyetleri/din adamlarını biz tahkir edelim. Onları farklı şekilde tasvir edelim.. Bunu yaparken, hortumlanan bankalardan aktarılan milyonlarca liralık bütçeleri kullanalım. Ama kimse bize, iki çift laf edemesin. Edenleri hemen yargısız infaza tabi tutalım. Hatta mütedeyyin insanları tahkir etmek için, dini değerleri bile istismar edelim!”

Kim yapıyor bunları?

Kendilerini toplumun efendisi sayan, bir avuç azınlık.

Bunlar bir gün devletin derin bürokratı olarak karşımıza çıkıyor... Bir gün derin siyasetçisi olarak... Bir gün profesörü, bir gün aktristi.. Bir gün senaristi olarak!

İşte onlardan birisi; Meral Okay ölmüş. Muhteşem Yüzyıl dizisinin senaristi imiş, kendisi..

Normal şartlarda, kendisi ile bir sorunumuz var mı?

Hayır..

O yolunu çizmiş, yürüyor.

Biz kendi yolumuzda yürüyoruz.

Ama olur muuu? Mutlaka çıngar çıkaracaklar..

Eski bir solak olarak, Stalin'in hayatını dizi yapacağına..

Stalin'e mesafeli ise (Olur ya, elin Rus'undan bize ne, biz ulusalcı değil miyiz, diyebilir), Nazım Hikmet'in hayatını dizi yapacağına..

Ortalığı velveleye vermek için, Kanuni Sultan Süleyman'ı, kendisine meze yapmaya kalkışıyor..

Kanuni'nin hayatını, gerçeğinden farklı göstermeye kalkışıyor.. Bu arada dini kavramları da hafife alıyor..

Bunları ben mi iddia ediyorum?

Hayır, hanımefendi kendisi anlatıyor..

Radikal'de Ezgi Başaran'a 1.5 sene önce verdiği röportajdan: “Haremle ilgili çok az şey biliyoruz. Çünkü Avrupa saraylarında olduğu gibi, Osmanlı sarayında da Hareme girebilen tek erkek padişahın kendisiydi. Elde çeşitli bilgiler var ama, çoğunluğu ‘Olsa olsa şöyledir' diye anlatıyor Haremi. 16. Yüzyıl Haremi ancak idealize edilerek anlatılabilir ama, benim idealize ettiğim şeyle bir muhafazakar erkeğinki birbirini tutmuyor.”

Yani ne demek istiyor Meral Hanım?

“Kanuni'nin Haremi hakkındaki bilgilerde somut bir dayanağım yok.. Uydurdum gitti” diyor..

Haydi uydurdun..

Peki, “uydurma” üzerine, dindarları tahfife kalkışmak da ne oluyor?

Aynı röportajda bakın ne diyor Meral Hanım: “Ben oradaki(Harem'deki) gündelik hayatı başka türlü kurguluyorum, onlar zannediyor ki beş vakit namazın üstüne beş daha kılınıyor, dualar ediliyor. Onlara göre orası büyük bir ilim ve irfan yuvası. Elbette eğitim de var Harem'de. Çünkü kızlar, şehzade yetiştirecek bilgi ve görgüye sahip olmalı. Öbür taraftan da Haremdekilerin ne sesi çıkabilir, ne hakları, ne de hukukları var. Kadınları köle statüsüne indirgeyen bir sistem var. Ama bunları görmek istemiyorlar.”

Kendisi itiraf ediyor: “Kurguluyor”!

O dönemde, köle statüsünde olan kadın ve erkekler var da.. Kadınların tamamının “köle olarak görülmesi” suçlaması nereden kaynaklanıyor, anlayabiliyor musunuz?

Anlamanız gerekmez zaten..

Onlar suçlarlar.. Olur biter..

Ama birisi “O kadın öldü” derse, sanki gerçekte o kadın ölmemiş gibi hep birlikte ayağa kalkarlar: “Küstah. Dinci. Ne biçim Müslümanlık bu? Ahlaksız..”

“Valide Sultan” kavramını oluşturmuş bir medeniyetin sahibi olan Osmanlı için, “Kadınları köle gibi görüyorlardı” derseniz, “ahlaklı” olursunuz..

Ama ölen kadına, “O kadın öldü” derseniz, “ahlaksız” olursunuz!

Devam ediyor aynı kadın:

“Bana ‘Kanuni'nin oğlu Şehzade Mustafa'yı ne zaman öldüreceksin?' diye soruyorlar mesela.”

Ne cevap veriyormuş, aynı röportajdan okuyoruz, senarist Meral Hanım'ın cevabını: “Mustafa beş yaşında henüz.. ‘Tanrı ve iktidar izin verirse iki sezon sonra' diyorum. Çok korkuyorlar bundan. Paranoyanın temelinde bunlar var.”

“Ölümün yerinin ve zamanının, yaratıcının takdiri”nde olduğu gerçeği ile alay eden bir solak kadın!..

“Tanrı izin verirse” diyerek, aklınca dalga geçiyor..

Şehzade'yi filminde öldürecekmiş!

Çok korkuyormuşuz bundan.

Paranoyamız varmış bu konuda..

Ne oldu?

Öldürebildin mi, Şehzade'yi Meral Hanım?


“Sen kazık mı çakacaksın dünyaya?” diyecekler hemen..

Olabilir; bu yazıyı yazmamla, okuyucunun okuması arasındaki kısa sürede bile, ben de ölebilirim.


Ama ben haddimi biliyorum. Gücümün ne olduğunun farkındayım.. Sizin gibi, “yaratıcı” ile (haşa) alay edercesine “Tanrı izin verirse” demiyorum, Meral Hanım aşıkları!

(Kaynak: HABER VAKTİM)