29 Mart 2012 Perşembe

Yeni Tiyatro Dergisi, Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'la yine konuştu!...


Oyun'un notu: Her harfini, her hecesini, her sözcüğünü, her tümcesini, her paragrafını kılı kırka yararak yazan Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın ağzından âdeta birer kurşun gibi çıkan sözcükler, aşağıdaki metinde bilerek yada bilmeyerek, isteyerek yada istemeyerek çamur gibi anlamsız bir hâle getirilmiştir. Koşullarımız elverdiğinde, bu sözlerin, birer çamur gibi değil de, birer kurşun gibi anlamlı hâle gelmesi için, yukarıda görmüş olduğunuz konuşmayı metin biçiminde okurlarımıza sunacağız!

***

Akademisyen, oyun yazarı, şair, Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş'ın yönettiği ve İstanbul Devlet Tiyatrosu emekçisi Ediz Baysal, "Theope" oyununun yazarı Coşkun Büktel'in de katıldığı "açık oturum"daki sözlerimin bir kısmı Yeni Tiyatro Dergisi'nde yayınlanırken olduğu gibi sansürlenmiş olmakla birlikte, bazı önemli sözlerim de, tam karşıt anlama gelebilecek, beni yanlış tanıtacak bir biçimde yayınlanmış bulunuyor.

Yukarıda ses kaydı olarak yayınlamış olduğum konuşmayı, daha önce, Mart / 2012 tarihinde metin olarak yayınlayacağım sözünü vermeme karşın, işlerimin ve seyahatlerimin aşırı yoğunluğu nedeniyle, bu sözümü bir türlü tutamadım. Yarın (30 Mart 2012) Kenya'ya gidip 10 gün gezeceğim için, tabii ki, bu konuşmayı metin hâline getirmem, ne yazık ki, yine ertelenmiş olacak. 

Ancak, ivedilikle şunun bilinmesini isterim:

Yeni Tiyatro Dergisi'nin 34 ve 35. sayılarında yayınlanan "açık oturum", tiyatro tarihine ışık tutmak bir yana, tiyatro tarihinin yanlış yazılmasına neden olacak bir metindir. Bu "açık oturum", beni, benim evrenimi, hayatımı ortaya koyduğum işçi sınıfı ideolojisini aydınlatan değil, karartan bir metindir. Bu "açık oturum", benim de, diğer tiyatro esnafı gibi kapitalist düşünceyle devinen bir insan olduğumu duyumsatan bir metindir. 

Benim böyle bir söyleşi yapmama neden olup, bu konuda beni ivmelendirip isteklendiren Coşkun Büktel'e söylemiş olduğum gibi, ben bu söyleşinin yayınlanabileceği kanısında değildim. Bu söyleşi, sansürlenmiş ve sözlerimin anlamı çarpıtılmış biçimde yayınlanacağına hiç yayınlanmamış olsaydı, tiyatro tarihindeki yerimi daha doğru dürüst almış olurdum. Coşkun Büktel'in, Yeni Tiyatro Dergisi için söyleşi yapmamız önerisini kabul edip, küçük burjuva zaafıma yenik düştüğüm için, başta işçi sınıfı olmak üzere, halkımdan, tüyü bitmemiş yetimden son derecede özür dilerim.

Yukarıdaki ses kaydında çok rahat bir biçimde dinleyebileceğiniz sözlerimin senfonik boyutunun değil, aşağıdaki sansürlenmiş ve karşıt anlamlar kazanabilmiş kakofonik boyutunun yayınlanması, umarım devrimci tiyatroya çok büyük zararlar vermez.

Kenya seyahati sonrası gücüm ve zamanım yeterse, yukarıdaki ses kaydını yazılı hâle getirip, emekçi halkıma borcumu ödeyeceğim!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz

***

Hilmi Bulunmaz'la "Beraat" Tartışmaları!... (2)

Coşkun Büktel - Biz, size katılın demediysek Devlet Tiyatrosu sanatçısısınız diye...

Ediz Baysal - Ben kendimi pasif bir dinleyici olarak görmüyorum. Siz demediniz ama ben kendiliğimden konuşuyorum...

Hilmi Bulunmaz - Benim katılın demememin nedeni, DT'li olmanızdır.

Ediz Baysal - Emekliyim ama...

Hilmi Bulunmaz - Ama ben "Ölüleri Gömün"ü de gördüm. Sizi DT sanatçısı olarak gördüm. Beğendim ve burada çay içiyoruz.

Ediz Baysal - Devlet Tiyatrosu'nda çok önemli bir görevi yerine getiriyorum. Belgeciliği yerine getiriyorum ve oluşturuyorum ama burada... eee, bir kuruma bağımlı olduğum için gerçeği örtbas etmeyi düşünemem.

Coşkun Büktel - Teşekkür ederim.

Ediz Baysal - Ben teşekkür ederim. Beni kabul ettiğiniz için. Beraat kararının yorumunu biraz daha kendimce geliştirerek anlamaya çalıştım. Ee, sen dedin ki... Yargıcın kararını verirken sadece şikayetçiyi değil, şikayetçinin çevresindeki insanları da göz önünde bulundurduğunu.

Coşkun Büktel - O anlayışı mahkum ettik.

Ediz Baysal - Onların, Hilmi Bulunmaz'la ilgili ithamlarının gerçek olmadığını gördük. Bulunmaz'a "küfürbaz" dediler. Ama ben Bulunmaz'ı küfürbaz göremiyorum. Bulunmaz küfürbaz olsaydı o davada kolay kolay beraat verilemezdi. 

Coşkun Büktel - Hakim karşı tarafı görüyor. Karşı taraf belge olmadan rahatça iftira atabiliyor. Mesela benim eski karım sayesinde Devlet Tiyatrosu'na girmeye çalıştığımı Mustafa Demirkanlı söylüyor. Karşı tarafın iğrenç yöntemleri küfürden çok daha iğrenç, bu nedenle karşı tarafın bizi şikayet etmesi ayrı bir iğrençlik. Kendinize bakmadan bir adamı suçluyorsunuz. "Temiz" bir insana karşı Hilmi'nin sözleri suç sayılabilir. Hilmi zaten "temiz" bir insana bunları söylemez. "Eşek herif" bile demez. Hilmi kibar ve ince adamdır. Normal hayatında asla küfür etmez. Ben de öyleyim. Biz onlara karşı üslubumuzdan vazgeçmiyoruz. Onlar her zaman nezaketli konuştular ama en iğrenç iftiraları attılar. 

Erbil Göktaş - Argo çok gereksiz. Argodan daha etkili yöntemler var. Onları söylemelisin. Argo gerçekten çok gereksiz ve incitici...

Hilmi Bulunmaz - Yapılan mahkemeyi 1100 kişinin Hilmi Bulunmaz'a açtığı dava olarak görmek lazım. İşte böyle olunca da 1100 kişiye karşı bir tek Bulunmaz'ın olması ve bunun yaşanması önemlidir. Mahkeme 1100 kişiye karşı Bulunmaz'ı korumuş ve 1110 kişinin ithamlarının yanlış olduğunu göstermiştir.

Coşkun Büktel - Doğru. Linççiler dışındaki insanlara karşı gayet medeni olduğunu görüyor.

Ediz Baysal - Linççilerin ithamları da suya düşüyor.

Hilmi Bulunmaz - Erbil beraat ile ilgili soracağın başka sorular var mı?

Coşkun Büktel - Evet yani...

Erbil Göktaş - Tabii ki ben bu kadar "kavga" yapılmasından yana değilim. Karşı karşıya kaldığınız arkadaşı kazanmak isterdim. Hatta onu uyardım da. Bana da yönelik yazılar yazmaya başlayınca, "lütfen dikkat et, kahramanlığa soyunuyorsun ama çok kötü ortada kalacaksın" diye yazmıştım. Ben ona olanak sağlayayım ve etkileşim olsun diye ona el uzattım. Ama O, benim elime "bıçak" attı. Bir insan olarak çok kötü duruma düştü. Belli yere gelmişsin, 30 yıl tiyatro yapmışsın... Kağıttan kuleler gibi birden bire düşen bir insan oluyorsun...

Coşkun Büktel - Feridun Çetinkaya gibi tertemiz insanı, dünyadaki en iğrenç insanın bile küfürbaz diyemeyeceği kadar temiz bir insanı; sen tanıyorsun Feridun Çetinkaya'yı, bu adama bile "ırkçılığın adamı" dedi yaa!...

Ediz Baysal - O zaman siz de haklılığını kanıtladınız.

Erbil Göktaş - Evet, "ben seni uyarmıştım bak" deme hakkınız var. 30-35 yıldır bu camianın içinden, kalbinden, ciğerinden gözlemleyen biri olarak, biliyordum Kurhan'ın ne olacağını. O yüzden O'na "sakın kahramanlığa soyunma" dedim. 

Coşkun Büktel - "Giyinemezsin ama"...

Erbil Göktaş - Evet, "giyinemezsin ve ortada çırılçıplak kalacaksın" dedim ve öyle oldu. Yazdım ama beni dinlemedi. Ben size karşı imza verenleri uyarırken, bu olayın kan davasına dönüşmesinden korkuyordum. Orada bana da "küfürbaz destekçisi" diye bir sürü laf ettiler. Oysa ben "küfüre" karşı olduğumu açıklamıştım.

Coşkun Büktel - Onlar şu an "biz onu çoktan unuttuk, biz kendi işimize bakıyoruz" diyorlar. Biz de, "sizin imzalarınız durdukça biz asla unutmuyoruz" diyoruz.

Erbil Göktaş - Sen kendine haksızlık ediyorsun, bu tür işlere yoğunluğunu verip... Tabii ki onların eksikliği varsa?...

Hilmi Bulunmaz - Varsa değil. Var! O yüzden konuşuyoruz.

Erbil Göktaş - Evet... ama ne bileyim, bir roman yazmayı, bir şiir yazmayı, yeni oyun yazmayı özlerken... Ben beraata geleyim en iyisi. Arkadaşımız Ömer Faruk, eee tabii çok zor durumda, seni mahkemeye veren birisi olarak senin beraat etmen onu çok zor duruma sokmuştur. Tabii bir de akademisyen arkadaşımız var.

Hilmi Bulunmaz - Bu akademisyenin adı Prof. Dr. Nurhan Tekerek.

Erbil Göktaş - İsim verme!

Hilmi Bulunmaz - Neden vermeyeyim, beni mahkemeye vermiş.

Erbil Göktaş - Belki bir hata yapmıştır. 

Hilmi Bulunmaz - "Belki" değil, hata yaptı.

Erbil Göktaş - Senin de çok sert üslubun var. Belki bu sert üslup olmasaydı belki mahkemeye vermezdi.

Coşkun Büktel - Sen şunu anlamıyorsun. Hilmi ile benim kafama odun indirseler bize dönüp "canım belliydi zaten başlarına bunların geleceği, bunlar da hak etti" derlerdi. Bunu çok rahat bir şekilde derler.

Hilmi Bulunmaz - İrfan Aslaner de bunu dedi. "İki pişmiş kellenin kafasını ezelim" dedi. 

Coşkun Büktel - Bize "buyurun gelen Galatasaray'a kafanızı kıralım" dediler. Biz de kalktık gittik kafamızın kırılması için, ama kafamızı kıran olmadı. Galatasaray'a gittiğimizde "oraya değil buraya gelmediniz" dediler. Birisi bıçakları bilemekten söz ediyor. Öyle bir ortam var. Bunlardan bahsedenler var. Sen bize yardım ettiğin için de sana neler dediler. Sana da bunları dediler.

Erbil Göktaş - Bana da karşı oldular. Birlik Kurma girişimi vardı. Tiyatro Yayıncıları Birliği; ben onlara "gelin bu kan davasını bırakalım, hep birlikte olalım, gücümüz artsın ve Türk Tiyatrosu kazansın" önerisini götürdüm.

Coşkun Büktel - İşin kötü yanı başımıza bir iş gelmesini normal görenler, başımıza bir şey gelmemesini de normal görmekteler. Bu da şunu gösteriyor. Biz tehdit altındayız. Buraya neden geldim?...

Erbil Göktaş - Siz de insanları rencide ediyorsunuz.

Coşkun Büktel - Karşımızda ölüm tehditleri var sen rencide edilmekten bahsediyorsun.

Erbil Göktaş - Ben mahkeme konusundan bahsediyorum. İnsanlar rencide olunca, Hilmi Bulunmaz'ı mahkemeye vermeye mecbur kaldılar. Ben Ömer Faruk Kurhan ve Nurhan Tekerek'den bahsediyorum.

Hilmi Bulunmaz - Ama sen isim verme dedin Erbil.

Erbil Göktaş - Tamam o zaman Kurhan ve akademisyen diyelim. Sen de Boğaziçi'nde bir yere gelmiş insandan bahsediyorsun; bu insanı yerin dibine soktun. O da içine sindiremedi, kendisini düşündü. Boğaziçi'nden gelmesine karşılık ağbilik yapamadı ve öngörülü davranamadı. "Bıçak bilemek" derken ise, "bilmem kaç kişi toplar sizi tükürüğümüzle boğarız" demek istedi ama o da olmadı.

Coşkun Büktel - Bıçak bilemesiyle tükürüğün ne ilgisi var? "Bıçak bilemek" ne demek farkındasın değil mi?

Erbil Göktaş - "Sizi boğacağız" dediğinde Cuma Boynukara, "eyvah Erbil'i götürdüler yok edecekler" demiş.

Hilmi Bulunmaz - Kim götürdü? Nereye götürdü?

Erbil Göktaş - Erbil'i gömdüler...

Hilmi Bulunmaz - Neyi gömüyorlar?

Coşkun Büktel - Kurdukları birliklere ne oldu?

Hilmi Bulunmaz - Tiyatro Yayıncıları Birliği'ne ne oldu? Hepsi bitti.

Erbil Göktaş - Bunlar iyi örgütlenemediler. Eğer iyi örgütlenselerdi... Ben onlara dedim; Hilmi Bulunmaz ile Coşkun Büktel'i de yanınıza alın dedim. Hep birlikte olalım dedim ama beni dinlemediler.

Hilmi Bulunmaz - Onların varlık nedeni bize karşı olmaları. Biz olmasak onlar olmaz ki. Boğaziçi Gösteri Topluluğu bize karşı linç girişimine girmeseydi, "Limited Şirket" kuramaz ve bol bol çanak yalayamazdı. Kültür Bakanlığı çanağını yaladılar ve çanak yalayarak var oldular. Bunlar bizim sayemizde oldu. Bunların Türk Tiyatrosu'na hiç bir ama hiç bir faydası yok.

Erbil Göktaş - Olabilirdi, olmaz mıydı?

Hilmi Bulunmaz - O zaman katır da doğururdu.

Erbil Göktaş - Ama bir şey yaptılar; İstiklal'de bir sahne açtılar. Haksızlık etmeyelim.

Hilmi Bulunmaz - Linç Kampanyası'ndan sonra her şey yaptılar. Sonra her şeyi de yaptılar. Kültür Bakanlığı ve Boğaziçi Üniversitesi'nden destek geldi. Tüm bunlar bizim sayemizde oldu. Ben bunu yargıçlara söylüyorum. Yargıçlar neyi kabul etti? Beraat kararında esas önemli olan o benim için. Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ı konuşacaklar, ne yapmış bu adam? İlkokulu zor bitirmiş, sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz üzerinden "koskoca üniversite hocaları linç kampanyası düzenlemiş" diyecekler. Ben bunu zaten yazıyorum. Yargıç dedi ki, "sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz beraat ediyor." Bu, yargının sosyalist olduğu anlamına gelmiyor, benim davamın, sınıfsal mücadelemin haklı olduğu anlamına geliyor.

Coşkun Büktel - Aynen böyle mi dedi?

Hilmi Bulunmaz - Hayır aynen böyle demedi. Mealen dedi. Yanlış anlamayın "sosyalist sanatçı bravo, berat etti" demedi. Ama bu anlama gelir. İnsanlar 100 yıl sonra baktığında, sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ı konuşması önemli, bana bu yeter. Yargıç bile dedi; "Bulunmaz'ın söylemi, incitici ama eleştirisel"!...

Erbil Göktaş - İncitici neden? Keşke olmasa.

Coşkun Büktel - İncitici olmak zorundayız.

Erbil Göktaş - Hilmi gerçekten yazmak istiyor musun? Bu tür mücadele etmek kolay geliyor; tiyatronun polemik kısmı ilgini çekiyor. Aksaklıkları dile getirmen önemli. Yazarların ve özellikle yayınevlerinin hata yapmaması, özellikle yazım hatalarını sıfıra indirmeleri şart, haklısın... Ancak...

Hilmi Bulunmaz - Benim enerjim var. Her şeyi çok ince ayrıntılarına kadar incelerim. Mesela Savaş Aykılıç önce bunu eleştiriyorum. Erbil Göktaş'ı eleştiriyorum. Coşkun Büktel'i eleştiriyorum. Bu üstün olduğum anlamına gelmez. Bu konuda çok dikkatliyim. Türkiye'de üstüme 2. kişi yok. Linççilere karşı daha çok dikkatliyim. Bu konuda emek harcayan belki de tek kişiyim. Ben herkesin yazısını irdeliyorum. Görünür nedeni linççi olup olmadığı Bir de görülmeyen nedeni var. Sınıfsal nedeni. Özellikle linççi olmayanları uygun bir dille uyarıyorum. Linççileri uygun dille uyarmam. Çünkü onlar doğrudan kapitalizme hizmet ederler.

Coşkun Büktel - Beni de düzeltiyor.

Hilmi Bulunmaz - Tabii kibarca onu da düzeltiyorum.

Coşkun Büktel - Ben de Hilmi'yi düzeltiyorum. Hilmi çok dikkatli.

Hilmi Bulunmaz - Linççiler yakalasalar mat edecekler.

Coşkun Büktel - Tenezzül ediyorlar ama bulamıyorlar.

Hilmi Bulunmaz - Bulsalar da teşekkür ederim.

Erbil Göktaş - Beraata gelelim. Beraatla ilgili düşüncelerin nelerdir?

Hilmi Bulunmaz - Bu soru çok genel bir soru. Böyle genel sorulduğu zaman ucu bucağı kaçıyor. Beni hamal ilgilendiriyor. Prof. Dr. Özdemir Nutku ya da Prof. Dr. Nurhan Tekerek'in benim yazılarımı okumasından ziyade, sokaktaki hamalın okuması beni daha çok ilgilendirir. Zaten beni hamal okuyor. Yüzlerce, binlerce, insan okuyor. Köylüler, işçiler emekçiler, emekliler okuyor.

Coşkun Büktel - Sanmıyorum. Bu çok büyük iddia.

Hilmi Bulunmaz - Ben sanıyorum demedim zaten. Düzenlediğimiz bir kampanyada "Terzi Fikri Anıtı" dikilsin kampanyamızda ilk haftada 100 imza toplandık. İmza atanlar, işçi, göçmen, emekçiler oldu. Ben "sınıfa" hitap ediyorum. Bu sınıfın beni kabul etmesi yeterlidir. Halk çocukları için yazıyorum. Üstün Akmen ya da Özdemir Nutku okusun diye yazmıyorum. O yüzden, sosyalist Hilmi Bulunmaz'a kapitalist tiyatrocuların açtığı onlarca dava vardır. Dolayısı ile hiç birinde "şaibe" yoktur.

Coşkun Büktel - Şeytanın avukatı olarak soruyorum. Acaba Üstün Akmen'in bana "şu var, şöyle dedi" diyerek soruyorum. "Sizin ne yaptığınızı ve ne dediğinizi herkes biliyor"... Madem herkes biliyor. Sen de küfürbaz olarak, yazdığın yazıları kendi internet sayfandan silerek mi, örtbas ederek mi, o sayede mi davayı kazandın?

Hilmi Bulunmaz - Ben sözümün ve her yazdığımın arkasındayım. Her şeyin altına imzamı atıyorum. Linççi Oyun Atölyesi'nin genel sanat yönetmeni Kemal Aydoğan ve patronu Haluk Bilginer, o yazıları silmediğim için 2 yıl hapis istemli dava açtılar. İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi'nde süren davam var, hakkımda onlarca dava var. Silmediğim için 2 yıl hapis yatarım. Eğer hakim bu kararı verirse...

Coşkun Büktel - Sileceğime seve seve yatarım diyorsun. 

Hilmi Bulunmaz - Evet, sileceğime seve seve yatarım; tükürdüğümü yalamam, diyorum.

Coşkun Büktel - Karşımızdakilerin bunları anlayacağını hiç sanmıyorum. Anlamaları imkansız. Linççilerde vicdan aramak imkansız. 

Hilmi Bulunmaz - Ömer Faruk Kurhan Boğaziçi Üniversitesi'nin gölgesinde yetişen, linççilerin ağababalarından birisidir. Zaten bunu dava açtıkları zaman avukatı Uğur Demirci Tosun ve İlhan Yılmaz Bey dile getirdi. Kendi beyan etti. Uzun süre Boğaziçi Gösteri Sanatları'nın kavgası yapılmıştır. Ben neyin kavgasını veriyorum, kendimi bildim bileli emperyalizm, faşizm ve liberalizme karşı mücadele veriyorum. Benim oyun yazmamın, oyun yönetmemin hiçbir anlamı yok. İrili ufaklı 100 oyuna imza atmış olan bir insanım. Benim üretken olmamın nedeni sosyalist olmam. 24 saat çalışan, kavga veren insanım. Ben şunu devamlı vurguladım. Boğaziçi Üniversitesi'nin ağababası olan, Robert Koleji kurulurken emperyalist, Amerikalı Robert vardır. Ahmet Vefik Paşa sadrazam ve tiyatro insanı, onu dize getirerek zorla onaylatmış, zorla, baskıyla o yerleri almıştır. Ketenpereye getirerek almıştır orayı. Bu tarihlerinde yazmaktadır.

Erbil Göktaş - Şimdiki Boğaziçi Üniversitesi'nin yerini mi?

Hilmi Bulunmaz - Evet evet. Ne zaman Napolyon öne çıktı işte o zaman itiraf etmek zorunda kaldı. Ahmet Vefik Paşa Osmanlı İmparatorluğu'nun bugüne göre başbakanıdır. Ben "tarihinizde bu var, bu kadar alçaklık var" dediğimde internet sitesinden hemen tarihçesini söküp aldılar. Ben bunu yazdım. Ben ilkokul mezunu cahil bir insan olduğum için, İngilizcesini çıkarmadılar meşhur tarihçiler. Bu sefer unuttunuz dedim. Şimdi çıkardılar mı çıkarmadılar mı tam olarak bilmiyorum. Bakmadım. Boğaziçi Üniversitesi 12 Mart faşizmi ve Talat Halman'ın desteği ile sırtını devlete dayayıp delillerini karartan bir üniversitedir. Biz böyle bir ülkede yaşıyoruz. Böyle emperyalist bir ülkede tiyatro yazsam, şiir yazsam ne olur?

Erbil Göktaş - Olur olur, iyi olur. 

Coşkun Büktel - "İyi olur" dediği "bu para kazansın" diyor. 

Erbil Göktaş - Hayır böyle demedim. Saptırma lütfen! Bir takım sevmediğiniz kurumlar var diye, Türkiye'nin "Durgun Don"unu yazmayalım mı? Şolohov gibi...

Coşkun Büktel - Ben yazdım ama 6 yıldan beri yazan yok.

Hilmi Bulunmaz - Türkiye'nin "Durgun Don"unun yazan birisiyim. Oğuzcan Önver'i yetiştirdim. 15 yaşında yanıma gelip 16 yaşında oyun yazan birisi konumuna getirdim. Ozan Akgül yanımda değil şu anda ama kitabını bastım. Erbil Göktaş Kitaplığından serisinde kitabı basıldı. Ben kitabın basılmasında maddi olarak destek oldum. Ben burada bir şey deşifre etmek istemiyorum. Ama seve seve, kendim teklif ederek destek oldum. İnsancıl Yayınları'ndan Afşar Timuçin'in şiir kitabının parasını ben verdim. Cengiz Gündoğdu yaşıyor. O dönem 8 bin lira verdim. Oldukça büyük bir para.

Coşkun Büktel - Linççiler neye karşı çıkıyor. Ozan Akgül'ün "Doğum" adlı kitabı nereden çıktı. Yeni Tiyatro Dergisi'nin "Erbil Göktaş Kitaplığından" çıktı. Bundan para kazanma imkanı var mı? Hayır yok.

Erbil Göktaş - Tüm kitaplar böyle değil.

Hilmi Bulunmaz - Bunu ben teklif ettim ve ben destek olmak istedim. 

Coşkun Büktel - Bu adam cebinden masraf ederek, yatırım yaparak mücadele eden, halka bir şeyler anlatan bir adam. Linççiler böyle bir adama karşı çıktılar. Ben ne diyorum; "Devlet Tiyatrosu'nda oyunlarım oynanmadı" diyorum. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları oynamak için bana geldiler, ama ben kabul etmedim. Ben "Theope, Ankara Büyük Tiyatro'da oynanacak" diyorum. Ben bunu istiyorum. Parayı kabul etmiyorum. Benim durumum için "büyük paralar istiyor ve havasını atıyor", diyorlar. Hilmi için ne diyecekler, kitap basımı için destek veren bir insana nasıl saldıracaklar, "küfürbaz" diyerek lafı geçiştiriyorlar.

Hilmi Bulunmaz - 2 saatten beri çekim yapılıyor. Bu röportaj dergide yayınlandıktan sonra, ben de kendim yayınlayacağım. 2 saatten beri konuşuyoruz. Küfür ettim mi? Ben küfürbaz mıyım? Ben küfürbaz değilim ki.

Coşkun Büktel - Evet.

Hilmi Bulunmaz - Bana küfür edenlere ben de küfür ederim.

Coşkun Büktel - Hilmi küfür etmez. Kibar insandır, biz küfür ederken bilinçli küfür ediyoruz. Ben "orospu çocuğu" kavramını çok bilinçli bir şekilde seçerek kullanıyorum. Gayet düşünerek, asla bir öfke yok. Dalgınlıkla değil. Tamamen seçerek kullanıyorum.

Erbil Göktaş - Öyle dedin diye kimsenin annesi öyle olmaz ki.

Coşkun Büktel - Elbette, kimsenin annesi öyle olmaz. Ben zaten orospulardan da özür diledim. Ben daha ilk kullandığımda dedim; "orospu" kelimesi, "kalleş, hinoğluhin, arkadan vuran" anlamına geliyor.

Hilmi Bulunmaz - 1995 Şubat'ından 2000 yılının 10 Ağustos'una kadar, ben seks işçileriyle birlikteydim. Bulunmaz Kültür Merkezi'ne geldiler. ÖDP Beyoğlu Belediye Başkan adayı Demet benim arkadaşımdır. Seks işçiliği yaptı, saklamıyor. Esmeray "Cadının Bohçası"nı oynayan kadın seks işçisiydi. Arkadaşım bu da, bunu saklamıyor. Ben kime "orospu" dedim, kime "orospu çocuğu" dedim. Onlar birer emekçidir. Gerektiği için söyledim. Beraata gelirsek, benim Ömer Faruk Kurhan'la kişisel bir çatışmam yok. Ben onunla 5 saat oturdum ve konuştum. Onun ayrı bir sınıfa ait olduğunu o zaman anladım. Olaya kesinlikle ben sınıfsal olarak bakmaktayım. Rant yiyen, yan gelip yatan ve Türkçe konuşup, Türkçe düşünmekten yoksun insanları, hukuksal olarak yendiğim zaman hüzünlü bir mutluluk hissediyorum. Bu bir sınıfsal kavgadır. Benim bir davayı kazanmak bir içtihat oluşturmakta. Türk Tiyatrosu'nda hukuksal bir içtihat oluşturdum. Tüm bu çabalar oyun yazmaktan çok daha önemli 1100 linççi halkımla benim aramdaki barikattır. Ben o barikatı aşmak istiyorum. Berlin duvarını yıkmaktan zordur. Bu barikatı yıkmak zorundayım.

Coşkun Büktel - Ben de en son olarak şunu söyleyeyim: Hayatta tanıdığım ve küfürden nefret edenlerin bir listesini oluşturursak listenin başında Hilmi Bulunmaz gelir. Onun da dediği gibi bu bilinçli bir söylemdir. Linççilere karşı bir mücadeledir.

Erbil Göktaş - Umarım, Türk Tiyatrosu bu süreci de çok yara almadan atlatır. Atlatmalı da... Karşınızda yer alanların bu konudaki "yapıcı" tutumlarını ben bekliyorum... Sizlere de bu tartışmaya katıldığınız için teşekkür ederim.

(Kaynak: Yeni Tiyatro Dergisi, Şubat 2012, 35. sayı)